Mindere Davet
Maksat yılın dövüşünü seyretmek, dövüş üzerine iddiaya girmek, o anın coşkusunu yalamak! Kimileri için organizasyonun kendisi bir maksat olur, bazıları organizasyondan beslenir!
O kadar çok istiyorum ki şu adamla mindere çıkmayı, keşke benimle güreşi kabul etse sırtını yere getirme şansım olsa!
Sonra da bin türlü oyun, bin türlü tahrik başlıyor!
Buna mindere çekme diyorlar.
***
Genç ve kuvvetine güvenen hırslı boksör tecrübeli ve şampiyon boksöre ringin kenarından laf atar, öyle şeyler söyler ki, şampiyon boksör sinirlenir.
Genç boksör bazen basın önünde bir ortamda da şampiyonu tahrik eder.
Hatta hemen orada kavga da çıkartır, ne bileyim, şampiyonun yanında hanım arkadaşı falan varsa ona bile laf atmaktan, şampiyona hakaret etmekten de çekinmez.
Maksat tamamen şampiyonu ringe çekmektir.
Millet de merak eder, gerçekten şampiyon halen daha kuvvetli mi? Bu genci de yenebilir mi acaba?
Yani seyirci de olayı pohpohlar, seyirci gösteri ister!
Maksat yılın dövüşünü seyretmek, dövüş üzerine iddiaya girmek, o anın coşkusunu yalamak!
Kimileri için organizasyonun kendisi bir maksat olur, bazıları organizasyondan beslenir!
Yani bu işler böyledir, güreşte şampiyonu mindere çekerler, boksta da ringe çekerler.
Kafes dövüşlerinde de farklı değildir.
Mecbur kalırsınız, çıkarsınız o ringe!
Mecbur kalırsınız, girersiniz o kafese!
Çünkü sizin bulunduğunuz pozisyonun heveslisi çoktur, ringlerde şampiyon olduğunuzda o şampiyonluğu elinizde tutmak için sürekli dövüşmek zorundasınızdır. Güreşiyorsanız sürekli güreşmek zorunda kalırsınız. Kafes dövüşü yapıyorsanız sürekli dövüşmek zorundasınızdır.
Bunun başka çaresi yoktur!
Ya da çekilirsiniz bu ortamlardan. Böyle yaparsanız da gündemden düşersiniz.
Kazandıklarınızda iyi yatırımlar yapmadıysanız sürünürsünüz, o yukarılardayken yanlışlar yaptıysanız ceza vakti gelmiş olur.
Kurt kocayınca hadi kötü anlamda olmasın söylediklerim, kuzuların maskarası olur diyeyim.
Konu dövüş ise, güreş ise genç olanlar kuvvetleri yeterliyse her zaman daha avantajlı olur.
Yenilirseniz günahlarınızla yüzleşme vaktiniz gelmiş olur!
***
Bunun tersi geçerli değil mi peki?
Yani şampiyon da kendince gözünün kestiği rakip ile ringe çıkmak istemez mi?
Tabii ister, hem de öyle bir rakip seçeceksin ki, dışarıdan her şey normal gibi görünecek, şike yapıyorsan kimse arada şike olduğunu fark etmeyecek.
O yüzden şikeli maçlarda seçeceğin rakip dişli gibi görünmeli, ana görünüşte tersi olsa da senin için kolay lokma olmalı. Biraz da sana rakip olanın karakteriyle ilgili bir şeydir bu tarz maçlar.
Ringde bu işler daha çok parayla halledilebiliyor, minderlerde de dutum aynı olabilir.
Ancak böyle maçlarda olay baştan şike olduğu için senin kazanacağın baştan bellidir.
***
Ya da sürekli gerçekten kof bir rakiple ringe çıkacaksın, şampiyonluğunu görünüşte sürdürdüğünü göstereceksin etrafına. Ama bu sefer de seni anca böyleleriyle ringe çıkıyor diye eleştirirler. Gerçek maç yapmadığın için seyirciler de azalır zamanla, şampiyonluğun da sözde şampiyonluk olur.
***
Yani ya gerçekten dayanabildiğin yere kadar gücünü koruyacaksın, günü geldiğinde de yeni şampiyon tarafından şampiyonluktan olacaksın.
Ya da böyle yanlış yollara sapmışsan zamanı geldiğinde yanlışlarının bedelini ödeyeceksin!
***
Ama unutma, yanlış yola sapmayı tercih etsen de günün birinde biri çıkar ve ringe çeker seni.
Mecbur kalırsın, o dövüşü yaparsın ve o ringde yere serilirsin.
Ya da o minderde sırtın elbet yere gelir bir gün.
Siyaset arenası da farklı değildir.
Siyaset arenasında kim kimi mindere çekmeye çalışıyor çok belli olmuyor gerçi, ama siyaset arenası da ringler gibidir, minder gibidir, kafesler gibidir.
Siyaset arenasında başa oynuyorsanız sürekli uyanık olmak zorundasınızdır, sürekli iyi bir satranç hamlesi yapmak zorunda kalırsınız.
Üstelik siyaset arenasında siz yere serilmeden maç bir türlü bitmez.
Ya da kendi isteğinizle emekliye ayrılacaksınız. Bir yanlışınız yoksa, günahlarınız yoksa bu da bir çözüm.
Ancak günahlarınız çoksa mecbursunuz, o dövüşü yapacaksınız ve artık dövüşün sonucuna katlanacaksınız.
Gerçi siyasete bulaşmışsanız emekliye ayrılmış olsanız da siyaset bitmiyor.
Ama yukarıdaki ring ve minder benzetmeleri daha çok aktif siyasetçiler için geçerli.
Özellikle de göz önündeki, milletin dikkat kesildiği siyasetçiler için geçerli.
***
Zor iş, bir de o zirveden düşünce başınıza olmadık şeylerin gelme riski varsa gerçekten hiç kolay değil.
Kefenimizi giyip geldik demişti bir zamanlar birileri, ama bir yandan da parmağındaki yüzüğü göstermişti.
Eğer bir gün bu yüzükten daha fazla bir servetim olursa, bilin ki yanlış yapmışım demişti. Şimdi yüzükten dağa fazla servet sahibi mi?
Bu sorunun cevabını size bırakıyorum.
***
Eğer zirvedeyken siz olmayacak şeyler yapmışsanız, yandı keten helvası, düşmeye kalın o zirveden, lime lime parçalarlar sizi, kalan ömrünüzün sonunda hapislerde bile çürüme riskiniz var!
O yüzden siyaset yapıyorsanız pazara kadar değil mezara kadar yapacaksınız, siyasetçiler sonlarını düşünmeden hırs ile bazen olmadık şeyler yapıyorlar.
Mezara kadar, ama siz yanlış yapmayacaksınız!
***
Siyasetten vaz geçenler, evine dönenler yok mu peki?
Var tabii, özellikle deneyip de beceremeyenler mecburen bırakıyorlar siyaseti, mecbur kalıyorlar, torun bakmaya başlıyorlar.
Bu siyaset değirmeni kimleri kimleri öğütmüş bugüne kadar, kimler kimler kendince bu dünyayı ben yarattım edasıyla ortalığa çıkmış da, sonra da kös kös oturmuş kaba etinin üstüne. Silinmiş gitmiş. İyi niyetli olsa da silinmiş.
Siyasetçi olmak kolay da, lider olmak kolay değil. Lider olmak aynı şampiyon olmak gibidir.
Şampiyonu ise mindere çeken çok olur.
Zor iş!
***
Sayın Özgür Özel, Sayın Cumhurbaşkanımızla görüşmeli mi?
Yoksa bu bir tuzak mı?
Sayın Cumhurbaşkanımız bir sonraki seçimler için şimdiden dişine göre olduğunu düşündüğü rakibini belirlemek mi istiyor?
***
Sonra sayın Özgür Özel görüşmeyi külliyede mi yapmalı?
Yoksa oraya külliye değil de saray mı demeliyiz? Bir zamanlar kaçak saray diyorlardı. Artık pek öyle söylenmiyor.
Sonuçta orası külliyen her şeyin olduğu bir yer değil ki? Yani külliye de doğru tanım değil bence.
Külliye dedikleri Osmanlıdaki eğitim tesisleriymiş, külliye yerine de koyamazsınız orayı.
Bence “Cumhurbaşkanlığı” deyip geçmeli, ya da Beştepe!
Zaten hep öyle demiyor muyuz? Çankaya! Saraçhane! Bu da Beştepe!
Saray diyorlar, ama saray da değil sonuçta, monarşiyle yönetilmiyoruz herhalde. Bir padişahımız yok, padişahımızın içinde yaşadığı bir sarayımız da yok! Olmamalı!
***
Ben olsam tamam derim, şimdi ortamı germeyelim, toplantıyı Çankaya’da yapalım derim.
Yoksa toplantıyı Çankaya’da yapmam uygun olmaz mı?
Beni zayıf mı gösterir?
Evet, ne gereği var şimdi ödün vermeye, madem benimle görüşmeyi sayın Özel kendisi istiyor, kendi ayaklarıyla gelsin tıpış tıpış Beştepe’ye!
Millet güç kimde görmüş olsun!
Evet, doğru karar Beştepe!
Zaten gördü millet güç kimde diye, bayramdaki meclis resepsiyonunda paşa paşa geldi ve oturdu Sayın Özel huzurda.
Evet, görüşmeyi Beştepe’de yapmalı, böylesi daha iyi olur.
***
Acaba sayın Cumhurbaşkanımızı yüksek bir altın varaklı koltukta oturtup, Özgür Özel’e de öyle çok yüksek olmayan, tabure cinsi bir yer mi versek?
Bu da milletin gözünde yerimizi pekiştirmek için iyi bir gösteri olabilir!
Hatta taburenin bir bacağını da kıralım da, oturduğunda düşsün tabureden, düşmese bile dengesini kaybetsin, yalpalasın!
Her türlü işimize gelir böyle bir şey yaparsak, hem Sayın Özel’i mağdur ederek biraz daha parlatmış oluruz, ki rakibimizin o olmasını istiyoruz herhalde, rakibi parlatmak lazım, mağdur etmek lazım.
Hem de böylece kendimizi yüceltmiş oluruz, halk bir yandan mağdura acırken, diğer yandan güce tapar.
Padişahım sen çok yaşa!
***
Kim kimi mindere çekiyor inanın pek belli değil, kim mağdur edebiyatı yapıyor, kim gücü ardına almış orası da belli değil.
Biri bu seçimlerde ben birinci olan partinin başkanıyım diyor, adeta gücü ben ele geçirdim edasıyla konuşuyor.
Diğeri zaten bunca yılın birikmiş gücü ile biraz yorgun olsa da gücü elinden kaçırmak istemiyor.
Biri ülke sorunları üzerine konuşmamız gereken çok şey var diyor ve toplantı istiyor, diğeri sivil anayasa diye tutturmuş.
Kim ne istiyor belli değil!
Gerçi iktidarın anayasa söyleminde niyet baştan belli, bir kez daha resmi olarak cumhurbaşkanlığına aday olabilmek istiyor sayın Cumhurbaşkanımız.
Pazara kadar değil, mezara kadar!
Biz kefenimizi giydik de geldik!
Mümkün değil, o siyaseti bırakamaz!
***
Ah, keşke benimle şu mindere çıksa da sırtını yere getirme şansım olsa!
Herkes rakibi mindere çekme derdinde.
Bakalım bu işin sonu ne olacak. Görüşmeden ne sonuç çıkacak?
Körler sağırlar birbirini ağırlar gibi bir durum mu olacak?
Bu görüşme sayın Erdoğan ile sayın Özel arasında ilk ve son resmi görüşme mi olacak?
Eğer sayın Özgür Özel Cumhuriyet Halk Partisi’nin yaptığı çağrı üzerine toplulukla birlikte Taksim’e yürümeye kalkarsa, arada bir de polis müdahalesine maruz kalırsa, bu görüşme nelere gebe olur?
Biz artık toplumun ihtiyaçlarına uygun olarak sahada olacağız deniyordu ya, 1 Mayıs bunun bir tatbikatı olabilir mi mesela? Sayın özel İşçilerle birlikte sahalara iner mi?
İşte bunlar cevabı bilinmeyen ilginç sorular.
***
Öyle ya da böyle her iki tarafta da rakibi mindere çekme çalışmaları devam ediyor.
Sayın Özel mindere davet etmese de, konuşmamız lazım diyor, muhatap alınması bile kendisi açısından bir kazanç olabilir.
Belki de hiçbir anlamı yok bu görüşmenin, muhatap alınmak karşıdakini de muhatap almak demektir, ki belki de bu da bir zayıflık göstergesidir.
Konu karışık gerçekten.
Bakalım bu işin ucu nerelere kadar uzanacak?
***
Bu arada gerek Ankara’da, ve gerekse İstanbul’da kazanılan belediyeler bazında ne sayın İmamoğlu, ne de sayın Yavaş gündeme artık öyle eskisi gibi çokça getirilmiyor nedense.
Muhtemelen her ikisi de kazanılan yeni belediyelerle birlikte seçim taahhütleri ve belediyedeki hizmet işleri ile daha çok meşgul olmayı tercih ediyorlar. Zaten bence de öyle yapmaları daha doğru olur.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin özellikle kendi belediyelerini birlikte hareket etmek açısından organize etmesi gerekiyor ve bu iş o kadar da kolay bir şey değil.
***
Ya da gerçekten sayın Özel özellikle ve bilerek İktidar tarafından gündemde tutulmaya çalışılıyor.
Gerçekten iktidar tarafından sayın Özel mindere çekilmeye çalışılıyor olabilir mi?
***
Neyse, son söz!
Anayasa tartışmaları mı?
Güldürmeyin beni isterseniz. Ne anayasası kardeşim, nerden çıktı bu tartışma şimdi? Her şey bitti, anayasa mı eksik kaldı?
Siz önce Yargıtay Başkanı’nın daha hızlı seçebilmesin bir çaresini bulun!
Kaç tur oldu, halen daha yeni başkanı seçemediler.
Yargıtay’da tepişme devam ediyor daha. Kimler mi tepişiyor? Orasını söylemeyeyim.
Bakalım ne zaman bu konu bir sonuca bağlanacak?
***
Siyaset gerçekten zor kardeşim, kimin eli kimin cebinde hiç belli olmuyor.
Yakın gelecekte olması gereken bir şey varsa, sanırım o da siyasetin gençleşmesi gerektiği! Allah geçinden versin, ama mevcut siyasetçiler bence yeterince siyaset yaptılar. Yerlerini gençlere bırakmalılar.
Yaşlı şampiyonalar artık şampiyonluk kupalarını alıp mazideki anılarıyla yaşamalı, siyaset ise genç şampiyonlar ile sürdürülmeli.
Tüm emekçi kardeşlerimin 1 Mayıs bayramlarını kutluyorum.
Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla.