Psikolojik Üstünlük Kimde?
Atatürk savaş zamanı bile meclis demişti, kendi de belki zorlandı zamanında meclisin kararlarında, ortak akıl zaman zaman onu da zorladı. Hatta belki de mecbur kaldı bazı şeyleri zorla kabul ettirdi meclise. Cumhuriyetin ilanını hatırlayın, en yakın arkadaşları bile itiraz etmişti, ama mecbur kalmışlardı, onlar da kabul ettiler cumhuriyeti. Belki de budur sebebi bugün bile cumhuriyete itiraz edenlerin olmasının. Ama Atatürk bile tek adam sistemini getirmedi bu ülkeye. Halbuki bence isteseydi padişah bile olabilirdi.
Psikolojik üstünlük diyorlar, merak ettim gerçekten, nedir bu psikolojik üstünlük, bir işe yarar mı?
Gelin beraber anlamaya çalışalım.
Öncelikle herkesin fikrini söyleme özgürlüğü olduğunun altını çizmeliyim.
Geçen gün pınar başı demiştim. Evet, akan bir pınar var ve pınar başında yer kapmak birçokları için çok önemli.
Allem edip, kallem edip tek adam sistemi getirildi bu ülkeye. Onca itiraza rağmen geldi.
Atatürk savaş zamanı bile meclis demişti, kendi de belki zorlandı zamanında meclisin kararlarında, ortak akıl zaman zaman onu da zorladı.
Hatta belki de mecbur kaldı bazı şeyleri zorla kabul ettirdi meclise. Cumhuriyetin ilanını hatırlayın, en yakın arkadaşları bile itiraz etmişti, ama mecbur kalmışlardı, onlar da kabul ettiler cumhuriyeti. Belki de budur sebebi bugün bile cumhuriyete itiraz edenlerin olmasının.
Ama Atatürk bile tek adam sistemini getirmedi bu ülkeye. Halbuki bence isteseydi padişah bile olabilirdi.
Bugünküler ise onca yıl kimsenin beceremediğini yaptılar.
Onca darbe yapıldı bu ülkede, ama darbeciler bile fırsatları varken tek adam sistemini kurmaya cesaret edemediler.
Bir süre sonra bıraktılar, yine meclise teslim ettiler yönetimi.
Bunun hayalini kuran yok muydu önceden?
Özal mesela, o hayal etmiyor muydu sanıyorsunuz tek adam yönetimini?
Kendince Amerikan başkanına bile ayar veren biri, sizce sadece ben bilirim edasında olmaz mı? İstemez mi tek adam sistemini?
Ama ömrü yetmedi diyeyim.
Belki biraz daha yaşasaydı o da sistem değişikliğine zorlayacaktı ülkeyi.
Önemli değil düne kadar kimin ne düşündüğü, sonuç ortada.
Yönetim sistemimiz artık eksiğiyle gediğiyle tek adamın iki dudağı arasından çıkacak bir söze dayanıyor. Tek adam sistemi!
Güç bende! Neydi o çizgi film kahramanı, kılıcını kaldırıp güç bende diye bağırıyordu.
Heman, gölgelerin gücü adına güç bende!
Şimdi bu düzenin yanlış bir düzen olduğu sistemin işlemeye başladığı dört buçuk yıl boyunca birçokları tarafından anlaşılmış olsa da, taraftar halini almış olan bir grup seçmen tarafından halen daha sistem büyük bir desteğe sahip.
Aslında sistemin desteği değil belki de, belki de hatalı bir tabir sistem desteği.
Bence asıl destek şu anda başta olan sayın cumhurbaşkanına. Ne hata yapsa millet affediyor.
Özellikle hanımlar arasında kendisine büyük bir aşk ile bağlı olanlar var.
Bu saygı duyulacak bir durum aslında. İnsanların kişisel duygularını ne desen anlamlandırmak mümkün değildir.
Gönül bu, ota da, çiçeğe de konar diyeyim.
Gönül işleri bir yana ama, artık sistemin arızaları gerçekten ortada.
Allah geçinden versin, eğer olur da bu sistem değişmezse, yani muhalefetin onca çabasına rağmen olur da değiştirilemezse, bir süre sonra sayın Erdoğan'ın yerine geçecek bir başkası da aynı güç ile bu ülkeyi yönetebilme şansına sahip olacak demektir.
Bu durumu şu anda aşk ile sayın cumhurbaşkanına bağlı olanların bir defa daha düşünmesini hatırlatıyorum. Gerçi ben kimim ki, hatırlatsam ne olacak. Aşk bu, aşkın gözü kör olur derler. Hatırlatsam da gözü görmeyecek seçmenlerinin.
Peki bu durum partileri bir kenara koyarsak, birilerinin hevesini kabartıyor olabilir mi?
Yani hangi partiden olursa olsun fark etmez, birileri bu gücü kendi eline alma hevesinde olabilirler mi?
Olabilir, neden olmasın!
Hazır sistem, OHAL döneminde kabul edilmiş, ama olsun, sonuçta halk değiştirmiş sistemi, bilerek ya da bilmeden, ama değiştirmiş. Yeni bir sisteme dönülebilmesinin koşulları o kadar kolay değil.
Eğer olur da muhalefet sistemi değiştiremezse ne olacak? O zaman başa geçen aynı güce sahip olmayacak mı?
Şu anki cumhurbaşkanı yapamıyor, ama ben yaparım!
Mesela bu düşüncede olan yok mudur muhalefet içinde bile olanlardan?
Neden olmasın? Bence olabilir! Hele bir de gençse, gelecek vaat ediyorsa! Millet de onun ülkeyi yönetmesini istiyorsa?
Bu hevesin öyle bir başa geçsem de ben de cebimi doldursam hevesi olduğundan bahsetmiyorum.
Bu iş öyle olmaz, böyle olur diye düşünen, ülkesini gönülden seven birilerinden bahsediyorum!
Başa geçince güç bende değil mi? Öyleyse benim bildiğim gibi, benim dediğim gibi olacak! Öyle olmaz, böyle olur!
Nerede çokluk orada karışıklık demiyorlar mı? Böyle iyi işte, çokluk da yok, karışıklık da yok!
Güç bendeyse itiraz edenleri gerekiyorsa bertaraf ederim ve ülkeyi bildiğim gibi doğru dürüst, olması gerektiği gibi ben yönetirim.
Millet beni seçti! Seçilen benim, size ne oluyor?
Hatta bırakın itiraz edenleri bertaraf etme düşüncesini, bırakın kim ne derse desin.
Güç bende değil mi? Nasıl olsa onlar da görecekler ve itiraz etmekten vaz geçecekler eninde sonunda. Ben ülkeyi olması gerektiği gibi yöneteceğim nasıl olsa. İtirazlar kesilecek eninde sonunda!
Gelir dağılımını da doğru dürüst yaparım, hayat pahalılığını da bitiririm, enflasyonu da indiririm. Yargıyı da doğru dürüst düzenlerim. Refahı da ben getiririm!
Coğrafi teminat mı gerekiyor yargıçlar için, ben veririm.
Merkez bankası bağımsız mı olmalı? Tamam, güvenebileceğim, işini bilen birini atarım ve bir daha karışmam. Nasıl yapıyorlarsa yapsınlar.
Hatta yapamıyorlarsa, olmuyorsa arada uğrar hesap da sorarım. Hesap sormanın yanında yardım da ederim. Niye yapamıyorsunuz, ne istiyorsunuz derim. Bir şey lazımsa güç bende değil mi? Şak diye gerekeni yaparım, kendim yapmasam bile yaptırırım. Yeter ki ülke düze çıksın!
Ortak akıl diyorlar, tamam. Ortak aklı üretecek bir kurum kurarım, onların görüşlerini de dikkate alırım. Güç bende değil mi? İstediğimi yaparım!
Planlama mı? Tamam devlet planlama teşkilatını yine kurarım. Uzmanları otursun düşünsün.
Öyleyse sorun sistemde değil mi yani? Bu sistemde de ülke doğru dürüst yönetilebilir mi?
Peki sistem sorunlu değilse sorun nerede öyleyse?
Şu anda başta olanda mı sorun var? O mu beceremiyor?
Niye olmuyor bu dediklerim?
-Niye enflasyon azdı?
-Niye döviz patladı?
-Niye millet açlıktan sürünüyor?
Niye denildiği gibi güç yozlaştırsın? Niçin mutlak güç kesin yozlaştırır diyorlar?
Bilmiyorum gerçekten. Belki de sorun insan doğasındadır! Gücü eline geçirince insan değişiyor olabilir.
Güç elindeyken bir aziz gibi ülkeyi yönetmek mümkün değil mi o zaman?
Bilmem, belki de mümkündür!
Ama örneklere bakacak olursak, güç gerçekten zehirliyor insanı galiba. En aziz olanı bile bir süre sonra saçmalamaya başlıyor nedense.
***
Gelelim baştaki konumuza, psikolojik üstünlük! Bu kadar gücü elinde tutanın psikolojik olarak üstün olması gerekmez mi? Niye psikolojik üstünlük muhalefetteydi, şimdi iktidara geçti diyorlar? Her türlü üstünlüğün iktidarda, yani böyle bir gücü elinde tutanda olması daha doğal değil mi? Sonuçta ne istiyorsa yapabiliyor! Engel olan mı var?
Ama nedense onca güce sahip olsan da bazen ne istiyorsan yapamıyorsun. Bir şeyler engel oluyor nedense. Evdeki hesap çarşıya uymuyor. Kontrol edemediğin birtakım olaylar içinde buluyorsun kendini.
-Dış güçler!
-Bizi kıskanıyorlar!
-Bize bu topraklarda yaşam hakkı tanımak istemiyorlar!
-Faiz lobisi!
-Dünyayı gerçekte yöneten köklü aileler var! Onlar istemiyor!
-İlluminati!
-Siyonist akıl!
-Uzaylılar!
Bu topraklarda neredeyse bin yıldır yaşıyoruz, ama hepsi halen daha siz buraya ait değilsiniz diyorlar.
Sonra her kafadan bir ses çıkıyor, onca gücün var, ama susturamıyorsun kimseyi. Herkes eleştiriyor!
Gazetelerin hemen hepsini aldın, artık ne istiyorsan onu yazıyorlar. Yine de millet başka gazete okuyor, senin gazeteler nedense eskisi gibi tiraj yapamıyorlar.
Televizyonları da susturdun, artık sadece seni gösteriyorlar. Ama millet nedense başka kanalları izliyor, senin kanallarının reytingleri düştü.
Niye böyle davranıyor millet, bir türlü anlamıyorsun!
RTÜK senin kontrolünde değil mi? Bas cezayı muhalefetten yana olan kanallara, olsun bitsin! Güç sende değil mi? Ne istersen yaparsın!
Şimdi de sosyal medya çıktı başına. Ona da yasa hazırlayın hemen! Kulbu da hazırlayın. Önüne gelen her türlü şeyi söylemesin öyle sosyal medyada. Kimsenin kimseye hakaret etme hakkı yok! Sosyal medya da kontrol altına alınmalı!
İşte bunlar değil mi güç zehirlenmesinin belirtileri?
Bir süre sonra insan psikolojisi dayanamıyor galiba farklı seslere. Farklı sesler batmaya başlıyor.
O kadar iyi niyetle bir şeyler yapmaya çalışıyorsun, ama yine de itiraz eden çıkıyor. Gücünü kullanarak susturmaya çalışsan fark etmeden güç zehirlenmesine kapılmış oluyorsun.
İnsan takdir edilmek istiyor.
Tamam, bir aziz olabilirsin, ama yine de insan doğası, takdir etmek yerine yermeyi tercih edenler olunca doğal olarak canın sıkılıyor!
Psikolojik üstünlük!
Halkın gözünde yaptıklarının takdir edilmeye başlanmasının verdiği ek bir güçtür psikolojik üstünlük.
Yasalar gereği elinde ne güç olursa olsun, yaptıkların takdir görmüyorsa, psikolojik olarak halk birbirini sana karşı yönde etkiler.
Tersine halk seni seviyorsa, takdir ediyorsa, seni bir defa daha seçeceklerine eminsen, psikolojik olarak sen de rahatlıyorsun, halk da yine birbirini olumlu yönde etkiliyor. İşte psikolojik üstünlüğün sende olduğunu hissediyorsun. Kendine bir güven geliyor.
Peki eğer bunca gücün ve psikolojik olarak üstünlüğün de varsa, niye dert ediyorsun?
Bırak onları kendi hallerine, sistemi değiştirmek istiyorlarmış, yapabiliyorlarsa yapsınlar. Üstünlük sendeyse niye dert ediyorsun?
Tamam, bir şey denedin, biraz eline yüzüne bulaştı.
-Enflasyon fırladı,
-Döviz patladı,
-Hayat pahalılığı oldu.
Ama güç sende değil mi, istersen düzeltebilirsin. Niye dert ediyorsun ki?
Bir imzaya bakar. Yaz bir kararname, hey enflasyon, bundan sonra sen yüzde bilmem kaç olacaksın de, olsun bitsin!
Döviz kurunu da indirdim de şuraya, en güzeli artık bir dolar bir lira olacak diye bir karaname çıkar olsun bitsin!
Bak millet de memnun olur bunu yaparsan, eminim önümüzdeki seçimleri de kazanman garanti olur.
Niye yapmıyorsun? Elini tutan mı var? Güç sende değil mi?
Bırak bir araya gelip sistem değiştireceğiz diye ortak karar almalarını, bir de vizyon toplantısı yaptılar diye dertleniyorsun kendi kendine. Sana ne, ne yaparlarsa yapsınlar.
Zaten bir organizasyon bile yapmayı bilmiyorlar. Sırayla bir sürü saçma sapan şey söyleyen akademik şahsiyeti çıkarmışlar. Ne dediklerini eminim kimse anlamamıştır. Halk kesin anlamaz, dert etme!
Hele en başta da o danışman mıymış neymiş, doğru dürüst tercüme bile edemediler ne dediğini. İklim diyor, dünyayı kirletiyoruz diyor.
Asıl siz kirlettiniz dünyayı bunca yıl!
Merkel'in de danışmanı mıymış neymiş, nükleer santrallerin kapatılmasının öncüsü olmuş Almanya'da galiba.
Bak şimdi de Almanya donuyor onun yüzünden, Putin gaz vermediği için değil, nükleer santraller kapatıldığı için donuyorlar. İyi olmuş, oh olsun, donsunlar! Akılsızlığın derdini ayaklar çekermiş. Ne dinliyorsun bunun dediğini, nükleer santralleri zamansız kapatırsan kış vakti de soğuktan donarsın. Oh olsun!
Aman, neyse artık, dert etmeye değmez. Bay Kemal bu işleri bilseydi zaten, bunca yıl senin karşında bunca seçimi kaybetmezdi.
Gerçi son seçimlerde gönlünün şehri İstanbul’u kaptı, halen daha için acıyor, ama sorun değil, zaten iş yaptırmıyorsun belediye başkanına! Güç sende ne de olsa! O bir topal ördek!
***
Bakalım sonuç ne olacak seçimlerde. Bence gerçekten Türkiye içinde güç odaklarının bir çatışması sürüp gidiyor. Kimileri için mevcut sistem bir fırsat olarak görülüyor olabilir. Bunda her iki kanattan da hevesliler var bence.
Kemal Kılıçdaroğlu ise bunca yılın tecrübesi ile şimdilik bir strateji ile doğru bildiği yolda ilerliyor. Kimileri halen daha özümseyemedi, çekince sahibi olan az değil. Bu yolculuğunda arada yol kazaları olmuyor mu? Var tabii ki.
Her şeyden önce henüz halkın nabzını yeterince iyi tutamıyor olabilirler.
Halk altılı masa ne diyor tam olarak anlamıyor gibi geliyor bana. Biraz daha sade bir anlatım dili edinmeliler. Kısa ve öz. Çok detaylı çalışma yapıyorlar ve akademik denilebilecek tarzda bir dil edinmişler gibi geliyor bana. Çalışmalar detaylı olsun, ama halka anlatım o kadar detaylı olmayabilir. Basit ve öz bir anlatım yolu bulunabilir.
Yukarıda yazdığım gibi kimileri bence sorun sistemde değil, baştakinde diye düşünüyor.
Yönetim sistemini değiştirmektense, tam tersine mevcut sistemin korunması gerektiğini muhalefet içinde de düşünen az değil.
Hatta sistem değiştirilirse, yapılmak istenenlere engel olabileceğini düşünenler bile var.
Hazır bu güçlü sistem kurulmuşken, sistemin avantajlarını kullanmaya konsantre olmak daha faydalı olabilir belki de diyenler haklı mıdır ben bilmem.
Tabii bu bir bakış açısı.
Ancak özellikle rüzgârı ardına almış genç siyasetçilerin bu alternatifi bir avantaj olarak gördükleri kesin.
O yüzden birilerinden son anda beklenmedik hamleler görebiliriz gibi geliyor bana. İnşallah bunu yapmazlar.
Buna yeltenen olsa da muhalefet bence fazla dert etmemeli.
Artık sistem değişikliği konusu bir karara bağlandığına göre gerçekte olması gerektiği gibi eğer seçim kazanılabilirse harfiyen uygulanılmak üzere, yönetim tarzı için doğru dürüst bir yol haritasının bir an önce çıkarılmasına yoğunlaşmakta fayda var.
Biliyorum, çalışıyorlar, ama fazla vakit kalmadı!
Üstelik her an baskın bir seçim kararı da alınabilir.
Bunca süre birlikte çalışma şansı yakaladığınıza dua edin. Bu kadar hazırlıksızken daha önce de bu baskın seçim kararı alabilirdi iktidar. Allah'tan iktidar da çok hata yapıyor da, seçim için uygun ortam oluşmuyor. Böylece hiç olmazsa birlik olmanız için fırsatınız oluyor.
Haydi bakalım, bu sefer olsun size güvenenlerin başlarını önlerine eğdirmeyin.
Psikolojik üstünlüğünüz varken şu işi doğru dürüst ele alın da kazanın şu seçimi.
Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla