Site İçi Arama

siyaset

Sihirli Formül Nihayet Bulundu

Evet, sihirli formül bulunmuş gibi görünüyor. Toplum önünde teveccühe sahip her iki belediye başkanının yönetimde söz sahibi olmaları, seçimin kazanılmasından sonra yapılacak bir kanuni düzenlemeyle mümkün görünüyor. Dünyada da uygulamaları var.

Muhalefet cephesindeki son gelişmeler bana sevgili Yılmaz Erdoğan'ın meşhur filmi Vizontele'den bir kareyi anımsattı.

Televizyonu ilk gördüğünde bir bakış atıp ben bunu düşünmüştüm diyordu köyün delisi Emin karakterindeki Yılmaz Erdoğan.

Çok önceleri de yazmıştım, millet ittifakı adayını yanındaki kadroyla birlikte açıklamalıdır demiştim.

Yine de ne yalan söyleyeyim, bu şekilde olayın çözülebileceği benim aklıma gelmemişti demeliyim.

Evet, sihirli formül bulunmuş gibi görünüyor.

Toplum önünde teveccühe sahip her iki belediye başkanının yönetimde söz sahibi olmaları, seçimin kazanılmasından sonra yapılacak bir kanuni düzenlemeyle mümkün görünüyor. Dünyada da uygulamaları var.

Tabii ki bu formülün bulunması için böyle bir krize ihtiyaç var mıydı, burada biraz aklım karışık, ben buna pek emin değilim.

Bunca yıllık siyasi tecrübeye sahip olan her iki liderin de, bunca zaman medya önünde atışmalar yapacağına, oturup her türlü seçeneği masaya yatırıp, birlikte neyi nasıl yapabiliriz diyerek zamanında masa başında çözüm aramaları beklenmez miydi?

Tamam, sayın Kılıçdaroğlu artık siyasi hayatını cumhurbaşkanı olarak tamamlamak niyetinde olabilir.

Bunu söylerken yanlış anlaşılmak istemem.

Sayın Kılıçdaroğlu'nun ülkenin geleceği için CHP içindeki ve etrafındaki birçok farklı siyasal görüşe göğüs gererek, gerektiğinde parti başkanı olmasının avantajları ile kendisine muhalif kadroları da partiden uzaklaştırarak, partiyi bir dönüşüm çizgisine sürüklediği doğrudur.

Bu uğurda kendi kariyeri için de bir şey istemediğini gayet iyi biliyorum.

Cumhurbaşkanlığı adaylığını da sırf şahsi hırsı sebebiyle istediğine inanmak mümkün değil sanırım.

Muhtemelen başka çıkar yolu bulamadığı için ve partinin genel görüşü de bu yönde olduğundan dolayı adaylığını ortaya koymak zorunda kalmış olabilir. Daha önce iki kere bu seçeneği eliyle itmesinden bu sonuca varabiliriz.

Bu sefer de başka birini aday göstermeyi kabul edebilirdi belki, ama diğer adayların üstlenmiş oldukları görevlerin önemi yüzünden muhtemelen belediye başkanlarının aday gösterilmesi mümkün değildi.

Ancak, sebebi ne olursa olsun, eğer İYİ Parti cephesinden bu kadar büyük bir itiraz varsa, ben bu itirazı zamanında değerlendirmek zorundaydı diye düşünüyorum.

Gelelim sayın Akşener cephesine.

Aynı eleştiriyi Meral hanıma da yapmak zorundayım.

Bulunabilen her ortamda "seçilecek aday" söylemi ile dile getirilen "Sayın Kılıçdaroğlu, siz seçilemezsiniz" demek yerine, üstelik son kertede masayı dağıtmak uğruna bir kriz çıkartmaktansa, niye soruna birlikte bir çözüm bulunması düşünülmedi?

Sayın Kılıçdaroğlu ile sayın Akşener birçok kez birlikte medyanın bilgisi dahilinde buluşup o günlerin konularını aralarında tartıştılar.

Biz hiç bu konuyu konuşmadık deseler de, bu söylemin hiç kimsenin gözünde bir inandırıcılığı yok. Muhtemelen aralarında bu konu birçok kez gündeme gelmiştir.

Meral hanımın son çıkışında, özellikle masanın diğer üyeleri için sarfetmiş olduğu ithamlar, artık kendi aralarında çözmeleri gereken sorunlardır diyerek ben pek fazla yorum yapmayayım.

Bu konuda söyleyeceğim tek bir şey var, bu çıkışıyla maalesef bunca tecrübesine rağmen, siyaset arenasında henüz yeterince pişmediğini bize göstermiş oldu.

Ben bu yaptığını siyaseten intihar etmek diye yorumlamıştım.

Bu yorumumda da halen daha ısrarcıyım.

Allah'tan millet ittifakının diğer partileri bu intihar girişimine engel oldular da, tümden masanın dağılmasına da engel olundu.

Şimdi bu krizin doğal olarak artçı etkileri olacaktır.

Ancak öncelikli olarak yapılması gereken bu krizin çıkmasına çanak tutan tüm Truva atlarının, sadece İYİ Parti içinde değil, varsa diğer partilerdekilerin de acilen temizlenmesi olmalıdır, ki bence diğer partiler içerisinde de Truva atlarının olduğuna ben eminim.

Unutmayın, bu krizden nemalanan ve en çok yüzü gülen taraf belli. Hem de İran atasözü ile dalga bile geçtiler.

Oturdular, konuştular, dağıldılar!

Daha önce de yazdım, bu seçimi kazanmak istiyorsanız, deprem mahallerine odaklanın!

Görseller hazırlayın, neyi nasıl yapacaksanız insanlara gösterin.

İnsanlara umut olun!

Bakın depremde bir özel hastanede yoğun bakımda yatan sekiz hasta ve bir de bebecik, hastanede elektrikler kesildiği için hayatlarını kaybetmiş. Ancak iki gün sonra oraya ulaşan kurtarma ekibi durumu fark etmiş.

Evi işi yıkılmış, hayatı mahvolmuş binlerce insan ne yapacağını bilmiyor, çözülmesi gereken onca hukuki sorun var.

Bunlar ve benzeri o kadar çok sorun var ki, muhalefet olarak o insanların bugün yanında olmazsanız, yarın bu iktidar size bunları bunları yaptı deseniz bile pek bir işe yaramaz.

İnsanlar yardım istiyorlar, ama yardımdan çok bir ümit istiyorlar.

Ümit masası olun, kriz masası değil!

Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla

Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Tüm Makaleler

  • 07.03.2023
  • Süre : 3 dk
  • 1244 kez okundu

Google Ads