Siyaset Uğruna Yok Sayılan Gerçeklikler
Her gün ekranları meşgul eden yeni bir siyasi polemik, yeni bir güç savaşı, yeni bir gündem manipülasyonu... Fakat bu büyük gürültünün altında boğulan gerçekler var. Hayat pahalılığı, yoksulluk, barınma krizi ve güvensizlik…
Siyasetin günübirlik kavgaları arasında, bu ülkenin en yakıcı gerçekleri görmezden geliniyor: Derin yoksulluk, depreme hazırlıksızlık ve fahiş fiyatlar... Milletin sabrı gibi umudu da tükeniyor.
Her gün ekranları meşgul eden yeni bir siyasi polemik, yeni bir güç savaşı, yeni bir gündem manipülasyonu... Fakat bu büyük gürültünün altında boğulan gerçekler var. Hayat pahalılığı, yoksulluk, barınma krizi ve güvensizlik… Tüm bunlar, siyaset perdesinin ardında sessizce büyüyor. Bu yazı, o perdenin arkasındaki acı gerçekleri hatırlatmak için kaleme alındı.
Derin Yoksulluk: Sessiz Çığlık
“Toklar konuşurken, açlar sessizleşiyor.”
Türkiye’de yoksulluk, artık yalnızca gelir düzeyiyle değil; sosyal dışlanma, erişimsizlik ve umutsuzlukla tanımlanıyor. TÜİK’in 2024 Hane halkı Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’na göre, nüfusun %21,7’si yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Bu oran, bazı şehirlerin kenar mahallelerinde %35’e kadar çıkıyor.
İstanbul merkezli Derin Yoksulluk Ağı’nın raporuna göre, 2024 yılında incelenen ailelerin %62’si düzenli gıdaya erişemiyor. Çocukların %34’ü okula aç gidiyor. Gıda, kira, ulaşım gibi temel giderleri karşılayamayan bu insanlar için “hayat pahalılığı” soyut bir kavram değil; her gün yaşanan somut bir kriz. Ama siyaset başka meselelerle meşgul. Çünkü görünmeyen yoksulluk, hesap vermeyi gerektirmez.
Deprem: Unutulmuş Yara
“Yıkım unutuldu, tehlike kaldığı yerden devam ediyor.”
6 Şubat 2023 depremlerinde 11 il etkilendi, 50 binden fazla insan hayatını kaybetti. 600 bine yakın bina ya yıkıldı ya da ağır hasar aldı. “Asrın felaketi” denilen bu olayın ardından, yüz binlerce insan çadırlara ve konteyner kentlere yerleştirildi.
Hatay, Adıyaman ve Kahramanmaraş’ta hâlâ on binlerce insan konteynerlerde yaşamaya devam ediyor. Tuvalet yok, duş yok, temiz içme suyu yok.
Üstelik İstanbul gibi büyük şehirlerde yeni bir depreme hazırlık neredeyse durma noktasına gelmiş durumda. Bilim insanları uyarıyor: “Olası bir İstanbul depreminde 90 bin bina ağır hasar alacak.” Fakat bu bilgi manşetlere taşınmıyor, çünkü rant alanlarında ‘kentsel dönüşüm’ konuşulurken ‘afet önlemi’ unutuluyor.
Fahiş Fiyatlar: Konuşulmayan Kriz
“Alım gücü değil, yalnızca etiketler büyüyor.”
Bir litre tam yağlı süt 45 TL, bir kilo peynir 250 TL, ayçiçek yağı 90 TL… Kırmızı ete yaklaşmak artık orta gelirli için bile lüks. Son 1 yılda kira fiyatları %130 arttı. Asgari ücretli vatandaşın maaşı, üçüncü haftada eriyor.
Ekonomik kriz öylesine derinleşti ki, Türkiye'de 2025 itibariyle kredi kartı borcunu ödeyemeyen kişi sayısı 5 milyonu aştı. Bankalara olan bireysel borç miktarı 2,6 trilyon TL’yi geçti.
Ancak bu korkutucu tablo, ülke gündeminde nadiren yer buluyor. Çünkü sistem, halkın gerçeğini değil, siyasetçinin algısını önemsiyor.
Millet Yoruldu, Hem de Çok Yoruldu
“Umutsuzluk, en derin sessizliktir.”
Yalnızca parası değil, inancı da tükenen bir toplum haline geldik. Güven yok. Gelecek yok. Yarın yok. Günü kurtarmaya çalışan, ay sonunu getiremeyen milyonlar, ekranlardaki tartışmalardan bıkmış, çözüm bekliyor.
Ama en büyük tehlike şu: Umudunu kaybeden bir halk, susar. Sessizleşir. İçine kapanır. Ve bir gün, sandığa da gitmez. Çünkü artık hiçbir şeyin değişeceğine inanmaz.
Son Söz
Ve unutmayın:
Siyaset her şeyin üzerini örtebilir. Ama gerçekler toprağın altına gömülse de bir gün su gibi fışkırır. O gün geldiğinde, hâlâ burada olabilecek miyiz?
Veri Kaynakları: TÜİK, ENAG, Derin Yoksulluk Ağı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı