Tiyatro mu Acaba Tüm Bu Olanlar?
Diyorum ki, "emekli siyasetçiler evi" açılsa, otursalar, aralarında eski anılarını yad etseler. Aralarında tartışsınlar, sohbet etsinler. Değilse gereksiz yere ülke gündemini meşgul edip duruyorlar.
İhsan, söyle bana, niye böyle oldu?
*
Ne diyon Hatçe, sanki bilmiyormuşsun gibi, soru mu şimdi senin bu dediğin?
Senin yüzünden boğazımıza kadar bataklığa gömülmedik mi biz?
Sen değil miydin ben seni istemiyorum, senden seçilecek aday olmaz diyen?
Milletin aklını bulandıran sen değil miydin?
Sen kalkmadın mı yuvarlak masanın başından?
O masanın başından kalkıp her şeyi berbat eden sen değil miydin?
Sonra da zorla geri oturduydun, ama olan olduydu, bu davranışınla bile masayı devirmiş olmamış mıydın, yanlış mı diyorum?
Biliyorsun işte sebebini, daha ne soruyorsun bana niye böyle oldu diye?
*
Ne bileyim, belki sadece benim suçum yoktur diye düşünüyor olabilirsin dedim, sonuçta sen de biliyordun senin seçilecek aday olmadığını.
Ama ısrar ettin ben aday olayım diye. İnsan söylenenden anlar biraz, bu kadar söyletmez!
*
Başka çaresi mi vardı ki benim adaylığıma karşı çıktın sen. Kimi aday yapaydık yani?
*
Biliyorsun kimi aday yapmamız gerektiğini, ben kendim baştan demedim mi ben aday olmayacağım diye, bakacaktık anketlere, kim daha çok oy alıyorsa onu aday yapacaktık, olacaktı bitecekti.
*
Tamam da onların ikisi de önemli görevlerdeydi, nasıl aday yapabilecektik?
Aday olmaları için mevcut görevlerinden istifa etmeleri gerekiyordu.
Sen biliyorsun, istifa etselerdi halk bizi topa tutardı.
Kısacası bizim durum iki ucu pisliğe değmiş sopa gibiydi, aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık misali.
Sen de aday olmayacağım dediğin için ben mecbur kaldım kendim aday oldum.
*
İhsan, bence sen de çok istiyordun aday olmayı, kıvırma şimdi, bahane bulma.
Hem ben niye böyle oldu derken bu mazide kalmış adaylık konusunu demiyorum, niye bizi genel başkanlıktan kovdular, onu soruyorum!
Sen ne düşünüyorsun bu konuda?
*
Hatçe ben ne diyeyim sana, kelin ilacı olsa önce kendi başına sürermiş.
Ben zaten hakkettim sanki, bunca zaman uğraş dur, bir seçimi bile doğru dürüst kazanama, ne yapsalardı yani bizimkiler?
Bu kadar süre bana tahammül ettiklerine dua etmek lazım.
Ama senin durumunu ben de anlamadım.
Sen demiyor muydun, seçimde başarısız olunca ben numaradan istifa edeceğim diye, sizinkiler de güya gelip olur mu öyle şey genel başkanı diyeceklerdi, aman Hatçe Hanım, yaman Hatçe Hanım diyeceklerdi, sen de tamam öyleyse diyecektin.
Ne oldu? Sen onu de hele bana, niye ricacı olmadı sizinkiler? Niye sende ısrarcı olmadılar?
*
Aman ya, ne bileyim.
Geçen sefer tuttuydu bu numara.
Nedense bu sefer yemediler.
Kendileri bilirler. Ben tutuyorum şimdi ofisi Cinnah’ta, oradan bakacağım duruma.
*
Hah hah ha…
Bu işler ofis tutmayla olsaydı, ben çoktan açtım ofisi, ofisleri aslında. Bende işe yarardı.
Biri Ankara’da, diğeri İstanbul’da iki ofis tuttun ama bir işe yaramıyor ofisler.
Geleni gideni diyorsan orası bol oluyor da, yine de baksana bizimkilere, beni kurultayda düşürdükten sonra üzerine seçim kazandılar.
Benim bunca yıl yapamadığımı tek seçimde hallettiler.
Yani ofis falan hikâye.
*
Olsun, bak beni Osman da kabul etti saraya geçenlerde.
Kimseye de haber vermedim.
Bilsinler yanlış ata oynadıklarını istedim.
Nasıl oluyormuş beni tekrar genel başkanlığa aday göstermemek görsünler sonucunu.
Zaten bak saçlarımı sarıya da boyattım, imaj değiştirdim. Bundan sonra böyle, ancak avuçlarını yalarlar.
*
Haklısın da, onun da bu saatten sonra kimseye hayrı dokunacak gibi değil bence.
Tutturmuş bir kere daha seçilebilsin diye anayasa değişikliği yapalım türküsü, Mahsun’u da uğraştırıyor.
Zavallı Mahsun kapı kapı anayasa değişikliği yapmak istemez misiniz diye ricada bulunuyor.
*
Evet, Osman bana da dedi sarayda, yardımcı ol dedi,
Sen bana yardım et, ben de sana yardımcı olayım gelin dedi.
*
Sen ne dedin?
*
Ne diyeceğim, bakarız dedim.
Sen önce şu bizim işi hallet, ondan sonra söz dedim, elimden geleni yapacağım dedim.
*
Neydi ki senin iş?
*
Aman ya, bilmiyormuş gibi soruyorsun bir de.
Ne olacak, her zamanki iş işte. Devlet kapısında bir makam.
*
Anladım, hayırlısıyla artık.
Hatçe söylesene, ben ortalığı biraz daha karıştırsam beni yine genel başkan seçerler mi bizimkiler? Ne dersin?
*
İhsan sen niye yine genel başkan olmak istiyorsun ki?
Yetmedi mi bunca yıl yenilmek?
Bırak gençler yapsın bu işleri.
Hem bak daha başarılı oluyorlar.
Sen evde oturup torun baksana!
*
Ne bileyim, denedim aslında, ama evde otur otur canım sıkıldı.
Ben de ofis açayım dedim, ofisin gelen gideni de çok, ama hep masraf.
Her gelen çay istiyor. Çay fiyatları da bir pahalandı, bir pahalandı.
Keşke yine masrafları partiye karşılatabilsem.
*
Haklısın da, bu işler böyle İhsan, hamama giren terler derler.
Torun bakmaktan sıkıldıysan sen de açacaksın kesenin ağzını.
Olmuyorsa ne bileyim, benim gibi git saraya, yardım iste.
*
Dur bakalım Hatçe, o günler de gelir yakında. Bunca süre direndim saraya gitmem diye, ama gerekirse artık saraya da giderim.
Zaten bu aralar Osman her önüne gelene gülücükler dağıtıyor, fırsat bulursam ben de giderim belki saraya.
Bu arada ne kadar gülüyorum son duruma, inanabiliyor musun, Abdurrahman çıldırıyor Osman’ın bu manevralarına.
Kontrol kendisinde zannediyor, ama Osman kuyruğunu kıstırmış onun bir şekilde, kıpırdayacak bir yeri kalmamış. Her hafta kürsüden tehditler savuruyor, ama boşa konuşuyor.
*
Evet haklısın, yakındır, açılır onların arası.
Bu kadar baskıya dayanamaz Abdurrahman.
*
Neyse Hatçe, gel biz seninle çekirdek çitleyelim, bırakalım bugünü, biraz eski günleri yad edelim.
Ne güzel kızdırmıştık Osman’ı seninle birlikte değil mi? Ben on beş milletvekili verince şapa oturmuştu Osman resmen.
*
On beş milletvekilini sen verdin de, ben de gelip istemiştim senden, sen kendin düşünememiştin ki böyle bir çözümü!
*
Aman be Hatçe, ne fark eder kimin önce düşündüğü, sonuçta sen seçime girebildin mi, girdin, sen ona bakacaksın. Benim yardımımla girdin seçime, unutma bunu!
*
İhsan hep aynı şeyi yapıyorsun, iyi ki bir faydan dokundu bana zamanında, hep başıma kakıyorsun bu olayı.
Geri yollamadım mı ben hemen ardından verdiğin milletvekillerini? Gönderdim.
Zaten gelenler de neredeyse ağlayacaklardı bize geldiler diye. Gözleri yaşaranlar bile olmuştu aralarında.
Bırakalım bu eski hikayeleri, atı alan Üsküdar’ı geçti, biz bu saatten sonra ne yapacağız sen onu söyle!
*
Düşüneceğiz bir şeyler Hatçe.
Çekirdek versene biraz daha, bu çekirdek illeti de başladın mı bırakamıyorsun, insanın canı çekiyor vallahi.
***
Beğendiniz mi tiyatro oyunumuzu?
Pek sevmiyorum gündemden düşmüş olan siyasetçileri irdelemeyi.
Bence çok daha onurlu bırakmaları lazımdı o koltukları. Çünkü siyasi parti diyoruz, her önüne gelen biraz masrafla parti açabiliyor bu ülkede, ama siyaset bir meslek değil, olmamalı.
Nedense bu gerçeği hiç kimse kabullenmek istemiyor. Zorlayıp duruyorlar devam etmek için.
Bence yanlış yapıyorlar.
Belki de sistemde bu eski siyasetçiler için bir meşguliyet yöntemi geliştirilmeli, ne bileyim eski siyasetçiler evi mi kurarlar artık, belki onların ülke için faydalı bir şeyler yapmaları bir şekilde sağlanabilir.
Böyle bir emekli siyasetçiler evi açsalar, oturur aralarında eski anılarını yad ederler belki.
Çekirdek ve çayı da uygun fiyatlardan verirlerse, bırakın aralarında tartışsınlar, sohbet etsinler.
Böyle başlarını boş bıraktığınızda gereksiz yere ülke gündemini meşgul ediyorlar.
Kanallarda boş boş kim niye oraya gitti, ne istiyor? Eskiden de bu ilişki vardıysa, hepsi bir oyun muydu gibi olmayacak konularda ekranlarda tartışma bitmiyor.
Bence zaten siyaset belli bir yaşın üstünde yapılmamalı!
Neyse, biz önümüze bakalım. Ülke gündemine gelmesi gereken çok daha önemli konular var.
Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla.