Deprem ve Siyaset
Bu arada maden işçilerine özellikle binlerce teşekkür etmemiz gerekli sanırım. Geç de gelmiş olsalar, sanırım en çok çaba harcayanlar maden işçilerimiz. Kimsenin giremeyeceği yerlere girip bir sürü canımızı sağ salim o enkaz altından çıkardılar.
On gün geçti ve yine başladı siyaset.
Evet, gün birlik günüydü. Halen daha öyle olmalı, hatta halen daha bölgede insanlar birbirlerinin acılarını paylaşmaya devam ediyorlar. Halen daha gün birlik günü!
Halen daha dünyanın yardımı ulaşıyor bölgeye. Halen daha insanlar enkazlar başında bekliyorlar.
İnsanlar hiç olmazsa yakınlarının cenazelerini alabilmek ve defnedebilmek için soğukta, karda kışta, yıkılmış evlerinin başından gece de olsa, gündüz de olsa bekliyorlar, bir yere ayrılmıyorlar.
Her şey düzenine kavuştu mu peki bunca geçen süre sonrasında? Organize olabildi mi devlet?
Hayır tabii ki, yapılan çok şey var, ama halen daha yapılamayanlar da var.
Çadır sorunu bunlardan biri. Halen daha tuvalet sorunu giderilemedi. Hijyen sorunu da çözülebilmiş değil.
Halen daha enkazlar altında sağ kalan var mı diye kurtarma ekipleri uğraşıyorlar. İnşallah birilerini daha canlı çıkartabilirler enkaz altından. Sağ kalan varsa dualarımız sizlerle, dayanın lütfen biraz daha!
Bu arada maden işçilerine özellikle binlerce teşekkür etmemiz gerekli sanırım. Geç de gelmiş olsalar, sanırım en çok çaba harcayanlar maden işçilerimiz. Kimsenin giremeyeceği yerlere girip bir sürü canımızı sağ salim o enkaz altından çıkardılar.
Ancak bu arada da dediğim gibi siyaset başladı.
Sebebi bilinmez, biri çıkıyor, seçimi ertelemek gerekir diye bir söz atıyor ortaya. Kim bilir, belki de gerçekten iktidar ortam yokluyor. Belki de bu eski siyasetçi kendi başına böyle bir fikir atıyor ortaya.
Yangın bir kibrit çöpüyle çıkartılabilir ya, onun gibi bir şey!
Hemen itirazlar! Doğal olarak muhalefet itiraz ediyor. Hukukçular devreye giriyorlar.
Anayasamızda savaş zamanı bile meclis savaşın risklerini değerlendirip seçimi en fazla bir yıl erteleme hakkına sahip. O da her savaşta değil! Üstelik nitelikli çoğunlukla! Yani üçte iki meclis çoğunluğu gerekli böyle bir karar için. Eğer savaş seçimlerin yapılmasına engel olacaksa ancak bu durumda böyle bir karar alınabiliyor. İktidar partilerin ise böyle bir çoğunluğu yok biliyorsunuz mecliste.
Başka hiç kimsenin, hiçbir kurumun ve hiçbir şart altında seçimleri erteleme hakkı da yok, şansı da yok!
Yani iktidarın bunu yapabilmesi mümkün değil!
Anayasaya uymamız gerekiyor mu? Evet, eğer biz bir kabile devleti değilsek anayasaya hepimiz uymalıyız. İktidar da uymalı, YSK da uymalı, herkes uymalı. Seçim en geç Haziran'da yapılmak zorunda!
Peki öyleyse seçimlerin ertelenmesi gerektiğini ortaya atan eski siyasetçi bunu bilmiyor mu?
Bilmez mi! Kendisi de bir hukukçu! Benden bile daha iyi bilir tabii ki.
Ama maksat Nasreddin Hoca misali, ya tutarsa diye göle maya çalmak sanırım. Yani ortam yoklamak. Ya da gerçekten kötü niyetli bu siyasetçi ve ortalığı karıştırma hevesinde. Belki de çok saf. İnanın bilemiyorum.
İktidar ise doğal olarak bizimle bir ilgisi yok diyor bu konunun, hatta biz şimdi başka konulara odaklandık diyorlar.
Keşke odaklandıkları şu organizasyon sorunları olsa.
Odaklandıkları da yine "kader planı" söylemi.
Belki de bu işin fıtratında vardır? Yok, yok, karıştırıyorum, o göçük olduğundaydı. Burada kader planı diyoruz!
Başka? Başka kim siyaset peşinde?
Erzin, Hatay'ın bir ilçesi. Bu depremde bir tek ev bile yıkılmadı Erzin'de. Belediye başkanı da çıktı, ben kimseye kuralları çiğnenme şansı tanımadım dedi.
Hemen itirazlar. Bir kere sen ne kadar süredir belediye başkanısın ki, diye soranlar oldu. Evet, gerçekten eğer bu ilçede inşaat kurallarına uygun inşaatlar yapılmışsa bile, bu sadece son belediye başkanının özverili çabası sayesinde olmuş olamaz. En azından her bina düzgün yapılmışsa, kendisinden önceki yetkililer de kurallara uymuş olmalılar. Peki belediye başkanımız niye öyleyse durumdan sadece kendisine pay çıkartıyor? Siyaset işte, o da depremden kendine siyaset fırsatı çıkartıyor.
Peki Erzin'de gerçekten tüm binaların kurallarına uygun yapılmış olması mümkün mü? Olabilir! Ama bence Türkiye'nin genel insan dokusu içerisinde, bunun böyle olması pek de mümkün olamaz sanırım.
Binalar çok katlı değil zaten ilçede, bir de gerçekten zemin yapısı da depremin etkilerini azaltan bir yapıdaysa, şansları varmış demem lazım sanki.
Zaten Erzin'de insanlar da belediye başkanına pek inanmamışlar galiba, fay bizden uzak, o yüzden buraya bir şey olmadı diyorlar. Ama biraz da devlete ve herkese kırgınlar. Buraya kimse yardım etmiyor diyorlar. Çadır da yollamıyorlar diye şikâyet ediyorlar. Halen daha sarsıntılar devam ediyor ve evler yıkılmamış olsa da çatlaklar var, korkuyoruz diyorlar. Ya araçlarımızda yatıyoruz ya da derme çatma yaptığımız çadırlarda.
İnsan psikolojisi, ben anlıyorum. Küçüklüğüm Adapazarı'nda geçmişti, arada sırada evin sallandığını benim de yaşamışlığım vardır. Avizeden anlardık biz az bir sarsıntı da olsa.
Yani insanların evleri yıkılmamış olsa da evlere girmek istememesi anlaşılır bir durum. Artçı sarsıntılar da halen daha devam ettiğine göre, eğer çatlayan evler varsa, tehlikeli de olacaktır.
Yani anlıyorum, yapacak çok iş var, yerle bir olmuş bir sürü şehir var. Ama Erzin de ilgiyi hakkediyor diye düşünüyorum. En azından mevcut binaların birileri tarafından acilen kontrol edilip insanları sakinleştirmesi şart. Belki de biraz psikolojik destek gerekli. Evinde hiçbir şey olmamış olsa da korkanlar için bu konularda deneyimli psikologlar insanları günlük yaşamlarına devam etmeleri açısından ikna etmeliler belki de.
Ancak son bir sözüm de Erzinli kardeşlerime. Her yer yerle bir olmuş, görmüyor musunuz? Yarın kalkın dua edin, sizin başınıza aynısı gelmedi diye. Belki şanstan, belki de verilmiş sadakanız varmış diyeyim.
Tamam devletimiz sizinle de ilgilenmeli, ama gönül koymayın, yapamıyor işte.
Biraz sabredin, yapabilenler başa geçtiğinde onlara söylersiniz ne istiyorsanız. Şimdi sizin gibi tek bina bile çökmemiş yerler için çadır da yok, yardım da! Bakacaksınız artık başınızın çaresine!
Deprem ve siyaset kazanının altı çoktan yakıldı, yakında kazan kaynar yine ve anlatacak çok konu çıkar.
Bence gün birlik günü, öyle de olmalı bundan sonra. Hiçbir zaman değişmemeli!
Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla