Dış Güçler
Dış güçler bize askeri, ekonomik, politik vb. saldırdığında, onlara engel olsun diye vardır hükümet. Saldırılara engel olan, icraatıyla devletini yücelten, halkın refahını artıran hükümetler, halkın takdiri ile iktidarlarına devam ederlerken, başarısız olanlar, yine halkın takdiri ile görevlerini başkalarına devrederler. İktidar değişirse, devlet yıkılmaz, vatan bölünmez. Devlet evimizdir, hükümetler ise kiracımız. Kiracı gitti diye evin mülkiyeti el değiştirmez.
Bundan tam 3 yıl önce, yaşanan her türlü musibeti dış güçlere bağlayanları eleştiren bir yazı kaleme almıştım. Bugün hala benzer serzenişlerin bizi yönetenler tarafından yapılıyor olması inanılır gibi değil.
Küçük eklemelerle bir daha anlatmaya çalışayım.
Farz edelim ki, dış güçler Türkiye’ye operasyon çekiyorlar.
Farz edelim ki, dövizi onlar yükseltiyorlar, Türk lirasını onlar düşürüyorlar.
Farz edelim ki, emperyalist güçler bize karşı birleşti ve Türkiye’yi ekonomik olarak çökertmeye çalışıyorlar.
Farz edelim ki, İngiliz bankaları, Amerikan yönetimi, hepsi Türkiye’yle uğraşıyor.
Farz edelim ki, el oğlu işi gücü bıraktı, Çin ve Rusya ile uğraşmak yerine Türkiye’ye saldırıyor.
Tamam, diyelim ki hepsi doğru.
Peki;
Benim yeterince param, tasarrufum, üretimim, gelirim, gücüm varsa, bana operasyon yapsalar ne fark eder ki, vız gelir, tırıs gider.
Ben güçlüysem, kim ne yapmaya kalkarsa kalksın, umurumda olmaz.
Nihayetinde yedek akçem, rezervim, tasarrufum varsa, elimin tersiyle itiveririm bana oyun oynamaya kalkanları.
Amma velakin, eğer ben zayıfsam, kırılgansam, har vurup harman savurduysam, fakirleştiysem, elimde avucumda ne varsa sattıysam, üretime değil görüntüye paramı yatırdıysam, yanlış politikalar uyguladıysam, ha o zaman saldırılardan etkilenirim tabii.
2016 yılında, Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) sıralamasında 17’nci büyük ekonomiydi Türkiye.
O tarihten itibaren düşüşe geçtiğinde, “Bir hata var, iyiye gitmiyoruz, ilk 20 içinde GSMH en ciddi azalan Türkiye oldu, ekonomi politikalarımızda sıkıntı var, düzeltmeliyiz.” demiştik.
2022’ye geldiğimizde 21’inciliğe geriledik. İlk 20 büyük ekonominin yıllar sonra dışında kaldık.
Her sene azalan GSMH ile, 2023 hedefine ulaşamadığımız gibi, 2053 ve 2071 hedeflerine ulaşmamız da, aynı politik anlayış sürdüğü müddetçe, mümkün değildir.
Evet, tüm diğer güçler, devletler, devlet dışı aktörler, finans çevreleri bizi zayıflatmak için uğraşabilirler, ama halkın seçtiği yöneticilerin en önemli görevi bu tarz taarruzlara engel olmak ve kötüye gidişi tersine çevirmektir.
Ülkeyi idare edenler, ülkeye yapılan operasyonları önlemek için, halkın kendilerine verdikleri, tüm yetki ve sorumluluğa sahiptirler. O yüzden, emirlerinde, ordu, polis, emniyet, istihbarat, hazine, maliye, bürokratlar, bankalar, danışmanlar, saraylar, arabalar, uçaklar vb. yani, yürütmenin ve ekonominin tüm imkân ve kabiliyetleri vardır. Millet bu yetkiyi hükümete kendisini iyi idare etsin diye verir, şikâyet etsin diye değil.
Hükmetme, şikâyet etme yeri değil, icra etme yeridir.
Günler değil, aylar değil, yıllardır iktidarda olup, başarılı olamamanın sebebini dış güçler olarak göstermek, bu saatten sonra komiktir, abesle iştigaldir.
Dış güçler bize askeri, ekonomik, politik vb. saldırdığında, onlara engel olsun diye vardır hükümet.
Saldırılara engel olan, icraatıyla devletini yücelten, halkın refahını artıran hükümetler, halkın takdiri ile iktidarlarına devam ederlerken, başarısız olanlar, yine halkın takdiri ile görevlerini başkalarına devrederler.
İktidar değişirse, devlet yıkılmaz, vatan bölünmez. Devlet evimizdir, hükümetler ise kiracımız. Kiracı gitti diye evin mülkiyeti el değiştirmez.
Halk icraatlarından memnun olmadığı iktidarı, seçim zamanı değiştirir.
Demokrasilerde halkın dediği olur.
İktidarlar değişir, devlet baki kalır.
İktidarı, ülkeyi daha iyi yönetin, şu yaptıklarınızı yapmayın, şu yapmadıklarınızı yapın diye eleştirmek de, muhalefetin asli görevidir. İktidarı eleştirmek, asla devleti eleştirmek demek değildir.
Seçim öncesinde elmayla armudu, sapla samanı karıştıranların oyununa gelmeyelim diye, tekrar hatırlatmak istedim.