Köprüden Önce Son Çıkış
Sadece Türkiye’nin değil, dünyadaki bir çok ülkenin de bu seçimin sonucunu merakla beklediğini unutmayalım. Türkiye’nin politik, ekonomik ve güvenlikle ilgili yönünü değiştirip değiştirmeyeceği takip ediliyor. Özellikle diğer devletlerin Türkiye’deki seçimleri dikkatlice takip etmesinin sebebi, seçim sonrası ekonomi ve uluslararası ilişkilerin nasıl şekilleneceğini anlayabilmek.
Evet, zamanı geldi. Pazar günü oyumuzu kullanacağız ve bizi yönetecek kişi ile ekibini seçeceğiz. Türk siyasi tarihindeki en önemli seçime gidiyoruz. Kazanması muhtemel iki adayın olduğu, güvenilir anketlerde, ortaya çıkmış durumda.
Durumu biraz irdeleyelim.
Öncelikle Millet ittifakı adayı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı seçilirse, bugünkü yönetime göre büyük bir değişim olacağı ortada. Yani, bugünkü yönetimden memnun olmayanların Kılıçdaroğlu’na yönelmesi normal bir durum. Zaten siyasi yelpazenin sosyal demokrat, liberal, milliyetçi ve muhafazakâr, neredeyse ekstrem olmayan tüm kesimlerini konsolide etmek başlı başına büyük bir başarı. Oluşturulan 6’lı ittifakın ülkeyi nasıl yöneteceği aslında belli. 2400 maddelik ortak mutabakat metni, bir nevi hükümet programı gibi. Halka düşen, bu metne uygun nelerin yapıldığını, nelerin yapılmadığını takip etmek ve sonraki seçimde yeniden destek olup olunmayacağına karar vermek. Bu ilk dönem başarılı olursa, Cumhur ittifakının halktaki desteği git gide azalacak, AKP ve Erdoğan belki de bir daha iktidara gelebilecek oy potansiyeline ulaşamayacak. Hatta AKP, iktidar nimetlerinin bitmesiyle, ANAP/Doğru yol partileri gibi baraj altına doğru sürüklenen marjinal bir parti konumuna dahi dönüşebilir.
Peki, Cumhur ittifakı adayı Sayın Recep Tayyip Erdoğan yeniden Cumhurbaşkanı seçilirse neler olacak? Bir kere 20 yıldan fazla iktidarda olmanın getirdiği tüm yıpranmalara, güç zehirlenmelerine ve özellikle ekonomide yaşanan büyük sıkıntılara rağmen Erdoğan’ın yeniden seçilmesi demek, Erdoğan siyasette oldukça başka birinin bir daha seçilememesi anlamına gelecektir. Erdoğan, bugünkü sahip olduğu gücü ile yetinmeyecek, çok daha fazlasını kullanmak isteyecek ve bu şartlarda ülkeyi yönetecektir. Eleştirildiği her anti demokratik söylem, tutum ve davranışların artarak devam etmesi muhtemeldir. Kılıçdaroğlu’nun olabilecek neredeyse tüm unsurları bu kadar konsolide etmesine rağmen seçimi yine kaybetmesi, sadece kendisinin değil muhalefetteki tüm liderlerin kendi partilerinde sorgulanmasına sebep olacaktır. Erdoğan, parti ve ittifak içinde kendi gücünü sağlamlaştırırken, muhalefet partilerinde büyük değişimler yaşanması kaçınılmaz hale gelecektir.
Tartışılan bir diğer konu ise, iktidarın seçimi kaybetse bile yönetimi devretmeyeceği ve kaos çıkaracağı şeklindeki spekülasyonlardır. Halkın dediği neyse onun olduğu demokratik rejimlerde bu tarz bir varsayımın tartışılıyor olması, ülke adına çok büyük bir ayıptır. Böyle bir hukuksuzluğa tevessül edilmesinin cezası ağır olur. Yukarıdakiler bir şekilde kendilerini kurtarabilir belki ama, aşağıdakiler fena hırpalanır. Emniyet ve güvenlikten sorumlu tüm devlet memurlarının yapması gereken şey, halkın iradesine saygı duymak, kanunlara, nizamlara ve amirlere mutlak itaat etmek ve kanunsuz emirlere uymamaktır. Yapılan her türlü hukuksuz, illegal tasarrufların, ileride suç teşkil edeceği unutulmamalıdır.
Netice itibariyle kavgasız, gürültüsüz, çalma, çırpma olmayan, milli iradenin tecelli etmesini istediğimiz bir seçime gidiyoruz. Sadece Türkiye’nin değil, dünyadaki bir çok ülkenin de bu seçimin sonucunu merakla beklediğini unutmayalım. Türkiye’nin politik, ekonomik ve güvenlikle ilgili yönünü değiştirip değiştirmeyeceği takip ediliyor. Özellikle diğer devletlerin Türkiye’deki seçimleri dikkatlice takip etmesinin sebebi, seçim sonrası ekonomi ve uluslararası ilişkilerin nasıl şekilleneceğini anlayabilmek.
Ekonominin düzeltilmesini, bilimsellikten uzak anlayışlarıyla bozanlardan beklemek ne kadar akılcıdır bilinmez ama, güçlü bir ehil ekibin müdahalesiyle ekonomide kısa vadede bir çıkış, uzun vadede ise bir şahlanış yaşanabilir. Sayın Muharrem İnce’nin adaylıktan çekilmesi ve seçimin ilk turda sonuçlanma ihtimalinin ortaya çıkması, borsanın yukarı tepkisine sebep olmuştur. Bu durum, ekonomik düzelmenin başlayacağının satın alınması olarak değerlendirilebilir.
Uluslararası ilişkilerde ise kurucu felsefenin mottosu “Yurtta sulh, Cihanda sulh” yeniden uygulanmalı, barışçı politikalarla, özellikle komşu ülkelerle karşılıklı güvene dayalı iyi ilişkiler kurularak ortak çıkarlar ortaya konmalı ve sorunların birlikte çözüme ulaştırılması sağlanmalıdır.
Son bir not: Verilen her oy sadece desteklenen lider ve ekibinin yönetime gelmesi için değil, istenmeyenin gelmemesi için de çok önemlidir.
Haydi bakalım.
Kim kazanırsa kazansın, demokrasi kazansın.
Türkiyem kazansın.
Haydi…