Diyelim ki Muhalefet Kazandı! Ne Olur?
En önemli bakanlıklar İç İşleri Bakanlığı ve Ekonomi Bakanlığı desek, Ekonomi Bakanlığı'nın da sayın Babacan başkanlığında bir heyet ile yürütülebileceğini tahmin etmek zor olmayacaktır. Sanırım muhalefetin daha güvenilir bir ekonomi bakanına ihtiyacı yok. Zaten ekip olarak çalışılacağı için her partiden ekipte ekonomi konusunda öne çıkanlar görev alacaktır.
Diyelim ki seçimler yapıldı ve bugün muhalefette olanlar seçimi kazandılar.
Mecliste 360'ın biraz altında milletvekili sayısına ulaştılar. Cumhurbaşkanı da mesela Sayın Kılıçdaroğlu oldu.
Bu durumda seçim öncesinde söz verdikleri gibi anayasayı değiştirmek mümkün değil demektir. Diyelim ki, Adalet ve Kalkınma Partisi de, Milliyetçi Hareket Partisi de anayasa değişikliğine yanaşmıyor. 360 milletvekili olmadığı için değişiklik isteğini referanduma taşımak da mümkün değil.
Bu durumda yapılacak şey ne olmalı?
Evet, bugün cumhurbaşkanlığı makamı oldukça büyük bir güce sahip. Bu durumda Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile ülke şu anda olduğu gibi yönetilecek demektir.
Mesela Cumhurbaşkanı olan Kılıçdaroğlu hemen partisinden istifa eder mi?
Ederse Cumhuriyet Halk Partisi'nin yeni genel başkanı kim olacaktır?
Muhtemelen böyle bir hamlede Kılıçdaroğlu kendi yerine güvendiği birine partiyi emanet edecektir. Böyle biri var mı?
Diyelim ki birine güvendi ve koltuğu devretti. Artık kendini de partiler üstü bir konuma koyarak partiye müdahale etme ihtiyacı da duymayarak cumhurbaşkanı olarak tamamen başka bir görev üstlendi.
Yetkisi olduğuna göre sayın Merak Akşener'i de Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atadı ve fiili olarak yürütmeyi ona bıraktı. Yani adı Başbakan olmasa da, sayın Akşener uzun süredir seçmene söz verdiği gibi fiilen Başbakan oldu.
Gerçi Meral Akşener ben başbakan olacağım derken İYİ Parti'nin seçimlerde en fazla oyu alan parti olması durumunda diye bir şartı da ortaya koymuştu.
Eğer seçimlerde mesela AK Parti en fazla oyu alan parti olursa, bu yapılacak atama ne kadar hakkaniyetli olacaktır? Bence bu bir muamma.! Eğer maksat parlamenter sistemin imitasyonu ise belki de bu durumda AK Parti'den biri birinci yardımcı olarak atanmalı. Ne kadar komik olur değil mi?
Hele bir de Cumhuriyet Halk Partisi'nin oyu İYİ partiden daha yüksek olursa birinci Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak Meral hanımın atanması belki de tamamen hatalı bir atama olacaktır. Tamam AK Parti'den değil ama, birinci yardımcı belki de CHP'den biri olmalı bu durumda.!
Bu durum muhalefet içinde çıkacak ilk sorun gibi görünüyor bana.
Neyse, şimdilik takılmıyorum ve biraz daha ilerletiyorum senaryoyu.
Kemal Bey'in aralarında çalışılmış ve hatta belki de beyan edilmiş yol haritasına göre hareket edeceğini ve herhangi bir konuda bu yol haritasından şaşmayacağını farz ediyorum. Seçim öncesinde hemen yapacağım dediklerini birer kararname ile yerine getirdikten sonra işleri Meral hanımın kontrolüne bıraktığını düşünelim.
Normali Meral Hanımın artık fiili başbakan olarak kabinesini belirlemesi olmalıdır. Ama zaten önceden hazırlanmış olan yol haritasında kimin ne pozisyonda görev alacağı belirlenmiş olacaktır. Bu yüzden Meral Hanımın kabine konusunda vakit harcamaya ihtiyacı olmayacaktır.
En önemli bakanlıklar İç İşleri Bakanlığı ve Ekonomi Bakanlığı desek, Ekonomi Bakanlığı'nın da sayın Babacan başkanlığında bir heyet ile yürütülebileceğini tahmin etmek zor olmayacaktır. Sanırım muhalefetin daha güvenilir bir ekonomi bakanına ihtiyacı yok. Zaten ekip olarak çalışılacağı için her partiden ekipte ekonomi konusunda öne çıkanlar görev alacaktır.
İç İşleri Bakanlığı'nın ise Cumhuriyet Halk Partisi bünyesinden biri tarafından yürütülmesi sanırım mantıklı olacaktır.
Peki bir aday var mıdır bu konuda? Öne çıkan bir bakan adayı şimdilik benim aklıma gelmiyor. Uygun birileri muhtemelen bulunur CHP kadrolarında.
Bir başka önemli bakanlık ise Dış İşleri Bakanlığı. Bu konuda daha önce tecrübesi olduğu için sayın Davutoğlu başkanlığında bir ekip düşünülebilir mi acaba?
Belki, bilemiyorum.
İYİ parti kadroları seçimlerden iyi bir oy oranı ile çıkarlarsa sadece Meral Akşener ile yönetim kadrolarında temsil edilmeye razı olmayabilirler. Dış İşleri Bakanlığı'nın da İYİ partiden olmasında ısrarcı olabilirler. Ama ben şimdilik sayın Davutoğlu diyorum bu kadro için.
Gelin bir başka bakanlığa göz atalım. Millî Savunma Bakanlığı. Aklınıza bir aday geliyor mu? Cumhuriyet Halk Partisi büyük ihtimal bu bakanlık için kendi adayını diretecektir. Pek sesi çıkmasa da bu konuda çok uygun adayları var aslında. Adını söylemeyeceğim ama tahmin ediyorsunuzdur kimden bahsettiğimi. Kimsenin de bir itirazı olacağını sanmıyorum tahmin ettiğim kişinin eğer adı gündeme gelirse.
Neler kaldı? Eğitim! Eğitim politikalarını CHP İYİ partiye bırakabilir mi? Neden olmasın? Eğer Adalet Bakanlığı CHP kadrolarına bırakılırsa bence olabilir.
Ama Saadet Partisi ve Demokrat Parti genel başkanları kaldı. Onlar da önemli bazı bakanlıklarda görev almak isteyeceklerdir. Mesela Aile Bakanlığı sayın Temel Karamollaoğlu'nun ilgisini çeker mi? Sanmam, yanında da Diyanetten sorumluluk olursa olabilir belki. Belki de daha başka bir bakanlık isteyebilir sayın Karamollaoğlu. Belki de Sayın Bahçeli gibi, kendisini bir kenarda tutup, kadrolarının devlette yer edinmesine önem verebilir.
Tarım ve Orman Bakanlığı da Demokrat partiye yakışır herhalde. Sayın Gültekin Uysal bu bakanlıkla yetinir mi? Olabilir, tarım ve hayvancılık politikalarının Demokrat Parti kontrolünde olması yeterli olabilir sanırım.
Kültür Bakanlığı'nı ise CHP İYİ partiye bırakmak istemeyecektir muhtemelen. Enerji Bakanlığı da aralarında tartışma konusu olacaktır.
Başka önemli bakanlık kaldı mı?
Önceleri bir sürü devlet bakanlığı olurdu. Şu işlerden sorumlu devlet bakanlığı, çoğu da kamu kurumlarından sorumlu olurlardı, KİT'lerden, kamu bankalarından. Arpalıktı her biri kötü yöneticiler elinde. İnşallah böyle bir düzen devam etmez.
Bakın Sağlık Bakanlığı'nı unuttum arada, o da İYİ parti ile CHP arasında pazarlık konusu olacaktır. Ulaştırma Bakanlığı ve Bayındırlık Bakanlığı da aynı. Bunlar da önemli bakanlıklar.
Öne çıkan yöneticiler var mıdır acaba tüm bu kadrolar için muhalefet partileri içerisinde?
Vardır herhalde, ama her bir bakanlık için şimdiden programın belirlenmesi gerekli. Kolay iş değil. Bir yandan mevcut yönetimden kurtulmak asıl amaç iken, bir yandan da muhalefetin içerisinde bir bakanlık kapma mücadelesi.
Kimin cumhurbaşkanı adayı olacağı bile henüz belli değilken, tüm bu kargaşa içerisinde eğer yönetime gelinirse kimin ne konuda sorumlu olacağının şimdiden belirlenmesi. Başa geçildiğinde vakit kaybetmeden nelerin öncelikli olarak yapılacağına karar vermek. Üstelik şu anki yönetimin kurumları bu kadar tahrip ettiğini de dikkate alacak olursak, doğru dürüst işleyen kurumlar da yokken her şeyin baştan düzenlenmesi. Hiç kolay değil!
Devlet kadrolarında bunca yıl yerleşmiş olan mevcut iktidar yanlılarının ne gibi tepkileri olur acaba? Bu durum işlerin istenildiği gibi yürütülmesine bir tehdit olur mu?
Sonra düzeltilmesi gereken onca kanun! Tüm bu tahribatın kısa sürede düzeltilmesi için gerçekten özveriyle çalışacak kadrolara ihtiyaç var.
Kuvvetler ayrılığı! Eğer mevcut anayasanın değiştirilmesi mümkün olmayacaksa, kuvvetler ayrılığı nasıl tahsis edilecek? Yargıdaki siyasetin eli kolayca kalkacak mı? Mevcut kadrolar nasıl ayıklanacak? Bürokrasideki mevcut kadrolar ne kadar sıkıntı çıkaracak yapılması düşünülen değişikliklere?
Meclisin denetimi nasıl sağlanacak anayasa değiştirilmeden? Bakanlar bir Cumhurbaşkanı kararnamesi ile meclisin onayına mı sunulacak?
Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı ben değil miyim, ben böyle istiyorum diyerek bunun yapılmasını bir kararname ile sağlayabilir. Ama hükümetin yaptıklarının denetlenmesini nasıl sağlayacak?
Önceden üçlü kararname olurdu, ya da bakanlar kurulu imzasıyla çıkardı çoğu karar, bunu şu anki sistemde yapabilmek mümkün mü? Yoksa alınan bir kararın yürürlüğe girmesi için mutlaka cumhurbaşkanının imzası şart mı?
Akıllardaki sorular oldukça çok. Yirmi yıllık bir tahribatın tekrar düzeltilmesi, bir sistematiğe bağlanması kolay değil.
Ülkenin içine sürüklenmiş olduğu hayat pahalığından ve enflasyondan kurtulmak zaten oldukça zor. Üzerine de bunca yapılacak iş. Hiç kolay değil gerçekten.
Yani oyun değil bu konu. Bir de beni deneyin ile olacak iş değil. Tüm bu kararların ince detayları ile şimdiden belirlenip toplumunun önüne öyle çıkmak gerekiyor. Az buz sorumluluk değil bu.
O yüzden bir defa daha sorayım. Ne zaman açıklayacaksınız programınızı? Kadrolarınız kimler olacak? Her bir konuda öncelikli yapacaklarınız ne zaman belli olacak?
Eğer göreve talip oluyorsanız bence bu soruların cevaplarını merak eden az insan yok. Bunu dikkate alarak çalışmalarınızı sürdürün.
Bir de unutmayın, uluslararası konjonktür sürekli değişiyor ve çok dinamik. Bu işler evdeki hesap çarşıya uymaz tarzıdır. Yani her şeye hazırlıklı olmak zorundasınız.
Baştakiler yanardönerlikle altından kalkmaya çalışıyorlar, yanardönerliğe de bir kulp uydurmuşlar, adına pragmatizm diyorlar, pragmatik lider diye iyi bir şeymiş gibi allayıp pullayıp sürekli önümüze koyuyorlar. Aslında bence çaresizlik.
Ama bu değişken konjonktür için de hazırlıklı olmak lazım. Yani işiniz kolay değil.
Yine de bir ümit oldunuz, güvenliğimiz dağlara kar yağmasın. Ya da yağsın, dağlara kar yağması kötü bir şey değil, erir dere olur, birleşir nehir olur, akarsu olur.
Siz anladınız ama ne dediğimi.
Bekliyoruz, sabırsızlıkla bekliyoruz.
Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla