İnsan Yönetilmek İster
Bugün ekranlarda tartışma programlarının ana konularından biri altılı yönetici mi? Yoksa tek bir lider mi? Çünkü altılı lider diye bir kavram insanların aklında bir yere oturmuyor. Hemen her kesimden yükselen itiraz sesleri eşit imza yetkisi diye deklere edilen söyleme. Bu nasıl olabilir diyor bir çok yorumcu.
İnsanın doğası ne kadar ilginç değil mi?
Genel mottodur, özgürlük! Hepimizin arzusudur özgür olmak.
Braveheart filmini seyredenler bilir, "freedom!" diye bağırır Mel Gibson filmde.
Ama bir yandan da galiba gerçekte biz yönetilmek istiyoruz. Başımızda bir yönetici olmayınca rahat edemiyoruz.
İllaki birileri bize ne yapacağımızı söyleyecek, şöyle yap, şuraya git, buraya gel diyecek ki, biz de belirli bir plan çerçevesinde faydalı bir şeyler üretelim.
Ama bu işin sonu bazen çok aşırıya kaçıyor sanki.
Evet, düşünmek zor geliyor çoğu zaman bir çoğumuza, düşünmeden bir şeyler yapmak kolayımıza geliyor.
Ama başa geçirdiğimiz yöneticiler de bazen çok abartıyorlar doğrusu. İyiden iyiye kısıtlamak istiyorlar özgürlük alanlarımızı.
Hep aynı yere geliyorum böyle yazılarda. Herşeyde bir denge gerekiyor. Aşırı uçlar her zaman sakıncalı davranışlar üretiyor.
Bu aşırı uçlar bazen marjinal görüşler oluyorlar, insanları manipüle ederek devletin varlığına karşı kimi kanunsuz eylemler içinde olmalarına sebep oluyorlar.
Bazen de öyle aşırı uç gibi görünmese de, korkularımızdan beslenen aşırı muhafazakar dediğimiz bölgede hareket eden oluşumlar oluyor. Bunlar da aslında aşırı uçlarla benzer işlevlerde oluyorlar.
Örneğin bugün kimi tarikatlar normalde varlıkları yasalar önünde yasak olsa da, bu aşırı muhafazakar bölgede kendilerince kurdukları düzen ile insanların dini duygularını manipüle etmekten hiç çekinmiyorlar.
İnsanlar da bu doğal insan davranışının etkisiyle böyle tarikatlara tamamen teslimiyet gösteriyorlar.
Allah yolunda yol gösterici normal bir tarikattan bahsetmiyorum, kimi zamanlarda haberlerde duyduğumuz o insanları garip davranışlara sürükleyen tarikat ya da cemaatlardan bahsediyorum.
Dediğim gibi bunun bir dengesi olmak zorunda.
Evet, yöneticiler toplum sağlığı açısından bir ihtiyaç. Toplum da yöneticileri olmadan sağlıklı bir yaşam sürdüremiyor. Bu anlaşılır ve kabul gören bir görüş.
Ama gelin size biraz daha farklı bir açıdan bir soru sorayım.
Yönetici mi? Lider mi?
İşte bu sorunun cevabı asıl konu galiba. Bugünkü çatışmanın da asıl sebebi bu sorunun cevabında gizli.
Bugün ekranlarda tartışma programlarının ana konularından biri altılı yönetici mi? Yoksa tek bir lider mi?
Çünkü altılı lider diye bir kavram insanların aklında bir yere oturmuyor. Hemen her kesimden yükselen itiraz sesleri eşit imza yetkisi diye deklere edilen söyleme.
Bu nasıl olabilir diyor bir çok yorumcu.
Belki de haklılar, bu söylem esasında kastedilen farklı olsa da, kimi yorumcuların bu söylem üzerinde tepinmek işlerine geliyor galiba. Nasıl olur! Anayasal olarak mümkün değil diyorlar.
Hukukta genel kavramdır, bir davanın usul ve esas açısından iki ayrı aşaması vardır. Hatta usulün esastan önce gelmesi genel kabuldür.
Bu anlamda evet, yönetimde usul esastan önce gelmek zorundadır. Yani eşit imza yetkisi usul açısından yanlıştır.
Demek ki usule uyulacaktır. İmza yetkisi tek kişide olacaktır.
Ama konunun bir de esası vardır ki, o da kararların ortak alınacak olmasıdır. En azından kritik öneme haiz kararlar ortak olarak alınacaktır.
Zaten geçiş dönemi yol haritası ortaya konacağına göre, seçilecek cumhurbaşkanı bu yol haritasına göre ülkeyi yönetecektir.
Peki lider kim olacak?
Bu senaryoda yönetimden bahsediyoruz, kuralları belli bir yönetim tarzından gidiyor söz.
Ama toplumun bir yandan da bir lidere ihtiyacı yok mu? İnsan doğası vizyon sahibi bir liderin peşinden gitme ihtiyacı hissettiğine göre, bu geçiş döneminde de olsa, bir lidere ihtiyaç duymayacak mı? Bence olacak.
Peki bu durumda geçiş döneminde lider kim olacak?
İşte bence budur henüz cevabı bulunamayan soru. Toplumun önüne ben olacağım lider diye biri henüz çıkamadı.
Arada toplum gözünde lider özelliklerine sahip gibi görünenler ise iktidarın yaptığı bel altı vuruşlarla şimdilik gündemden düşmüş görüntüsü veriyorlar.
Tabii tüm bu çabalar bu güne kadar karizmatik lider görüntüsünü hiç kimseye kaptırmak istemeyen sayın cumhurbaşkanımızın toplum önünde lider olarak başka seçenek mi var diye düşünülmesi için yapılıyor. Ancak yapılan hukuksuzluklar bir yandan da sayın cumhurbaşkanına zarar veriyor.
Kıssadan hisse, geçiş döneminde toplum bir lider olmadan idare edebilecek mi bilmiyorum.
Ama şu anda ülkenin uzaktan görüntüsü ve ekonomik durumu mevcut liderle de olmuyor gibi sanki.
Toplum halen daha yeni liderini arıyor.
Bir kısım ise ne yaparsa yapsın benim liderim belli görüşünde.
Denge nerede oluşacak seçim sonuçlarından hep birlikte anlayacağız.
Şahsen benim görüşüm olası normalleşme uğruna belli bir süre lidersiz de olsak idare edebiliriz yönünde.
Belki de gerçek lider geçiş dönemi bittiğinde parlamenter sistemde yapılacak seçimlerde belli olacaktır. Belki de geçiş süresi derken toplum yeni liderini zaten bulduğunu anlayacaktır.
Bekleyip göreceğiz, zaten oldukça az bir süre kaldı.
Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla