14 Mayıs Sonrasını Öngörmek
4 aday cumhurbaşkanı olmak için yarışacak olsa da, görünen o ki, iki büyük ittifakın adayından birinin kazanması çok büyük ihtimal. O yüzden, bu iki adayın seçimi kazanması durumunda neler olabilir, neler yaşanır, kısaca değerlendirelim.
14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri öncesindeyiz. Her kafadan bir ses çıkıyor. “O kazanırsa bu olacak, bu kazanırsa o olacak.” tarzı kakofonileri bırakıp gerçekten neler olabileceğini, geçmişte yaşananlar ve vaatler doğrultusunda irdelemek gerekir.
4 aday cumhurbaşkanı olmak için yarışacak olsa da, görünen o ki, iki büyük ittifakın adayından birinin kazanması çok büyük ihtimal. O yüzden, bu iki adayın seçimi kazanması durumunda neler olabilir, neler yaşanır, kısaca değerlendirelim.
Millet İttifakı adayı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu kazanırsa:
1. Her şeyden önce zihniyet değişecek. Çoklu bir yönetim anlayışı ile konsensüs, karar alma süreçlerinin kilit kelimesi olacak. Karar almada son söz Kılıçdaroğlu’nun olsa da, bu karara, farklı politik anlayış ve kültürlerin uzlaşmasıyla varılması, toplumun genel kabulünü sağlayacak.
2. Ortak politikalar metni devreye girecek. Liberal, sosyal demokrat ve muhafazakâr tüm gruplar birlikte hareket edecek. Millet ittifakı bileşeni partilerin liderlerinin başkan ve yardımcı seviyesinde yönetimde olmaları, uygulamaya hız katacak. Çözümler çabuk gelirse, halk desteği artacak; çözümler gecikirse halk desteği azalacak. Bunun farkında olan yönetimin, yoğun bir şekilde çalışması bir nevi zorunluluk haline gelecek.
3. Verilen sözlerin tutulup tutulmayacağı halk tarafından dikkatlice takip edilecek. Verilen sözler tutulursa, halkın desteği artarak devam edecek; verilen sözler aksarsa, halk eski günlerini arayacak ve desteğini azaltacak. Bu da bir sonraki seçimin kazanılıp kazanılamayacağının ana göstergesi olacak.
4. Devletin terör örgütleri ile mücadelesi, askeri tedbirlerle hız kesmeden devam ederken, büyük ihtimal yıllar sonra hem bölücü, hem de irticai terör tam anlamıyla sona erecek. Çünkü, terör sadece askeri tedbirlerle değil, ekonomik, politik ve kültürel tedbirlerle bitebilir ve terörün en önemli panzehiri ileri demokrasidir. Demokrasi seviyesi, seçim öncesi kurulan koalisyonun yönetimde olması sebebiyle ister istemez güçlenecek. Böylece, toplumdan gizlenen gerçekler ortaya çıkacak, toplumu manipüle eden asıl suçlular bulunacak ve cezalarını çekecek.
5. Hak, hukuk ve adalet kavramları yeniden şekillenecek. Toplumun adalet kurumuna yeniden güven duyması, hakkın ve haklının yanında yer almasını sağlayacak. Haksız ve hukuksuz kazançlarla kazanmanın değil, çalışarak ve emek vererek kazanmanın hazzı anlaşılacak. Para değil, bilgi öne çıkacak ve şekillenen bu yeni duruma halkın alışması ve sahiplenmesi ile ülkenin geleceği kurtulacak.
6. Dış güçlerin Türkiye’ye bakışı değişecek. Demokrasinin güçlendiği algısı, ilişkilerin düzelmesine sebep olacak. Geçmiş iktidarın dış güçler üzerinde yarattığı algısal, politik ve zihinsel karmaşanın düzeltilmesi, ilişkilerin de normalleşmesine sebep olacak. Düşmanlaşan dostlarımız yeniden dost olacak. Hatalı politikalar nedeniyle ülkemize gelmiş mülteci ve göçmenler, doğru politikalarla ülkelerine geri gönderilecek. Böylece dünya ekonomik sıralamasındaki Türkiye’nin düşüşü, ters yönde yükselişe geçecek.
7. Türkiye’nin askeri gücüne ek olarak demokratik, ekonomik ve politik gücünü artırması sayesinde bölgesel ve küresel etkinliği ile caydırıcılığı artacak. Bölgesel manada çevresindeki ülkelerle “Yurtta sulh, cihanda sulh” ana prensibinde ilişkiler artacak. Ortadoğu Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı kurulması adımları hızlanacak.
Cumhur ittifakı adayı Sayın Recep Tayyip Erdoğan kazanırsa:
1. Bugünkü zihniyet yani yönetim anlayışı ve şekli değişmeyecek. Halktan ne olursa, ne yaşanırsa yaşansın destek almanın yıllardır süren devamlılığı, ister istemez daha marjinal kararların alınmasına sebep olacak. Tek adam sistemi iyice pekişecek. Dış dünya, Türkiye’yi iyice otoriterleşmiş bir rejim olarak görecek. Batı ile ilişkiler daha da gerilecek. Türkiye otoriter rejimlerle birlikte anılan bir devlet haline dönecek.
2. Ana programın deprem ve depremin yaralarının sarılması olarak belirlenmesi sebebiyle geçmişteki gibi, yoğun inşaat faaliyetleri olacak. Yeni yapılan her bina ve tesis propaganda aracı olarak kullanılacak. Halk, yapılan ve açılan her bina ve tesisin kendisi için ne kadar faydalı olduğunu düşünerek konsolide edilecek.
3. Öte yandan, fakirleşme ve gelir dağılımındaki adaletsizlik hız kazanacak. Alt gelir grubundaki palyatif yükselmenin orta gelir grubuna sirayet etmemesi sebebiyle, neredeyse toplumun yarısı asgari veya ona yakın ücretli durumuna düşecek. Geçim sıkıntısı, insanları illegal yoldan para kazanma sevdasına düşürecek. Hırsızlık, rüşvet ve illegal bahis artacak.
4. Ekonomide bilimsellikten uzak politikaların uygulanmaya devam edilmesi ihtimali sebebiyle, ekonomik enkaz, çöküntüye dönecek. Seçim, deprem, dış güçler ve çeşitli lobiler suçlanacak, sabit gelirli halk iyice fakirleşecek. 2000’li yıllarda 16’ncılıktan, 2020’li yıllarda 21’inciliğe gerileyen Türkiye ekonomisi, bu negatif ivmeyle muhtemeldir ki, birkaç yıl içinde ilk 25’in dışında kalacak. Sebeplerinden birinin ülkede bulunan 6 milyondan fazla mülteci olduğu bu ekonomik gerileme, mülteciler ülkelerine gönderilmedikleri için, haliyle artarak devam edecek.
5. Seçim bittikten sonra Cumhur ittifakının imzaladığı 30 maddelik mutabakat metninin uygulanabilirliği tam bir muamma olacak. Mutabakatta imzası olan, ama yönetimde yetkisi olmayan partilerin uygulanmasını istedikleri politikalar, muhtemeldir ki, askıya alınacak. Yönetim gücünü elinde tutan ve herhangi bir yetki devri yapmayan Ak parti ve Erdoğan’ın uygulamaları, ana politika olarak devam edecek. İttifakın diğer ortaklarının yönetimde herhangi bir söz hakkı olmayacak.
6. Geçmişte yaşananlar sebebiyle gelecekte değişim beklemek hiç de anlamlı olmayacak, bugünkü statüko benzer şekilde devam edecek. 20 yıldır çözülemeyen sorunlar, bir 5 yıl daha çözülemeyecek. Bunun yanında devletin kaynaklarının, geri dönüşümü olmayan, göze hitap eden, ancak kazanç getirmeyen yatırımlara aktarılmasına devam edilecek.
7. Erdoğan yenilmez armada olacak, dolayısıyla kontrol ve denge sistemi tamamen ortadan kalkacak. Toplumda hiç de azımsanmayacak miktarda olan Erdoğan karşıtları, bu bağlamda tamamen seslerini çıkaramaz hale gelecek. Cezalandırılma korkusu nedeniyle büyük bir beyin göçü yaşanacak.
7’şer maddeyle açıklamaya çalıştığım bu öngörülerimi, her iki taraf için de artırmak elbette mümkün. Olması muhtemel durum bu. Seçim sonrası hangi öngörüler, ne kadar gerçekleşecek, seçimi kazanan tarafa göre tekrar değerlendiririz.
Önemli olan, tercihinizi yaparken, algılarınızın manipülasyona uğramasına izin vermemeniz. Terörle ilişkilendirenlere, düşmanlaştıranlara ve ötekileştirenlere aklınızı ve algınızı kapatmanız.
Vicdanınızın sesini dinlemeniz, evlatlarınızın geleceğini, ülkenizi ve bu garip milleti düşünmeniz yeter de artar.
Doğru tercihi mutlaka bulacaksınız.