Toplumsal Sosyolojimiz Böyle
Sonuç beklendiği gibi çıkmadı. Bir önceki seçimlerde biliyorsunuz sayın Erdoğan aldığı %52,5 oran ile seçimi ilk turda başarı ile tamamlamıştı. Adam kazanmıştı. Bu seçimde ise neredeyse bir önceki seçimlerde aldığı oranı korur durumda. %3 gibi bir oranda oyu düştü, hepsi o. Bunca ekonomik sorun, bunca hayat pahalılığı, yaptığı bunca hata, üstüne depremde yaşananlar, say say bitmez oy kaybetmesi için geçerli konuları. Peki nasıl oluyor da, oylarını bu seviyede koruyabiliyor?
Evet, cumhurbaşkanlığı seçimleri resmen ikinci tura kaldı.
Fazla detaya gerek yok, birinci turda oyların kıl payı ile neredeyse yarısını, yani %50'sini sayın Erdoğan, kalan yarıdan da %5'ini sayın Sinan Oğan, %45'ini de sayın Kılıçdaroğlu almış oldu.
Şimdi ekranlarda bir sürü yorumcu öyleydi böyleydi diye anlatıp duruyor.
Onların işleri bu tabii ki, bir şekilde olanların yorumlanması gerekiyor.
Doğal olarak bu sonuç iktidar yanlılarınca coşkuyla karşılanırken, muhalefet ise beklenmedik bir şok konumunda.
Ne yalan söyleyeyim, beni de oldukça şaşırttı bu netice.
Düne kadar anket firmalarınca yapılan araştırmaların sonuçları sayın Erdoğan'ın en fazla %42-%43 bandında olacağını, sayın Kılıçdaroğlu'nun ise ondan en az 4-5 puan üstte seçimin ilk turunu tamamlayacağını gösteriyorlardı.
Gerçekten seçim anketlerde gösterildiği şekilde ikinci tura kalmış olsaydı, yine bir moral bozukluğu olacaktı, ancak ikinci turun motivasyonu muhalefet açısından çok daha olumlu olacaktı.
Ancak sonuç beklendiği gibi çıkmadı.
Bir önceki seçimlerde biliyorsunuz sayın Erdoğan aldığı %52,5 oran ile seçimi ilk turda başarı ile tamamlamıştı. Adam kazanmıştı.
Bu seçimde ise neredeyse bir önceki seçimlerde aldığı oranı korur durumda. %3 gibi bir oranda oyu düştü, hepsi o.
Bunca ekonomik sorun, bunca hayat pahalılığı, yaptığı bunca hata, üstüne depremde yaşananlar, say say bitmez oy kaybetmesi için geçerli konuları.
Peki nasıl oluyor da, oylarını bu seviyede koruyabiliyor?
Tabii uzmanlarının derin derin analizleri olacaktır bu sorunun cevabı için.
Muhalefet cephesi ise toplumun hangi kesiminden istersen temsilcisi olan geniş bir cephe.
İçlerinde ekonomi uzmanları var, sosyal devlet uzmanları var, gençler var, modern görüşlüsü, muhafazakarı, ne ararsan var. Yıldızlar karması!
Yani devlet yönetiminde öyle hiç de acemi olmayan bir kadro.
Verilen vaatler de öyle boş vaatler değil. Üstelik elde edilmiş belediyelerle uygulamalı olarak kendilerini ispat da etme şansları olmuş.
Deprem bölgesinde evleri bedava vereceğiz bile dediler.
Emeklilere hakkınızı yiyor bu iktidar, ben gelince 15 bin lira bayram ödeneği vereceğim bile dedi sayın Kılıçdaroğlu.
Peki seçmen niye teveccüh göstermedi sayın Kılıçdaroğlu'na?
Durun, hemen öyle sayın İmamoğlu olsaydı, ya da sayın Yavaş olsaydı demeyin.
Onlar olsaydı bile belki bir iki puan oynardı netice.
Sorun başka!
Sosyolojik olarak toplumumuz böyle işte. Ne yapsan boş. Ağzınla kuş tutsan hayır, reis de reis diyor.
Hiçbir şey etki etmiyor. En yakınlarının yaptığı ifşalar bile işe yaramıyor.
"Ak, ak ak" diye dans ediyor miting alanında o başı bağlı hanımefendi. Çok mu seviyorsunuz diye sorunca "ooo, ölüyorum" diyor.
Bu seçmeni ikna edebilmenin çaresi yok.
Kalan kısa sürede zaten buna fiziki olarak imkân da yok.
Yeni vaatler verelim!
Bunca vaat işe yaramamış, yenisi işe yarayacak mı sanıyorsunuz?
Olmayacak şey oldu, koskoca bölge yerle bir oldu. Üstelik iktidar oldukça beceriksizce davrandı.
Belki de iktidarın suçu yüzünden on binlerce insan enkaz altında inleye inleye hayatını kaybetti.
Buna rağmen deprem bölgesinde bile sayın Erdoğan'ın oyları sayın Kılıçdaroğlu'ndan fazla çıktı.
Sen güzel kardeşim, hani o insani duygularınla deprem bölgesine koşmuştun ya yardım etmek için, belki de cebindeki üç kuruşu ihtiyacı var diye orada rezil rüsva olmuş insancıklarla paylaşmıştın ya, işte o insanlar sayın Erdoğan'a daha çok oy verdiler!
Onu senden daha iyi bir kurtarıcı olarak gördüler!
***
Kısacası, bak güzel Ak Partili kardeşim.
İnan ben seni anlamaya çalışıyorum.
O oy kabinesinde, o son saniyede elinin mührü sayın Kılıçdaroğlu'na vurmaya gitmemiş olmasının sebebini inan bilmiyorum.
Ama sana şunu söyleyeyim mi?
Ben bile onun kadar elimi taşın altına koyabilmiş değilim.
Adam 74 yaşında. Yani ben o yaşta olsam çoktan bağ bahçe ile uğraşırdım herhalde. Arada torun uğradığında torun severdim.
Böyle onun gibi ülkeyi düze çıkartayım diye de bunca sıkıntı çekmezdim.
Bunu hırs yaptığı için yapıyor diyemezsin sanırım, adam açık açık nasıl bir yaşam sürdüğünü gösteriyor zaten.
Mutfağından görüntüleri izlediğin kanallar göstermemiş olsalar bile, bir şekilde bir yerlerde gözüne çarpmıştır mutlaka.
Senin, benim gibi biri işte. Öyle saraylarda falan yaşamıyor.
Tek niyeti ise sana bana güzel bir gelecek şansı vermek.
Ama ben bunları kime diyorum ki, değil mi?
"Reis de reis, ak ak ak, ooo ölüyorum."
Ne diyeyim, haydi arkadaşlar, bir defa daha deneyelim. Belki bu sefer rüyadan uyananlar olabilir reis seçmeni arasından.
Milliyetçilerin temsilcisi mi?
Potansiyel %30 diyordu sayın Oğan, ama gerçek %5!
Şimdi kendince iyi bir şey yapmış gibi bakın milliyetçiler seçimin kaderini belirleyecek demiştim ben diyor. Üstelik bakanlık falan diyerek seçim pazarlığı yapma niyetini de gizlemiyor.
Ben bunların ciğerini bilirim de, şimdi daha başka bir şey demeyeyim.
Haydi arkadaşlar, silkelenin ve kendinize gelin. Süre çok kısa. Bazen on sayı bile geriye düşmüş olsan, iyi bir taktik ile oyunu alma şansınız olabiliyor.
Tabii bu dediğim voleybolda, iyi bir atakla geri dönüş şeklinde oluyor.
Bu bir oyun değil, onu anlıyorum. Bu hayatın acı gerçeği!
Adam ilk seferinde kazanamadı. Belki ikincisinde de kazanamaz!
Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla