Truva atı
Efsaneye göre Truva Savaşı 10 yıl gibi uzun bir süre sürmüş. 10 yıl da Odisseus'un eve dönüş maceraları, yeterince uzun bir süre sanırım sadakat için. Sonuçta uzun süre bitmeyen savaştan sıkılan Odisseus'un aklına meşhur Truva Atı fikri geliyor. Tahta atı yaptırıp bir de hikâye uydurur Odisseus.
Truva atı tarihsel bir gerçektir.
Troya Çanakkale ilimiz sınırları içerisinde Kaz Dağları eteklerinde antik bir kent. Bugün halen daha kalıntıları yerinde duruyor.
Bir zamanlar Arnavutların Bizim Deniz dedikleri İtalya-Sicilya ve Yunanistan arasındaki İyon Denizi'nde bulunan Fiaki adasında kurulu İthaka Krallığı'nın kralı olan Odisseus, Athena (Eski Yunan) Krallığı adına Troya ile yaptığı savaşta, aklına gelen bir kurnazlık ile meşhur Truva savaşını kazanmış.
Bu savaş ve ardından on yıl boyunca Odisseus'un memleketi İthaka'ya dönüş maceralarının anlatıldığı Odysseia (Odesa) destanı Homeros tarafından derlenmiş.
Odisseus savaş sonrasında zekâ tanrıçasının takdirini kazanırken, Poseidon'un da kinini kazanır. Bu yüzden deprem ve denizler tanrısı Poseidon Odisseus'un Truva Savaşı sonrasında evine dönüş yolculuğunda başına türlü türlü belalar açar.
Homeros şu modern batı kültürünün temellerinin dayandığı söylenen İlyada Destanı'nın da derleyicisi olan antik çağlarda yaşamış İyonya'lı ozandır.
Odisseus çok zeki ve kurnaz bir kişi olarak bilinse de, savaş başlamadan önce savaşa katılmamak için oldukça fazla uğraşmış, ama başaramamış. Savaşa katılmak zorunda kalmış.
Tabii bu isteksizliğinin bir sebebi varmış. Güzel ve sadık karısı Penelope.
Penelope Odisseus'un yokluğunda saraya yerleşen erkeklere karşı durabilmek için gündüz örüp gece söktüğü meşhur örgüsü ile biliniyor. Güzel ve sadık Penelope, uzun yıllar adada kocasını beklemek zorunda kalmış.
Efsaneye göre Truva Savaşı 10 yıl gibi uzun bir süre sürmüş. 10 yıl da Odisseus'un eve dönüş maceraları, yeterince uzun bir süre sanırım sadakat için.
Sonuçta uzun süre bitmeyen savaştan sıkılan Odisseus'un aklına meşhur Truva Atı fikri geliyor. Tahta atı yaptırıp bir de hikâye uydurur Odisseus.
Sonra da tüm ordu gemilere binip Bozcaada arkasına gizlenir.
Kendi de dahil diğer seçkin komutanlar ise atın içine gizlenirler.
Atın başına da Akhalı bir asker bırakırlar.
Not: Akhalar Yunanistan'da Dorlardan önce yaşayan uygarlıktır.
Akhaların gittiğini gören Troya'lılar atın yanına geldiklerinde asker sözde hikâyeyi anlatır.
Sinon adındaki bu askeri güya savaştan yorgun düşen ve ülkelerine dönmeye karar veren Akhalar tanrılara dönüş yolunda gemilerinin yelkenlerine rüzgâr versin diye kurban olarak seçmişlerdir.
Ama Sinon onların elinden kurtulup kaçmıştır ve kendisini kurban etmek istediklerinden dolayı Akha'lardan nefret etmektedir.
Bu tahta at ise Tanrıça Athena için yapılmış bir hediyedir. Çok büyük olmasının sebebi Troyalıların dar şehir girişinden atı içeri alamamaları içindir.
Akhalar tahta atı buraya getirmişlerdir, çünkü savaş sırasında Troya atı yaktığında yaptıkları Tanrıça Athena'nın kulağına gidecektir ve onun gazabını üstlerine çekeceklerdir.
Ama eğer bu kocaman tahta atı şehrin içine alıp korurlarsa, Tanrıça Athena onlara kesinlikle lütuflarını sunacaktır.
Bu saçma hikâyeye inanan Troya'lılar tahta atı zar zor şehrin içine alırlar.
Gece ise Troya'lılar zafer kutlaması yaparlarken, atın içinden çıkan Odisseus ve diğerleri artık içkiden çoğu sızmış olan Troya'lıları gecenin karanlığından yararlanarak surlara kadar geri gelmiş olan Akha'lılara şehrin kapılarını açarak kolayca yenerler. Şehri de yerle bir ederler.
Böylece Sparta kralı Menelaus da Troya'ya kaçan karısı Helen'i alıp Yunanistan'a yelken açar.
Menelaus ne alaka?
Helen niye Troya'ya kaçmış?
Odisseus ne oldu?
Güzel karısı Penelope halen daha gündüz ördüğü örgüsünü her gece geri sökerek sadakatini ispatlamaya çalışıyor mu?
Bu soruları da belki bir sonraki sefere irdeleyip cevaplarım.
Şimdilik çok merak eden varsa internetten Odesa destanını bulup baksın diyeyim.
Ben ise yazının devamında antik çağlardan kalma bu kurnazlığı biraz daha irdeleyeyim.
Evet, insanoğlu bazen Truva savaşında olduğu gibi aşk uğruna, ama çoğu seferinde gücü elinde tutabilmek için şeytanın aklına bile gelmeyecek kurnazlıklar peşinde olabiliyor.
Bugün farklı mı? Gücü elinde tutmak isteyenler ne oyunlar çeviriyorlar.
Güç uğruna seçim yasası değiştireni mi ararsınız, yapabildiğinde önüne geleni ezip geçeni mi ararsınız, adına adalet desek de, uğruna ömür harcayanlar olsa da, bu kadar önemli bir kavramı bile bir kenara koyup, aşağı mahalledeki Adalet teyzeden başka adalet tanımayanını mı ararsınız, günümüzün güç sahibi olanlar da hukuk mu, guguk mu diye dalga geçerken, yine bir seçime doğru dört nala ilerliyoruz.
Antik çağlardan kalma kurnazlıklarla ellerine yüzlerine bulaştırdıkları ve sürekli o an işlerine geldiği gibi değiştirdikleri yasalarla da olsa bu seçim yapılacak ve umarım herkes için hayırlısı ile neticelenecek.
Bu günler ise belki bir gün birileri tarafından derlenerek yine bir destan haline getirilecek, gelecek nesiller için belki bir ders olacak.
Belki değişim rüzgarları çoğalsın diye kimileri Sinon gibi kurban edilmek zorunda olacak.
Belki Penelope gibi sadakat için birileri sınav verecek.
Troyalılara anlatıldığı gibi kim bilir daha ne hikayeler anlatılacak bu topluma.
Ama öyle ya da böyle bugünler de geçecek. Merak etmeyin, her şey çok güzel olacak.
Bugün için ise seçim güvenliği çok önemli diyeyim, seçimlerde Truva atlarına da mutlaka dikkat edelim diyerek yazıyı bitireyim.
Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla.