Site İçi Arama

strateji

Mariopol ve Gazze Örnekleri Işığında Yerin Altında Savaşın Yarattığı Sorunlar

Ukrayna-Rusya savaşında bir Ukrayna birliğinin Mariopol’da yer altı tünellerine çekilerek burada savunma yapması ve Gazze’de HAMAS’ın tünelleri etkin bir şekilde kullanması, yerin altında savaş konusuna ilgiyi artırmıştır.

Ukrayna-Rusya savaşında bir Ukrayna birliğinin Mariopol’da yer altı tünellerine çekilerek burada savunma yapması ve Gazze’de HAMAS’ın tünelleri etkin bir şekilde kullanması, yerin altında savaş konusuna ilgiyi artırmıştır.

Bunun sonucunda konu hakkında çeşitli ülkelerde bazı makaleler yazılmaya başlanmıştır. Ancak, yazılan makaleler ve yapılan tartışmalara bakıldığında, yerin altında savaş konusunun ya abartıldığı veya hafife alındığı görülmektedir.

Tüneller ve diğer yer altı tesisleri; muharebede, özellikle de meskûn mahallerde muharebede gerçekten çok önemlidir. Yani, yer altı istihkamları hafife alınacak bir konu değildir. Ancak bu, tünellerin günümüz muharebelerindeki en önemli tehdit olduğu anlamına da gelmez. Çünkü tüneller, kullanan tarafa büyük avantajlar sağlamakla birlikte nadiren genel güç dengesini değiştirir.

Tüneller, bir çatışmanın gidişatını önemli ölçüde etkiler ama sonucunu pek değiştirmez. Tüneller, yalnız başına zafer kazandıramaz. Hatta, Mariopol’da olduğu gibi, bazı tüneller askeri birliklerin bir yerde sıkışıp kalmasına ve esir düşmesine de sebep olabilir.

Bu da göstermektedir ki tüneller, yalnız başına değerli değildir. Ayrıca, her tünel de aynı değerde değildir. Tüneller; konumu, uzunluğu, derinliği, çatışma bölgesi dışına erişimi olup olmaması, lojistik malzemeler depolanmış veya bunlara ulaşılabilir olup olmaması gibi hususlara göre birbirinden farklı değer taşırlar.

Örneğin Mariopol’daki tüneller Rusları bir süre durdurmuş fakat sonuçta Ukrayna askerleri teslim olmak zorunda kalmıştır. Çünkü tünellerin içine çok sayıda sivil ve asker çekilmiş ama bunlar için yeterli lojistik malzeme stok edilememiştir. Ayrıca, tünellerin başka bölgelere çıkışı da bulunmamaktadır.

Diğer bir örnek olarak Gazze’deki tünellere bakıldığında; bunların şehrin altında olmaları, birçok gizli giriş-çıkışlarının olması ve çok geniş bir bölgeye yayılmaları sebebiyle kontrolü ve kuşatılması zordur. Gizli çıkışları sayesinde çatışma bölgesi içi ve dışından ikmal yapma imkânı olduğundan HAMAS, bu tünellerde uzun süredir dayanabilmektedir. Hatta tüneller, HAMAS’ın savunmasının temel dayanağı haline gelmiştir.

Verdiğimiz iki örnekte de görüldüğü gibi tüneller, büyük ölçüde savunma yapan zayıf tarafa bir avantaj sağlamaktadır. Taarruz eden taraf içinse önemli bir sorundur. Çünkü yerin altında savaş; bilinmezliğin yarattığı korku, yeraltı tehditlerinin anlaşılamaması ve tünellerin kullanımlarının öngörülemezliği açısından taarruz eden tarafta endişe yaratır.

Tüneller taarruz eden tarafın önemli miktarda birliği temizleme için görevlendirmesini de zorunlu kılar. Bu birlikler, komando ve özel kuvvetler gibi özel eğitim almış birlikler olmalıdır. Ya da emniyet kuvvetlerinden bu konuda eğitim almış unsurların kullanılması gerekir. Ancak, bu da başarıyı garanti edemez. Çünkü tünellerin varlığının yarattığı çok çeşitli sorunlar bulunmaktadır.

Tüneller, bir bölgeyi ele geçirmeye çalışan tarafın operasyonlarını ve kuvvetini korumasını zorlaştırır. Tüneller, taarruz eden tarafın istihbarat toplanmasını kısıtlar. Savunan taraf ise lojistik ihtiyaçlarını tünellerde depolar, tünellerden en uygun yer ve zamanda çıkarak baskın yapabilir veya pusu kurabilir. Tünellerden çıkan küçük gruplar, düşman askerlerini kaçırabilir ve bunları tünellerde saklayabilir.

Clausewitz’in de dediği gibi savaş, bilinmezliklerle doludur. Bu bilinmezlik savaşın sisi olarak tanımlanır. Yerin altında, savaşın sisi daha kalındır. Taarruz eden taraf tünellerin tespit ettiği çıkışlarını tutarak emniyet sağlayamaz. Özellikle de meskûn mahallerin altındaki tüneller, meskûn mahal ele geçirilse bile taarruz eden kuvvetin bölgeye tam olarak hâkim olmasını engeller.

Tünellerin her evde, sokakta, ağaçlık bölgede veya bina yıkıntıları arasında çıkışı olabilir. Tüneli savunan taraf, Gazze’de olduğu gibi, buralardan istediği zaman çıkıp saldırılar düzenleyebilir. Bu sebeple, şehri ele geçiren taraf hiçbir zaman yan ve geri emniyeti sağlayamaz.

Bu durumda, tünelleri temizlemek zorunlu gibi görünebilir. Ancak taarruz eden taraf için tünele girmek, asıl görevin tamamlanmasını önemli ölçüde engelleyebilir. Alakasız bir görevde beklenmedik bir tünel keşfi belirsizlik yaratır ve kuvvetler üzerinde rahatsız edici bir etkiye sebep olur. Böylece, asıl görevi geciktirebilir.

Başarı, büyük ölçüde eğitim ve teçhizata bağlıdır. Meskûn mahalden ormana ve dağlık araziye kadar, temel yeraltı eğitimi tünellere girecek tüm askerlere verilmek zorundadır. Tünelleri temizlemekle görevlendirilecek birlikler, kısa mesafelerde manevra yapabilecek ve savaşacak şekilde eğitilmeli ve donatılmalıdır. Bu eğitimler, zayıf görüş koşulları dikkate alınarak verilmelidir.

Yeraltında savaş için birçok özel teçhizat gerekir. Çünkü iletişim kurmak ta dahil yer altında harekâtı kısıtlayan birçok kısıtlama vardır. Bu sebeple, yapılacak operasyonlar oldukça yavaş ilerler. Bu durum, harekata katılan personel kadar dışarıda harekâtı takip eden unsurlar üzerinde de bir gerilim yaratır.

Bu gerilim; iletişimin zorluğu, GPS (küresel konumlandırma sistemleri)’nin çalışmaması, hiç bilinmeyen dar alanlarda hareket ve komuta kontrol zorluğu gibi problemler sebebiyle iyice artar. Sadece tünellere giren personelin dışarısıyla değil tüneldeki personelin birbiriyle de iletirim kurması da zordur.

Askerler özellikle dar tünellerin içinde genellikle tek başlarına ilerlemek zorunda kalırlar. Yani, iki erin koordineli sıçraması bile mümkün değildir. Tünelin içindeki birliğin komutanı, çoğu zaman önündeki ve arkasındaki personelle iletişim kuramaz ve askerlerinin ne yaptıklarını bilemez. Bu durum, birliğini sevk ve idare etmesini zorlaştırır.

Bu sebeple, yerin altında savaşacak birlikler, klasik haberleşme vasıtalarının yanında alternatif haberleşme vasıtaları ve yöntemleri de kullanılmalıdır. Örneğin, madencilerin kullandığı yöntemlerden faydalanılabilir. Mikro dronlar dahil uzaktan komutalı cihazlar ve robotik cihazla da imkân oranında kullanılmalıdır.

Tüneller, savunanlar tarafından birçok tuzak ve engelle donatıldığı düşünülerek temizlenmelidir. Tünel içinde ani bir daralma ve sadece bir kişinin sürünerek geçebileceği bir geçidi kullanma zorunluluğu, diğer tarafta giren her askeri vurmaya hazır bekleyen bir veya birkaç kişi olduğu anlamına gelir.

Tünelde ilerlerken birden zeminden yukarıya veya aşağıya doğru bir eğimle karşılaşılabilir. Dahası, sulak bölgelerde aşağıya doğru giden eğimli kesim su ile doldurulmuş ve içine dalmadan geçilemez hale getirilmiş olabilir. Bu da sudan çıkıldığı noktada bekleyen düşman unsurlarının varlığını kuvvetle muhtemel kılar.

Bunların dışında birçok yerde mayın ve EYP bulunabilir. Bu mayınların tuzaklanmış olması muhtemel olduğundan temizlenmesi oldukça tehlikeli olacaktır. Tüm bu sorunlarla başa çıkmak için uzaktan komutalı kara araçları, robotlar ve dronlar kullanılmalıdır.

Ayrıca, muhtemel bir patlama dar alandaki personelin sadece vücudunda değil kulaklarında da büyük hasarlara sebep olacaktır. Patlama ve ani ateşe karşı klasik kalkana benzer kompozit kalkanlar kullanılması gerekir. Ayrıca, kulakları korumak için kulaklık, zehirli gazlara karşı ise maske ve oksijensiz ortamlara karşı oksijen tüpleri gerekli olacaktır.

Emir ve komutayı kolaylaştırmak için varsa tünellerin harita ve krokileri temin edilmelidir. Yoksa, zeminden kullanılabilen ve yer altındaki boşlukları gösteren cihazlardan da faydalanarak krokiler çıkarılmalıdır. Bu kroki ve haritalar hem içeriye girecek hem de dışarıda kalacak birliklere verilmelidir.

Yerin altındaki birbirleri ve dışarıdaki birlikler ile iletişim kurması için telli hatlar döşenmesi gerekir. Bu hatlar, içerdeki personelin yer bulması ve yön tayini için de işe yarar. Ayrıca, girişten itibaren bir renk ve tünelin dallanarak ayrı kollar oluşturduğu yerlerden itibaren her istikamete doğru yol tespiti için farklı renklerde ipler kullanılmalıdır. Bu ipler, karanlıkta da görülebilecek renklerde olmalıdır. Bazı noktaları önemli noktaları personele nirengi noktası olarak işaretlemek için karanlıkta görülebilecek sprey boyalar da kullanılmalıdır.

En kötüsü, tünelde yangın çıkması veya yanıcı madde kullanılmasıdır. Eğer bu durum tünellerin yapısı ve daha önce yaşanan çatışmalarda örnekleri görülmesi sebebiyle kuvvetle muhtemel ise yangın söndürme cihazları ve girişten itibaren ilerledikçe beraber götürülecek su hortumları kullanılabilir.

Tünellerde, başta mühimmat olmak üzere tüm ikmal maddelerinin ikmali sorundur. Personel, demirbaş erzak ve silah payı mühimmatı yanında götürmeli ancak en küçük birlikten itibaren geriden gelen ilave ikmal maddesi de bulundurulmalıdır. Tünellerde uzun süre kalınacağı düşünülüyorsa, girişten itibaren çekilen ipler takip edilerek bir ikmal sistemi kurulmalıdır. Bu maksatla tünellerde hareket edebilecek küçük tekerlekli arabalar kullanılabilir.

Tünellerde şehit ve yaralıların tahliyesi de büyük büyük bir sorundur. Yaralı personelin inlemesi veya ağlaması diğer personelin moralini bozacağı gibi düşmana da birliğin yerini belli edecektir. Şehitlerin tahliye edilememesi ise belki de daha büyük sorunlara sebep olur. Çünkü, çürümenin başlaması sonucu ortaya çıkacak koku, personelin tünelde barınmasını imkânsız hale getirir.

Bu sebeple şehit ve yaralılar, derhal tahliye edilmelidir. Bu maksatla tünel içinde belli yerlerde şehit ve yaralı tahliye noktaları tespit edilmeli, şehit ve yaralıların çekilebileceği tekerlekli tezkereler yapılmalıdır. Tahliye mümkün değilse, şehitler tünelin içinde geçici olarak defnedilmelidir. Yaralı ve şehit tahliyesinde itfaiyelerde ve madencilikte kullanılan teçhizattan da yararlanmak faydalı olabilir. Hatta varsa bölgede bu işle uğraşan sivil personelden yararlanılmalıdır.

Tünelde meydana gelen çatışmalar veya patlamalar sonucunda tünellerin bazı yerleri yıkılabilir. Bu durumda personelin yerinin tespiti ve kurtarılması için AFAD gibi arama kurtarma birimleri, madenciler veya itfaiyeciler kullanılmalıdır. Bunların sahip olduğu cihazlar, toprak altında kalan personelin yerini tespit etmekte oldukça faydalı olacaktır. Kısaca, yerin altında savaşta askerler ile sivil kurumlar arasında yakın işbirliği olmazsa olmaz bir zorunluluktur.

Tünellerde en büyük sorun, görüş imkanlarının kısıtlı olmasıdır. Bu sebeple birlikler, gece görüş ve termal kameralarla donatılmalıdır. Uzun süre tünellerde kalınacaksa, ele geçirilen ve temizlenen bölgelerde girişten itibaren kablo çekilerek aydınlatma yapılması faydalı olacaktır. Hatta küçük veri aktarımı için seyyar istasyonlarla veya kablolarla tünellere internet bağlanması bile yapılabilir.

Yerin altında savaşın taarruz eden için daha birçok kısıtlamaları vardır. Ancak savunan taraf için de bir o kadar avantajı vardır. Bu sebeple yerin altında savaş, bu gün olduğu gibi gelecekteki konvansiyonel savaşlarda da yoğun olarak kullanılacaktır. Hatta daha çok kullanılacağını söylemek de mümkündür.

Zaten daha şimdiden, birçok devlet yeraltı savaşını sadece bir zorunluluk olarak değil, aynı zamanda bir fırsat olarak görmektedir. Bu sebeple, sivil maksatlarla yapılan metrolar, kanalizasyon hatları, büyük su boruları gibi unsurlar, gelecekte savaş için de kullanılacaktır. Bu sayede yerin altında savaş, her türlü yerleşim yerinde uygulanacak meskûn mahalde muharebe harekâtı ile bilirlikte yürütülecektir.

Ukrayna’da da görüldüğü gibi, barış zamanında başka maksatlarla yapılan metrolar ve maden ocakları da dahil tüm yer altı tesisleri, savaş zamanında sivillerin bombardımanlardan korunması için de kullanılabilmektedir. Mariopol ’daki Ozovstoll’da olduğu gibi bazen siviller ve askerler aynı anda bu tür yer altı tesislerini kullanacaktır.

Bu durum, birçok ülkenin askeri doktrinini de etkilemiştir. Artık neredeyse tüm ordularda meskûn mahallerde muharebe eğitimi verilmekte ve bununla bağlantılı olarak veya bağımsız olarak yerin altında savaş konuları da eğitim planlarına dahil edilmektedir.

Hal böyle olunca, artık hükümetlerin sivil maksatlarla inşa edecekleri yer altı tesislerini planlarken askerlerden de muhtemel bir savaşta bunların kullanılması için neler gerektiği konusunda görüş alması zorunluluk haline gelmiştir. Belki de her şehir yönetimi muhtemel bir dış saldırıya karşı şehir halkını nasıl koruyup hayatta tutacağına dair şehirde bulunan askeri birlikler, polis, jandarma ve diğer ilgili devlet kurumları ile koordineli olarak bir plan hazırlamalıdır.

Çünkü, silah teknolojisi geliştikçe ve savaşlar meskûn mahal ağırlıklı muharebeler şeklinde gerçekleştikçe yer altında savaş veya sivil halkın korunması konuları en önemli husus haline gelecektir. Hatta bu yer altı tesislerinin deniz ve göllerle bağlantısı üzerinde de durulacaktır. Belki deniz ve göllerin altında da benzer tesisler yapılacaktır.

Nitekim HAMAS, tünellerini bazı bölgelerde Akdeniz’e bağlamıştır. Tünellerden denize bağlanan bu geçişler hem dış dünya ile haberleşmeyi hem de denizden sızarak İsrail birliklerine saldırmayı mümkün kılmaktadır. Bunu fark eden İsrail, uzun süredir gemilerine sensörler yerleştirerek sahil kesiminde deniz tabanını taramakta ve her türlü hareketi tespit etmeye çalışmaktadır.

Son söz olarak şunu söylemek mümkündür. Tünel ve yer altı tesisleri tek başına zafer kazandırmazlar ancak zaferin kazanılması üzerinde önemli etkileri yaratırlar. Bu sebeple her ordunun yerin altında savaş konusuna barış zamanından itibaren hazırlanması gerekir. Bu konuya, askerler kadar sivil yöneticiler de önem vermelidir. Madenciler, AFAD vb. birimlerin askerlerle ortak eğitim yapması üzerinde düşünülmelidir. Ayrıca, muhtemel bir savaşta şehir halkını korumak için metro vb. inşaatların planlanması safhasında askerlerle koordineli hareket etmesi faydalı olacaktır.

Dr. Mehmet ÇANLI
Dr. Mehmet ÇANLI
Tüm Makaleler

  • 03.09.2024
  • Süre : 8 dk
  • 162 kez okundu

Google Ads