Site İçi Arama

strateji

S-400 Triumf mı Yoksa F-35 Lightning II mi?

Yakın bir süre önce Mart 2023’te, savunma sanayii yetkililerimiz nezdinde, milli savunma teknoloji kabiliyetlerimiz itibarı ile S-400 hava savunma sistemine artık ihtiyacımızın kalmadığı basın aracılığı ile duyurulmuştur.

Kendi alanında üstün ve çağımızda en çok aranan kritik teknolojileri bünyesinde barındıran iki silah sistemi olan S-400 Triumf hava füze savunma sistemi ile F-35 Lightning II ya da JSF olarak bilinen müşterek taarruz uçağına sahip olabilmek noktasında stratejik kararlar veren ülkemiz ne yazık ki aynı süreçte iki sisteme birden erişebilmek noktasında başarılı olamamıştır. 

S-400 hava füze savunma sistemi ihtiyacımız, özellikle çevresel bazı ülkeler ile yaşanan krizler kapsamında yaşanan olaylar ve başkentimize kadar erişim kapasitesi gösteren bazı balistik uzun menzilli silahların oluşturduğu tehditlere karşı acil tedbir geliştirme ihtiyacımızdan dolayı ortaya çıkmıştır. Krizin ciddi bir tehdide dönüşmesi noktasında NATO bünyesindeki bazı hava ve füze savunma sistemlerini ilgili bölgelere konuşlandırmış ancak belli bir süre sonra tehdidin ciddiyetini kaybettiğini değerlendirerek kuvvetlerini ve desteğini geri çekmiştir. Bizim inancımız ve değerlendirmelerimiz, coğrafyamızda bu tehdidin hali hazırda varlığının devam etmekte olduğu ve her an tekrar ciddi bir unsur olma noktasında ülkemizin bekasına karşı sorun teşkil edebileceğidir.

Dünya üzerinde özellikle Kuzey Kore, uzun menzilli balistik nükleer sistemler konusunda yapmakta ısrar ettiği çalışmalar ile, coğrafyasının yakınındaki ve dışındaki pek çok bölgeyi tehdit etmektedir. Bu durum kendilerine karşı ağır ambargolar ve caydırıcı tedbirler ile bastırılmaya ve politik dengede tutulmaya çalışılmaktadır. Bu tutumları nedeniyle yalnızlaştırılan Kuzey Kore için kullanılan “Rogue Nation” yani “Haydut Devlet” tabiri tamamen politik bir terimdir ve tarihte liderlerinin tutumu nedeni ile başka ülkeler için de kullanılmıştır. Dünya, çevresel veya birlik barışına karşı direnen ülkelere karşı politik gerekçeler ile bu terimin atfedilmesi ne yazık ki çabuk gerçekleşmektedir.

Yakın bir süre önce Mart 2023’te, savunma sanayii yetkililerimiz nezdinde, milli savunma teknoloji kabiliyetlerimiz itibarı ile S-400 hava savunma sistemine artık ihtiyacımızın kalmadığı basın aracılığı ile duyurulmuştur. Benzer dönemde Mili Muharip Uçak programının da başarı ile sürdürülmekte olduğu ancak KAAN’ın 2034 yılı itibarı ile envantere alınabileceğinin öngörüldüğü ifade edilmiştir. Bu durumda, doğal olarak, dünyadaki bazı münferit veya kolektif üretim örneklerine bakıldığında bile (F-35: 1995-2021, EuroFighter: 1983-1999, Rafale: 1986-2001, SU-35: 1985-2009) tek kaynaklı ve tamamen yerli milli bir üretim kapasitesi için, tüm 5. nesil kritik teknoloji elementlerinin de bulunacağı vaat edildiğinde programın 10 yıllık bir sürede tamamlanmasının oldukça iyimser bir öngörü olarak sunulduğu düşünülebilir. Üstelik de böylesine kritik teknolojileri barındıran bir sistem için hazır bulunuşluluk ve öncesinde geliştirilmiş alt sistemlerin varlığı konusu irdelendiğinde; imkânsız olmadığı ancak daha uzun yıllara dayalı araştırma-geliştirme, test ve verifikasyon ile kabul usullerinin ne kadar meşakkatli ve zor olacağı uzmanlar nezdinde çok iyi değerlendirilebilir. 

Envanterimize S-400 hava füze savunma sisteminin dahil edilmesinde, bekamızı savunmaya dönük acil harekât ihtiyacımız gerekçe gösterildiği halde ne NATO ne de batılı ülkeler nezdinde bu durum saygı görmemiştir. Üyesi olduğumuz NATO ihtiyaç doğduğu her durumda 5’inci madde kapsamında Türkiye’nin savunmasına destek vermeye hazır olduğunu beyan etmekle yetinmiş ve bunun kalıcı bir çözüm olmaktan çok uzak olduğu ülkemiz yetkilileri tarafından defalarca kendilerine yinelenmiştir. S-400 hava füze savunma sistemi gibi tüm doğu bloğu menşeili sistemler tamamen batı ve NATO sistemlerine karşı geliştirilmiş, tehdit algılamaları da buna göre dizayn edilmiş silah sistemleridir. Yetenek ve model olarak bir düşük versiyonu ise diğer bir NATO ülkesi olan Yunanistan’ın envanterinde bulunmakta olup bazı özel tedbirler altında atıl vaziyette bulundurulmaktadır. 

S-400’ün yerini bugün yerli ve milli kabiliyetlerimiz ile doldurabileceğimiz bir hava füze savunma sistemi, envantere alındığı andan itibaren çok ses getirebilir. NATO’nun en uç kalesi durumunda olan Türkiye açısından, özellikle eski doğu bloğundan gelip bugün NATO üyesi durumunda olan veya yakın coğrafyada Rusya’nın günümüzdeki yıkıcı tehdidine maruz kalan ülkelerin, kalıcı öz savunma ihtiyacı için ciddi bir çözüm de teşkil edebilir. Batı hava füze savunma sistemlerinin maliyetleri çok yüksek ve ihraç edilebilirlik seviyeleri oldukça düşüktür. Tamamen batı savunma doktrini ile Türkiye tarafından üretilecek gelişmiş hava savunma sistemleri, batı ve NATO için yetenek paketleri kapsamında ciddi bir ayırt edici nitelik ve katkı olarak da kabul göreceği açıktır. 

S-400 hava füze savunma sistemi teknolojik yapısı itibarı ile, batı sistemlerinin ve özellikle NATO’nun yegâne 5. nesil savaş uçağı durumundaki F-35 uçağının zafiyet alanı olarak sayılabilecek parametrelerinin adeta tespiti için; Küba krizinde silahlarını ABD’nin dibine yerleştiren Rusya’nın bu sefer de, Türkiye’nin acil bir harekât ihtiyacını gidermek istemesini fırsat bilerek yaptığı stratejik bir hamlesi olarak algılanmış ve olumsuz tepkilere sebep olmuştur.

Bugün İsrail’de F-35I uçakları, Suriye’de konuşlu S-400 hava füze savunma sistemlerinin yakınında görev yapmaktadır ancak NATO üyesi olmayan İsrail’in kendi bünyesinde modifiye ettiği F-35 uçakları için bazı tedbirleri geliştirmiş olabileceği ve bu bağlamda ABD ile özel bazı çalışmalar yürütmeye ihtiyaç duymuş olabileceği değerlendirilmektedir. Türkiye F-35 alabilseydi muhtemelen benzer tedbirler Türk F-35’leri için de belki söz konusu olabilirdi. 

Rusya F-35 uçağını, kendisi ve müttefiki ülkeler için, bu teknolojinin özellikle düşük görünürlük özellikleri, elektromanyetik spektrum kontörlündeki üstün başarısı, envanterinde var olan ve yeni tasarlanan uzun menzilli hava-hava ve stratejik uzun menzilli taarruz silahları nedeni ile doğal olarak bir tehdit olarak algılamaktadır. Bu kapsamda devam eden teknoloji savaşları ve bu yarışa destek veren bazı batılı devlet veya özel kuruluşları da, geliştirdikleri özel simülasyon yazılımları ile S-400 hava savunma sisteminin, batının 5. nesil uçağına karşı istenen seviyede etkili olamadığını açık kaynaklar ile paylaşmış ve bugüne kadar toplayabildiği veriler ile bunu daha iyi anlayan Rusya da, S-500 hava füze savunma sistemini gecikmeden geliştirme ihtiyacını duymuştur.

Diğer yandan, Ege’deki üstünlük ve uluslararası hukuk mücadelesinde sürekli karşı karşıya olduğumuz ve ani kriz yaratma potansiyellerini yakından bildiğimiz Yunanistan; Türkiye’nin S-400 alımından sonra ani bir karar ile kolaylıkla erişebileceğini düşündüğü, özellikle S-400 gibi gelişmiş hava savunma sistemlerine karşı SPECTRA elektronik sistemleri ve STORM SHADOW uzun menzilli stratejik taarruz silahları ile donatılmış 4.5 nesil 24 adet Rafale uçağı alımına karar vermiştir. Ayrıca, Türkiye’nin F-35 programı dışında kalmasını fırsata çevirerek, adeta daha ezici ve yıkıcı üstünlük yaratmak istercesine F-35 alımına gideceğini duyurmuştur. Yaklaşık 20 adet F-35 uçağından ve bazı özel silahlardan oluşacağı tahmin edilen paketin tam içeriği henüz bilinmemektedir. Bu arada 5. nesil F-35 ve F-16V uçakları gibi 4.5 nesil savaş uçakları için tasarlanmış olan yeni hava-hava silahı AIM-260 yeni nesil AMRAAM ile ve uzun menzilli stratejik taarruz silahları olan AGM-158 JASSM (Joint Air to Surface Stand Off Missile) ile LRASM (Long Range Anti-Ship Missile) silahlarının göklerdeki üstünlük mücadelesinde ciddi bir fark oluşturabileceği değerlendirilmektedir.

Tüm bu gelişmeleri yakından takip etmekte olan Türkiye için şartlar, yerli ve milli teknolojik yeteneklere yaptığımız hızlı yatırım ve çalışmalar sebebi ile olumlu yönde seyretmekte gibi görünse de en az 10 yıl sonrasında erişebilmeyi hedeflediğimiz 5. nesil uçak kabiliyetinde önümüzdeki dönemde ciddi bir boşluk ve zafiyet yaşayacağımız açık kaynaklarda uzmanlar tarafından da dile getirilmiştir. F-35 uçaklarını üreten Lockheed Martin firması, geliştirdiği ve kabul gören tüm teknolojik kazanımlarını geriye dönük aktarmayı başardığı F-22 ve F-16 uçaklarının da uzun yıllardır üreticisidir. Talibi olduğumuz F-16 Viper (Blok 70) uçakları, beşinci nesil uçağın özelliklerine sahip değildir ancak F-35 DNA’sı olarak tabir edilen bazı 5. nesil kritik alt teknoloji bileşenlerini kısmen bünyesinde bulundurma yeteneğine sahip olan ve 5. nesil uçak kullanımına ihtiyaç duymayan ya da almaya maddi gücü yetmeyen ülkelerde pazar kazanmak için halen üretimde tutulmaktadır. “S-400 sistemi ile 5. nesil teknolojinin (uçağın kendisi burada bir araçtır ve asıl sorun teknolojinin kendisidir) aynı coğrafyada bulunmasına bile tahammül gösteremeyen ve son derece keskin tavır sergileyen ABD, farklı bir platformdaki benzer teknolojik yapıların aynı ortamda kullanımına müsaade eder mi?” sorusu doğal olarak akıllara gelmektedir. 

Sonuç

Sonuç olarak, ediniminden dolayı bize bugüne kadar kazandırdığı beka ve koruma avantajlarının üzerine, bugünkü yerli ve milli teknolojisi ile eşiti ve hatta daha iyi seviyede bir hava füze savunma sistemini yerine koyabilmeye kendini yeterli gören savunma sanayiimiz sayesinde; bize F-35 programında yapılan haksız uygulama ile verilmeyen uçaklarımızı tekrar geri kazanabilmek adına; “ülkelerin dostu yoktur, menfaatleri vardır” anlayışı ile önümüzdeki süreçte bölgesel stratejik hava üstünlüğünde boşluk yaratmadan, zafiyet oluşturmadan, batı ve NATO ile uzun yıllardır devam etmekte olan bağlarımız ve entegrasyonumuzu da kaybetmeden, ifade etmeye çalıştığım sistemlerin hangisinin bugün daha etkili bir kuvvet çarpanı olabileceğinin kısa bir stratejik ve teknolojik analizi noktasında, S-400 sistemleri konusunda yeni bir stratejik karar ve adımları devreye almamızın “milli menfaatlerimizin revize edilmesi” olarak görülmesi halinde, bize karşı hasmane duruş sergileyenlere karşı bölgesel üstünlükte ciddi bir “geri dönüş”, müttefiklerimize karşı da bir “güven tazeleme” olabileceğini karar vericilerimiz daha doğru biçimde değerlendirebilir diye yorumluyorum. 

Referanslar

https://www.savunmasanayist.com/haluk-gorgun-s-400lere-ihtiyacimiz-yok/

https://www.gao.gov/products/gao-21-105282

https://www.f35.com/f35/about/history.html

https://www.eurofighter.com/the-programme

https://www.airbus.com/en/products-services/defence/military-aircraft/eurofighter

https://www.airforce-technology.com/projects/su-35/?cf-view

https://www.kyivpost.com/post/24833

https://www.defenseone.com/technology/2019/07/why-s-400-and-f-35-cant-get-along/158504/

Araştırmacı Yazar Sargun GÖKTUN
Araştırmacı Yazar Sargun GÖKTUN
Tüm Makaleler

  • 04.01.2024
  • Süre : 4 dk
  • 1408 kez okundu

Google Ads