Bölgesel kuraklıklar artıyor. Yenilikçi su politikaları gerekiyor.
Normal iklime karşı, değişen hava ve iklim koşulları, iklimin kendi değişkenliğinden ayrı olarak, iklim değişikliğinin alansal ve zamansal tutarlılığının ve şiddetinin arttığının bir kanıtı olarak görülmeli ve buna göre gecikmeden tedbir alınmalıdır.
İklimbilimciler ve meteoroloji uzmanları ülkemizde yaşadığımız sonbahar sıcak hava dalgalarının giderek daha sıklaşmaya başladığı uyarısını yapıyor. İklimbilimci Prof. Dr. Murat Türkeş geçenlerde “Normal iklime karşı değişen hava ve iklim koşulları, iklimin kendi değişkenliğinden ayrı olarak iklim değişikliğinin alansal ve zamansal tutarlılığının ve şiddetinin arttığının bir kanıtı olarak görülebileceğini” açıkladı.
Bu açıklama sıcak hava dalgalarının sonbaharda da yerleşme eğiliminde olduğunu gösteriyor.
Sıcak hava dalgası yanı sıra Sonbahar yağışlarındaki azalmayı da dikkat çekici olarak takip ediyoruz. Geçen yıl da sonbaharda normalin altında yağış almıştık. Bu yılın Eylül ayındaki yağışlar da normalin %33 altında gerçekleşti. Ekim ayında da beklenen yağışlar gelmedi. Yeni su yılına meteorolojik kuraklıkla girdik.
Bazı illerimizde barajlar boş
Bu durum özellikle İzmir ve İstanbul Edirne, Balıkesir gibi bazı illerimizdeki içme suyu ve sulama barajlarındaki su hacimlerini olumsuz etkiliyor.
1 Ekim 2022-28 Şubat 2023 dönemini kapsayan 2023 su yılı yağışları da normalinin altında gerçekleşmişti. Hatta bu dönemdeki yağışlar son 63 yılın en düşük seviyesinde idi. Bu meteorolojik kuraklık üzerine bu yıl yaz aylarındaki aşırı sıcak hava dalgaları su tüketimini arttırdı. Bu su yılına da meteorolojik kuraklıkla girdik. Kurak dönemler birbirini takip etmeye başladı. Bu nedenle su yönetimi önümüzdeki yıl için risk analizi yapmalı.
Eylül ve Ekim aylarındaki meteorolojik kuraklığı ve sıcak hava dalgasını dikkate alıp Su Politikaları Derneği olarak son 4 yıldaki 12 aylık Meteoroloji Genel Müdürlüğünün meteorolojik kuraklık haritalarını inceledik.
Bazı bölgelerimizin şiddetli ve çok şiddetli meteorolojik kuraklığın etkisini daha sık yaşandığı görülüyor.
Son yıllarda bölgesel olarak yaşanan şiddetli ve çok şiddetli meteorolojik kuraklığın Trakya, Orta ve Güney Ege, Doğu Akdeniz ile Güneydoğu Anadolu’nun orta bölgeleri gibi bölgelerde daha sık olarak tekerrür ettiği görülüyor.
Kuraklık sinsi bir tehdittir. Bu nedenle etkisi altına aldığı ve tekerrürü sıklaşan bölgelerin çok dikkatli bir şekilde takip edilmesi gerekir. Türkiye’de bu yıl Su Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından Su Verimliliği Seferberliği başlatıldı. Strateji ve Eylem Planı da hazırlandı. Bu konuda ülke çapında çok ciddi tedbirler alınması gerekli. Ancak kurak dönemleri daha sık yaşamaya başlayan bölgelerimizde suyun daha verimli kullanılmasına yönelik çalışmalar daha da hızlanmalı.
BAZI HAVZALARDA 2030’da SU BÜTÇESİ AÇIĞI OLUŞACAK
Su Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan “Nehir Havzalarında Su Nüfusu Projeksiyonu Raporunda (Aralık 2022) “iklim değişikliğinin havza ölçeğinde su bütçesine etkileri araştırılmış.
Bu çalışmada bazı önlemler alınsa bile Meriç-Ergene, Kuzey Ege, Susurluk, Büyük Küçük Menderes, Gediz, Konya kapalı havzası, Kızılırmak, Asi, Ceyhan, Dicle ve Fırat nehir havzalarında 2030 yılında su açığı oluşacağı tespit edilmiş.
Yaptığımız çalışmalarda bu havzaların birçoğunda son yıllarda meteorolojik kuraklığın daha sık yaşanmaya başladığını tespit ettik.
Su Yönetiminde Kurumsal Kapasitemiz Arttırılmalıdır
Bu sonuçlar Su Yönetiminde yasal ve kurumsal olarak radikal düzenlemelere ihtiyaç olduğunu ortaya koyuyor. Bu tedbirlerin hızla alınması gerekli. Ulusal Su Raporu (2019-2023) de belirtildiği gibi Türkiye’de suyun havza ölçeğinde bütünleşik olarak yönetimine hızla geçilmelidir. Suyun daha verimli olarak yönetilebilmesi için aşağıda verilen 5 yenilikçi konsept dikkate alınmalıdır.
Su’da 5 Yenilikçi Konsept
1. Çevrimiçi Su: Su güvenliğini, sürdürülebilirliği ve esnekliği teşvik eden, su kayıplarını en aza indiren çevrimiçi su sistemini kapsar.
2. Su kaynağının çeşitlendirilmesi: Çok çeşitli ve farklı nitelikteki su kaynaklarının değerlendirilmesini kapsar (Yeraltı suyu ve yüzey suyu, yağmur suyu, acı su, tuzlu su, gri su, siyah su, geri dönüştürülmüş su). Bu kaynak çeşitliliği su arz güvenliği, esnek ve sürdürülebilir su yönetimi sağlar.
3. Dijital Su: Su kullanıcıları, su yöneticileri ile cihazların ve süreçlerin ilişkilerinin teknolojik gelişmeler sonucunda artması ve bunun getireceği faydalardan yararlanılmasını sağlar. Birden fazla kaynaktan son kullanıcıya kadar su sistemini izleyebilen, yenilikçi karar destek sistemleri için anlık ve sürekli veri akışları üretebilen bir teknolojik altyapı imkânı sağlar.
4. Kapsayıcı Su Yönetimi: Tüm paydaşların çıkarlarını dengeleyen bir su yönetimi ve işletme -bakım sistemi oluşturulması imkânı sağlar.
5. Dirençli Su Yönetimi: Afetlere dayanacak şekilde tasarlanmış, esnek ve güvenilir bir gri su ve yeşil su sistemi oluşturulması
Su kaynaklarımız üzerindeki baskılar artıyor. Sıcak hava dalgaları ile bölgesel kuraklıkların şiddeti ve sıklığı da artıyor. Bu aşırı meteorolojik hava olayları su kaynaklarımızı olumsuz olarak etkiliyor. Bu nedenle su yönetiminde yenilikçi konseptlerin uygulamaya geçirilmesi gerekir. Su yönetiminde bu yenilikçi konseptler; suyun arıtılıp çevrimiçi olarak kullanımı, su kaynağının arıtılmış atık su, gri su kullanımı, su hasadı gibi yöntemlerle çeşitlendirilmesi, su hizmetleri yönetiminde dijital su teknolojilerinin kullanılması, esnek ve katılımcı su yönetimine geçilmesi, afetlere dayanıklı su altyapısı ve yönetim anlayışı oluşturulması şeklinde sıralanabilir.