Küresel İklim Değişikliği
İklim değişikliği dünyamızın tarihi boyunca sürekli yaşadığı doğal bir olgudur.
‘İnsanlık için kırmızı alarm’
BM Genel Sekreteri António Guterres
İklim değişikliği dünyamızın tarihi boyunca sürekli yaşadığı doğal bir olgudur. Dünyanın, 4.6 milyar yıllık çok uzun jeolojik tarihi boyunca, iklim sisteminde doğal etmenler ve süreçlerle birçok değişiklik olmuş ve hem dünya hem de üzerinde yaşayan bütün canlılar bu değişimlerden sürekli etkilenmiştir. Ancak bilim insanlarının yaptığı incelemeler sonucunda, 2. yüzyılda yaşanan iklim değişikliğinin normal olarak gelişmediği, insanlar tarafından gerçekleştirilen yanlış uygulamalar sonucu insan kaynaklı iklim değişiklikleri olduğu gözlenmiştir.
Atmosferde sera gazları olarak karbondioksit, metan gazı, diazotoksit gazı, halokarbon gazları, ozon gazı ve Karbon monoksit gazları bulunmaktadır ve bu gazların atmosferdeki oranı %0.1’den az yani düşük orandadır. Bilimsel ölçülere göre yeryüzünün sıcaklık ortalaması 15°C kadardır. Bilim insanlarına göre, atmosferdeki sera gazları olmasaydı ya da bu orandan farklı olsaydı, yeryüzünün sıcaklığı 33°C daha düşük yani -18°C civarında olacak ve doğal olarak yaşam da olmayacaktı. Demek oluyor ki, yeryüzünde yaşam olabilmesi için atmosferde bulunan toplam sera gazlarının oranının yükselmemesi gerekiyor. Çünkü atmosferdeki sera gazlarının oranının artması demek yeryüzünün sıcaklığının artması demektir ki bu da kutuplardaki ve yüksek dağlardaki buzulların erimeye başlaması ve aşırı sıcakların başlaması anlamına gelmektedir. Buzulların erimesi okyanus seviyelerinin artması, aşırı sıcaklar ise orman yangınlarının başlaması demektir. Sonuçta ister denizde ister karada bütün canlılar için tehlike çanlarıdır. 2021 yılında bütün dünya genelinde yaşadığımız orman yangınları ve seller sonucu yaşanan ölümler ve doğal kaynak kayıpları kırmızı çizginin ilerisini gösteren yeryüzünün bize işaretleridir. Sanayi devriminden önce atmosferdeki sera gazlarının oranı tehlike yaratmazken, insanoğlunun zekâsı, aklıyla ve elleriyle sera gazlarının oranı artmıştır. Görünen o ki, şimdi de o zeki ve akıllı insanoğlundan yaptığını geri alması beklenmektedir. Bilim ve teknolojiyle geldiğimiz bu kırmızı durumdan yine bilim ve teknoloji ile uzaklaşmamız gerekmektedir.
İnsanlar tarafından atmosfere salınan gazların sera etkisi yaratması sonucunda dünya yüzeyinde sıcaklığın artmasına küresel ısınma denir. Yapılan birçok gözlem sonuçları, dünyadaki sıcaklık değişimlerinin hem doğal nedenlerden hem de insan kaynaklı etkenlerin neden olduğunu göstermiştir. Sanayi devriminin getirdiği hızlı sanayileşme ve nüfus artışı dünyamızı olumsuz etkilemiş olan birçok faktörü beraberinde getirmiştir. Aşırı enerji üretimi ve tüketimi ile atmosfere salınan maddeler ile sera gazlarındaki artış ozon tabakasında incelmeye; çarpık yerleşme ve kentleşme arazilerin yanlış kullanımına, doğal çevrenin bozulmasına, ormansızlaşmaya sebep olmuştur. Bütün bu faktörlerin bir araya gelmesi etkisi ile yeryüzünün iklim değişikline sebep olması “küresel iklim değişikliği” kavramıyla ifade edilmektedir. Karbondioksit, ozon, metan ve diğer endüstriyel gazların aşırı salınımı sera etkisi yaparak yeryüzü sıcaklığının belirgin bir oranda artmasına sebep olmuştur. İnsan kaynaklı sera gazlarının başlıca kaynakları olarak:
-- Fosil yakıtları olarak kömür, petrol ve gazın elektrik üretimi, ulaşım, endüstri ve evlerde kullanılmak üzere yakılması sonucu havadaki sera gazlarının oranının artması,
-- Yanlış tarım faaliyetleri sonucu metan (CH4) gazının ortaya çıkması ve değişik arazi kullanımı sonucu ormansızlaşma ile havadaki karbondioksit (CO2) oranının artarak daha fazla ısıyı tutması,
-- Atıkların araziye doldurulması sonucu havadaki metan (CH4) gazının artması
-- Endüstriyel florlu gazların kullanımı sonucu ve hepsinin bir araya gelmesiyle havaya salınan sera gazı miktarı artmaktadır. Bu artışta dünyamızın sera etkisini arttırmakta ve dünyamızın ısınmasına sebep olmaktadır.
Sanayi devriminden bu yana sera gazı salınımı artışı önemli derecede giderek artmaya devam etmiştir. Bilim insanlarına göre, yeryüzü sıcaklığının bu artışı yani küresel iklim değişikliği; tarımı, orman ve bitki örtüsünü, temiz su kaynaklarını, deniz seviyesini, insan sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. Kendi ellerimizle dünyamızın doğal döngüsüne zarar vermemiz; deniz seviyesindeki yükselmeler sel ve taşkınlara sebep olmuş, bu da sahil bölgelerinde erozyon artışına ve özellikle alçak ve düz bölgelerde toprak kaybı olarak bize geri dönmüştür.
Ve yeni nesil bilim insanları; eski nesil bilim insanlarının buluş ve geliştirdikleriyle dünyamızın bu hale getirilmesinden duydukları endişe ve korkuyla, bir araya gelerek farkındalık yaratmaya, çözümler bulmaya çalışmakta ve hükümetleri sürekli uyarmaktadırlar:
Sakın küresel sıcaklık artışı 2°C’yi geçmesin!!!
1972 yılında ise Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı’nda da ozon tabakasına zarar veren gazlar gündeme getirilmiştir. 1979 yılında “Birinci Dünya İklim Konferansı” düzenlenmiş ve konferansta karbondioksit ve fosil yakıtlarının iklim değişikliğine sebep olduğu için dünyamızın küresel ısınma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu belirtilmiştir. 1985 yılında özellikle sera gazlarına dikkat çekilmiştir ve 1986 yılında ise yeryüzünde karbondioksit (CO2) birikimine bağlı olarak iklim değişikleri olduğu gündeme gelmeye başlamıştır. 1988 yılında Birleşmiş Milletler tarafından kurulan Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) kurulmuş ve ilk rapor 1990 yılında yayınlanmıştır.
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (İDÇS) 1992 tarihinde Rio De Janeiro’da yapılan Dünya Zirvesinde kabul edilmiştir. 1994 yılında yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ni Avrupa Birliği ülkeleriyle birlikte 195 ülke imzalamış sözleşmeyi imzalayan ülkelere sera gazı emisyonları ile ilgili bildirim ve rapor hazırlama zorunluluğu getirilmiştir.
Yapılan iklim değişikliği incelemelerinde, 1990’lı yılların bin yılın en sıcak on yılı ve 20. yüzyılın da en sıcak yüzyılı olduğu saptanmıştır. 1990’larda yedi defa en sıcak yıl yaşandığı ve 1998 yılının, bin yılın en sıcak yılı olduğu ortaya çıkmıştır. Bunun üzerine 1997’de Kyoto’da Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 3. Taraflar Konferansı’nda “Kyoto Protokolü” kabul edilmiş ve 2005 yılında yürürlüğe girmiştir. Bu protokol ile sanayileşmiş ülke taraflarına sera gazı salım sınırlama ve azaltımına dair bağlayıcı yükümlülükler getirilmiştir.
Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), Birleşmiş Milletlere bağlı olarak faaliyet gösteren Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından 1988 yılında kurulmuştur. Kuruluş amacı; iklim değişikliği konusunda bilimsel, teknik çalışmalar yapmak, elde edilen bilgi ve çalışmaları değerlendirmek, hükümetlerin küresel iklim değişikliğiyle mücadelesinde bilimsel araştırmalarla elde edilen verilerle hükümetlere yol göstermektir. Her 5 ya da 7 yılda bir, dünyanın iklim sisteminin son durumu ile ilgili Değerlendirme Raporları hazırlanıp basına duyurularak hem hükümetler hem de konuyla ilgilenen insanlar bilgilendirilip ve bilinçlendirilir. 1992 de hazırlanıp sunulan raporda, insan faaliyetlerinden kaynaklanan emisyonların, atmosferdeki sera gazlarının oranlarını önemli ölçüde artırdığı belirtilmiştir.
United Nations’ Intergovernmental Panel on Climate Change (IPCC), Birleşmiş Milletler Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli 2001’de yayınladığı raporda, 19. yüzyılın ortalarından bu yana yani 1976’dan beri hem dünyanın küresel olarak sıcaklığının 0,6 ± 0,2 °C arttığını ve buna bağlı olarak kara ve deniz yüzeyi sıcaklığının da arttığını duyurmuştur. Ayrıca, dünyanın yağış modellerinin de değiştiğine işaret ederek yağış alan orta ve yüksek enlemlerin daha fazla yağış alacağını, yarı kurak bölgelerinde daha fazla kurak hale geleceği belirtilmiştir. IPCC raporunda ayrıca; eğer sera gazı emisyonlarını düşürmek için spesifik önlemler alınmazsa, dünyadaki küresel sıcaklıkta 1990’dan 2100 yılına kadar 1.4 ile 5.8 °C artış olacağının tahmin edildiğini ve bununda dünyada önemli değişikliklere sebep olacağı şeklindeki uyarılarda bulunmuştur.
Aralık 1997’de Kyoto’da BMİDÇS 3. Taraflar Konferansı düzenlenmiştir. 16 Şubat 2005’te yürürlüğe giren Kyoto Protokolü’ne Mayıs 2010 itibariyle 191 ülke ve Avrupa Birliği taraftır. Protokol ile Sözleşme’nin düzenledikleri yükümlülüklerin hukuki niteliği farklıdır. Sözleşme ile sanayileşmiş ülkelerin sera gazı salımlarını stabilize etmeleri yönünde bağlayıcı olmayan bir yükümlülük getirilmiş fakat, Protokol ile sanayileşmiş ülke taraflarına bağlayıcı sera gazı salım sınırlama ve azaltım yükümlülükleri getirmiştir. 2005 ve 2007 IPCC raporlarında; sıcaklıktaki sadece 2 santigratlık bir artışın bile doğal ekosistemde önemli değişikliklere sebep olacağı ve bu durumun kıyı bölgelerinde yaşayan dünya nüfusunun yarısının hayatını büyük ölçüde olumsuz sonuçları olacağı belirtilmiştir. Küresel ısınma ve iklim değişikliğinden dolayı, çoğu gelişmekte olan ve kurak bölgelerde yer alan ülkelerin su kıtlığı problemi yaşayacağı ve insanların temiz su kaynaklarına ulaşma konusunda risk altında olduğu uyarısında bulunulmuştur.
Hükümetler arası iklim değişikliği panelinin (IPCC) 2013 yılında yayımlanan 5. Değerlendirme raporunda çok önemli kesin tespitlere varılmıştır. Bu tespitler şöyledir:
-- Yapılan hesaplamalara göre, küresel sıcaklıklardaki artış 1,5 – 4,5°C arasında gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.
-- Sanayi öncesi döneme göre CO2 oranları şimdiki dönemde %40 oranında artmıştır.
-- 1983-2012 dönemi hesaplamalarına göre, Kuzey yarımkürede son 1400 yılın en sıcak 30 yıllık dönemi olmuştur.
-- Son 20 yıllık dönemde, Grönland ve Antarktika buz kalkanları kütle kaybederek küçülmektedir.
-- Küresel boyuttaki ortalama deniz düzeyi 1901-2010 döneminde 19 cm yükselmiştir. Bu da 19. yüzyıl ortasından beri gözlenmiş en büyük deniz düzeyi yükselme hızıdır.
-- 1986-2005 yılları arasındaki yüzey sıcaklığı değişimleri göz gönüne alındığında, 2016-2035 yılları arasında küresel ortalama yüzey sıcaklığı değişikliği 0,3 °C ile 0,7 °C aralığında olacaktır.
-- Okyanuslarda biriken enerjinin %90’dan fazlası küresel kaynaklıdır ve sera gazından dolayı ısınmaya da devam edecektir.
Kyoto Protokolü’nün 2020 yılında sona erecek olması sebebiyle, 2015 yılında Fransa’nın Paris kentinde gerçekleştirilen 21. Taraflar Konferansı’nda (COP21), 2020’den sonra geçerli olacak Paris Anlaşması kabul edilmiştir. Anlaşma, 4 Kasım 2016 itibariyle yürürlüğe girmiştir. Anlaşma, atmosfere salınan sera gazı emisyonlarının oranının olabildiğince azaltılması için fosil yakıt (petrol, kömür) kullanımının azaltılarak, ülkelerin yenilenebilir enerjiye yönelmelerini sağlamayı hedeflemiştir. Ülkemiz ise Paris Anlaşması’nı, 22 Nisan 2016 tarihinde imzalamış ama henüz taraf olmamıştır. Ancak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 21 Eylül 2021tarihinde New York'ta düzenlenen BM Genel Kurulu'nda ''Paris İklim Anlaşması'nı, yapıcı adımlara uygun şekilde ve ulusal katkı beyanımız çerçevesinde, önümüzdeki ay Meclisimizin onayına sunmayı planlıyoruz.'' İfadesini kullanarak Paris İklim Anlaşması'na taraf olma konusunda yapıcı adımlar atılacağını ifade etmiştir. Son haber olarak, Paris İklim Anlaşması’nın onaylanmasına dair yasa teklifi, 1 Ekim’de TBMM’ye sunulmuştur.
8 Ağustos 2019 yılında yayınlanan Hükümetler arası iklim değişikliği panelinin (IPCC) raporu, 52 ülkeden 107 uzmanla hazırlanmış, 195 ülke hükümeti tarafından onaylanmıştır. Raporda insanların tarım, ormancılık ve diğer toprak kullanım biçimlerinin küresel insan kaynaklı iklim değişikliğine sebep olduğu üzerinde özellikle durulmuştur. Küresel ısınmanın 2°C altında tutulmasının mutlaka gerekli olduğu vurgulanmış ve tarım, gıda olmak üzere tüm sektörlerin sera gazı emisyonlarını azaltması gerektiğinin altı çizilmiştir. Ayrıca rapor, arazilerin yanlış kullanımı ve nüfus artışının bitki örtüsüne zarar verdiğini ve iklim değişikliği üzerinde olumsuz etkilerini en aza indirmek için arazi yönetiminin doğru yapılması gerektiği belirtilmiştir. Rapora göre, gıda kaybı ve atığı gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere göre farlılık göstermekte ve gıda güvenliğinin arttırılması gerekmektedir. Bütün raporlarında olduğu gibi yine sera gazı emisyonlarının azaltılmasına da özellikle vurgu yapılmıştır.
IPCC’nin 20-23 Eylül 2019 tarihlerinde Monako’da gerçekleştirdiği 51. Oturumunda 36 farklı ülkeden 104 yazar ve yayımcının katkısıyla yaklaşık 7000 bilimsel çalışma değerlendirilmiştir. Rapora göre; deniz seviyesi çok hızlı bir şekilde yükselmektedir ve eğer sera gazı emisyonları azaltılmazsa daha da hızlanarak yükselmeye devam edecektir. Diğer bir konu olarak, Grönland ve Antarktika buz tabakasının hızlı bir şekilde eridiğine, buzul kütlelerinin erimesiyle insanların tatlı suya erişiminin giderek zorlaşacağına ve bunu önlemenin tek yolunun da sera gazı emisyonlarının azaltılması olduğuna dikkat çekilmiştir. Ayrıca küresel iklim değişiminin deniz sularında hem oksijen kaybına sebep olduğu hem de deniz sularının daha fazla ısınması şeklinde olumsuz etkileri olduğu belirtilmiştir.
Birleşmiş Milletler Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 6. Dönem Çalışma Grubunun Climate Change 2021: Physical Science Basis raporu 9 Ağustos 2021 tarihinde çevrim içi olarak yayınlanmıştır. Çalışma Grubu I Raporu, IPCC’nin 2022’de tamamlanacak olan Altıncı Değerlendirme Raporu’nun (AR6) ilk parçasını oluşturmaktadır. Rapor 66 ülkeden 234 bilim insanı tarafından hazırlanarak 195 hükümet tarafından onaylanmıştır. “Fiziksel Bilim Temeli” raporda, ne kadar karbon kesildiğine bağlı olarak geleceğe yönelik oluşturulan beş senaryonun hepsinde de Dünyanın 2030’da 1,5 derece ısınacağı ve ısınmanın hızlandığı belirtilmiştir. BM Genel Sekreteri António Guterres, "IPCC Çalışma Grubu 1 Raporu insanlık için kırmızı bir alarmdır" diyerek durumun ne kadar vahim olduğunu ve hükümetlerin acil tedbirler almaları gerektiğini vurgulamıştır. Çok önemli bilimsel verilerin kanıtlarıyla insanlığın, tartışmasız bir şekilde” kesin” olarak küresel ısınmaya neden olduğu açıklanmıştır. Son yıllarda pek çok ülkenin yaşadığı yangın, sel gibi yıkıcı hava olaylarının küresel iklim kaynaklı olduğu ve bundan sonra da bazı iklim etkilerinin geri döndürülemeyecek riskler taşıdığını belirtilmiştir. Raporda, küresel ısınmayı 1,5°C'de tutmanın çok zor olduğu dile getirilerek, sera gazı emisyonlarını azaltmak ve doğayı eski haline getirmek için küresel ölçekte çok acil önlemler alınması gerektiği özellikle vurgulanmıştır. IPCC Çalışma Grubu 1’in Eş başkanı Panmao Zhai, “İklimi dengelemek ve net sıfır karbondioksit hedefine ulaşmak için sera gazı salımlarında güçlü, hızlı ve istikrarlı azaltma yapılması gerekiyor. (…)
2018 rakamlarına göre yapılan araştırmalara göre, dünyada en çok karbon salan ülke olarak Çin, %26,1 emisyon oranına sahiptir. Çin Devlet Başkanı Si Cinping, “2030 yılından önce artışı durdurup 2060 yılına kadar nötr dengeye ulaşmayı hedeflediğini” açıklamıştır. ABD %12,67 emisyon salarken 27 AB ülkesi toplamda %7,52 oranında emisyona yol açıyor. Daha sonra %7,08 oranla Hindistan, %5,36 oranla Rusya, %2,5 ile Japonya geliyor. Sonraki ülkeler ise Brezilya, Endonezya, İran, Kanada, Güney Kore, Meksika, Suudi Arabistan, Avustralya, Güney Afrika, Türkiye, İngiltere, Pakistan ve Tayland olarak sıralanmıştır. Türkiye dünya karbon salımında %1,05’lik oranla 16. Sıradadır.
Küresel ısınma ve iklim değişikliğiyle mücadelede karbon piyasalarının etkinliği çok önemlidir. Frontiers in Sustainable Cities adlı bilimsel dergide yayınlanan makaleye göre, 53 ülkeden 167 şehrin emisyon verilerinin karşılaştırılarak yapılan çalışmada, karbon salımının yüzde 52'sinden sorumlu 25 şehrin 23'ünün Çin'de olduğu ortaya çıkmıştır. Diğer iki şehir Moskova ve Tokyo’dur.
Sivil toplum kuruluşu Karbon Bildirim Projesi tarafından hazırlanan Carbon Majors Report'a göre, Sera gazına yol açan en önemli sektör enerji sektörüdür. Enerji sektörünün küresel emisyonların %73’üne yol açmaktadır. Raporda dünyanın en büyük enerji şirketleri ExxonMobil, Shell, BP, Chevron ve Saudi Aramco, en çok karbon emisyonu üreten şirketler olarak listelenmekte ve ilk üç sırada Suudi Arabistan petrol şirketi Aramco, Amerikan enerji devi Chevron ve Rus petrol şirketi Gazprom yer almaktadır. Sera gazına yol açan diğer sektörler ise başta tekstil olmak üzere imalat, ulaşım, tarım, inşaat ve atıklardır.
Günümüzde küresel ısınma tüm ülkeler için ortak bir sorun haline gelmiştir. 1900’lü yıllardan beri bilim insanları tarafından, küresel ısınmanın sebebinin insan kaynaklı ve artan sera gazı etkisinden olduğu anlatılmaktadır. IPCC’ye katılan bilim insanları, özellikle küresel ısınma sebebinin çoğunun insan faaliyetleri sonucu atmosferdeki sera gazı oranının artmasından kaynaklandığından emin olduklarını bildirmişlerdir. Hükümetlere sera gazı emisyonlarını azaltmaları için çağrıda bulunmuşlardır.
KAYNAKLAR
GODREJ, Dinyar (2003), Küresel İklim Değişimi, Çev.: Ohannes Kılıçdağı, 1.Baskı, Metis Yayınları, İstanbul. Aktaran Seyhun Doğan ve Mutlu Süzer.
Akın, Galip (2006), KÜRESEL ISINMA, NEDENLERİ VE SONUÇLARI, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi 46, 2 (2006) 29-43, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/26/918/11444.pdf
IPCC (Intergovernmental Panel on Climate Change) (2007a), “Climate Change2007 Synthesis Report: Summary for Policymakers”,
http://www.ipcc.ch/pdf/ assessment-report/ar4/syr/ar4_syr_spm.pdf,
12.05.2009.https://www.acarindex.com/dosyalar/makale/acarindex-1423875067.pdf
https://iklim.csb.gov.tr/kyoto-protokolu-i-4363
KÜRESEL ISINMA VE İKLİM DEĞİŞİKLİKLERİ, Ayten CESUR, https://www.mta.gov.tr/v3.0/sayfalar/hizmetler/kutuphane/ekonomi-bultenleri/2014_18/b18_17-21.pdf
https://www.tarimdunyasi.net/2021/08/09/2021-iklim-degisikligi-raporu-cok-urkutucu/
https://samsun.tarimorman.gov.tr/Belgeler/Yayinlar/Kitaplarimiz/kuresel_isinma_ve_iklim_degisikligi.pdf
Global climate change, Anthony J. McMichael,Diarmid Campbell-Lendrum, Sari Kovats,Sally Edwards, Paul Wilkinson, Theresa Wilson,Robert Nicholls, Simon Hales, Frank Tanser, David Le Sueur, Michael Schlesinger and Natasha Andronova, https://citeseerx.ist.psu.edu/viewdoc/download;jsessionid=4ABDBC6A3F8998DCBD5DD98EBA3B7493?doi=10.1.1.177.9121&rep=rep1&type=pdf
https://www.wwf.org.tr/ne_yapiyoruz/iklim_degisikligi_ve_enerji/iklim_degisikligi/
IPCC ÖZEL RAPORLARI, 15 Ekim 2019, https://cygm.csb.gov.tr/ipcc-ozel-raporlari-haber-248919
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1178439
https://tr.euronews.com/2021/07/06/turkiye-paris-iklim-anlasmas-n-onaylamayan-dunyadaki-6-ulkeden-biri
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-40558561
https://tr.euronews.com/2021/05/08/cin-in-sera-gaz-sal-n-m-gelismis-ulkelerinin-tamam-n-n-toplam-n-gecti
https://geridonusumekonomisi.com.tr/en-cok-karbon-salan-ulkeler.html
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/732657
https://tr.euronews.com/2021/07/17/dunya-da-sera-gaz-sal-m-n-n-yuzde-52-si-25-sehirde-gerceklesiyor-listede-hangi-sehirler-va