Su Konusu COP 28’in İklim Gündeminde Nasıl Yer aldı?
COP 28 Başkanlığı'nın 10 Aralık'taki Gıda, Tarım ve Su Günü'nde bir dizi yeni ortaklık ve girişim ile BAE'nin su ile ilgili zorlukların çözümüne yönelik bazı mali taahhütleri gündeme geldi.
İklim konferansı COP 28 iki hafta süren yoğun müzakerelerin ardından sona erdi. Konferansın su ve iklim açısından anlamı neydi?
Konferansa katılan uzmanlar başkanlığın iklim eylemi için suyun kritik rolünü bir kez daha öne çıkarması nedeniyle, COP28'de su ve iklime yönelik desteğin başından beri olumlu olduğu görüşündeler.
Konferansta iklim için su pavyonu'nda düzenlenenlerin dışında suyla ilgili yaklaşık 150 etkinlik gerçekleşti. Su topluluklarından konferansı izleyen uzmanlar “Geçmişe kıyasla COP'un her yerinde su tartışmalarının çok daha fazla yaşandığı görüşündeler.
Dünya İklim Eylemi Zirvesi Su Konulu Başkanlık Oturumu, hükümet ve devlet başkanlarını su eylemi etrafında bir araya getirdi.
COP 28 Başkanlığı'nın 10 Aralık'taki Gıda, Tarım ve Su Günü'nde bir dizi yeni ortaklık ve girişim ile BAE'nin su ile ilgili zorlukların çözümüne yönelik bazı mali taahhütleri gündeme geldi.
COP28'de su ve iklim açısından bir başka olumlu işaret de su topluluğunun eskisinden daha stratejik ve dışa dönük bir şekilde toplanmış olmasıydı. İklim için Su Pavyonu, kolektif olarak 63 ortağı bir araya getirerek savunuculuk ve bilginin yayılması için her zamankinden daha önemli araçlar sundu
İklim gündemindeki su
Konferansta müzakere sürecinin çok yoğun geçtiği ve sonuçta, Küresel Durum Değerlendirmesi (GST) ve Küresel Uyum Hedefi (GGA) sonuçlarının her ikisinde de su’yun yer aldığı görüldü.
Küresel Durum Değerlendirmesi, iklim eyleminde son yedi yıldaki genel ilerlemeyi değerlendirdi. İlerleme kaydedildiğini kabul ederken, 1,5°C'lik sıcaklık artışı hedefinden büyük ölçüde saptığımızın da sinyalini verdi. Su ve iklim açısından önemli olan, Küresel Durum Değerlendirmesi sonucunun, giriş bölümünde su sistemleri ve suyla ilgili ekosistemlerin kritik rolünü kabul etmesidir. Bunu yaparken GST, tatlı suyun iklim eylemindeki rolünü ilk kez kabul eden COP27 kapak kararıyla belirlenen emsallerini takip ettiği görüldü.
Burada su ve iklim açısından önemli olan, Küresel Durum Değerlendirmesi sonucunun, önsözde su sistemleri ve suyla ilgili ekosistemlerin kritik rolünü kabul etmesidir.
Konferansın öne çıkan olaylarından biri, küresel bir uyum hedefi oluşturma kararından sekiz yıl sonra Küresel Uyum Hedefi (GGA) çerçevesinin kabul edilmesiydi. GGA'nın, İklime karşı dayanıklılığı güçlendirmek ve iklim değişikliğine karşı kırılganlığı azaltmak için dünya çapında iklim adaptasyonuna rehberlik etmesi amaçlanıyor. Sonuçta bu çerçevenin ilk tematik hedefi olarak su dan söz ediliyor. Uzmanlar bu durumu “İklim Değişikliğine uyum söz konusu olduğunda ülkelerin ilk bakması gereken şey sudur. GGA'nın ve iklim adaptasyonunun merkezinde su’yun yer aldığı kabul ediliyor." şeklinde yorumluyor.
İsveç Uluslararası Su Enstitüsü (SIWI) Su ve Sanitasyon Bölümü Direktörü Dr. Alejandro Jiménez GGA Çerçevesinin benimsenmesi konusundaki düşüncelerini şöyle açıklıyor;
"Bu çerçeveyi dünyaya uyum planlaması ve finansmanı için spesifik, ölçülebilir hedefler ve yönergeler sağlayacak dönüştürücü bir kilometre taşı olarak görüyoruz. GGA'nın insan hakları temelli yaklaşımların kullanımını teşvik ettiğini ve diğerlerinin yanı sıra kızlar, kadınlar, engelli insanlar, yerli gruplar da dahil olmak üzere en savunmasız ve dışlanmış kesimlere odaklandığını görmekten özellikle memnuniyet duyuyoruz. Ayrıca GGA'nın erken uyarı sistemlerine ve afet riskinin azaltılmasına, doğaya dayalı çözümlerin kullanımı dahil olmak üzere ekosistemin korunmasına ve iç su, dağ, deniz ve kıyı ekosistemlerinin korunmasına vurgu yapmasını da takdir ediyoruz."
Sulak Alanlar ve Su Çevrimi İlişkisi
Nehirler, göller ve turbalıklar dahil sulak alanlar iklim krizinin ön saflarında yer alıyor. Bunlar dünyanın doğal karbon döngüsünün önemli parçalarıdır ve hem iklim değişikliğine uyum sağlamamıza hem de iklim değişikliğini hafifletmemize yardımcı olmak açısından çok önemlidir. Örneğin turbalıklar, gezegenimizin topraklarının yalnızca %3'ünü kaplamasına rağmen, dünyadaki tüm ormanların toplamından yaklaşık iki kat daha fazla karbon depoluyor. Sığ kıyı suları boyunca, mütevazı deniz çayırlarının organik karbon yakalamada kara ormanlarına göre 40 kat daha verimli olduğu tahmin ediliyor. Tersine, sulak alanların kaybı ve bozulması, depolanmış toprak karbonunun açığa çıkmasına neden olur. Antropojenik emisyonların yaklaşık %4'ü şu anda yalnızca bozulmuş turbalık alanlarından geliyor; bu da havacılık ve gemicilik endüstrilerinin toplam emisyonlarına eşittir.
Bu tatlı su ekosistemleri aynı zamanda dünyadaki tatlı suyun neredeyse tamamını sağlıyor ve su arıtma, su depolama, taşkın kontrolü ve yeraltı suyunun yeniden doldurulmasında çok önemli bir rol oynuyor. Nehirlerdeki fiziksel, biyolojik ve kimyasal süreçler (sedimantasyon, mikroorganizmalar ve güneş ışığı yoluyla) kirleticilerin sudan filtrelenmesine yardımcı olur. Göller, nehirler, akarsular, yağışlar gibi çeşitli kaynaklardan gelen suyu depolayan doğal rezervuar görevi görür. Turbalıklar ve diğer sulak alanlar ise tampon görevi görerek sel sırasında fazla suyu emer ve kuraklık sırasında yavaş yavaş serbest bırakır.
Aslında sulak alanlar, dünyadaki su döngüsünde o kadar merkezi bir öneme sahiptir ki, sulak alanların olmadığı bir dünya, tatlı suyun da olmadığı bir dünya olacaktır denebilir.
Ancak suya yönelik mevcut yaklaşımlar, ülkelerin iklim, doğa veya sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olmuyor. Sulak alan ekosistemlerinin korunması ve restorasyonu, sektörler arası ulusal politika ve mevzuata yeterince entegre edilmemiştir. Sonuç olarak, nehirler, göller ve diğer sulak alanlar hâlâ yeterince korunmuyor ve göz ardı ediliyor. Bunların hızlı kaybı (diğer ekosistemlerden daha hızlı olması ve çok geniş biyolojik çeşitliliğe sahip olmaları nedeniyle), iklim değişikliğinin zaman zaman yıkıcı etkilerini daha da artırmaktadır.
Küresel Uyum Hedefi ve Su
Konferansta bu süreçte, sistemler arası bütünsel yönetimin yanı sıra Kaynaktan Denize Su Yönetimi gibi entegre yaklaşımların çok kritik önem taşıdığı belirtilmiş. Örneğin, konferansın temel sonucu olan fosil yakıtlardan uzaklaşmanın, yenilenebilir enerjide katlanarak artış anlamına geleceği ve bu enerjilerden bazılarının üretim için büyük oranda suya bağımlı olacağı üzerinde duruluyor.
Bu nedenle, gerçekten sürdürülebilir olabilmek için enerji üretim planlarının, özellikle suyun kısıtlı olduğu bölgelerde diğer sektörlerin su taleplerini ve su kullanımlarını da öngörmesi gerekir.İklim değişikliği öncelikle su yoluyla hissedildiğinden, suyla ilişkili uyum hedefleri, Küresel uyum Hedefi (GGA) nin başarılı olması için çok önemlidir
COP 28’de Su Nasıl Ele alındı?
Sonuç olarak COP 28 Başkanlığının suyu bu konferansın öncelikli alanlarından biri olarak ele aldığı söylenebilir. BAE, 2023 Dünya Su Haftası'nda da geniş bir su gündemi açıklamıştı. COP28 boyunca su, tatlı su ekosistemlerinin korunması ve restorasyonu, kentsel su dayanıklılığı ve susuzluğa dirençli gıda sistemleri olmak üzere üç tematik öncelik alanında ele alınarak müzakere edildi.
COP 28’de ele alınan susuzluğa dirençli gıda sistemleri; tüm ülkelerin gıda ve su sistemlerini özellikle ulusal iklim planlamaları (Ulusal Olarak Belirlenmiş Katkılar ve Ulusal Uyum Planları) bağlamında yönetmeye yönelik entegre yaklaşımlara teşvik eden bir eylem çağrısını içermektedir.
10 Aralık’ta düzenlenen tatlı su ekosistemlerinin korunması ve restorasyonu konusundaki üst düzey bakanlar toplantısı ise Mart ayında New York'ta düzenlenen 2023 BM Su Konferansı'nda başlatılan Tatlı Su Mücadelesini ileriye taşıma amacına yönelikti. Bu etkinlik başlangıçta Kolombiya, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Gabon, Ekvador, Meksika ve Zambiya tarafından başlatıldı.
Uluslararası Doğayı Koruma Birliği ve Dünya Yaban Hayatı Fonu ise bozulmamış tatlı su ekosistemlerini korumak ve 2030 yılına kadar 300.000 km2 nehir ve 350 milyon hektar sulak alanı restorasyona tabi tutmak için gereken desteği sağlıyor.
Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesine yönelik bu girişimin amacı nihai olarak 30 ülkenin mücadeleye katılımının sağlanması ve bu taahhütlerin ulusal iklim planlarına entegre edilmesidir.
COP 28’den arta kalan iklim krizi ve su ilişkisi sonuçları
COP28'den su ve iklim krizi ile ilgili hatırlanması gereken önemli noktalar aşağıda sıralanmıştır;
• İklim krizi öncelikle bir su krizidir ve “su güvenli” bir dünyaya öncelik vermediğimiz sürece iklim eylemi başarılı olamayacaktır.
• Su, adaptasyonun merkezinde yer alıyor ancak aynı zamanda karbon emisyonu azaltımının da anahtarıdır. Su sektörü, denizcilik endüstrisine benzer şekilde küresel karbon emisyonlarının %2'sinden sorumludur.
• Su, döngüsel ekonominin önemli bir kolaylaştırıcısıdır.
• Güvenli, sürdürülebilir ve dirençli bir su sistemi sadece bir seçenek değil aynı zamanda ilerlemenin öncelikli yoludur.