İstihbarat ve Birlik, Haçlıların Sonu, 1101 yılı Haçlı Seferleri
Birinci Haçlı seferi sonucu kurulan kontlukların, önce konumlarını korumak, sonra topraklarını genişletmek ve yeni kontluklar elde etmek için büyük ordulara ve insan gücüne ihtiyaçları vardı.
1101 Yılı Haçlı Seferlerinin Sebepleri
Birinci Haçlı seferi sonucu kurulan kontlukların, önce konumlarını korumak, sonra topraklarını genişletmek ve yeni kontluklar elde etmek için büyük ordulara ve insan gücüne ihtiyaçları vardı. Urbanus’un yerine seçilen Papa II. Pascalis (1099-1118), 1099 Aralık ayında kilise merkezlerine haber göndererek yeni ordular kurulması için hazırlık yapılmasını emretti. Urbanus’un vaat ettiği tüm imtiyazları aynen tanıyacağını ve yeni bir sefer düzenlemenin şart olduğunu beyan etti. Böylece Milano başpiskoposu Anselm de Buis (ö. 1101) idaresinde Lombardlar, Kont Etienne de Blois (ö. 1102) idaresinde Fransızlar ve Marşal Konrad idaresinde Almanlar olmak üzere üç ordu oluşturuldu.
Haçlı Ordularının Anadolu’ya Gidişleri
İlk olarak Lombardlar 13 Eylül 1100’de yola çıktılar. İkinci olarak Alman İmparatoru IV. Heinrich’in mareşali Konrad, kumandasında 2.000 Almanla İzmit’e kavuştu. Üçüncü grup ordu Fransızlar ise İtalya üzerinden Adriyatik’i geçip Mayıs ayı başında İstanbul'a geldi ve İzmit’e geçerek öbür iki ordu ile birleşti. İmparatorun tavsiyesi ile İstanbul’da bulunan Toulouse kontu Raymond’un sefere kumanda etmesini kabul ettiler.
Bu sefere kendisi katılmadığı halde, katılanlardan en teferruatlı şekilde aktaran Albertus Aquensis, toplanan ordunun 260.000 kişi, İmparatorun kızı Anna Komnena ise 50.000 atlı,100.000 yaya olduklarını yazar. İmparator, Tzitas kumandasında 500 kişilik bir muhafız birliğini, rehberlik ve destek olarak yanlarına verdi.
Kılıçarslan, Birinci Haçlı Seferinde başkenti İznik’i, sonra da topraklarının büyük kısmını kaybetmişti. Ancak, defa kurduğu geniş istihbarat ağı sayesinde gelen ordulardan haberdar oldu ve hemen tedbirlerini aldı. Danişmendli Gümüştekin, Halep Meliki Rıdvan, Harran Emiri Karaca ve Artuklu Beyi Belek’den yardım istedi ve hepsi yardıma gelerek Kılıcarslan liderliğinde Anadolu birliği kuruldu. Hepsi Albertus’a göre toplam 20.000 kişi idiler. Birinci Haçlı Ordusunun neler yaptığı ortada idi. Bu gelen orduların başarılı olması halinde hiçbirinin artık Anadolu’da yaşama şansı da olmayacağı çok açık idi.
Bu Haçlı seferinin amacı Anadolu- Suriye- Kudüs yolunu açmak ve yol güvenliğini sağlamak idi. Ancak, Antakya kontu Dük Bohemond, Malatya Ermeni prensi Gabriel’e yardıma giderken 15 Ağustos 1100’de Danişmendli Gümüştekin’e esir düşmüştü. Gümüştekin de, Bohemond’u Niksar kalesinde hapsetmişti. Lombartlar, Bohemond’u kurtarmak için Amasya ve Niksar üzerine yürümek istediler. Raymond ve diğerleri de ordunun çoğunluğunu oluşturan Lombartlar’a uymak zorunda kaldılar.
Ankara’nın ele geçirilmesi, Çankırı’nın kuşatılması
9 Haziran 1101’de yola çıkan Haçlı Ordusu, Gölpazarı- Nallıhan – Ayaş Hacılar yoluyla 23 Haziran’da Ankara’ya vardılar. Hacılar Yolu, dağlar ve derin vadiler arasında oldukça zor bir yol olmasına rağmen Tzitas, Roma hâkimiyetinde olan bu yolu daha güvenli olarak tercih etmişti. Halkın ilgisi altında rahat bir yolculukla 23 Haziran’da Ankara Kalesi önüne geldiler. Kılıçarslan burayı boşaltmıştı. Yapılan anlaşma gereği kale İmparatorun temsilcisine verildi.
Ankara’yı kolayca ele geçiren Haçlı Ordusu 25 Haziran’da Çankırı istikametine yola çıktı. Kılıçarslan kendilerinden sayıca çok fazla üstün olan Haçlılara hiç müdahale etmeden onların önü sıra çekilerek yollarındaki tarlaları yakıyor, su kaynaklarını kullanılmaz hale getiriyordu.
Haçlı ordusu 2 Temmuz 1101’de Çankırı Kalesi’ni kuşattı ise de kaleyi ele geçirmeyi başaramadı ve Merzifon’a doğru yollarına devam ettiler. Yol boyunca Türklerin tacizleri devam etti. Kılıçarslan, öncü ve artçı birliklerle, su ve yiyecek aramak için ayrılanları avlayarak hem sayılarını azaltıyor hem de morallerini bozuyordu. Kont Raymond, Kastamonu kalesini alarak, Ankara ile birlikte İmparatora devretmek istediyse de Lombardlar Niksar’a yürümekten vaz geçmediler. Orduda asiller, arabalarında kendileri için yiyecek ve içecek taşırken yayalarda ciddi açlık ve susuzluk başladı. Bu yüzden 200, 300 kişilik gruplar halinde su ve yiyecek aramaya başladılar. 1000 kişilik bir yaya grubu Kastamonu sınırlarında arpa başakları bulup, pişirmek için ateş yakınca Türkler tarafından görülerek kıstırıldılar. Çıkan yangında hemen tamamı yanarak öldüler. Bu haber kampa ulaşınca bütün “prensler” ve ordu dehşete kapıldı. Hemen yola çıkarak hiç mola vermeden altı gün boyunca yürüdüler. 2 Ağustos Cuma günü Merzifon yakınlarında bir vadiye geldiler. Öğleden sonra saat 3 gibi birden vadinin tepelerinde kendilerini bekleyen yaklaşık 20.000 Türk Atlısı savaş naraları atarak Haçlı Ordusuna saldırdı. Haçlılar hemen toplanıp, etraflarına araba ve yüklerini dizerek bir kamp oluşturdular. Türkler yağmur gibi ok yağdırarak hücum ettiler. Ancak on misli kalabalık olan Haçlı ordusuna çok fazla zarar veremeden akşam olunca geri çekildiler
5 Ağustos Pazartesi günü, gün doğarken Milano başpiskoposu Anselm bütün orduyu vaftiz etti, yanında getirdiği kutsal mızrakla orduyu teşvik etti. Ordu beş kısma ayrıldı ve savaş düzenine girdi. İlk grupta Bourgogne dükü Etienne, ikinci grupta Raimond kumandasında Provence’lılar ile Bizans Peçenek birliği, üçüncü grupta Marşal Konrad kumandasında Almanlar, dördüncü grupta Etienne de Blouis idaresinde Fransızlar, beşinci ve en kalabalık grupta Albert Biandrate liderliğinde Lombardlar yer aldılar.
Akşam olduğunda savaş bir sonuca varmamıştı. Sayıca üstün olmalarına rağmen, Türklere karşı bir şey yapamayacakları kanaati ağır basıyordu. Albertus, bu düşüncenin gece karanlık çökmesiyle kaçışa dönüştüğünü yazar. İlk önce Raymond kaçtı. Kaçanlar, şövalyelik ruhunu, kahramanlığını ve fedakârlığını da kamp yerinde bırakıyorlardı. Hiçbiri kadınları, yaşlı ve yaralıları, yayaları düşünmediler. Atı olanlar arkasına bakmadan kaçtılar. Sonra yayalar kaçmaya başladı. Türkler kaçışı duyunca, davullar ve borazanlarla sabahı beklediler. Sabah ilk ışıklarla kampa girerek kalanların bir kısmını esir alıp, diğerlerini öldürüp derhal kaçanların peşlerine düştüler. Albertus, Türklerin kaybının 700 olduğunu;160.000 Haçlı askerinin öldürüldüğünü söyler. Muazzam ganimetler ele geçirerek büyük bir galibiyet kazandılar. Kaçabilen şövalye ve kontlar perişan bir şekilde Sinop’tan İstanbul’a geçtiler.
İkinci Ordunun Konya’da Yok Edilmesi
Nevers kontu II. Guillaume’un kumandasındaki, Fransızlardan oluşan 15.000 süvarilik bir ordu ile şubat ayında yola çıkan ikinci Haçlı ordusu, büyük bir disiplinle hareket ederek; gemiler ile Avlona’ya, Selanik üzerinden İstanbul’a geldi. Öndeki Haçlı ordusuna kavuşmak için 25 Temmuz’da Ankara’ya geldiklerinde, öndeki ordudan hiçbir haber alamadılar. Bunun üzerine ertesi gün, birinci ordu ile orada buluşabileceğini umarak Konya’ya doğru yürüdüler.
Bu sıralarda Merzifon’da olan Kılıcarslan, ikinci ordunun haberini alınca, Danişmend’li beyi ile çok süratli bir şekilde 13 Ağustos’ta Kont Guillaume ordusunu Konya’ya varmadan yakaladı. Üç gün süreyle yaptığı hücumlardan netice alamayınca çekilerek yıpratma savaşına başladı. Tarlaları yakıyor, kuyuları kullanılmaz hale getiriyordu. Haçlıların direnci iyice kırıldığı anda bütün gücüyle saldırıp hemen bütün orduyu imha etti. Merzifon da olduğu gibi, Kont Guillaume ve maiyeti kaçarak çok büyük zorluklarla Antalya’ya gidebildiler.
Üçüncü Ordunun Ereğli’de Yok Edilmesi
Üçüncü grup Haçlı ordusu, Aquitania dükü IX. Guillaume ile Bavyera dükü IV. Welf idaresinde, yanlarında Fransa kralının kardeşi Hugh de Vermandoisde olarak, Mart ayının ortalarında yola çıktılar. Haziran ayında İstanbul’a geldiler. İkinci ordunun aksine son derece disiplinsiz bir orduydu. Yanlarındaki refakatçi Kuman ve Peçenek birlikleriyle ölümcül çatışmalara bile girdiler. İstanbul’da beş hafta kaldıktan sonra,1097 Haçlı ordularının yolunu takip ederek Akşehir üzerinden Ereğli’ye doğru yürüdüler. Kılıçarslan, onların önü sıra bütün su kaynaklarını kurutarak ve yol boyu bütün tahılları yakarak şehirleri boşaltıp geri çekiliyordu. Su ve yiyecek aramak için ordudan ayrılanları da avlıyordu. Haçlılar da buna öfkelenerek yol üstünde boşaltılan şehirleri (Akşehir, İsmil) yakarak ilerlediler. Gelişmeleri büyük bir dikkatle izleyen Kılıcarslan, Ereğli de Akgöl etrafında ordusunu pusuya yatırdı. Albertus, Karaca ile Agimith adlı bir beyin de burada orduya katıldığını rivayet etmektedir. Susuzluktan perişan bir şekilde suya koşan Haçlılar derhal çembere alınarak, hemen tamamı, atları ve hayvanlarıyla birlikte çok şiddetli bir ok yağmuru arkasından, kılıçtan geçirildi. Ermeni tarihçi Urfalı Mateos, 300.000’i bulan Haçlı Ordusunun tamamen imha edildiğini aktarmaktadır. Yine dük ve şövalyeler kaçarak kurtuldular.
Sonuç
Kılıçarslan’ın kurduğu istihbarat ağı sayesinde aldığı tedbirler ile Anadolu Beyleri ile birlik kurmasıyla üç ayrı haçlı ordusu tamamen imha edildi. Papalığın, Anadolu’dan Türklerin kökünü kazımak için düzenlediği orduların, Anadolu da kökü kazıldı. Kudüs krallığına yapılacak, insan gücü ve maddi yardımlar yerine ulaşamadı. Selçuklular ciddi ganimet ve moral gücü kazandılar. Yenilmez Haçlı şövalyesi imajı yerle bir oldu. Anadolu İpek yolu tamamen Türklerin kontrolüne geçti. Suriye’deki Türk ve İslam dünyası da bu ordulardan ve başarılı olsalar neler olabileceğinden kurtulmuş oldular. Bu yenilgilerin suçu Doğu Roma İmparatoruna yüklenerek, aralarındaki itimatsızlık ve düşmanlık arttı. Ayrıca bu savaş Selçuklulara zırhlı Haçlılar ile nasıl savaşılacağını da öğretti. Bundan sonraki haçlı seferleri de aynı akıbete uğrayacaktır. Pek çok tarihi kaynak, Haçlıların 1101 yılı seferindeki bu ağır yenilgilerini görmezden gelmekte, Haçlı seferleri sıralamasına bile almamaktadırlar.
1101 yılı Haçlı Seferleri, İslam kaynaklarında gerekli ve yeterli bir şekilde yer almamaktadır. İbnu’l-Esir, Bohemund’un kaçırılışını birkaç cümleyle anlattıktan sonra bir paragraf da onu kurtarmak için beş haçlı kontunun geldiğini; Engüriyye (Ankara) kalesini işgal edip, içindeki Müslümanları öldürdüklerini anlatır. Sonra İbn Danişmend’in (Gümüştekin) bulunduğu bir kaleyi (Çankırı), muhasara ettiklerini; Gümüştekin’in çok sayıda asker toplayarak, pusu kurup Haçlılara saldırdığını, 300.000 kişilik Haçlı ordusundan, gece kaçan 3.000 kişi hariç hiçbirinin kurtulamadığını yazar.
Deus Vult, Latince “Tanrı Böyle İstedi” manasına gelmektedir. Haçlı Seferlerinin sloganı idi.