Site İçi Arama

strateji

Terörle Mücadele ve İnsan İstihbaratı Nasıl Yapılmalıdır?

“Felaket Başa Gelmeden Evvel Önleyici ve Koruyucu Tedbirler Düşünmek Lazım. Felaket Geldikten Sonra Dövünmenin Yararı Yoktur.” Mustafa Kemal ATATÜRK

“Felaket Başa Gelmeden Evvel Önleyici ve Koruyucu Tedbirler Düşünmek Lazım. Felaket Geldikten Sonra Dövünmenin Yararı Yoktur.”

Mustafa Kemal ATATÜRK

Doğru ve Zamanlı İstihbarat Ne Demektir?

Felakete yol açacak tehlikeleri önceden nasıl bileceğiz? Ortaya çıkaracağız? DOĞRU VE ZAMANLI İstihbarat ile bunu başarmamız mümkündür.

Çünkü İstihbarat BİLME SİSTEMİDİR. Önceden bilme. Felaket başa gelmeden önce tehlikeleri önceden bilme ve ortaya çıkarma sistemidir. 

İstihbarat aslında Mevlana’nın bahsettiği Elif gibidir, her şeyde vardır ama hiçbir şeyde görülmez. İstihbarat başta güvenlikle ilgili olmak üzere yaşamımızın her alanında yapılan bir bilgi toplama faaliyetidir. Bilgi toplama ve istihbarat oluşturma faaliyeti sadece devletler değil, aynı zamanda spor takımları, şirketler vb. organizasyon tarafından yapılması elzem bir uğraştır.

DEVLETLER ETKİ VE İLGİ ALANLARI İÇİNDE VAR OLABİLMEK, SPOR TAKIMLARI MÜSABAKALARDA GALİP GELEBİLMEK, ŞİRKETLER İSE PİYASADA TUTUNMAK VE BÜYÜMEK GAYESİ İLE İSTİHBARAT YAPARLAR.

Genel bir tanım yapacak olursak, İSTİHBARAT; veri, bilgi ve haberin toplanması, karşılaştırılması, değerlendirilmesi birleştirilmesi ve sonucunda elde edilen doğruluğu kanıtlanmış haber/bilgidir. İstihbarat; değerlendirilmiş, işlem görmüş (Analiz/Sentez) haber/bilgidir. 

Haber/bilgi, İstihbaratın hammaddesidir. Her istihbarat bir haber/bilgidir. Ancak her haber/bilgi bir istihbarat değildir. Çoğu zaman tecrübesiz istihbaratçılar ile çoğu gazeteci, entelektüel ve akademisyen haber/bilgiyi istihbaratmış gibi sunma alışkanlığındadır. 

Karar vericiler ise istihbaratmış gibi önüne konan her bilgi/haberin üzerine oltadaki yemi görmüş balık gibi atlamaktadır. Böylelikle karar vericiler yanılmakta ve yanıltılmakta YANLIŞ KARARLAR vermektedirler. Bu da insan, para, zaman VE HATTA GÜVEN/İTİBAR kaybına yol açmaktadır.

İstihbarat faaliyetlerinde amaç; karar vericilere (lider ve yöneticiler), karar verme sürecinde, doğru ve zamanlı istihbarat sunarak  onları doğru karar vermeye  yönlendirmektir. 

İstihbarat, bilgi toplayıp analizler yaparak, karar vericileri doğru karar vermeye yönlendirmek olarak tanımlanırken, bir yandan da karar vericilerin belirlediği politikalar doğrultusunda psikolojik harekât ve propaganda gibi yöntemler kullanarak toplumların algılarını yönetmek olarak da ifade edilebilir.

İstihbarat akademik bir çalışma/süreç olarak 20’nci yüzyılın ikinci yarısından itibaren “BİLİM” olarak kabul edilmiştir. Bu kapsamda ilk olarak batılı üniversitelerden başlayarak akademik anlamda İSTİHBARAT konusuna ve eğitimine eğilim artmıştır. Türkiye’deki devlet ve özel üniversitelere bakıldığında ise istihbaratın uluslararası ilişkiler biliminin alt dalı olarak yalnızca birkaç eğitim kurumunda lisans programı olarak yer aldığı görülmektedir.

İstihbarat bir bilim dalı ve istihbarat üretimi de bilimsel bir süreçtir

Öte yandan Batıya kıyasla henüz yeterli olmasa da Türkiye’deki akademik camianın içinde İSTİHBARAT konusunu akademik olarak inceleyen akademisyenlerin de mevcut olduğunu görüyoruz.

ANCAK Türkiye’deki akademik camianın İSTİHBARAT kavramını BİR BİLİM DALI olarak değerlendirmediğini söyleyebiliriz.

İSTİHBARAT BİR BİLİM DALI VE İSTİHBARAT ÜRETİMİ DE BİLİMSEL BİR SÜREÇTİR. Diğer adıyla İstihbarat Döngüsü veya İstihbarat Çarkı olarak adlandırılan bu süreç “dinamiktir ve süreklidir”. O yüzdendir ki bu süreç çark olarak adlandırılmıştır. 

İSTİHBARAT ÇARKI VEYA DİĞER ADIYLA İSTİHBARAT ÜRETİM SÜRECİ DÖRT SAFHADAN OLUŞUR: 

1’inci Safha: Toplama Gayretlerini Yöneltme
2nci Safha: Haber / Bilgilerin Toplanması
3ncü Safha: İşlem yani (İSTİHBARAT’ın oluşturulması)
4ncü Safha: Yayım ve Kullanma 

İstihbarat üretim sürecinin ikinci safhası olan haberlerin toplanması safhasında, istihbarat oluşturmak amacıyla ihtiyaç duyulan bilgi ve haberler, çeşitli kaynaklardan çeşitli yöntem, usul ve metotlarla toplanmaktadır.  

İşte bu yüzden istihbarat disiplini; istihbarat oluşturmada kullanılan farklı metot/usul/yöntem, teşkilat, teçhizat ve sistemlerini ihtiva eden bir BİLİMSEL ÇALIŞMA ALANIDIR. 

Disiplin tabiri bilimin içinde kullanılan, usul, prensip, yol ve yöntemler olarak tanımlanmaktadır. “İstihbarat Disiplinleri” dediğimizde kastettiğimiz şey; İstihbaratı Oluşturma Yöntemleridir. 

Dolayısıyla; “Haber/Bilgi Toplama Yöntemleri” ile “İstihbarat Oluşturma Yöntemleri” ve nihayetinde “İstihbarat Disiplinleri” aynı şeylerdir.

İstihbaratın elde edilmesinde kullanılan HABER VE BİLGİLER beş temel “İstihbarat Disiplini” yöntemleriyle toplanır. Bunlar;

1. İnsan İstihbaratı (HUMINT),
2. Görüntü İstihbaratı (IMINT),
3. Sinyal İstihbaratı (SIGINT),
4. Açık Kaynak İstihbaratı (OSINT),
5. Ölçüm ve İz İstihbaratı (MASINT).

Öte yandan; hedeflere ait toplanacak bilgilerin özellikleri, istifade edilecek istihbarat oluşturma yöntemini (istihbarat disiplini) belirler.  

Toplama safhasında istihbarat toplama vasıtaları bu yöntemlerden AYNI ANDA BİR VEYA BİRKAÇINI KULLANMAK SURETİYLE haber ve bilgileri toplar.    

Tarihin ilk evrelerinden başlamak üzere soğuk savaş sonrası döneme kadar zamanın teknolojik eksiklikleri içinde sadece “İnsan İstihbaratı” disiplini (yöntemi) ile haber/bilgi toplanarak istihbarat oluşturulmuştur. 

İNSAN İSTİHBARATI:

İnsanları hem toplama vasıtası hem de haber kaynağı olarak kullanan bir istihbarat disiplinidir. 

NATO’nun İnsan İstihbaratı Tanımı; “İnsan kaynaklarından sağlanan ve insanlar tarafından toplanan bilgilerden elde edilen bir istihbarat şeklidir (kategorisidir).” 

Bu bilgiler ışığında geniş anlamda bir tanım yapacak olursak, insan istihbaratı; “Toplama vasıta ve kaynağı insan olan, açık ve/veya kapalı toplama teknikleri kullanılarak çeşitli yöntemlerle elde edilen bilgilerin işlenmesi sonucu oluşturulan istihbarattır.” 

İnsan istihbaratı haber toplama vasıtaları, haber toplama faaliyetlerini icra ederken ÇEŞİTLİ YÖNTEMLER kullanırlar. Bu yöntemler şunlardır:

Gözlem ve Tarif
  Keşif
  Görüşme-Mülakat
  Sızdırma
  Provokasyon
  Tetkik-Tahkik
  Takip ve Gözetleme
  Teknik ve Elektronik Arama/Haber Toplama
  Aramalar
  Sansür
  Sorgulama 

Sızdırma:

Bilgi derlemesi istenilen bir konuda bilgisi olan hedefle bağlantılı herhangi bir kişiden, bilgi alındığını hissettirmeden bilgi alma yöntemidir. Günlük hayatımızda sıkça uygulanan endirekt (dolaylı) bilgi alma yöntemidir.  Sızdırma, haber verdiğinin farkında olmayan kişilere uygulanacağından güç, dikkat ve özen gerektiren bir yöntemdir. Sızdırmada, karşı tarafa kuşku uyandırmamak esastır. Eğer niyet ve amaç sezilir, kuşku uyandırılırsa, kurulan ilişki zedelenebilir.

Provokasyon:

Bir gizli servis mensubunu, örgütü veya hedef bir kişiyi, kışkırtma, aldatma, yanıltma, özendirme veya öfkelendirme yoluyla tasarlanan bir amaca yöneltmek veya söz ve davranışlarıyla durumunu açığa çıkarmak ya da amaçlanan bir konuda dolaylı bilgi derlemek ve sonuç almak için girişilen kışkırtma faaliyetidir.

Temel istihbarat disiplinlerinden biri olan insan istihbaratı diğer istihbarat oluşturma yöntemleriyle birbirini tamamlar, teyit eder ve destekler. Bu haliyle İnsan İstihbaratı, diğer istihbarat toplama disiplinleri ile iç içe geçmiş durumdadır.

İnsan İstihbaratı önemlidir. Çünkü:

İnsan istihbaratı ve onun asli kaynağı olan insan unsuru diğer istihbarat oluşturma yöntemlerinin de temel unsurudur. 

Görüntü, Sinyal ve Açık Kaynak istihbaratı haber/bilgi toplama faaliyetlerini yürütenin, yani teknolojiyi yönetenin de, insan olduğu unutulmamalıdır. 

Dolayısıyla bütün istihbarat elde etme yöntemlerinin odağında İNSAN bulunmaktadır. 

Ancak, şu gerçeği de burada vurgulamamız gerekir:

Teknoloji ürünü Görüntü (GÖRİS), Sinyal (SİNİS), Ölçüm ve İz (ÖİZİS) istihbarat disiplinlerinin ortaya çıkmasıyla birlikte istihbarat oluşturma kapasitelerinin artması insan istihbaratına verilen önemi azaltmıştır. 

Öte yandan yeni teknik toplama sistemlerinin istihbarat elemanları yani insan istihbaratına olan GÜVENİ AZALTTIĞI konusu üzerinde sık sık durulmaktadır. Bu yönde yapılan değerlendirilmelerin yetersiz olacağı düşünülmektedir. 

Bu eksiklikler, bazen teknik sistemlerin yapılarında var olan tahditler dolayısıyla meydana gelebilir. Teknik sistemler bir dolapta kilitli duran plan veya dokümanın fotoğrafını çekemez.  Uydular gizli yazışmaları okuyamaz, yastığın içine saklanan dinleme aletleri soru soramaz.  Yani teknoloji ile her şeyi göremez veya duyamazsınız.

Çünkü İnsan İstihbaratı yöntemi ile istihbarat oluşturma faaliyetleri neticesinde teknik toplama sistemleri tarafından bırakılan önemli eksikliklerin giderilebileceği gerçeği göz ardı edilmemelidir.

Bir diğer husus ise; teknik sistemlerin pahalı olması ve ancak belirli sayıdaki hedeflere yöneltilebilmesidir.  Bu sebeple insan faktörü, gizli operasyonların en önemli parçasını oluşturur. Hatta teknolojiden bile önce gelir.

Sinyal istihbaratı, elektronik gözetleme ve takip, istihbarat uyduları ve benzeri çok sayıda yüksek teknoloji içeren istihbarat sistemleri aslında sadece yardımcı birer araç durumundadır. 

Çünkü; “Savaşları kazandıran teknoloji değildir, teknolojinin neler yapabileceğini anlamak ve avantaj sağlayacak şekilde doktrine nasıl yansıtılacağını bilmektir”. Bu haliyle teknoloji bir aktör olarak insandan ayrı değildir; aksine onun ihtiyaç ve taleplerine bir yanıt olarak vardır. 

Nihayetinde; Bilgiye en net, kesin, güvenilir ve hızlı şekilde, o bilgiye sahip olan kişiden ulaşılabilir. Bir örnekle açıklamak gerekirse, bir ülkenin üzerinde çalıştığı bir uçak projesi ile ilgili bilgi edinmek için o uçağın üretildiği fabrikaya girmek ve/veya o projede çalışan bir mühendise erişmek, projenin gerçekleştirildiği bölge üzerine casus uydu göndermekten, çeşit çeşit sinyal ve görüntü toplama sistemi kullanmaktan çok daha etkilidir.

Öte yandan, İnsan İstihbaratı; kaynağından bilgiler toplamanın yanı sıra, uydu, İHA, muhabere ve elektronik sistemler vb. teknolojik vasıtalar ile toplanan bilgilerin daha anlaşılır hale getirilmesi, teyit edilmesi, değerlendirip, yorumlanabilmesi için de gereklidir.

Bununla birlikte, her istihbarat toplama yönteminin kendine özgü avantaj ve dezavantajları olduğu gibi insan istihbaratının da avantaj ve dezavantajları vardır.  Bunlar yaşanmış olaylar ve operasyonlar sonucu ortaya çıkarılan ve doktrin haline gelmiş hususlardır. Öncelikle, insan istihbaratının aktif bir faaliyet olması nedeniyle diğer toplama yöntemlerine nazaran daha fazla tehlikeye maruz kaldığı söylenebilir.

Aynı zamanda, insan istihbaratının güvenilirliğinin de diğer toplama yöntemlerine nazaran fazla olmasının yanı sıra yüksek maliyet gerektirmemesi bu istihbarat oluşturma yöntemini çok önemli kılmaktadır.

İnsan İstihbaratının diğer avantajları şunlardır:

Her türlü harekatta kullanılabilir: Genel harpten, gayri nizami harbe, iç güvenlik harekâtına ve barışı koruma harekâtına kadar tüm harekât nevilerinde etkin olarak kullanılabilir. Bazı harekât nevilerinde Muhabere Elektronik İstihbaratı, Görüntü İstihbaratı, Ölçme ve Parmak İzi İstihbaratı veya Açık Kaynak İstihbaratı ile elde edilemeyecek bilgilere ulaşma imkânı sağlar.

Hasmın/ Düşmanın niyetini ve planlarını ortaya çıkarmaya yardımcı olur: Kişilerin niyetleri ancak onlarla veya onlara yakın olanlarla konuşarak elde edilen bilgilerden anlaşılabilir. İnsanın düşünce ve duygularını okuyan teknolojik bir istihbarat sistem ve cihazı yoktur.

Diğer toplama yöntemleri ile elde edilen istihbaratın doğrulanması ve açıklanmasına imkân verir: Daha evvel icra edilen insan istihbaratı operasyonları veya diğer istihbarat oluşturma yöntemleri ile elde edilen haberlere açıklık getirilmesi veya bunların doğrulanması bazen sadece bu haber hakkında kişilere sorular sorarak ve kişilerle konuşarak mümkündür.

 Toplanması ve analizi kısa sürede mümkündür: İnsan istihbaratında, haber kaynağından bilgi alındıktan sonra kısa sürede istihbarat üretimi mümkündür. Buna karşılık örneğin Görüntü İstihbaratında bir uydu görüntüsünün veya hava fotoğrafının alınmasından sonra bundan istihbarat üretilmesi zaman alır. 

 Her türlü hava ve arazi şartlarında etkindir: Hava şartlarından hiç etkilenmez. Buna karşılık özellikle Muhabere Elektronik İstihbaratı ve Görüntü İstihbaratı hava ve arazi şartlarına bağımlıdır.

 Elle tutulmayan ve görülemeyen konularda haber toplamayı sağlar: Gelecekteki olaylar gibi somut olarak resmedilmesi mümkün olmayan konularda, belgelenemeyen rüşvet, yolsuzluk ve kişiler arası bağlantıların ortaya çıkarılmasında elverişli tek istihbarat oluşturma yöntemidir. 

 Teknoloji gerektirmez: Muhabere Elektronik İstihbaratı, Görüntü İstihbaratı, Ölçüm ve İz İstihbaratı gibi yüksek teknolojiye bağımlı olan istihbarat oluşturma yöntemlerinden farklı olarak sadece karşılıklı konuşma ile bilgi toplanmasını mümkün kılar. 

Özellikle terörist gruplar gibi hava fotoğrafları ve uydu görüntüleri ile tespiti kolay olmayan hedefler hakkında etkin bir bilgi toplama vasıtasıdır. İnsan istihbaratı için gerekli olan tek teknoloji, kriptolu mesaj aktarma cihazlarıdır.

Şimdi de İnsan İstihbaratının dezavantajlarına bir bakalım:

 Haber kaynağı sayısı sınırlıdır: Doğru kişiyi doğru zamanda bulmak ve bilgi almak uzmanlaşmış istihbarat personelince mümkün olabilmektedir. 

 İnsan zaaflarına karşı hassastır: İstihbarat uzmanlarının eğitimi, ruh halleri, haber kaynağının bilgiye ulaşma yetisi ve karakteri istihbaratın güvenirliğine ve zamanında elde edilmesine tesir eder. 

 Haber kaynağı üzerinde asgari kontrol sağlar: Haber kaynağı ne kadar iyi sevk ve idare edilirse edilsin, üzerinde eksiksiz bir otorite ve yönetim sağlamak güçtür. 

 Haber kaynağının bulunması ve kaynaktan bilgi alınacak ortamı sağlayacak iş ilişkisinin geliştirilmesi zaman alabilir: Bilginin temin edileceği kaynağın bulunması ve kaynağın, istihbarat görevlisine bilgi verecek şekilde ilişkinin geliştirilmesi zaman gerektirir. Özellikle öncelikli istihbarat ihtiyaçlarının değişmesi durumunda bunlara cevap verecek kaynak temini zaman alır. 

 Yabancı dil bilgisi önemlidir: Tercüman aracılığıyla konuşmak, alınan bilgilinin bir kısmının kaybolmasının yanı sıra istihbarat görevlisi ile kaynak arasında kurulacak iletişimin de tesisini zorlaştırır.

 İstihbarat planlandığı şekilde zamanında elde edilmeyebilir: Toplama vasıtası deşifre olmamak için daha dikkatli ve titiz bir çalışma yürütmek zorundadır. Bu durum bazen çalışmaların daha çok zaman almasına yol açar. 

 Görev yerine erişebilme veya hedefe sızma zor olabilir: Vasıtanın kaynağa veya hedefe sızma girişimi en önemli, hassas ve zaman alıcı bir safhadır. Çünkü, değişik kişiler ve ortam kaynak için tehlike arz eder. Bu nedenle söz konusu faaliyet dikkatli bir planlama ve icrayı gerektirir 

 İnsan istihbaratını yapan vasıtanın güvenirliliğinin tespiti diğer toplama vasıtalarına nazaran daha zordur: Toplama vasıtasının kişisel özelliklerinin yanı sıra fikri, maddi ve manevi güdülerinin, aşırı bağımlılıklarının ve saplantılarının baştan itibaren sürekli güvenirlilik süzgecinden geçirilmesi gereklidir. Çünkü bağımsız çalışma kontrolü güçleştirir. 

 Yasal mevzuat, faaliyetleri kısıtlar. 

Sonuç olarak, İnsan İstihbaratının avantaj ve dezavantajları karşılaştırıldığında avantajlarının daha ağır bastığı görülür.

Nitekim, İnsan İstihbaratının önemini, Soğuk Savaş sonrasının en önemli olayında da kendini açıkça göstermiştir. 

ABD 1941 Pearl Harbor saldırısından sonra en büyük travmayı 11 Eylül 2001 tarihinde Dünya Ticaret Merkezi binalarına yapılan terörist saldırı ile yaşamıştır.

Soğuk Savaş sonrası insan kaynaklarına, bir başka deyişle, İnsan İstihbaratına olan güvenin azalması ile birlikte 11 Eylül terörist saldırısı İnsan İstihbaratı ve analizi eksikliğinden kaynaklanan en çarpıcı örnektir. 

Bu olay, istihbaratın oluşturulmasında etkin şekilde kullanacağımız temel unsurun “insan” olduğu gerçeğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Nitekim, istihbarat faaliyetleri için her yıl milyarlarca dolar kaynak ayıran ve dünyanın en gelişmiş istihbarat kurum ve kuruluşlarına sahip olan ABD’de meydana gelen bu olayla ilgili olarak başta ABD’li yetkililer olmak üzere tüm uzmanlar İnsan İstihbaratı ve analiz eksikliğinin olayın başlıca sebebi olduğunu  itiraf etmişlerdir.

Bu olayda; önceden haber alabilmek ve baskına uğramamak için istihbarat elde etmede teknolojinin yanında terörist unsurların içine sızmak suretiyle insan unsurunun bizzat toplama vasıtası olarak kullanılmasının daha önemli olduğu anlaşılmıştır. 

Nitekim 11 Eylül 2001 Dünya Ticaret Merkezinin bombalanması olayı incelendiğinde: 

Yıllık 75 milyar dolar bir bütçeye sahip Amerikan istihbarat topluluğunun (17 ayrı örgüt) elinde, terör saldırısının olacağına dair saldırı öncesi 33 bin kanıt olmasına ve muhtemel terörist saldırısına maruz kalınacağı duyumları alınmasına rağmen; “Ne zaman? Ne şekilde? Hangi grup veya örgüt tarafından? Nereye?” böyle bir saldırının yapılacağı konusunda nokta atışı olabilecek bilgi veya haber elde edilememiştir. 

Çünkü doğası gereği ancak çok kısıtlı kadro tarafından bilinen bir faaliyeti öğrenmek için tasarlanan bir eylemin plan, lojistik ve uygulama aşamasında yer alan kişiler olayı haber verebilir. Bu da ancak İnsan İstihbaratı ile deşifre edilebilir.

Buna ilave olarak; istihbarat örgütleri arası yaşanan koordinasyon ve paylaşım eksikliği, çelişkiler, cesaretli adımlar atılamaması ve nihayetinde elde mevcut kanıt/bilgi/ haberlerden yola çıkarak doğru ve zamanlı bir analiz yapılamaması felaketin yaşanmasına yol açan diğer faktörlerdir.

ABD’li üst düzey bir istihbarat yetkilisi, olayın özeleştirisini yaparken şu ifadeleri kullanmıştır: “Bize bilgi ve haber aktararak ikaz sağlayacak bir insan kaynağını önceden terörist grup ve örgütlerin içerisine sızdırabilseydik şimdi bu felaketi yaşamayacaktık.”

NATO’nun eski genel sekreteri Willy Claes basına yaptığı değerlendirmede; 11 Eylül 2001 tarihinde Amerika’da meydana gelen olayda terörizmin çok güçlü bir devletin bile istikrarını bozabileceğinin görüldüğünü, ileri teknoloji yerine “Düşmana sızma ve haber alma (İNİS/HUMINT)” gibi klasik yöntemlere dönmenin yararlı olabileceğini söylemiştir.

Sonuç olarak; ABD’de 11 Eylül 2001 tarihinde meydana gelen Terör saldırıları sonrasında önemi giderek artan İnsan İstihbaratı teknolojik istihbarat oluşturma yöntemlerinin temeli ve aynı zamanda tamamlayıcısı olduğu gerçeği uluslararası camiada kabul görmüştür. (11 Eylül olaylarından hemen sonra NATO Şartı'nın bir üyeye yapılan bir saldırının tüm üyelere yapılmış olacağını belirten 5'inci maddesi ilk kez yürürlüğe konuldu. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), saldırıları kınadı ve "terörle mücadele konusunda" her türlü askeri adımı atmaya hazır olduğunu ilan etti.)

11 Eylül saldırıları, dünyada güvenlik politikaları ve diplomasi alanında birçok değişikliği de beraberinde getirmiştir. Bu nedenle birçok kişi tarafından bu olay "dünyanın değiştiği gün" olarak tanımlanıyor. Öte yandan söz konusu olay ABD’ de ülkenin güvelik politikaları ve tehdit algılamasını yeniden ele alıp değişikliklere gidilmesine yol açmıştır.

ABD güvenlik politikalarının 1940’lardan beri iki temel amacı vardır: 

1. Siyasi ve ekonomik olarak liberal dünya düzeninin geliştirilmesi ve petrol kaynaklarına garantili nüfuz.
2. Komünist güçlerin çevrelenmesi ve caydırılması.

Buna 11 Eylül 2001 sonrası iki hedef daha eklenmiştir: 

3. Ortadoğu’nun dönüşümü. 
4. Terörizmle küresel mücadele.

(Buna paralel olarak diğer yenilikler; CIA stratejik baskını önlemek üzere yeniden teşkilatlandırılmıştır. 11 Eylül 2001 sonrası ana vatanı korumak için Kuzey Komutanlığı /NORTHCOM kurulmuştur. Özel Askeri Şirketlerin kurulmasının temeli atılmıştır.)

Global güvenlik, dünya düzeni ve istikrarı ile insanlığın geleceği açısından Terörizmle Küresel Mücadele her devletin sorumluluğu ve öncelikli görevidir.

Terörle mücadelenin iki ana kolu vardır:

1. Anti-terörizm: Ortada henüz tehdit yokken de işlemesi gereken bir süreçtir ve terör tehlikesinin Minimuma indirilebilmesi için alınabilecek pasif taktikleri içerir. 

2. Counter-terörizm: Terörü ortadan kaldırmak için ortaya konulan aktif tedbirler olarak tarif edilebilir.

Terörle mücadele istihbaratı ise üç kategoride incelenebilir:

1. Stratejik İstihbarat.

2. İnsan istihbaratı.

3. Psikolojik Harp/Harekât İstihbaratı.

Stratejik İstihbarat:

Bu tür istihbarat terör örgütlerinin temel istihbarat verilerini yani; organizasyonel yapıları, amaçları, hareket tarzları, kaynakları, silah ve patlayıcıları, dış irtibatlarıyla ilgili bilgilerin ele geçirilmesiyle oluşturulan istihbarattır.

İnsan istihbaratı:

Bu aynı zamanda önleyici istihbarat olarak da ifade edilmektedir. İnsan İstihbaratı; devletlere teröristlerin mevcut saldırı planlarını bozmalarını sağlar. Taktik seviyede yapılan bu istihbarat düşmanın farkında olmak ve düşman tarafından planlanan saldırıların zamanının ve yerinin öğrenilebileceği istihbarat olarak tanımlanmaktadır. İnsan istihbaratı aynı zamanda düşmanların kapasiteleri, sınırlılıkları, zayıf yönleri hakkında istihbarat operasyonları için fayda sağlayacak istihbarat olarak tanımlanmaktadır. 

Psikolojik Harp/Harekât İstihbaratı (Bilgi Destek Harbi /Harekâtı istihbaratı):

Teröristlerin yaptıkları propagandaların detayına kadar bilinmesi ve karşı propaganda olarak nelerin yapılabileceği konusunda devletlerin kendi psikolojik savaşlarını yürütebilmeleri anlamına gelmektedir. Örnek olarak terör örgütlerinin teşkilatları içinde liderlerin rolünün bilinmesi, eleman kazanma yöntemlerinin ve bunları yaparken kullandıkları propagandanın bilinmesi verilebilir. Nasıl ki istihbaratta en önemli ve vazgeçilmez unsur İnsan kaynağıdır,

Terörizmle Mücadelede en temel yöntem/disiplin İnsan İstihbaratıdır. Herhangi bir terör ve başkaldırı hareketini engelleyebilmenin en etkili yolu bize muhtemel olayla ilgili önceden ikazı sağlayan İnsan İstihbaratından geçmektedir. 

Türkiye’nin güvenliğine yönelik hem ülke sınırları içerisinden hem de sınır ötesinden gelen tehditler dikkate alındığında, ülkemiz için TERÖR, en önemli tehdit unsuru ve güvenlik sorunudur.

1960’lardan önce terörizm toplumdaki düzene ve asayişe karşı bir tehdit olarak algılanmış ve toplumun korunması ve kontrol edilmesi ve terör faaliyetlerinin araştırılması polisin normal kolluk faaliyetleri arasında görülmüştür. Silahlı kuvvetler ve istihbarat servisleri terörle mücadelede yedek güç ya da destek güçleri olarak algılanmışlardır. Pek çok ülkede kolluk güçleri terörle mücadelede öncelikli role sahip olarak görülmekte ve istihbarat teşkilatları iç güvenlik sorunları ile ilgilenmemekteyken günümüzde tehdidin boyutu, yönü ve şeklinin değişmesiyle terör, uyuşturucu, organize suçlar gibi farklı tehditler ortaya çıkmış ve iç güvenliğe yönelen bu tehditlerle mücadelede istihbarat yöntemlerinin kullanılması gündeme gelmiştir.  Bununla birlikte de güvenlik istihbaratı kavramı gelişmiş ve pek çok ülkede güvenlik istihbaratı teşkilatları kurulmuştur. 2000’li yıllardan itibaren terörün karakterinin değişmesiyle, terörle mücadele, dolayısıyla da istihbaratın rolü değişmeye başlamıştır. Buna paralel olarak istihbaratın sürdürmeye çalıştığı mücadelede birtakım problemler ortaya çıkmıştır. Bu problemler; terörün eskiye oranla daha tehlikeli boyuta ulaşması, örgütleri deşifre etmenin ve örgütlere sızmanın zorluğu, terör örgütlerinin yapısının deşifresinin zorluğu, teknolojinin terör örgütleri tarafından etkili bir şekilde kullanılması olarak görülmektedir.

TERÖRİZM VE TERÖRİZMLE MÜCADELENİN YENİ AKTÖRLERİ YABANCI SAVAŞÇILAR, YABANCI TERÖRİST SAVAŞÇILAR VE PARALI ASKERLER

Yabancı Savaşçılar 

Tarih boyunca, farklı zamanlarda farklı güdüler (din ve ırk uğruna) ve ideolojiler ile yabancısı olduğu topraklarda savaşmaya giden kişiler ile karşı karşıya kalınmıştır. Çeşitli “yabancı savaşçı” tanımlaması yapılmış olmakla birlikte genel anlamda “Taraflardan herhangi birinin vatandaşı olmayan, yurt dışından çatışma bölgesine giden, maddi bir kazanım elde etmeden kendine göre bir davayı güderek bir iç çatışmada yer alan grup ya da orduya katılan kişiler” olarak kabul görmüştür

Bir grup ve bireyin Yabancı Savaşçı olarak adlandırılabilmesi için üç temel unsur olan “yabancılık”, “gönüllülük” ve “bir davaya sahip olma”yı içermesi gerekmektedir. 

 Yabancı savaşçı şeklinde nitelenen bu kişilerin çatışmaların gerçekleştiği toprakların vatandaşı olmaması gerektiğidir. Herhangi bir bireyin yabancı savaşçı olarak nitelenebilmesi için ruhani, etnik, yardım, kurtarma gibi güdülerle ve herhangi bir maddi çıkar gütmeden kendi ülkesi ile ilgili olmayan bir grup ya da orduya dâhil olması gerekmektedir.

Yabancı Terörist Savaşçılar

Ancak DEAŞ’ın ortaya çıkışı ile yabancı terörist savaşçıların sayısal artışı küresel güvenliği suç ve terör odaklı tehdit etmesiyle birlikte bu tür oluşumlar meşru bir hareket olarak kabul edilmemiştir. DEAŞ yabancı terörist savaşçılarının artan eylemleri neticesinde 2014 yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2178 sayılı Kararı ile ilk kez “yabancı terörist savaşçı / Foreign Terrorist Fighters” tanımı yapılmıştır.

2178 Sayılı Kararda; “Kendi devletleri dışındaki bir devlete terörist eylemleri işlemek, planlamak, hazırlamak ya da katılmak için giden bireyler veya silahlı çatışmayla bağlantılı olmak da dâhil, terörist eğitim alan ve veren bireyler” yabancı terörist savaşçı olarak tanımlanmıştır.

Paralı Askerler (Özel Askeri Şirketler)

Maddi güdüye sahip yabancı savaşçılar “Paralı askerlerdir” (mercenary).  Soğuk Savaş sonrası dönemde Angola, Irak ve Afganistan gibi çatışma bölgelerinde görülen Executive Outcomes, Blackwater gibi savaş müteahhitleri 21. yüzyılın para kazanma güdüsüne sahip özel ordularıdır. Para kazanma güdüsüne sahip olan bu unsurlar büyük oranda çatışan tarafların vatandaşı olmamalarına rağmen gönüllülük esasına göre hareket etmedikleri için “yabancı savaşçı” statüsünde kabul edilmezler.

Terörizm ve Teröristle mücadele birbirinden ayrı ele alınması gereken konulardır. TERÖRİZMLE MÜCADELE, entegre makro stratejileri zorunlu kılarken, TERÖRİSTLE MÜCADELE ise teknik güvenlik konularını içeren mikro bir alandır. 

Türkiye’nin terörizmle ile ilgili makro stratejisi kararlılıkla ve doğru bir biçimde sürdürülmektedir. Ancak teröristle mücadelede özellikle İSTİHBARAT ve yine alanında yaşanan eksiklikler yeni yöntem ve çalışma tarzlarının araştırılmasını gerekli kılıyor. Ankara’nın terörizmle mücadelesinde değişen stratejik yaklaşımın en bariz ve somut kavramsallaştırması; “reaktif strateji”den, “proaktif strateji”ye geçiştir.  Bu anlamda artık Ankara’nın “bekle ve gör” yahut “saldırıya mukabelede bulunma” yöntemlerini geride bıraktığı; tehdidi kaynağında gidip bulma ve yok etme anlayışını benimsediği görülmektedir.

İSTİHBARAT tüm mücadele yöntemlerinde olduğu gibi terörle mücadelede de harekattan önce ve ondan daha da önceliklidir.  İstihbaratta üstün ve etkin olan eylemde de üstünlük ve etkinlik sağlar.  İnsan için beş duyu neyse bir örgüt ve kurum için istihbarat da odur. İstihbaratsız harekât, boş bir gayrettir. Kuvvet israfıdır ve yıpranmanın temel nedenidir.

Bir düşmanı yenebilmenin birinci şartı onu bulabilmekten geçtiği herkes tarafından kabul edilebilecek bir gerçektir. Mücadele ettiklerinizin neler yaptıkları, neler planladıklarının bilinmesi gereklidir ve gerektiğinde de yakalanmaları mümkün olmalıdır. Bunlarda ancak iyi bir istihbaratla mümkün olabilmektedir. Dolayısıyla, Güvenilir, nokta hedeflerine yönelik ve zamanında elde edilen istihbarat teröristle temas sağlamanın en önemli koşuludur.Özellikle ülkemizin sınırları içinde ve ötesinde   dünyanın en tehlikeli terör örgütlerinin cirit attığı bu muğlak ve karmaşık ortamda, karar vericilerin doğru karar vermeleri ve terör örgütleri ile baş edebilmelerinin temel koşulu profesyonel, eğitim ve deneyimli birlikler ile bunları destekleyen MİLLİ, iyi teşkilatlanmış ve modern yöntemlerle çalışan İstihbarat Birimlerine sahip olmaktır. 

Eğitim ve deneyimli birlikler = Komando Tugayları ve Özel Kuvvetler- İstihbarat Birimleri = İnsan istihbaratı (İNİS) Birlikleri.

15 Temmuz’daki darbe girişiminden sonra bu kadroları işgal eden FETÖ militanlarının uzaklaştırılması kendi MİLLİ istihbarat kaynak, usul ve yöntemlerinin kullanılmaya başlanması ile beraber terörle mücadelede ihtiyaç duyulan gerçek ve doğru istihbarat desteğinin artmasını ve başarılı sonuçların alınmasını beraberinde getirmiştir.

Akabinde 2017 yılını Türkiye’nin terörle mücadelesi açısından başarılı bir yıl olarak tanımlayabiliriz. 2017 yılı içerisinde elde edilen istihbaratlardan sonra ivedi bir şekilde harekete geçilmesi sonucunda ülke genelinde pek çok eş zamanlı operasyon gerçekleştirilmiş ve yüzlerce terörist etkisiz hale getirilmiştir. Özellikle milli istihbarat teşkilatı ve kolluk güçleri arasında artan işbirliğinin ve gerçekleştirilen İNSAN İSTİHBARATI merkezli ortak operasyonların bu başarıda önemli bir katkısı olduğu bir gerçektir. Terörist her yerde var ama hiçbir yerde yoktur.”  Teröristle mücadelede en önemli husus terör örgütlerinin muhtemel eylemlerinin ya da eylem girişimlerinin önceden haber alınarak ikaz sağlanıp engellenmesidir. 

Eylemin nerede, ne zaman, nasıl ve kim tarafından gerçekleştirileceğini bilmek ve bu bilgiden hareketle teröristleri etkisiz hale getirmek ve gerçekleştirilmiş olan eylemleri deşifre edebilmek için ihtiyaç duyulan en temel araç ise kuşkusuz “İnsan İstihbaratıdır.

Öte yandan, terörle mücadele noktasındaki diğer bir başarı ise AWACS Erken İhbar ve Kontrol Uçaklarımız ile İnsansız Hava Aracı (İHA) kullanımıdır. AWACS (Airborne Warning and Control System) Erken İhbar ve Kontrol Uçaklarımız (Barış kartalları) 2014 yılında 4 adet (Kuzey-Güney-Doğu-Batı) olarak envanterimize girmiştir. Konya’da konuşludur.  30.000 fit yukarıda (9 Km) den 500 km ötedeki tüm hedefleri tespit edip fotoğraflayabilmektedir. Bu hedefleri komuta merkezlerine veya F-16 uçaklarının camına aktarabilmektedir. Havadaki tüm uçakları yönlendirip hedeflerin en az sapma ve minimum hata ile vurulmasını mümkün kılmaktadır. 18 saat havada kalabilmektedir. 12-19 personel görev yapmaktadır. Havada diğer uçaklara yakıt ikmali yapabilmektedir

AWACS’ların terör hedeflerini tespit edip havadaki uçaklarımızı bu hedeflere yönlendirmesi, Yerli üretim, hem silahlı (SİHA) hem de silahsız İHA’ların sahada başarılı bir şekilde kullanılması, PKK/PYD/YPG/DEAŞ ile mücadele sürecinde önemli üstünlük ve avantajlar sağlamıştır.

YERLİ İHA ve SİHA’lar; ABD başta olmak üzere diğer NATO müttefikleri ile yaşadığı çıkar uyuşmazlıklarının bedeli Türkiye için her zaman ağır olmuştur. Bu anlamda Ankara’nın, NATO gibi bölgesel ittifakla ra sadakatini korumakla birlikte; bilhassa beka kaygısı taşıdığı kritik ehemmiyet arz eden güvenlik ve savunma mevzularında “bağımsız” bir statüye kavuşma arzusu taşıdığı görülmüştür. Söz konusu bağımsızlığa erişmek, Ankara’nın sadece NATO dışındaki alternatif aktörlerle iş birliği yapacağı anlamı taşımamıştır. Aksine Ankara’nın herhangi bir tek kaynağa bağımlılığı engellemek adına, tedarikçi yelpazesini yurt dışında çeşitlendirirken; yurt içinde de mevcut ve yeni tedarikçileri cesaretlendirme ve teşvik etme mantığına dayanmıştır. *Böylece Ankara, Türkiye’nin kendi öz savunmasını yapabilecek imkân ve kabiliyetlere erişeceğini varsaymıştır. Nitekim bu varsayım, bugün gerçeğe dönüşmüş; TSK’nın ihtiyaçlarının yüzde 60’ından fazlasını yurtiçi kaynaklarla karşılayabilen bir seviyeye erişilmiştir.

İçeride kolluk güçlerinin, sınır ötesinde ise TSK’nın özellikle 2010'dan sonra insan istihbaratı mihverinde ve etki odaklı bir politika desteğiyle yürüttüğü operasyonları terör örgütlerinin eylem yapma kapasitesini zayıflatmıştır.

Sonuç olarak muhtemel eylemlerin engellenmesi, eylem sonrası karmaşık ilişki ağlarının çözülmesi ve şehirdeki/kırsaldaki teröristlerin etkisiz hale getirilmesi açısından Türkiye’nin teröristle mücadele noktasında ulaştığı tecrübe ve elde ettiği başarı oldukça değerlidir. 

Bundan sonraki süreçte, teröristle mücadelede elde ettiğimiz başarının uzun vadeli kazanımlara dönüştürülebilmesi gerekmektedir. Bu nedenle terör örgütlerin militan devşirme politikalarını engellemeye ve örgütsel yapılanmalarını çözümlemeye yönelik önemli bir araç olan,

- İstihbarat ve özellikle İNSAN İSTİHBARATI ile, 
- Bilgi Harbi/Harekâtı (Psikolojik Harp/Harekâtı) öncelikli hedefimiz olmalıdır.

Terör ve İnsan İstihbaratı Faaliyetleri (İngiltere Örneği)

İngiltere'nin terörle mücadelesinde başarının diğer önemli bileşenleri olarak güçlü sivil ve askeri istihbarat teşkilatları, teşkilatlar arası uyumlu ve koordineli istihbarat çalışmaları, uygulanmakta olan sıkı yasalar ve demokratik imkanların genişletilmeye çalışılması gibi etmenler olarak gösterilebilir.

İngiliz istihbaratının terörle mücadelede önemli bir yeri olduğu açıktır. Daha önce sıkça rastlanan MI5 ve MI6 arasındaki rekabet, terörle mücadele için en aza indirgenmiştir ve bu istihbarat kurumları arasında ortak, uyumlu ve koordineli bir çalışma ortamı sağlanmıştır.

MI5 ve MI6 ile yeni kurulan ve Sinyal ve İnsan İstihbaratı yöntemiyle çalışan GCHQ (Government Communication Headquarter)'ın da terörle mücadelede önemli bir yeri olduğu söylenebilir. 

GCHQ’nin oluşturduğu “İnsana dayalı haber ağı” ile şehirlerde yaşanan terör olaylarının minimize edilmesi yönünde başarılı adımlar atıldığı gözlemlenmektedir. GCHQ (Government Communication Headquarter) son zamanlarda medya ilanları ile İnsan istihbaratı kapsamında çalıştıracağı personel aramaktadır.

Servisin aradığı insan tipinin özellikleri "Farklı kültürler, farklı insanlar ve nazik durumlarla uğraşabilmek, başkalarının duygularını okuyabilmek, insanlarla ilişki kurmak ve motive etmek için doğal bir yeteneğe sahip olmak ve daha büyük bir hedef için bir takımın parçası olarak çalışabilmek" olarak sıralanıyor.

Uluslararası Örgütler (Terör ve İnsan İstihbaratı Faaliyetleri)

Şimdi de “Uluslararası Örgütler ve bunların icra ettiği Barışı Koruma-Barışa Zorlama v.b ad altında icra edilen operasyonlarda Terör ve İnsan İstihbaratı Faaliyetleri” ne bir göz atalım:

Uluslararası örgütler 21nci yüzyılın asimetrik tehdit ortamında İnsan İstihbaratının önemini zamanında kavramışlar. NATO, BM ve AGİT kapsamında Barışı koruma ve destekleme harekâtı için yabancı bir ülkeye yönelik harekata katılan devletler söz konusu ülke içinde konuşlandıkları bölgede istedikleri düzeni kurmalarına engel teşkil edebilecek milis grupları, Gayri Nizami Harp (GNH) unsurları, istihbarat servisleri, politikacılar ve partiler hakkında bilgi toplama ihtiyacı ön plana çıkmaktadır. 

BM ve NATO İNİS Birlikleri 

Ayrıca NATO ve BM gücü olarak görev yapan bu devletler o ülke halkının özellikleri, kültür ve etnik yapısı ile ülkenin sosyal, ekonomik, politik tüm kaynakları ve bu kaynakları kullanan ve şekillendirenler hakkında bilgiler toplamakta ve istihbarat elde ederek kendi ülkeleri lehine politikalar oluşturulmasında alt yapıyı önceden hazırlamaktadırlar. Bu istihbaratın ise en etkili ve geçerli vasıtası, “İnsan İstihbaratı” olmaktadır.

Ünlü Fransız asker ve devlet adamı Napolyon Bonapart “İyi bir mevkide konuşlandırılmış bir casusun temin ettiği bilgi ve haberlerin, bazen birkaç tümen askerden daha fazla önem arz etiğini” vurgulayarak, istihbaratın ve Özellikle İnsan istihbaratının ordular için önemini ortaya koymuştur.

Terörle Mücadelede Yeni Taktik ve Teknikler

Başta ABD ulusal güvenlik komisyonunun (The U.S. Comission on National Security) hazırladığı “Terörle Mücadele Raporları” olmak üzere İngiltere, Fransa, Almanya ve İsrail gibi ülkelerin de benzer raporlarında hemfikir olunan husus; istihbarat birimlerinin “İNSAN İSTİHBARATI”na daha fazla önem vermesi gerektiğidir. Teknolojik gelişmeler, veri toplama faaliyetlerini kolaylaştırmıştır ancak terör örgütleri yeni teknolojilere çok çabuk uyum sağladığından dolayı buna karşı önlemler geliştirmektedir. Bundan dolayı günümüzde, özellikle eylem hücrelerine yönelik teknik izleme faaliyetleri yetersiz kalmaktadır.

Öte yandan pek çok terör örgütünün hücrelerden oluşması, kendilerini iyi gizlemeleri, teknolojiyi (açık vermeden-deşifre olmadan) iyi kullanmaları ve güvenlik güçlerinden gelebilecek saldırı ve takiplere karşı tedbirlerini almış olmaları, istihbaratın terörle mücadeledeki görevini iyice zorlaştırmaktadır. İyi istihbarat terörle mücadeledeki ilk savunma hattıdır, ancak terör örgütlerinin karmaşık yapısı bu mücadeleyi zorlaştıran hususlardandır. Terör örgütleri kendi başarısızlıklarından çıkarttıkları derslerle bir sonraki adımda başarısızlığa uğramamak için hareket tarzlarını da değiştirmektedirler. 

Örneğin; son zamanlarda güvenlik ve istihbarat güçlerinin terör örgütlerine karşı başarılı olarak sürdürdüğü operasyonlarında teknik imkânları çok etkili biçimde kullanmaları karşısında terör örgütleri tedbir olarak klasik ve alternatif iletişim yöntemlerini kullanmaktadırlar.

BAĞDADİ Operasyonu ve İnsan İstihbaratı 

Bu konuya en iyi örnek BAĞDADİ’nin ABD özel birlikleri tarafından Suriye’de öldürülmesi Operasyonudur.  26 Ekim 2019 tarihinde ABD özel birliklerinin Suriye-Türkiye sınırında DAEŞ’in kurucusu ve lideri Ebubekir El-Bağdadi’ye yönelik operasyon “İNSAN İSTİHBARATI Disiplini” ile toplanan istihbarat neticesinde icra edilen başarılı bir harekattır. DAEŞ liderinin telefon kullanmadığı, çok sık yer değiştirdiği bu yüzden yerinin özellikle insan istihbaratına dayalı zorlu ve çok gizli bir takip ve gözetleme yöntemiyle ile tespit edildiği açıklanmıştır.

“Terörist her yerde var ama hiçbir yerde yoktur.” sözünden hareketle düzenli birliklerle yapılan harekât ve istihbarat terörle mücadelede kısa zamanda, etkili ve sonuç alıcı bir çözüm değildir. Terörle Mücadele ve ona karşı yürütülen harekatta düzenli ordunun en çok sıkıntı çektiği konu, icra edilen operasyon/sağlanan temas oranının çok çok düşük olmasıdır.

Ayrıca çok sayıda kuvvet daha çok birlik güvenliğine ve etkinliğine olumsuz yönde etki eder.  Yani 10 kişilik bir terörist grubunun 15-20 kişilik özel bir kuvvet tarafından kovalanması, beş yüz kişilik bir komando birliği tarafından kovalamasından daha sonuç alıcı ve emniyetlidir.

Öte yandan, Irak harekatında görev yapan ABD’li Tümg. İ.Martin DEMPSEY’in, “Biz Bağdat’ta başlıca iki şey yapıyoruz;  ya istihbarat için savaşıyoruz ya da topladığımız istihbarattan hareketle savaşıyoruz” değerlendirmesi  düzenli orduların istihbarat konusundaki açmaz, problem ve zorluklarının teyit edilmesidir. Bu gerçeği gören devletler yapısal değişiklikler zaman alacağından bu konuya çözüm olarak Terörle Mücadele harekâtında muhalif (rejim aleyhtarı) unsurların (60 bin kişilik Suriye Milli Ordusu ile öncü harekât) yanı sıra profesyonel Özel Askeri Şirket (ÖAŞ)’ler ile beraber çalışmaktadırlar.

Özel Askeri Şirketler (Terör ve İstihbarat Faaliyetleri)

ABD ve Rusya başta olmak üzere İngiltere ve Fransa gibi ülkeler “terörizme ve “serseri devletlere (rogue states) karşı mücadelede az sayıda düzenli ordusunu yanında Özel Askeri Şirket’leri kullanmaktadır. 

Bu şirket, askerleri görevlerini İnsan İstihbaratı disiplinine dayalı ve İnsan istihbaratı yöntemlerini (Gözetleme ve Keşif, Muharebe Sahası İstihbaratı, Sorgulama, Tetkik ve Tahkik Görüşme ve Mülakat, Sızdırma, Nokta operasyonları, Sabotaj vb. Vur-kaç yöntemleri) kullanarak icra etmektedir. Bu konuda ülkemizin de benzer girişimleri ve uygulamaları olduğunu duyuyoruz.

ABD'nin Suriye'de Castle International adlı bir şirketin paralı askerlerini kullandıkları ortaya çıkmıştır.  ABD’nin daha önce Irak'ta kullandığı Blackwater benzeri bir şirket olan Castle International’a ait ağır silahlarla donatılmış komandoların PKK/YPG'li teröristlerle yan yana savaştığı ve eğitim verdiği, insan istihbaratı yöntemleriyle haber/bilgi topladıkları tespit edilmiştir. Irak Savaşı, ABD tarihinde Pentagon’un özel askeri şirketlerine en çok dayandığı savaş olmuştur. 2010 yılında ise ABD’nin Irak ve Afganistan’da 260.000 sözleşmeli şirket çalışanı vardı ve bu iki ülkedeki Amerikan askerlerinin sayısından daha fazla idi.

Rusya ise Ukrayna, Suriye, Libya olmak üzere Afrika ülkelerinde 7.000’e yakın “Wagner” özel askerî şirketine mensup paralı asker bulundurmaktadır. Rusya yasalarına göre özel askeri şirketlerin faaliyetleri yasak olduğundan şirket Arjantin’de kayıtlıdır. Bu paramiliter grubun Ukrayna, Suriye, Libya ve Afrika ülkelerinde insan istihbaratı yöntemleri ile haber/bilgi topladıkları, İKK ve Koruyucu Güvenlik faaliyetleri ile örtülü operasyonlara da katıldıkları bilinmektedir.

Terör ve İnsan İstihbaratı (Türkiye):

İnsan istihbaratının öneminin, ülkemizde terörle mücadele esnasında, daha iyi anlaşıldığı bir gerçektir. Teknik istihbarat yöntemleri ile teröristlerin niyetleri, istekleri, potansiyelleri ve zaaflarına yönelik kapsamlı bilgiler elde etmek zordur. Bu durum insan istihbaratına olan ihtiyacı bir kez daha gözler önüne sermektedir.

Özellikle İnsan istihbaratı disiplini ile beraber bilgi harekatı yöntemlerinin DOĞRU-ETKİN ve GERÇEKÇİ uygulanması sonucunda yerel halkla onun bağrından çıkan güvenlik güçleri ve nihayetinde devletin arasında kurulan güvene dayalı sıkı işbirliği ve gönül bağı sayesinde; gerek ülke sınırlarımız içinde gerekse Suriye ve Irak’ta, MİT, Jandarma, Özel Kuvvetler Komutanlığı haber toplama unsurları tarafından  İnsan İstihbaratı yöntemleriyle yerel halk, mülteciler ve diğer işbirliği yapılan unsurlar arasından belirlenen muhbir, kaynak ve kontrollü elemanlar  vasıtasıyla teröristlerin hem o andaki, hem de sonra yapacakları faaliyetler önceden öğrenilerek gerekli tedbirler alınmakta ve sonuca daha çabuk gidilmektedir. Bu konuda dikkatlerinizi son günlerde TSK ve MİT’in başarılı insan istihbaratı operasyonları ile yurtdışı, Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Irak ve Suriye’nin kuzeyinde yakalanan teröristlerle ilgili yazılı ve görsel basındaki haberlere çekmek istiyorum.

Öte yandan Türkiye son on sekiz yıllık terörizmle mücadele politikasında, sert ve yumuşak güç unsurlarının birbirlerine eklemlendiği bir model benimsiyor. Bu durum özellikle halkla iletişimin daha sağlıklı ve güven ortamı yaratacak şekilde tesisine çok büyük katkı sağlamıştır.  

Yine bu politikanın sağlıklı ve sürekli bir şekilde yürütülmesinde İnsan istihbaratı disiplini ile beraber bilgi harekâtı (Psikolojik harekât) yöntemlerinin uygulanması çok önem arz etmektedir. Psikolojik harekât yöntemleri; Toplumsal Gelişime Destek Faaliyetleri (Mehmetçik Okulları/Kursları- Okul, lojman, cami, köy evleri bakım ve onarımı, Engelliler için Temsili Askerlik uygulamaları, Köy destek Uygulamaları ve benzeridir.

Sonuç ve Değerlendirme 

İnsan istihbaratı Türklerin tarihinde ayrı bir önem ve başarı ile uygulanan bir istihbarat disiplini olmuştur. Milli İstihbaratın ve özellikle İnsan İstihbaratı yönteminin Osmanlı döneminden başlayarak Kurtuluş Savaşı mücadelesinde süregelerek NATO’ya girişimize kadar bizler tarafından çok iyi ve örnek seviyede uygulandığı bir gerçektir.

1950’lerden itibaren ABD ve NATO’nun istihbaratına bağımlı kılınmamız, milli çıkarlarımız yerine ittifak çıkarlarını gözetmeye yöneltilmemiz ve akabinde kendi milli istihbarat faaliyetlerimizin milli vasfını bir kenara bırakıp bu konuda başkalarının avucuna bakmamız, NATO müttefikliği şemsiyesi altında başta Amerika olmak üzere diğer NATO üyesi yabancı emperyalist ülkelerin  istihbarat birimlerinin  Türkiye’ye sızması bizlerin İstihbarat alanında kazanılan değerlerimizi kaybetmemizin yanı sıra bu alanda en az 50 sene geride kalmamıza yol açmıştır. 

Tabii ki bu geri kalmışlığımız beraberinde ülke olarak çok büyük fırsatları elden kaçırmamıza, sürekli kandırılmamıza, bir çok risk ve tehditlerle cebelleşmemize, devamlı savunma harcamaları yapmaya yöneltilerek (SSCB dağılmadan ve BDT oluşumu gerçekleşmeden önce NATO İstihbarat kaynaklarının yapay olarak Bulgaristan da fazlalık bir ordu yaratarak tehdidi abartması ve dolayısıyla güney kanat ülkesi Türkiye’yi bu yönde daha fazla kuvvetle angaje görevi vermesi gibi)  diğer sosyal, eğitim ve kültürel yatırımları göz ardı etmemize yol açmıştır.

Öte yandan Türkiye’nin can simidi ve göz bebeği olarak görünen ordumuzun emperyalist ülke/ülkeler tarafından kontrol altında tutulmaya çalışılması, kendi inisiyatif ve yörüngelerinin dışına çıkmasına müsaade edilmemesi, ele avuca sığmaz vaziyete geldiğinde ise pasivize edilmesi senaryolarına şahit oluyoruz.

1900’lü yıllarda sahne alan “Asimetrik Tehdit” dünya ülkeleri ve NATO başta olmak üzere uluslar arası örgütlerin tehdit algılamaları ve mücadele yöntemlerini tamamen değiştirmeleri mecburiyetine yol açmıştır. Asimetrik Tehdit / Gayri Nizami Harp kapsamında Terörle/Teröristle Mücadelede klasik yöntem ve stratejiler güncelliğini yitirdiğinden yeni arayışlar içine gidilmiştir.

Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve özellikle 11 Eylül Terör Saldırılarından bu yana NATO’nun misyonuna yönelik beklentiler de değişti. Şöyle ki; bölgesel çatışmalarda ve uluslararası terörizmle mücadelede NATO’ya yeni görev ve misyonlar yüklenmeye çalışılıyor. Bu da farklı çıkar ve siyasi anlayışlara sahip müttefikler arasında ciddi sorunlara sebep oluyor.

NATO Mayıs 2012’de Terörizmle Mücadele Konsepti yayımlamıştır. Konseptin üç temel sacayağı: Farkındalık (Awareness), İmkân ve Yetenekler (Capabilities) ve Angajmandır (Engagement).

1. Farkındalık (Awareness):

Burada terörist tehditlere karşı ittifak bünyesinde istişare, istihbarat paylaşımı, stratejik analiz ve değerlendirmeler yoluyla üye devletlerin farkındalıklarının sağlanması ve arttırılması amaçlanmaktadır. Böylece ittifak üyesi ülkelerin terörist saldırılara karşı korunması hedeflenmektedir. 

2. İmkân ve Yetenekler (Capabilities):

Söz konusu tehditlerin bertaraf edilebilmesi için gerekli imkân ve kabiliyetlerin geliştirilmesi kastedilmektedir. 

3. Angajman (Engagement):

NATO’nun müttefik ülkelerin yerel düzeyde terörizmle mücadele kapasitelerinin artırılması, operasyon bölgelerindeki yerel unsurların eğitilerek ve örgütlenerek savaştırılmasıdır. (Böylece çatışma bölgelerinde çok sayıda NATO askerinin konuşlandırılmasına gerek kalmayacaktır.)

Angajman şu anda kriz ve çatışma bölgelerinde NATO eliyle değil ülkelerin kendi inisiyatifleri dahilinde yapılmaktadır. Bu konseptle beraber güya, NATO bünyesinde terörle mücadelede işbirliğini güçlendirecek bir ‘İstihbarat Paylaşım Merkezi’ kurulacak (sözde ve planlama olarak var ama uygulamada etkin değil) ve bir de ‘Özel Görevli Koordinatör’ atanacaktı. Bu konseptin uygulanması henüz gerçekleşmemiştir.  NATO’nun bu konsepti YİNE aynı tas aynı hamam. Zira askeri unsurlar, NATO adına doğrudan sıcak çatışmalar içerisinde yer almayacak.  NATO’nun Terörizmle Mücadele Konsepti çerçevesinde öncelikle istihbarat ve eğitim sağlamaya dönük, ağırlıklı olarak lojistik nitelikte destekleyici mahiyette olacak. 

Öte yandan bu konseptin uygulanamaması, Müttefik ülkeler arası bireysel çıkar ve politikaların farklılaştığı bir ortamda, ortak politikaların üretilmesi ve icrası da bu durumda ortaya çıkan karşılıklı güven sorunu nedeniyle zorlaşmaktadır.  Bu da İttifakın, somut amaçlar çerçevesinde varlık nedeninin ve geleceğinin sorgulanmaya başladığı bir belirsizliğe doğru hızla sürüklenmesine neden olmaktadır. Macron malum, NATO’nun beyin ölümü gerçekleşmiştir diyor. ABD, ben niye Avrupa’nın güvenliği için para vereyim diyor.

Akıl verme, nasihatten öte değil. Müttefikler arasında yaygın olan espri “No action talk only” gerçeği mi yansıtıyor acaba? NATO nihayetinde “Her kafadan bir sesin çıktığı ve sonunda ABD’nin dediğinin olduğu bir kuruluş” görünümündedir.

NATO ve BM üyesi bir ülkenin terörist saydığı ve hatta NATO dokümanlarına bile terörist olarak girdiği bir terör örgütü ve onun unsurları NATO üyelerinden bazıları tarafından özgürlük savaşçısı olarak nitelendirilip hürmet görüyorsa NATO’nun 5’nci maddesi olan kollektif savunma (üye ülkelerden bir veya birkaçına yapılmış saldırı tüm ülkelere yapılmış saldırı olarak göz önünde bulundurulacaktır.) ilkesi nasıl uygulamaya geçirilebilir.

Bu ilke 11 Eylül 2001 tarihinde ABD de yapılan terörist saldırısı sonrasında işte bu NATO Şartı'nın bir üyeye yapılan bir saldırının tüm üyelere yapılmış olacağını belirten 5'inci maddesi ilk kez yürürlüğe konuldu. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), saldırıları kınadı ve "terörle mücadele konusunda" her türlü askeri adımı atmaya hazır olduğunu ilan etti. Fransa’daki terör saldırısında da hakeza öyle. Fakat bize gelince haklı ve hukuki harekatımıza bile bırakın destek olmak köstek olunuyor. BM 51’inci madde ve NATO 5’inci madde niye bize işlemiyor? Türkiye, NATO’da, Terörizm konusunda, ittifak üyelerinden bazılarının ittifakın ilke, prensip ve kurallarını hiçe sayan çifte standart tutum, davranış ve söylemleri karşısında NATO üyeliğini sorgulamak yerine oyuna gelmeden, tuzağa düşmeden ısrarla; NATO Karargahlarındaki Kritik ve İcracı Kadrolara talip olunarak bu kadroların alınması,  Müttefiklerin ileri düzey istihbarat paylaşımı ve harekatın müşterek icrasına (Madde 5 Kollektif savunma) zorlanması üzerinde durmalıdır.

Ne Yapılmalı?

Son yıllarda, özellikle terörle mücadelede, süratle karar verebilmeye, koordine, paylaşım ve hızla tepkiye imkân verecek şekilde bölgesel olarak kurulan merkezi yapılara tanınan genişletilmiş yetkiler sonucu istihbarat sisteminde merkezileşmenin ve inisiyatif kullanmanın olumlu sonuçlarına hepimiz tanık olmaktayız.

Hepimizin malumları olduğu üzere İstihbarat; teşkilat, bilgi ve faaliyetten ibarettir.  Milli İstihbarat Teşkilatı’mızın son zamanlarda icra ettiği isabetli ve başarılı istihbarat çalışmaları onun dünya istihbarat teşkilatları arasında başarı grafiğini gün geçtikçe yukarılara çekmektedir. Ayrıca ülkemiz üzerinde yabancı ülkelerin etki ajanı kullanımları son yıllarda daha da artan bir yoğunlukla sürmektedir. Bu durum artık MİT’in “İç ve Dış İstihbarat Teşkilatları” olarak yeniden yapılanmasını elzem kılmaktadır. 

Hibrit Savaş, uluslararası hukukun kabul ettiği klasik anlamdaki savaş ilanı yapılmadan bir ülkenin diğerine politik, ekonomik ve enformatik yollarla siyasi iradesini dayatma arzu ve çabasıdır. (Bu savaşta düzenli ordular ile düzensiz unsurların (paramiliter güçler, özel askeri unsurlar, terörist örgütler ile yasa dışı diğer yapılanmalar vb.) eş zamanlı kullanımı hibrit savaşın diğer bir özelliği olarak ifade edilmektedir.) Hibrit savaşın amacı, Düşmanla temas kurmadan ona uzaktan etki ederek hedef ülkeyi dize getirmek, hükümetini devirmek, hedef alınan ülkede çıkarlara uygun yeni bir hükümetin kurulmasını sağlamaktır.

Hibrit savaş kapsamında, stratejik seviyede, artık bakanlık istihbarat teşkilatlarımızın da kurulmasının zamanının geldiğini ve bunun gerekli ve faydalı olacağını düşünüyorum. Çünkü günümüz dünyasında savaşlar ve mücadeleler çoğunlukla silahsız ve diğer yumuşak güç unsurları kullanılarak yapılmaktadır. Bir ülke kendisine hasım diğer ülkeyi ekonomi, enerji kaynakları, tarım, sanayi, finans, sağlık, teknoloji vb. alanlarındaki zayıflıklarını istismar ederek dize getirmektedir. Savaş son çare olmaktan bile çıkmıştır. Dolayısıyla bu konularda bakanlıkların da teşkilat içi istihbarat birimlerinin olması lüzumludur. Bu konuya örnek ABD’yi verebiliriz. ABD istihbarat topluluğu içinde ve desteğinde her bakanlığın bünyesinde bir istihbarat biriminin bulunduğunu gözlemleyebilirsiniz. Böylece düşman veya düşman potansiyelinde olan ülke ve yapıların, stratejik birimler (Bakanlıklar, MİT ve Gnkur.) tarafından MÜŞTEREK OLARAK “Stratejik İstihbarat Etütlerinin” yapılarak bunların, gerektiğinde istismar edilmek üzere, milli güç unsurlarına yönelik istismar edilebilecek hassas ve zayıf yönleri ortaya çıkarılmalıdır.

Öte yandan, Askeri İstihbaratımızın; Kara, Hava, Deniz ve Özel Kuvvetler istihbarat birimlerini tek vücut bir araya alacak şekilde yeniden teşkilatlanmasının, Öncelikle İNSAN İSTİHBARATI eksikliğini giderecek şekilde vizyon, konsept ve doktrin belirlenerek teşkilatlanma çalışmalarının İVEDİLİKLE yapılmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir. 

Kazım Karabekir’e göre İstihbarat, “Barışta ve savaşta doğru haber almak, yanlış haber yaymak demektir. On kolordusu olan bir devlet, on birincisini komşu hükümetlerin toprakları içerisinde meydana getirir.” Bu bağlamda, sınırlar bölgelerinde görev yapan askeri birliklerimizin teşkilatına İNİS birlikleri dahil edilmelidir. Bu birliklerde, bulunulan coğrafyanın fiziksel özelliklerini, yörenin mahalli dil ve şivesini bilen ve kültürüne yatkın personeller istihdam etmelidir. Ayrıca, barıştan itibaren muhtemel tehditleri karşılayabilecek, sınır ötesi ile irtibat, iletişim ve angaje halinde olan Rusların, GRU ve Spetsnaz kuvvetleri ile takviyeli sınır birlikleri gibi sürekli hazır birlikler bulunmalıdır. 

İstihbarat teşkillerinin uygun ajan bulmada her zaman en büyük sorunu, gidilen ülkenin dilini bilen eleman olmuştur. Çare olarak, yerli işbirlikçi bulmak ya da müttefik ülkenin istihbaratına bağımlı kalmak yolları seçilmiştir.  Bu yüzden istihbarat personelinin eğitimi sürecinde istihbarat ve dil eğitimi bir arada yapılmalı, yabancı dil ve özellikle mahalli dil eğitimi üzerinde durulmalıdır.

NATO’nun ülkemizde bulunan “Terörle Mücadele ve Mükemmeliyet Merkezi” (Kirazlıdere/Ankara) ile Romanya’da bulunan İnsan İstihbaratı Mükemmeliyet Merkezinin imkân ve kabiliyetlerinden azami istifade edilmeli ve bu merkezlerin kendi önderlik ve inisiyatifimiz dahilinde yönlendirilmesi için çaba harcanmalıdır.

Ayrıca, yurt dışında ülkemize karşı sinsice ve açık olarak yürütülen istihbarat ve kara propaganda faaliyetlerine karşı insan istihbaratı disiplini mihverinde; bilgi destek harekâtı, lobicilik ve etki ajanları kullanımı faaliyetleri daha etkili, planlı ve topyekûn olarak bu konuda ehil eller marifetiyle sürdürülmelidir.

Bu konuda işini çok iyi yapan iki ülkeden örnek vermek istiyorum; ABD, Yurt Dışı tüm büyükelçilik/konsolosluk ve diğer temsilciliklerinde DIA (Savunma İstihbarat Teşkilatı) kontrolunda ve İnsan istihbaratı alanında görev yapan MI (Military Intelligence / Askeri istihbarat) sınıfına mensup bir subay görevlendirmiştir. İNGİLTERE, yine benzer şekilde Yurt Dışı tüm büyükelçilik/konsolosluk ve diğer temsilciliklerinde İngiliz Dış İstihbarat Servisi MI6 kontrolunda ve İnsan istihbaratı alanında görev yapan bir subay görevlendirmiştir.

Araştırmacı Yazar, Akademisyen Murat Dikkaş
Araştırmacı Yazar, Akademisyen Murat Dikkaş
Tüm Makaleler

  • 25.12.2023
  • Süre : 14 dk
  • 2711 kez okundu

Google Ads