Site İçi Arama

strateji

Türkiye’nin hidrojeopolitik önemi artıyor

Türkiye su zengini bir ülke değildir ancak sınıraşan su kaynaklarına sahiptir. Bu nedenle Türkiye’nin sadece ülke içi su politikaları ve su yönetimi için değil, sınıraşan sular konusunda da uzmanlara, disiplinler arası düşünce üretim merkezlerine, stratejik araştırma kurumlarına ihtiyacı bulunmaktadır.

“Türkiye’nin jeostratejik önemi ne kadar büyükse hidrojeopolitik önemi de o kadar büyüktür. Türkiye su zengini bir ülke değildir ancak sınıraşan su kaynaklarına sahiptir. Bu nedenle Türkiye’nin sadece ülke içi su politikaları ve su yönetimi için değil, sınıraşan sular konusunda da uzmanlara, disiplinler arası düşünce üretim merkezlerine, stratejik araştırma kurumlarına ihtiyacı bulunmaktadır. Hatta bu ihtiyacın gün geçtikçe arttığı da açıkça görülmektedir.”

Özellikle son yıllarda iklim değişikliğinin etkilerinin daha belirgin olarak hissedilmesi, ülke içinde su yönetimini zora soktuğu gibi sınırşan su havzalarında önceki anlaşmaların uygulanmasını ve bu suların yönetimini de zorlaştırdı. Bu nedenle Sahra Altı Afrika, Orta Doğu ve Güney Doğu Asya ülkeleri arasında sınıraşan su yönetimi gerilimi artabilir. 

Türkiye’nin hidrojeopolitik önemi

Türkiye’nin kara sınırlarının yaklaşık dörtte biri sınır oluşturan nehirler tarafından belirleniyor ve su potansiyelinin yüzde 35’i sınıraşan su havzalarından kaynaklanıyor. Ayrıca ülkemizin tüm komşu ülkelerle sınıraşan veya sınır oluşturan bir nehir ilişkisi de mevcuttur. Bunun yanı sıra Türkiye sınıraşan su havzaların bir çoğunda kaynak ülke konumundadır. Ortadoğu’yu besleyen Fırat ve Dicle Nehirleri de Türkiye’den doğmaktadır. Bu koşullar Türkiye’yi Hidrojeopolitik açıdan da çok önemli bir ülke yapıyor.

İklim değişikliğinin olumsuz etkisi, su, enerji, gıda ve çevre güvenliğinin artan ilişkisi ve Jeopolitik gelişmeler, bölgenin yeniden dizaynı çabaları yakın gelecekte  bölgede sınıraşan su kaynaklarının güvenlikleştirilmesi tehlikesini arttırıyor. Kısaca bölgede önemli bir güç olan Türkiye’nin sadece ülke içi su politikaları ve su yönetimi için değil, sınıraşan sular konusunda da uzmanlara, disiplinler arası düşünce üretim merkezlerine, stratejik araştırma kurumlarına ihtiyacı bulunuyor. Hatta bölgedeki gelişmelere bakılırsa bu ihtiyacın gün geçtikçe arttığı da açıkça görülüyor.

Hidropolitik eğitimimiz ve kurumsal altyapımız

Ülkemizde bu ihtiyacın karşılanmasına yönelik olarak gerek uzmanlık alanındaki eğitim altyapısının gerekse bu alanda düşünce üretecek ve uluslararası kamu diplomasi konusunda etkili olacak kurum ve kuruluşların gelişmesinin yeterli olmadığı görülüyor. Ülkemizde Hidropolitik, Su Diplomasisi, Sınıraşan Su Yönetimi gibi konulardaki ilk uzmanlık eğitimi altyapısı çalışmaları 1990’lı yılların ortasında başladı. Bugüne kadar kısmi bir gelişme gösterdi ancak aynı alanda dünyadaki çeşitli ülkeler ve merkezlerdeki gelişmelerin çok gerisinde kaldı. Bu konu ele alınırken, ülkemizin ihtiyacının sadece uzmanlık veya akademik kariyer alanındaki eğitim programları olmadığı dikkatlerden kaçmamalıdır. Bu alandaki uzmanların istihdam edileceği araştırma merkezleri, düşünce kuruluşları, kamu kurumları ve enstitülere de ihtiyaç vardır. Bu merkezlerin oluşturulması geliştirilmesi ve de desteklenmesi de en az bu alandaki uzmanlık eğitimi altyapısı kadar önem ve öncelik taşımaktadır. Ancak bu merkezlere ve kurumlara verilen destek halen çok yetersizdir. Bu nedenle 1994 yılında kurulan Hacettepe Üniversitesi Hidropolitik ve Stratejik Araştırma ve Uygulama Merkezi Lisansüstü düzeyinde 30-40 mezun vererek kapanmıştır. Mevcut birkaç program ise kendisini geliştirememiş ve uluslararası tanınırlık kazanamamıştır.

Yani bu konuyu sadece eğitim programları açmak şeklinde değil birbirini besleyen ve geliştiren bir strateji ve sistem bütünlüğü anlayışı içinde ele almak durumundayız. Bunun aksine bazı çabaların istenilen sonuçları vermediği ve vermeyeceği görülmüştür.

YÖK Akademik İstatistikleri, Sınıraşan Su Politikaları ile ilgili 6 farklı anabilim dalında son 20 yılda sadece 37 Yüksek Lisans ,7 Doktora tez çalışması yapıldığını ortaya koyuyor. Bu süre içinde sadece 19 uluslararası bildiri ve 25 uluslararası makale yayınlanmış. Bu alanda yayınlanan kitap sayısı ise sadece 13 olarak veriliyor. Bu veriler uzmanlık eğitimi alanındaki eksikliği açık bir şekilde ortaya koyuyor.  Bunun yanı sıra bu çalışmaları değerlendirerek düşünce üretecek, yeni yaklaşımlar geliştirecek yeterli sayıda üniversite araştırma merkezinin, stratejik araştırma merkezinin ve sivil toplum kuruluşlarının olmaması da konunun diğer eksik tarafını gösteriyor.

Hidropolitika disiplini ne zaman ortaya çıktı ve neden önemli

Hidropolitika çalışmaları nispeten yenidir kökleri yalnızca 1980'lerin başına kadar uzanır. Bu disiplin multidisipliner bir anlayışla üzerine çalıştığı kavramları siyaset bilimi, coğrafya, uluslararası hukuk, uluslararası ilişkiler veya sosyoloji gibi diğer köklü disiplinlerden alır'. Bu nedenle tek bir tanımı yoktur.

Hidropolitika, ülkelerin sınırları aşan su kaynakları üzerinde nasıl müzakere yaptığını, paylaştığını ve bazen de nasıl rekabet ettiğini inceler. Su paylaşımı, tahsisi ve kullanımının politik, ekonomik ve sosyal etkilerini araştırır. Hidropolitika aynı zamanda sınıraşan su kaynaklarının sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi için işbirliğine ve anlaşmaların oluşturulmasına da odaklanır.

Özetle söylenecek olursa Hidropolitika, su kaynakları ile uluslararası politik güç arasındaki etkileşimi inceleyen ve önemi giderek artan multidisipliner bir alandır. Özellikle dünyanın bazı bölgelerinde giderek artan su sıkıntısının yaratabileceği sosyal, ekonomik, ekolojik, politik sorunlar da artmaktadır.  Su sorunları ülke içi ve ülke dışına kitlesel göçleri arttırabilir, gıda güvensizliğini şiddetlendirebilir ve toplumsal sosyal krizleri tetikleyebilir. Dünyada 286 adet sınıraşan nehir ve göl havzası var. Tüm dünyadaki nehirlerin toplam suyunun yaklaşık %60’ı bu havzalarda yer alıyor ve dünya nüfusunun yaklaşık yarısı bu havzalarda yaşıyor.

Özellikle iklim değişikliği, kirlilik, nüfus artışı ve artan su talebi bu sınıraşan kaynaklar üzerindeki baskıyı yoğunlaştırdıkça, su’dan çatışma ihtimali her zaman mevcut olacaktır. Bu zorluklara rağmen işbirliği yolları da mevcuttur

Bu nedenlerle Hidropolitika uluslararası sistemde gelecek ile ilgili yapılacak olan çalışmalarla doğrudan bağlantılı bir disiplin olup özellikle dünyanın bazı bölgeleri için önemini arttırarak sürdürmektedir.

Türkiye’nin Uzmana ve Stratejik Düşünce Merkezlerine İhtiyacı Artacak

Dünyadaki ve çevremizdeki hızlı gelişmelere bakıldığında Türkiye’nin yakın gelecekte sınıraşan suları konusunda karşılaşabileceği baskıların artma ihtimali yüksek görünmektedir.

Bu duruma karşı öncelikle eğitim programları arttırılmalı ve birbirleriyle ilişki içinde olacak şekilde akademi, kamu kurumu ve sivil toplum kuruluşlarının kurumsal kapasitesi geliştirilmelidir. Bu kurumlardaki eğitimde multidisipliner bir düşünce ve araştırma kültürü oluşturulmalı ve çalışmalar bu yönde geliştirilmelidir.

Aksi halde artan baskılar altında sürekli savunmada kalan, ulusal çıkarları erozyona uğrayan ve en sonunda masada hakları çiğnenen bir ülke durumunda kalabiliriz. Türkiye gibi bir ülkenin elindeki en büyük dış politika kozu, çevre ülkelerine karşı dinamik bir hidropolitika uygulayarak onlara su yönetimi alanında yol ve yön verecek şekilde ilişkiler kurmaktır. Özellikle birçok uluslararası çalışma Ortadoğu’da iklim değişikliğinin su kaynakları üzerindeki olumsuz etkisinden söz etmektedir. Türkiye Ortadoğu’da proaktif bir Hidropolitika ve önleyici su diplomasisi konularında hazırlık yapmalıdır. Türkiye gibi bir ülkenin, ülkesindeki ilgili tüm kurumlara stratejik akıl ve proje üretebilecek kapasitesi artmalıdır.  

Bu alanda uluslararası kamu diplomasisi yeteneklerimizin geliştirilmesine yönelik çabalar da önem taşımaktadır.

Araştırmacı Yazar ve Akademisyen  Dursun YILDIZ
Araştırmacı Yazar ve Akademisyen Dursun YILDIZ
Tüm Makaleler

  • 26.10.2024
  • Süre : 4 dk
  • 363 kez okundu

Google Ads