Almanya'daki Darbe Girişimi, Buzdağının Görünen Yüzü mü?
Uzmanlara göre aşırı sağcı örgütün ülkede iktidara gelmek için izlediği yol, Nazi iktidarına duyulan özlemden kaynaklanıyor. Darbe planı, aynı zamanda Alman İmparatorluğunu yeniden kurma hayallerinin bir uzantısı olarak görülüyor. Hatta bazı yorumcular tarafından Nazi Almanya’sının yeniden diriltilmesi yönünde cılız bir arayış olarak nitelendiriliyor.
7 Aralık 2022 tarihinde Avrupa Birliği'nin en önde gelen üyesi olan Almanya'da hiç beklenmedik bir anda postmodern bir darbe teşebbüsü haberini ajanslar geçti. İddialara göre, Almanya'da demokratik düzeni bozmayı hedefleyen sağcı terör örgütü darbe yapmak istemişti. Bunu haber alan Alman istihbaratı, polisin harekete geçmesini ve örgüte karşı operasyon düzenlemesini sağladı.
Silahlı darbe yapmaya teşebbüs etmek, darbe planlamak ve terör örgütü üyeliği suçlamasıyla 25 kişi göz altına alındı. Darbe suçlamasıyla topun ağzına konan Vatansever Birlik adlı örgütün yaklaşık 21 bin üyesi olduğu tahmin ediliyor. Darbe planına göre, örgüt üyelerinin Federal meclisi basıp milletvekillerini rehin alacak ve imparatorluk düzenini geri getirecekti. Federal Başsavcı Peter Frank, Alman İmparatorluğunu diriltme ve varlığı devam eden demokratik düzeni bozma suçlamasıyla gözaltına alınan kişilerden sekizinin tutuklandığını bildirdi.
Medeni dünyanın örnek demokrasileri arasında gösterilen Almanya’da ortaya çıkan bu darbe girişimi, şüphesiz absürt bir olay olarak dikkatleri fazlasıyla çekti. Herhangi bir şansı olmayan bu türden bir darbe girişiminin hikayesini herkes öğrenmek istedi. Her ne kadar Alman halkı girişimi ciddiye almasa da sembolik de olsa darbecilere karşı sesler yükseldi.
Uzmanlara göre aşırı sağcı örgütün ülkede iktidara gelmek için izlediği yol, Nazi iktidarına duyulan özlemden kaynaklanıyor. Darbe planı, aynı zamanda Alman İmparatorluğunu yeniden kurma hayallerinin bir uzantısı olarak görülüyor. Hatta bazı yorumcular tarafından Nazi Almanya’sının yeniden diriltilmesi yönünde cılız bir arayış olarak nitelendiriliyor. Tüm bu iddiaların kökünde, Alman ırkçılığının izlerine rastlanıyor. Almanların tüm diğer tüm milletlerden üstün olduğu inancına dayanıyor. Bu yönüyle aşırı sağcılar arasında rağbet gören fikirler, bu örgütün de çıkış noktası oluyor.
Almanya, İkinci Dünya Savaşı sonrasında askeri gücünü yeniden inşa etmekten ziyade gelişmiş bir ekonomi olmaya ağırlık verdi. Bunun başlıca nedeni de ABD’nin Alman ulusunun tekrar ayağa kalkmaması, askeri bir süper güç haline gelip, üçüncü bir dünya savaşına daha kalkışmaması yönünde attığı adımlardı. Savaş sonrasında Alman eğitim sistemi baştan sona değişti. Nazizm çok büyük “günah” haline getirildi. Almanya’da revizyonist düşüncelere sahip olmak ‘ayıplanır’ oldu. Aslında insanlar eski ihtişamlı günleri konuşamaz hale getirildi. Bu sebeple Almanya, günümüzde büyük bir ekonomi olmasına ve bir anlamda Avrupa Birliği’nin lideri konumundaki ülke olmasına rağmen, uluslararası sistemdeki ağırlığı oldukça gerilerdedir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin daimî beş üyesi arasında yer alamamaktadır.
Ekonomileri kendisinden küçük Fransa, İngiltere ve Rusya Federasyonu yanında Birleşmiş Milletlerde söz hakkı olmayan bir Almanya’nın Alman milletine dayatılmasına aşırı sağcı kesim artık rıza göstermiyor. Almanlar, Amerika Birleşik Devletleri’nin kendilerine biçtiği rolün ötesine geçmek istiyorlar. Almanya, aşırı sağ popülist bir parti Almanya için Alternatif (AfD)'nin yanı sıra Batının İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar olarak adlandırılan PEGIDA hareketlerine ev sahipliği yapıyor. Bu tür aşırı sağcı yapılar, Almanya genelinde İslamofobi söylemlerinin ve göçmen karşıtlığının bayraktarlığını yapıyorlar.
Almanya genelinde 130 yerde yapılan aramaların neticesinde, aralarında Reuß Hanedanı soyundan gelen Heinrich Prinz Reuss ve eski AfD Milletvekili Birgit Malsack-Winkemann'ın da bulunduğu çok sayıda kişi tutuklanmıştı.
Darbe planı yapmakla suçlanan Reichsbürger hareketi de benzer düşüncelere sahip Alman aşırı sağının bir parçasıdır. İdeolojik olarak ırkçılığı, komplo teorilerini ve antisemitizmi benimseyen bir örgüt olarak her zaman dikkatleri üzerine çekmiştir. Reichsbürger, Alman İmparatorluğu sınırlarının geçerli olduğunu, toprakları çok geniş Büyük Almanya’nın Avrupa’da var olduğuna inanıyor.
Darbe girişimi kapsamında 54 kişi hakkında soruşturma yürütüldüğünü söyleyen Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser, "Devlet düşmanlarına karşı sert duruşumuzu sürdüreceğiz" açıklamasını yaptı. Burjuva olarak varsayılan, varlıklı çevrelerde demokrasiyi hiçe sayarak radikalleşen, komplo teorileri ve ihtilal fantezilerinin peşinden giden ve şiddetten sakınmayan insanların bulunduğunu bildiklerini aktaran Faeser, bu tür oluşumları ve üyelerini izlediklerini kaydetti.
Sonuç olarak, Reichsbürger’in yapacağı iddia edilen postmodern darbe girişimi, istihbarat birimlerinin ön alması ve polisin eş zamanlı baskınları ile başlamadan sone erdirilmiştir. Ancak, bu tür bir darbe girişimi hadisesi oldukça dikkat çekici olmuştur. Bazılarına göre, bu tür girişimler Reichsbürger ile sınırlı kalmayacak. Çünkü Avrupa genelinde aşırı milliyetçiliğe yöneliş arttı ve sağ oylar yükselişe geçti. Popülist söylemlere rağbet gösteriliyor. İslamofobi yaygınlaşıyor. Göçmen karşıtlığı artıyor. Bu ortamda, ırkçı hareketlerin Avrupa güvenliğini ve istikrarını bozacak eylemlerine daha sık rastlanabilir.