Site İçi Arama

strateji

Türkiye’nin Doğu Akdeniz Politikası Nedir?

Doğu Akdeniz, Bon Burnu ile Sicilya Adası’nın batı kısmı olan Lilibeo Burnu arasında çizilen hattın doğusunda kalan bölümdür. Buna göre Doğu Akdeniz’deki kıyıdaş ülkeler; Arnavutluk, Karadağ, Yunanistan, Libya, İsrail, Mısır, Türkiye, Bosna Hersek, Suriye, Filistin ve Tunus ile KKTC ve GKRY’dir.

Doğu Akdeniz, Bon Burnu ile Sicilya Adası’nın batı kısmı olan Lilibeo Burnu arasında çizilen hattın doğusunda kalan bölümdür. Buna göre Doğu Akdeniz’deki kıyıdaş ülkeler; Arnavutluk, Karadağ, Yunanistan, Libya, İsrail, Mısır, Türkiye, Bosna Hersek, Suriye, Filistin ve Tunus ile KKTC ve GKRY’dir.

Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Libya politikası birbiriyle ilişkili seyreden bir konudur. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de izlediği politikalar ile bölge ülkelerinin (Yunanistan, Mısır ve İsrail) ve GKRY’nin bir anlamda Türkiye’ye karşı izlemiş olduğu politikalar, egemen devletler gözüyle bakıldığında, özellikle de realizm yönüyle, kendi çıkarlarını maksimize etmek üzerine kurgulanmıştır. Türkiye’nin Libya’da izlediği dış politika, Doğu Akdeniz’de Libya’yı yanına çekmek suretiyle, KKTC ve Türkiye’nin deniz yetki alanlarını ve münhasır ekonomik bölge beklentilerini sınırlayan oluşumların önüne geçmek, aynı zamanda da Türkiye aleyhine gelişen gelişmeleri yeni bir açılımla baştan sakat bırakmaktır.

Doğu Akdeniz, tarihin her döneminde ve bugün önemini koruyan, stratejik önemde olan bir bölge olmuştur. Hint Okyanusu’ndan Avrupa’ya giden ticaret yolu buradan geçmektedir. Orta Doğu’dan batıya giden enerji yollarına ev sahipliği yapar. Bakü-Ceyhan boru hattı ile Kafkas petrollerinin deniz yoluyla taşınmasını sağlar. Süveyş kanalı üzerinden gemi taşımacılığına izin verir. Ayrıca, Akdeniz’de adeta bir uçak gemisi konumunda olan Kıbrıs adası da uluslararası politika açısından, tarihte olduğu gibi bugün de önemini korumaktadır. 

Kıbrıs’a sahip olan Türkiye’ye neredeyse Doğu Akdeniz’de hayat hakkı tanımayacak kadar jeostratejik bir güç seviyesine erişmiş olur. Sadece güç politikaları üzerinden yapılan okumalarda bile Kıbrıs’ın tamamen elden çıkmasına hiçbir Türk hükümeti müsaade edemez. Aynı şekilde, bugünlerde ortaya çıkan doğalgaz ve petrol yataklarının varlığı hem Kıbrıs’ın hem de genel olarak Doğu Akdeniz’in önemini tarihte olmadığı ölçüde artırmıştır. Doğu Akdeniz, egemen devletler arasındaki rekabet alanı haline gelmiştir. Bu nedenle Doğu Akdeniz’de sadece bölge ülkeleri arasında değil küresel güçler arasında da doğrudan veya dolaylı enerji politikalarıyla var olma mücadelesi yapılmaktadır. Görüldüğü üzere, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz politikalarımız, hükümetler üstü olmayı hak eden, zig zaglarla değişmemesi gereken, stratejik istikameti belli olan politikalar olmak durumundadır. 

Bu manada genel hatlarıyla temel ilkeler şunlar olmalıdır:

Doğu Akdeniz’de kıta sahanlığımızda hiçbir ülkenin, şirketin veya geminin Türkiye’nin izni olmadan hidrokarbon arama-çıkarma faaliyetinde bulunması kabul edilemez. 

KKTC’nin hidrokarbon arama ve çıkarma faaliyetleri, Türkiye’den ayrı bir faaliyet olarak görülemez. 

Doğu Akdeniz’de Avrupa Birliği bir taraf değildir. GKRY ve Yunanistan üzerinden taraf olmak istemesi, Rum-Yunan ikilisinin maksimalist deniz yetki alanları iddialarını AB’nin ortak politikasıymış gibi dikte ettirme gayretleri kabul edilemez.

Gambot diplomasisi etkin bir şekilde kullanılmaya, Doğu Akdeniz’de askeri tatbikatlar ve eğitim faaliyetleri ile varlığımızı pekiştirmeye devam edilmelidir.

Doğu Akdeniz’deki Türkiye’nin çıkarları, Libya öncelikli olmak üzere Mısır, olabildiğince İsrail ve Lübnan, ilerleyen yıllarda Suriye ile geliştireceği ilişkilerle doğrudan orantılı olduğu dikkate alınarak, ‘işbirliği ve ortak kazanım’ politikası izlenmeli, bu ülkelerle çatışan politikalar rafa kaldırılmalıdır.

Libya ile İlişkilerin Önemi:

Türkiye ile Libya arasında imzalanan mutabakatın Yunanistan’ı ve ona destek veren ülkeleri çok rahatsız ettiği bilinmektedir. Yunanistan, son yıllarda Türkiye ile ilişkisinde sorun yaşayan ABD’yi yanına çekmek için Amerikan üslerinin kurulmasına izin vermesinin arkasında, Doğu Akdeniz’deki çıkarlarını ABD askeri gücünü arkasına alarak maksimize etmek olduğunu değerlendiriyorum.

Türkiye’nin Libya’da rejimle anlaşma yolunu bulması, Doğu Akdeniz’de çıkarları olan tüm ülkeleri rahatsız etmiştir. Bu arada Türkiye’nin satın aldığı sondaj gemilerini, petrol ve doğalgaz arama faaliyetleri için Doğu Akdeniz’de tutması, Libya ile imzalanan mutabakatla birlikte Doğu Akdeniz meselesine dünyanın ilgisini artırmıştır. Bu doğru yolda olduğumuzun en büyük göstergesi olarak okunmalıdır.

Şimdilerde iç politika ve seçime dayalı politikalar nedeniyle Doğu Akdeniz’in gittikçe gündemden düşmekte olduğunu görüyoruz. Üstüne bir de deprem felaketi gelince tamamen içimize kapandık! Ama bundan 3, 4 ay öncesine kadar, Ankara’nın attığı adımlar Doğu Akdeniz için çok önemliydi. Şu an itibariyle, İsrail ile Filistin arasında yaşanan anlaşmazlık ile Suriye İç Savaşı ve Lübnan Sorunu da Doğu Akdeniz’in sorunları olarak görülüyor. Libya İç Savaşı da Doğu Akdeniz sorunları dediğimizde akla gelen meselelerden biri artık. Libya’daki hükümet tercihleri Türkiye’yi yakından ilgilendiren bir konu haline gelmiştir. 

Rusya’nın Suriye’deki hava saldırıları, İsrail’in Gazze ablukası ve saldırıları, İran’ın Lübnan’daki faaliyetleri, ABD’nin PKK/YPG’ye desteği, Batılı ülkeler ile Suudi Arabistan ve BAE’nin Mısır’daki darbeye destekleri de kendi açılarından Doğu Akdeniz’le yakından ilgili olan güç politikalarıdır. Bu gelişmelerin hiçbirine Türkiye gözünü kapatacak durumda değildir.

Bu kadar çok sayıda bölgesel ve bölge dışı aktörün aktif bir şekilde yer alma gayretlerini sürdürdüğü Doğu Akdeniz’de, Türkiye de kendi haklarını korumak için, iç siyasi çekişmelerden bağımsız olarak kesintisiz bir şekilde Doğu Akdeniz’e ilgi ve alakasını yüksek tutmaya devam etmek durumundadır. Bu siyaset üstü bir devlet politikası olarak görülmelidir. 

Saygı dolu sevgiyle kalın.

Araştırmacı Yazar Mustafa Orhan ACU
Araştırmacı Yazar Mustafa Orhan ACU
Tüm Makaleler

  • 02.03.2023
  • Süre : 5 dk
  • 1761 kez okundu

Google Ads