Site İçi Arama

strateji

Yunanistan ve/veya İran Nükleer Silah Sahibi Olursa, Türkiye’nin de Nükleer Silah Geliştirmeye Odaklanması Gerekir mi?

Türkiye öncelikle silah geliştirmek yerine kazanacağı nükleer teknolojiden istifade ile nükleer güçle çalışan savaş gemisi veya denizaltı sahibi olmak Türkiye’nin caydırıcı gücüne katkı sağlayacak önemli bir yetenek olacaktır.

Nükleer silahlar etkileri bakımından sadece askerî açıdan dikkate alınacak vasıtalar değildir. Askeri alanda sağlayacağı bazı üstünlüklere rağmen sahiplik konusunda siyasi açıdan karşılaşılabilecek sorunlar, teknik gereksinimler ve maliyet gibi tüm faktörler dikkate alınmak zorundadır. İnceleme kapsamında yukarıda değinilen faktörler ışığında Türkiye’nin nükleer silah ihtiyacı şu şekilde değerlendirilmiştir. 

Güvenlik kavramının kapsamı çok geniştir. Askerî açıdan bakıldığında ittifak üyesi olarak kuzeyden gelebilecek nükleer tehdide karşı NATO tarafından sağlanan güvenceler mevcuttur. Bu maksatla ortak karar alma süreçleri işletilmiş olsa bile kullanım yetkisi ABD’ye ait bir kısım nükleer silah da Türkiye topraklarında bulunmaktadır. Çıkar çatışmaları yaşanabilecek komşu ülkelere karşı nükleer silaha başvurma seçeneği Türkiye’nin NATO üyeliği devam ettiği sürece mümkün değildir ve böyle bir niyet ittifak üyeliğinden ayrılmayı gerektirir. Diğer taraftan Ukrayna Rusya ve Filistin savaşlarının sonunda oluşacak durum, İran ve diğer Ortadoğu ülkelerindeki gelişmelere bağlı olarak ihtiyacın yeniden değerlendirilmesi gerekecektir. Sadece Ortadoğu değil Kafkaslarda yaşanacak gelişmelerin de güvenlik riski yaratması halinde İran’ın nükleer silah seçeneğini daha öncelikli bir güç unsuru olarak kabul edebileceği göz ardı edilmemelidir. Önümüzdeki dönemde görüşmelerle bir sonuca ulaşılamaz ise İran’ın sahip olacağı nükleer kapasiteye karşı ABD veya müttefikleri tarafından girişilebilecek muhtemel bir askerî harekât Türkiye için de sorun yaratacaktır. 

Bu kapsamda İsrail’in elindeki silahlar Türkiye açısından potansiyel bir risk olmaya devam edecektir. Çünkü onların varlığı diğer ülkelerin silahlanma isteğini tetikleyen bir unsurdur. Bölgesinin nükleer silahlardan arındırılması gerektiği yönünde politika belirleyen Türkiye’nin resmi olarak beyan edilmeyen ancak İncirlik üssünde bulunduğu ifade edilen ABD kontrolündeki nükleer silahların varlığını da sorgulaması gerekmektedir. Rusya’dan yönelecek tehditlere karşı topraklarında nükleer silah bulunmayan diğer NATO ülkeleri de ABD tarafından sağlanan güvenceye sahip olduğuna göre askerî açıdan bu silahların bulundurulması gereklilik değildir (Kibaroğlu, 2018). Türkiye’nin bu silahları politik gerekçelerle bulundurduğu yönündeki görüşler ağırlık kazanmaktadır. 

Prestij ve saygınlık açısından nükleer silaha sahip olmanın getirisi her zaman beklendiği kadar yüksek değildir. Siyasi ve ekonomik çıkarların korunması için böyle bir silahın kullanımı kolaylıkla öne sürülebilecek bir güç unsuru değildir. Nükleer silah sahibi ülkelerin rejim açısından istikrarı da risk faktörü olarak ele alınmaktadır. Dış politikada bazı ülkeler nezdinde Türkiye’ye prestij kazandırabilecek bu yeteneğin daha büyük ekonomik ve siyasi işbirliği içerisinde olduğu ülkelerle ilişkilerinde sorun yaratması kaçınılmazdır. Silahların yayılmasını önleme ve izleme için alınan tedbirler geçmiş döneme göre oldukça artmıştır. Ülkelerin ekonomik olarak karşılıklı bağımlılığı tedbirlerin çeşidini ve etkisini güçlendirmiştir. Bu nedenle Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik koşullarda bu tedbirleri göğüslemesi çok zordur. 

Askeri gücün idamesi ve silahlanma açısından bazı üstünlükler sağlamakla birlikte böyle bir yeteneğin elde edilmesi, idamesi ve karşı tarafın tehditlerine karşı geliştirilmesi gereken korunma önlemlerinin maliyetinin çok yüksek olacağı da dikkate alınmalıdır. Çünkü nükleer silah sahipliği karşı tarafın tehdit algısını değiştireceğinden yeni yetenekler geliştirmesine neden olacaktır. Bunun sonucunda ortaya çıkacak silahlanma yarışının tırmanma riskine karşı çeşitli seçeneklere de sahip olma zarureti vardır. Ayrıca silah yapımında teknik destek alınabilecek ülkenin seçimi de dış politikada hangi ittifaklar içerisinde olunabileceği konusunda bağlayıcı olacaktır. NATO üyeliği devam ederken bağımsız bir yetenek kazanmak ancak ABD’nin onayı ile mümkün olabilir. Bunun için de İsrail ve Pakistan örneklerinde olduğu gibi hem Türkiye hem de ABD için tehlike teşkil eden ciddi bir tehdit olması gerekir. Böyle bir durumun mümkün olmayacağı değerlendirilmektedir. 

Bu açıklamalar ışığında nükleer silaha sahip olmak istediğinde Türkiye’nin buna yönelik bir strateji saptaması gerekir. Öncelikle karara götüren süreçler ve daha sonra da geliştirme stratejileri belirlenmek zorundadır. Buna göre Türkiye’nin dikkate alabileceği yöntemler şu şekilde değerlendirilmiştir. 

Birinci yöntem 

NATO üyeliği devam ederken ve NSYÖ antlaşmasından çekilmeden bazı çalışmaları gizleyerek yürütmek. Başka programlardan istifade edilerek teknik bilgi paketleri geliştirilebilir. Bu konuda kazanılacak bilgi birikimi dahi bir güç faktörü olarak kullanılabilir. Bu çalışmaların gizli kalabilmesi için çok uzun zaman içinde yavaş çalışılması gerektiğinden böyle bir strateji aktif silahlanma için ancak geçiş stratejisi olabilir. Niyetlerin açığa çıkması halinde ittifak üyeliğinin de sorgulanacağı ve yaptırımların başlayacağını hesaba katmak gerekir. 

İkinci yöntem 

Çalışmaları açıktan yürütmek, teknik bilgi paketini elde etmek fakat aktif silahlanma stratejisine geçiş yapılmayacağı ve nükleer silah sahibi olmayacağını açıklamak. Bu durum ancak yeni ittifak arayışlarının gündeme gelmesi halinde dikkate alınabilir. Böyle bir seçenek daha başlangıç aşamasında fiziki engellemelerden ambargolara kadar yaptırımlara yol açabilir. Ayrıca İran haricinde geçmişte çalışmalar yürüttüğü bilinen Suriye, Mısır ve Irak gibi bölge ülkelerinin politikalarında zincirleme reaksiyon etkisi yaratabilir, bu durum bölgeyi dış müdahalelere daha açık hale getirir. 

Üçüncü yöntem

Güç dengelerini değiştiren büyük bir tehdit ortaya çıktığında başka bir ülkeden teknik destek de sağlanarak açık olarak hızlandırılmış bir silahlanma programı yürütmek olabilir. 

Başka bir ülkeden gerektiğinde silah temin etmek üzere antlaşma yapmak da bir seçenek olarak düşünülebilir ancak buna benzer bir ticaretin örneği henüz görülmemiştir. Bir ara Suudi Arabistan’ın Pakistan ile böyle müzakere yürüttüğü, benzer şekilde Libya lideri Kaddafi’nin Çin’den silah tedarik etmeye çalıştığı ancak reddedildiği yönünde iddialar ortaya atılmıştır. En son Rusya tarafından Belarus’ta taktik nükleer silah konuşlandırılacağı açıklanmıştır. Bu husus bir alışveriş değil ittifak kapsamında yapılan bir antlaşma olarak görülmelidir. Ancak Pasifik’te bazı ülkelerin silah ve atma vasıtaları geliştirmelerine gösterilen müsamaha ve antlaşma hükümlerini esnetme anlayışı diğer ülkeleri de cesaretlendirecek niteliktedir. 

Türkiye bölgesinin nükleer silahlardan arındırılması yönünde uzun yıllar savunduğu politikasını sürdürmelidir. Türkiye için nükleer silahlanma ihtiyacı ancak bölgesinde güvenlik koşulları değiştiğinde veya NATO dışında yeni ittifak arayışları ortaya çıktığında gündeme gelebilir. Bu durumda mahzurlarına rağmen ikinci yöntem, teknik bilgi paketine sahi olmak fakat aktif silahlanma stratejisi uygulamamak en makul seçenek olabilir. 

Yukarıda belirtilen seçeneklerin dışında silah geliştirmek yerine kazanacağı nükleer teknolojiden istifade ile nükleer güçle çalışan savaş gemisi veya denizaltı sahibi olmak Türkiye’nin caydırıcı gücüne katkı sağlayacak önemli bir yetenek olacaktır. Böyle bir yeteneğin kazanılması uluslararası kısıtlamalardan çok ülkenin mali gücü ile ilintilidir. Bu konuda vizyoner bir bakış açısı ile fikir tartışmaları yürütülmelidir. Halen beş yasal nükleer güç haricinde Hindistan ve İsrail’in de nükleer enerji ile çalışan denizaltı sahibi olduğu bilinmektedir. Avustralya, ABD ve İngiltere arasında oluşturulan AUKUS ittifakı kapsamında Avustralya nükleer denizaltılara sahip olacaktır. Bazı ülkeler bu girişimi NSYÖ antlaşmasının ihlali olarak yorumlarken bazıları da antlaşma hükümlerindeki boşluktan yararlanma olarak görmektedirler. Avustralya sahip olacağı denizaltılarda nükleer silah bulundurmayacağını ilan etmiş olmakla birlikte kriz durumunda diğer ittifak üyelerinin bu platformlara silah sağlamayacağını garanti etmek zordur. Bu nedenle bundan sonraki süreçlerde başka ülkelerinde benzer yeteneklere sahip olma isteklerinin olabileceğini değerlendirmek yanlış olmayacaktır. 

Askeri ve akademik çevrelerde konuya ilişkin analizler yapabilecek, strateji geliştirecek ve bilgi birikimini sağlayacak çalışmalara katkı sağlanmalı en azından farkındalık yaratılmalıdır. Hava ve füze savunma sistemlerini geliştirecek projelere daha fazla kaynak yaratılmalıdır. 

Nükleer silahlar yaratacağı yıkım ile kazananı olmayacak bir askeri güç vasıtası olduğundan kullanım kararının verilmesi çok zor bir yetenektir. Nükleer silahların yarattığı tehlikeler sadece yıkım gücünden kaynaklanmamaktadır. Bu silahın kullanım kararının verilmesinde karşı tarafın tehdit algısı ve niyetinin yorumlanmasında yapılacak yanlış değerlendirmeler en az silahın kendisi kadar tehlikeli riskler taşımaktadır. Türkiye’nin yer aldığı bölgede bazı ülkelerin sahip olduğu rejimlerin niteliği, istikrarsızlığı ve karar alma yöntemleri kullanım konusunda yanlış algılama riskini daha da artırabilir. 

Son yıllarda siber tehditlerden kaynaklanan tehlikeler ve yapay zekâ uygulamaları ile birleştirilmiş konvansiyonel silahların tahrip gücü çok artmıştır. Uluslararası ilişkilerde uzun yıllardan beri zorlayıcı müzakere unsuru olarak görülen nükleer silahların yerini yapay zekâ ve çip teknolojisindeki gelişmeler almaya başlamıştır. Yeni ve yıkıcı teknolojiler savaş sanatını ve stratejileri değiştirecek hale gelmektedir. Savaşların uzaya taşınması halinde uyduların yok edilmesi nükleer silahlar gibi insanlığı yok edecek bir etki yaratmaz fakat ulaştığımız medeniyet seviyesini oldukça gerilere götürebilir. Nükleer silahların karşılıklı yıkım endişesinden korkarak kullanımından çekinen ülkelerin bu yeni teknolojilerle karşı tarafa büyük zararlar verdirirken kendilerini koruyacak yeteneklere sahip olduklarına inanmaları halinde savaş başlatma olasılığı daha yüksek olacaktır. Bu nedenle caydırıcılık adına söz konusu yeteneklere yönelik çalışmaların daha öncelikli olarak ele alınması yararlı olacaktır. 

En kötü senaryoda NATO’nun dağılması, Türkiye’nin üyelikten çıkması veya çevremizdeki devletlerin nükleer silah sahibi olması gibi büyük değişimler Türkiye’nin nükleer silah sahibi olma ihtiyacını da gözden geçirmesini gerektirecektir. Bu tarz keskin değişimler olmadığı müddetçe, anlaşmalar gereği nükleer silaha sahip olmamak en iyi seçenek olarak görünmektedir. Fakat bu politik tercih, askeri ve akademik çevreler başta olmak üzere diğer kurum ve kuruluşların yapması gereken politika ve strateji geliştirme çalışmaları ile savunma sanayiinde teknik bilgi birikiminin oluşmasını sağlayacak çalışmaları engelleyici bir faktör olarak görülmemelidir.

Not: Yazar bu yazıyı, Doç.Dr.Ersoy ÖNDER ile birlikte kaleme almıştır.

Kaynakça

Alım, E., Füze Teknolojisi Kontrol Rejimi: ABD Merkezli Hegemonik Bir Yapıdan Normatif Bir Yapıya Geçişin Önemi. Güv. Str. Derg. 2020, 16(36): 821-872. DOI:

Brown, Cameron S., Leonard Davis, Christopher J. Fariss ve R. Blake McMaho: Recouping after Coup-Proofing: Compromised Military Effectiveness and Strategic Substitution, International Intersections, Empirical and Theoretical Research in International Relations. Volume 42, 2016- Issue 1

Buzan, B. Barış, güç ve güvenlik, Uluslararası ilişkilerde anahtar metinler, 2013 s.165 U/A İlişki ler Kütüphanesi, Özener matbaacılık, Cambridge University Press yayınından hazırlayan Esra Diri.

Dizboni, A. Karim E. El-Baz, Towards Building a Missile Proliferation Theory: The Moment of Ballistic Consciousness and the Tactical Rationale.Journal of Defense Management, Vol.11 Iss.6 No:1000 p.421. 05 KASIM 2021. https://www.longdom.org/abstract/towards-building-a-missile-proliferation-theory-the-moment-of-ballisticconscious ness-and-the-tactical-rationale-87125.html

Garwin, R. L. The Future of Nuclear Weapons Without Nuclear Testing, Arms Control Today November/December 1997, Vol. 27, No. 8

Hartley, K., The Economics of Defense Policy, Brassey’s UK, 1991, syf:43.

Holloway, D., Stalin and the Bomb, Yale University Press, CT. ABD. 1994. 

Karen, D. W., Facing the Missile Challenge, Rand Corperation. S.11 http://www.fas.org/nuke/control/mtcr/index.html Erişim 05/07/2023,

Kibaroğlu, M., Ortadoğu’da nükleer silahların yayılması ve Türkiye’nin olası yanıtları, EDAM tartışma kâğıdı, 27 Aralık 2012

Kibaroğlu, M., Isn’t it Time to Say Farewell to Nukes in Turkey? European Security (2005), Vol.14, No.4, 443-457.

Kibaroğlu, M., İran’ın Nükleer Programı ve Türkiye. Bilge Strateji. (2013). 5 (9) , 1-8 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/bs/issue/3801/50981

Kibaroğlu, M., Türkiye’deki Amerikan nükleer silahları gitmeli mi kalmalı mı? Bilge Strateji, Cilt 10, Sayı 19, Güz 2018, ss.1-9

Kissinger, H., Dünden bugüne yeni Çin. Kaknüs yayınları, İstanbul, 2015.

Lieber, K.A. ve Press, Daryl G. The return of nuclear escalation, How America’s Adversaries Have Hijacked Its Old Deterrence Strategy, Foreign Affairs, 24 October 2023

Lieber, K.A. ve Press, Daryl G. The new era of nuclear weapons. SSQ Strategic Studies Quarterly, 2013 Vol.7 No:1,

Lieber, K.A. ve Press, Daryl G. The new era of nuclear weapons. Strategic studies quarterly, USStratcom 2016.

Malmgren, H., Malmgren, P., Gaza will change the future of War, UnHerd, 18 October 2023. https://unherd.com/2023/10/gaza-will-change-the-future-of-war/ Erişim Tarihi: 25 Ekim 2023

MccGwire, M. The Genesis of Soviet Threat Perception, Brookings Institute, July 1987

Müller, H., Neither Hype Nor Complacency: WMD Proliferation After The Cold War. The Nonproliferation Review/Winter, 1997. s.62-71, DOI: 10.1080/10736709708436667

Narang, V. Strategies for Nuclear proliferation, How States Pursue a Bomb. International Security, Vol. 41, No. 3 (Winter 2016/17), p. 129

Nuclear Arms Control, Background and Issues, National Academy Press, Washington DC 1985, s.224 https://nap.nationalacademies.org/catalog/11/nuclear-arms-control-background-and-issues

Ophir, A., Turkey’s nuclear future, Turkeyscope.15 December 2021. https://dayan.org/content/turkeys-nuclear-future Erişim Tarihi: 11 Kasım 2023.

Önder, E., İran’ın Nükleer Programının Analizi ve Türkiye, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul. 2013.

Önder, E., Başkanların Doktrinleri Çerçevesinde ABD’nin Yeni Güvenlik Anlayışı ve Soğuk Barış. 

Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi (2020) 4 (1), 27-39. DOI: 10.30692/sisad.660225

Sagan, S. D. Why Do States Build Nuclear Weapons? International Security, MIT Press, Winter 1996-1997, Vol.21, No. 3, pp. 54-86

Saunders, E. N. The Domestic Politics of Nuclear Choices: A Review Essay, International Security (2019) 44 pp 146–184. https://doi.org/10.1162/isec_a_0036110.17752/guvenlikstrtj.847719

Taylor, J. Deterring Russian Nuclear Threats with Low-Yield Nukes May Encourage Limited 

Nuclear War, MCU Journal, Journal of Advanced Military Studies, 2022.

TAEK, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Bülteni, sayı:43, Şubat 2000.

Ülgen, S. Türkiye’nin nükleer silahlanmaya bakışı, Bilge Strateji, Cilt 5, Sayı 9, Güz 2013, ss.9-13

Way, C. ve Weeks J.L.P., Making It Personal: Regime Type and Nuclear Proliferation: American Journal of Political Science, Vol. 58, No. 3 (July 2014), pp. 705-719

Araştırmacı Yazar Nazım ALTINTAŞ
Araştırmacı Yazar Nazım ALTINTAŞ
Tüm Makaleler

  • 08.02.2024
  • Süre : 5 dk
  • 1535 kez okundu

Google Ads