Antik Yunan’da Yasa Kavramı Nedir? (3)
Atina’nın kadim soylu kral ailelerinden Medontidler soyuna dayanan aristokrat Solon, aynı zamanda ticari faaliyetler sırasında pek çok ülke gezmiş bir tüccardı. Solon zengin bir aileden geliyordu ancak bir nedenden dolayı fakir kalmışlardı. Bu sebeple Solon, geçimini sağlamak için ticari faaliyetler yapmak durumunda kalmıştı.
Solon
Atina’nın kadim soylu kral ailelerinden Medontidler soyuna dayanan aristokrat Solon, aynı zamanda ticari faaliyetler sırasında pek çok ülke gezmiş bir tüccardı. Solon zengin bir aileden geliyordu ancak bir nedenden dolayı fakir kalmışlardı. Bu sebeple Solon, geçimini sağlamak için ticari faaliyetler yapmak durumunda kalmıştı. Bu durum ona soylu sınıf ile alt kesimdeki insanlar arasında arabuluculuk sağlaması adına büyük fayda sağlamıştır. Bu husus için Plutharkos; "Zenginler zengin olduğu için, yoksullar da namuslu olduğu için takdir ediyorlardı onu." demiştir. Yaşadığı dönemin Atina toplumu dini, askeri ve mali olmak üzere kabilelere ayrılmıştı. Her kabilenin başında soylu sınıftan biri vardı. Ancak toplum, adaletsiz gelir dağılımı nedeniyle ekonomik sıkıntılar yaşamaktaydı. Toplumda alt kesim ekonomik sıkıntılardan hoşnutsuzdu ve gün geçtikçe şiddetlenen hoşnutsuzluk sebebiyle Atinalılar İ.Ö. 594’te Solon’u devletin en yüksek yöneticisi (arkhon) seçtiler. Solon konumunun verdiği yetkilerle tiran olabilecek vaziyette idi ancak onun bunu hiçbir zaman kabullenmediği yönünde görüşler mevcuttur. Solon, göreve geldikten çok sonra yasalarla ilgilenmişti. İ.Ö. 570 dolaylarında kendisinden politik ve ekonomik sorunları çözmesi istendi. Bu isteğin ardından Solon, Areopagos Meclisi’ni de yanına alarak reformlara girişti. On yıllık geçerliliği tasavvur edilen yasalar ekonomi ve toplum alanlarında olmuştur. Solon’un ekonomik alanda yaptığı yasalar arasında şunlar vardır: Orta sınıfın aleyhine olan denge unsurlarını kaldırmıştır. Öyle ki borçluların borçlarının bir kısmını silmiştir (isakhtheia). Borçlarını ödeyemediği için köle durumuna düşenler de özgürleştirilmiştir. Öte yandan Atina’da kullanılan ölçü birimi olan Attika’nın yerine daha elverişli olan Euboia ağırlık ölçüsünü getirmiştir. Solon, Atina’ya farklı yerlerde yaşayan becerikli ustaları getirtme uğraşı gütmüştür. Solon, toplumu soya göre değil servete göre dört sınıfa ayırmıştır:
- Pentakosiomedimnoi
- Hippeis (atlılar)
- Zeugitai (küçük çiftçiler)
- Thetes (fakir köylü ile toprağa bağlı köle ve işçiler)
Birinci ve ikinci sınıfta yer alan yurttaşlar, arkhon olabilirler, Areopagos’s girebilirlerdi. Üçüncü sınıftaki yurttaşlar ise bazı devlet memurluklarına ve Bule’ye seçilebilirlerdi. Dördüncü sınıf kategoridekiler ise Ekklesia ve Heliaia’ya seçilebilirlerdi. Bu sınıf aynı zamanda askerlikten ve vergiden de muaf tutulmuştur. Askerlik yapabilen yalnızca üçüncü sınıftaki yurttaşlardı. Böylece gelir ve giderlere göre bir sınıf sistemi ortaya çıkmıştır. Solon’un, yargı sistemindeki reformu bu dört sınıfın da jüri seçilebildiği yeni bir mahkeme “heliaia” idi.
Solon, Drakon’un cinayetlerle ilgili kısımları hariç diğer kanunlarını ortadan kaldırmıştı. Solon’un yaptığı reformlar ve çıkarttığı yasalarla Atina demokrasisinde gelişen hukuk sisteminin temeli atılmıştı. Antik Yunan siyasal yaşamına; Halk Meclisi (Ekklesia), Dörtyüzler ismiyle bilinen Danışma Meclisi (Bule), Soylular-Aristokratlar Meclisi (Areopagos) ve Halk Mahkemesi (Heliaia) kurumlarını kazandırmıştır. Onun anayasasının dikkat çeken en demokratik kısmı, bir arkhonun (yüksek kamu görevlisi) aldığı karar karşısında vatandaşın mahkemeye (dikasterion) başvurabilme hakkıdır, böylece halk hakkını arayabilmiştir. Solon kanunlarının tam metni başlangıçta “tesmos” sonraları da “nomos” adını taşıyan dönen tahta levhalar üzerine yazılmıştı. Konik taş steller üzerinde de bu kanunların özetleri bulunmaktadır.
Peisistratos
Solon dönemi reformları sınıf mücadelelerine son vermişti. Altıncı yüzyıl Attika’sında, iç bölgelerde yer alan aristokrat sınıf güç kaybettiği için, dağlık kesimdeki köylü sınıf ise Solon’un tiran olmasını beklerken bu umutlarına yanıt alamadığı için tatminsizdi. Atina özelinde ise birtakım ayaklanmaların yaşandığı, arkhon seçimlerinin yapılmadığı ve Damasia adındaki birinin kendisini iki yıl üst üste seçtirerek tiranlık girişiminde bulunduğu bilinmektedir. İ.Ö. 561 yılında Solon’a nazaran daha girişken biri olan Peisistratos, Attika’nın iç bölgelerinde ikamet eden köylüleri de arkasına alarak tiran olmuştu. Peisistratos, Solon’un teşkilatına dokunmamış, bazı yüksek kamu görevlilerine kendi adamlarını geçirmişti. Bununla birlikte Arkhonların ve Areopag meclislerinin de değerlerini kaybettikleri bilinmektedir. Diğer yandan büyük çiftlikleri köylü kesime dağıtarak aristokratların nüfusunu ve gücünü kırmıştı. Attika tarımını geliştirmek niyetiyle Peisistratos’un köylülere tohum, çift öküzü ve ödünç para dağıtmıştır. Köy yargıçları teşkilatı kurmuş ve böylece köylü kesimin hukukunu yeni yasalara bağlamıştır. Köylülerin adadığı tanrıları korumuştur. Peisistratos’un tiranlık dönemi bu bakımdan köylü sınıfın altın çağı olmuştur. Bu gelişmeler ışığında Atina, dönemin en büyük sanayi ve ticaret merkezlerinden biri olmuştur. Böylece dış ilişkilerde büyük başarı elde edilmiştir. Peisistratos öldükten sonra, yönetimi oğulları ele almıştır. Bu dönemde Persler tüm Anadolu’yu işgal etmişlerdir. Öyle ki Aiolya ve İyonya polisleri bağımsızlıklarını kaybetmişlerdir. Hal böyle olunca tiranlık günden güne otoritesini kaybetmiştir. Tiran Hippias’ın da gücünü keyfi yönde kullanması üzerine halk, tiranlar tarafından sürülmüş olan Alkmaionidler ailesinden Megakles’in oğlu Kleisthenes ile tirana karşı uzun süren bir mücadeleye girişmiştir. Tiran Isagoras’tan sonra yönetimi Kleisthenes devralmıştır.
Kleisthenes
Kleisthenes’in reformları Solon reformları gibi mevcut düzende değişikliklerden oluşmamıştır. Onun reformları, aristorat sınıfının nüfusunu kökten yok etmek yani düzenli bir devlet teşkilatını kurmayı ve tüm yurttaşların yönetime katılması amacını taşımaktadır. Atina’da siyasal bir rejim olarak demokrasinin kurulması İ.Ö. 507 yılında Kleisthenes sayesinde gerçekleşmiştir. Kleisthenes Atina halkını belirli bölgelerde oturan halk topluluklarını içeren anlamında on fileye ayırmıştı. Thukydides’e göre Attika ile Atina’nın kral Thetus zamanında birleşmiştir ancak Kleisthenes döneminde ise Atina tekrar ayrı bir polis olarak ele alınmış ve buna göre yeniden düzenlenmiştir. Düzenlemeyle beraber Attika, idari açıdan şehir (asti), kıyı (paralia), iç bölge (mesogeios) olarak üçe bölünmüştü. Tüccarlar ve sanayiciler şehirde, denizciler ve balıkçılar kıyıda, küçük toprak sahibi köylüler de iç bölgede ikamet ediyordu. Her ana bölge de on trittusa ayrılmıştı. Bir phylede otuz trittus ve her trittusta çok sayıda demos yer almaktadır. Demoslar, tarım arazilerine sahip yerleşim yerleriydi. Yurttaşlar isimleriyle birlikte ayrıca mensup oldukları demosun adını da kullanmıştır. Yurttaşlar, demosa kayıt yaptırarak vatandaş olduklarını onaylatmış oluyorlardı. Kleisthenes, Solon’un kurduğu Dörtyüzler Meclisi’nin üye sayısını beş yüze çıkartmıştır. Böylece bu meclis politika üretilen yer olmaktan çok üretilen politikanın yürütüldüğü bir yer olmuştur. Yasama ve yargıyı yürüten Ekklesia, devletin politika yapıcı unsuruydu. Bu teşkilatlanma konusunda Aristoteles, “Atinalıların Devleti” adlı eserinde, halk kitlelerini birbirleriyle karıştırmak amacıyla yapıldığını söylemektedir. Kleisthenes, demokratik sürece tekrar tiranlarca müdahale olunmaması için Halk Meclisi’ne yetki vererek, yılda bir kez “Çanak Çömlek Mahkemesi” olarak çalışmasını sağlamıştır. Yurttaşlar, Çanak Çömlek Mahkemesi’nde tiran olabileceğinden şüphe ettikleri ve kaygı duydukları kişilerin isimlerini çanak çömlek parçalarına yazıyorlardı. Sonrasında yapılan sayımlarda, eğer çoğunluk tarafından birinin adı yazılmışsa, o kişi on yıllığına kentten uzağa sürülüyordu. Themistokles, Kimon ve Alkibiades gibi komutanlar ve yüksek kamu görevlileri, Çanak Çömlek Mahkemesi kararlarıyla Atina’nın dışına gönderilmişti. Sparta’da Lykurgos’un, Atina’da Solon’un kısmen olmakla birlikte yine Atina’da Kleisthenes’in başarısı; dini inanç birliklerine ve akraba ilişkisiyle soya bağlı kurum ve idari yöneticilerin yerine farklı ölçütler üzerinden yeni bir biçim vererek tasfiye etmeleri olmuştur.
Yunan Yönetim Biçimlerine Getirilen Eleştiriler
Yunan demokrasisi, işlendiği dönemde pek çok eleştiriye maruz kalmıştır. Siyasal yapıya getirilen eleştirilerin büyük kısmını, siyasal haklara sahip olanların mevcut sayı ve yetkinlikleri bakımından sınırlandırılması mevzusu oluşturmuştur. Antik Yunan’da demokrasi taraftarı filozoflar olduğu gibi demokrasi karşıtı filozoflar da vardı. Demokrasi karşıtı filozofların başında Pythagoras, Herakleitos, Parmenides, Platon ve Aristoteles gelmektedir. Her biri farklı gerekçelerle demokratik rejimi eleştirip, yetersizliklerini ve eksikliklerini ortaya koymuşlardır. Onlara göre demokrasinin ontolojik, epistemolojik, etik, politik ve hukuki ilkelerinin yetersizliği toplumda kaosa, çatışmaya ve darbelere neden olmaktadır. Pythagoras, muhafazakâr ve geleneklere saygılı biri olduğundan aristokratik yönetimden yanadır. Atinalıların Anayasası adlı yapıtta yoksul halkın yönetime dahil edilmeyişinin olumsuz yanlarının altı çizilmiştir. Ksenophon da bu konuya dair siyasal hak sahiplerinin sınırlanması gerektiğinin üstünde durmuştur. O halde Yunan’daki siyasal sistemin yani demokrasinin aldığı eleştirilere bakıldığında çoğunluğun yönetimin sınırlı sayıda kişilerce üstlenilmesi gerektiği yönde görüşlerinin olduğu kanısına varılmaktadır. Antik Yunan'ın sonraki çağlara büyük etkisi olan iki ünlü filozofu Platon ve Aristoteles, yönetim biçimlerini sınıflandırmışlar ve demokrasiyi kötü yönetim biçimi olarak değerlendirip, eleştirmişlerdir. Aristoteles’ e göre İ.Ö. 4. yüzyıl Atina'sı, çoğunluğun iradesini üstün kılan düzenlemeleri ve yurttaş sayısındaki artış nedeniyle, bazı yönlerden tiranlığa benzeyen, radikal bir demokrasidir. Aristoteles, oligarşi ile demokrasi arasındaki ayrımda yurttaşların mal varlığından hareket ederek, oligarşi ile demokrasiyi birbirinden ayıran özelliğin, servetin varlığı ya da yokluğu olduğu üzerinde durmuştur.
KAYNAKÇA:
Dergiler
- YETİŞ Mehmet, “Antik Atina’da Demokrasinin Gelişimi: Soloncu Pasif Devriminden Peisistratos’un Tiranlığına”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt: 54, No:2 (1999), s. 164-197.
- KIŞLALI Ahmet Taner, Eski Yunan’da Demokrasi ve Demokratik Düşünce, Amme İdaresi Dergisi, Cilt: 17. Sayı: 1 (1984).
- AKKOÇ Aslıhan, Yunan Demokrasisinin Kavramsal Yönü ve Toplumsal Arka Planı, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt:16, Sayı 1 (2014).
- KEÇECİ Ali İzzet, Sokrates’ten Çipras’a Yunanistan’ın Demokrasi Serüveni, Europolitika Dergisi, Sayı 1 (2016), s. 34-44.
- SİNA Ayşen, Eski Yunan Yargı Sistemi: M.Ö. IV. Yüzyılda Atina’da Yargıçlar ve Mahkemeler, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı: 123 (2016), s. 419-450.
- AYDOĞDU Hüseyin, Antik Yunan’da Demokrasi: Yaklaşımlar, Deneyimler, Darbeler, International Social Sciences Studies Journal, Cilt: 5, Sayı: 43 (2019), s. 4737-4750.
- DİNÇKOL Bihterin, Atina Demokrasisinden Roma Cumhuriyetine – “Demos”tan “Populus Romanus”a, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Cilt: 23, Sayı: 3 (2017), s.751-765.
Kitaplar
- TANİLLİ Server, Uygarlık Tarihi, Remzi Kitabevi, İstanbul 2014.
- MANSEL Arif Müfid, Ege ve Yunan Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yay., 2011.
- CROİX G.E.M de Ste., Antik Yunan Dünyasında Sınıf Mücadelesi, çev.: Çağdaş Sümer, Yordam Kitap Yay., İstanbul 2014.
- UYGUN Oktay, Demokrasinin Tarihsel, Felsefi ve Ahlaki Boyutları, İnkılap Yay., İstanbul 2003.
- TEKİN Oğuz, Eski Yunan ve Roma Tarihine Giriş, İletişim Yay., İstanbul 2008.
- PUTARKHOS, Lykurgos’un Hayatı, çev.: Sebahattin Eyüboğlu, Vedat Günyol, İş Bankası Kültür Yay., 2017.
Tezler
- ÖZALP Ahmet Nusret, Antike’de Demokrasi: Ortaya Çıkışı Temel Özellikleri, Karabük Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, yüksek lisans tezi, Karabük.