Site İçi Arama

siyaset

Gidişat İyi Değil

Bazı şeylerin olacağı önceden, olayların gidişatından bellidir. Yeter ki belirtileri fark edelim. Olacak olan kötü bir şey ise, olmadan önlemek ancak farkında olmayla mümkün olur.

Azınlık Raporu Filmi:

Top Gun filmiyle hayran olmuştum Tom Cruise'a, sonradan bir sürü film yaptı, hepsi çok güzel, ama beni epey etkisi altında bırakan filmi 2002 yılında vizyona girmiş olan Minority Report (Azınlık Raporu) filmidir. Filmin konusu ilginç olsa da aslında bir sahnesi çok çarpıcı gelmişti bana.

Konusu teknolojinin faydalarından yararlanılarak biri kız, üç kardeşin genetik özellikleri sayesinde gelecekte olacak cinayetler konusunda birlikte gördükleri rüyalarından kareleri bir şekilde kaydedip, olay gerçekleşmeden zamanında olay mahalline yetişerek cinayetlerin önlenmesi ve cinayeti işlemek üzere olan kişinin tutuklanması üzerine. Tabii henüz gerçekleşmemiş bir cinayet olduğu için suç addedilen kişinin tutuklanması ne kadar hukuka uygun, bu soru işareti ve nasıl bir karar mekanizması olduğunu incelemek üzere kuruluşa bir müfettiş gönderiliyor.

Film bilim kurgu olduğu için o yıllarda, 2002 yılında henüz filmde öngörülen teknolojiler yok. Hatta birçok kişinin filmi izler izlemez patent enstitüsüne yeni teknolojileri üzerine yazdırmak için başvurduğu haber olmuştu.

Bu yeni teknolojilerden biri üç boyutlu bir yazıcı. O zamanlar yoktu, bugün artık isteyen evine bir tane alıp plastikten istediği şeyi bastırabiliyor. Filmdeki yazıcı bir ahşap parçasını bilardo topu boyutlarında renkli bir topa dönüştürüyordu. Yazıcıdan sırayla iki top çıkıyor, her biri saydam bir tüpün içinden, döne döne aşağıya operatörün önüne düşüyordu. Birinin üzerinde cinayet kurbanının ismi, diğerinde de muhtemel katilin ismi yazılı oluyordu.

İşte bana çarpıcı gelen sahnede müfettiş Tom Cruise'a soruyor, nasıl emin olabiliyorsunuz diyor, ya muhtemel katil dediğiniz kişi cinayeti işlemezse?

Tom Cruise cevap vermek yerine daha önce yazıcıdan çıkmış toplardan birini oluk şeklindeki kontrol masasının üstünde müfettişe doğru fırlatıyor, topu masanın ucundan yere düşmeden önce son dakikada Müfettiş yakalıyor.

Tom Cruise topu niye tuttun diye sorduğunda müfettiş yere düşecekti diye cevap veriyor.

İşte biz de böyle emin oluyoruz diyor Tom Cruise. Olayları takip ediyoruz.

Güzel filmdir, izlemeyeniniz kaldıysa tavsiye ederim.

Büyük Resmi Görebilmek:

Evet, bazı şeylerin olacağı önceden, olayların gidişatından bellidir. Yeter ki belirtileri fark edelim. Olacak olan kötü bir şey ise, olmadan önlemek ancak farkında olmayla mümkün olur.

Tabii gidişatın farkında olup sadece gelişmeleri takip etmek yeterli değil, kötü olayları önlemek için önlem almak gerekiyor. Hem de yeterince önceden, zamanında, gecikirsek son anda önlem almaya çalışsak da fayda etmiyor. Olacak olan oluyor.

Bizim toplum olarak en büyük hatamız bu galiba, stratejik düşünemiyoruz, büyük resmi göremiyoruz. Bırakılan izleri iyi takip edemiyoruz, anlayamıyoruz. Avcı toplum olamamışız, avın kokusunu kendimiz alamıyoruz, hep bir kişinin peşine takılıp kaba gücümüzle dünyaya korku salmışız, savaşmışız, başarılı da olmuşuz, ama dedim ya, avcı olamamışız, sadece savaşçı olmuşuz.

Toplu halde yaşamayı seviyoruz, şehirlere doluşuyoruz, köylerde yan yana oturuyoruz. Birlikte olmanın faydaları var tabii, daha konforlu, daha rahat, daha güvenli. Ama bu durum kişisel gelişimimizde, karakterimizde topluluk psikolojisiyle hareket etmemize sebep oluyor. Bilen birinin peşine takılıp, kendimiz analiz etmeden toplum nasıl davranıyorsa biz de aynen öyle tepkiler veriyoruz her olaya.

Kovboy Filmlerine Yansıyan Amerikan Bireyciliği:

Kovboy filmlerini de severim, daha önce yazmıştım. Artık pek gösterilmiyor, bir zamanlar her pazar olurdu televizyonda, şimdi sadece internet üzerinden fırsat buldukça, havam olursa izliyorum. Zaten yeni film de çekmiyorlar artık. Vahşi batı, at sürüleri, sığır yetiştirmek, eski tozlu kasabalar, barlar, poker, artık Amerika bile başka bir dünya oldu.

O eski zamanlarda mesela Amerika'ya yeni yeni gelenler birbirinden çok uzak kendi çiftliklerinde yaşarlar ya, her birinin çiftlikte kendi çiftesi olur, gelen yabancıya hemen doğrulturlar tüfeği.

İşte o başka bir yaşam türü, onlar da çoğu zaman toplum psikolojisi ile hareket etmişler, kimleri kimleri asmışlar, iki şahit bulunca o zamanlar bir ağacın dalına atılan kement kimlerin kimlerin boynuna geçmiş. Yine de avcı toplum olmayı bilmişler, çünkü çiftlik hayatı bizdeki gibi köy hayatı değil. Kendi başınasın. Kendin karar vereceksin, mecbursun. Öyle olunca da izleri kendin takip edeceksin.

Belki budur sebebi, bugün Amerika dünyaya hükmediyorsa, bence sebeplerden biri de bu anlayış farkı.

Türk Toplumu Olanları Sadece İzliyor:

Bize dönersek, yavaş yavaş toplumsal tepkiler artıyor olsa da toplum sadece izliyor. Yine kimileri bir tarafın, kimileri de diğer tarafın peşine takılmış, kutuplar arası görüş çatışması her ortamda devam ediyor. Dediğim dedik diyenler toplumsal uzlaşma yerine kendi hayal dünyalarında kurdukları düzene uygun, şimdilik ellerindeki iktidar gücüne güvenerek bildiklerini yapıyorlar.

Tepkiler arttıkça son beyan "belki de pistlere dokunmayacağız". Belki de öyle mi, henüz kesin değil yani, belki de pistler kırılacak. Zaten kırcılar sahaya girmedi mi, hedef fetih gününde ilk ağacı dikmek değil mi? Son gaz çalışmalar devam etmiyor mu? Proje belli değil yani, belki de pistler kırılmayacak. Öyle mi?

Peki nedir bu acele, doğru dürüst planlama yapıp, proje hazırlayıp, belki de uluslararası bir proje yarışması açıp, sonra da toplum onayına sunup, finansmanını da ayarlayıp, öyle başlanamaz mıydı bu işe? Günler mi bitti. Ama hayır, toplum onay vermişti zaten değil mi? Seçim beyannamesi. Millet bahçesi yapacağız. Peki niye bunca süre beklediniz o zaman? Hemen başlayaydınız seçimden sonra, hazır millet onay vermişken mükemmel bir zamanlama olurdu.

Olacaklara Gözümüzü Kapamazsak, Olmazlar

İşte bu Atatürk havaalanı özelindeki ve benzeri diğer olaylardaki anlayış tarzının bence yanlış olan izlerini takip edince, gidişat hiç hoşuma gitmiyor, renkli ahşap topun yere düşeceğini anlıyorum. Önlem almak zorundayız diye düşünüyorum, ama yine tek başıma çiftliğe gelen yabancıya doğrultacağım çifte ne kadar fayda eder bilemiyorum.

Hepimizin anlayış tarzımızı değiştirmemiz lazım, savaşçı olmak yeterli değil, artık avcı olma vaktidir. Seyrederek sadece kadere razı olunur.

Tamam, Amerika gibi bireysel demiyorum, o anlayış artık çok zor, belki de imkânsız, tarihimizden gelen kodları değiştirmek o kadar kolay değil. Yine toplumsal davranalım, ama en azından ortak karar alma mekanizmamızı kuralım.

Birlikten güç doğar. Yeter ki ortak geleceğimize tehditleri doğru zamanda fark edip önlem alalım.

Moskova'dan sevgi ve saygılar.

Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Tüm Makaleler

  • 20.05.2022
  • Süre : 5 dk
  • 1258 kez okundu

Google Ads