Millet İttifakı ve Ortak Politikalar Mutabakat Metni
Altılı Masa iletişim stratejisinde bazı sorunlar yaşasa da toplamda 11 defa bir araya gelerek başarılı bir müzakere sürecini yönetmiş görünüyor. Toplam altı komisyonla seçimlere yönelik hazırlıkların ötesine geçerek seçimler sonrasında neler yapılacağına ilişkin çalışmalar yapılması, geniş tabanlı bir ittifakın kurumsal duruşunu güçlendirmektedir.
Sevgili dostlar, altı siyasi partinin bir araya gelerek oluşturduğu “Altılı Masa”, ilk olarak 12 Şubat 2022 tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, DEVA Partisi, Gelecek Partisi katılımında gerçekleşen toplantıyla kamuoyuna duyuruldu. Altı farklı siyasi çizgiyi bir araya getiren temel etken, ilk toplantının sonunda yapılan ortak açıklamayla kendisini gösteriyordu. Altı lider, “Ülkemiz, Cumhuriyet tarihinin en derin siyasi ve ekonomik krizlerinden birini yaşamaktadır. Toplumsal, siyasal ve ekonomik sorunlar her geçen gün artarak etkisini ağır bir biçimde göstermektedir. Bu krizin en önemli sebebi kuşkusuz, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” adı altında uygulanan keyfi ve kural tanımaz yönetimdir” açıklamasıyla ortak amacın “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem”e dönüş olduğunu belirtiyordu. Başlangıçta mevcut hükümet sisteminin yanlışlarından ve ülkeyi sürüklediği belirsizlikten yola çıkılmış olsa da, Altılı Masa gelişen süreçte toplumun farklı kesimlerini bir araya getiren ve farklı sorunlara asgari müşterekte çözüm arayan geniş tabanlı bir ittifaka doğru evrilmeye başladı. Farklı ideolojik kaynaklardan beslenen siyasi hareketlerin temsilcisi olan siyasi partilerin ortak politika belirlemesi zorlu bir müzakere süreci gerektirmektedir. Bu nedenle Altılı Masa’nın, içinde bulunulan koşulların gerektirdiği sorumluluğa uygun davranarak bu süreci göze alması, takdir edilmesi gereken bir durumdur. Bir başka bakış açısına göre bu durum, partilerin kendi politikalarından taviz vermeyi göze alarak ülkenin acil ihtiyaçları konusunda sorumluluk aldıkları şeklinde de yorumlanabilir.
Altılı Masa iletişim stratejisinde bazı sorunlar yaşasa da toplamda 11 defa bir araya gelerek başarılı bir müzakere sürecini yönetmiş görünüyor. Toplam altı komisyonla seçimlere yönelik hazırlıkların ötesine geçerek seçimler sonrasında neler yapılacağına ilişkin çalışmalar yapılması, geniş tabanlı bir ittifakın kurumsal duruşunu güçlendirmektedir. İyi Parti ev sahipliğinde 26 Ocak 2023’te yapılan 11. Toplantı sonrasında yapılan açıklamada Altılı Masa kendisini “Millet İttifakı” olarak tanımlamayı tercih etti. Bu aynı zamanda seçim sonrasını da kapsayan bir koalisyon anlamına geliyor. Yazının bundan sonraki bölümünde “Altılı Masa” yerine “Millet İttifakı” ifadesini tercih ediyor olacağım.
Koalisyonlar, koalisyona katılan siyasi partileri asgari müşterekte bir araya getiren yapılardır. Yani bir siyasi parti tek başına iktidar olduğunda politikalarını tavizsiz uygulama şansı bulur. Ancak bu her zaman faydalı olmayabilir. Çünkü uygulanacak bu politikalar siyasi partinin ideolojisinin fonksiyonlarıdır. Bunları siyasi olarak denetleyecek bir mekanizma bulunmamaktadır. Oysa koalisyonlarda ortak politikalar belirlenirken bir tek ideolojinin ürünü olan politikaların yaratabileceği olumsuz etkilere karşı farklı bir değerlendirme yapma imkânı oluşur. Hatta koalisyonlarda politikaların daha akılcı ve kontrollü uygulanması söz konusu olabilir. Diğer bir ifadeyle koalisyon, yürütmenin adı konmamış bir denetim aracına dönüşebilmektedir. Oysa mevcut iktidar tarafından koalisyon, yaşanan krizlerle özdeşleştirilerek bir tehlike olarak gösterilmekte ve tek partinin iktidarı istikrar olarak adlandırılmaktadır. Bu açıkça bir propaganda söylemidir. Burada ayrı bir parantez açmak gerekmektedir. Dünyada koalisyonları ülke menfaatini gözeterek istikrarlı şekilde değerlendiren ülkeler vardır. Örneğin Almanya’da Kasım 2021’de Sosyal Demokrat Parti (SPD), yeni koalisyon hükümetini kurma konusunda Yeşiller ve liberal Hür Demokrat Parti (FDP) ile anlaşmaya varmıştır (1) ve kurulan hükümet istikrarlı bir şekilde görev yapmaktadır. Asıl sorun koalisyon mu, yoksa uzlaşma ve birlikte çalışma kültüründen yoksun olma hali mi? Bu sorunun cevabının verilmesi gerekmektedir. Çünkü koalisyonun doğası gereği, bir araya gelen siyasi partiler politikalarına sımsıkı sarılarak koalisyon ortağı olamazlar. Her parti belirli ölçülerde tutumunu esnetmek ve diğer partilerin politika tercihlerine saygı göstermek zorundadır. Bu şekilde ortak iyiye ulaşmak mümkün olabilir.
Millet İttifakı, tarihsel zorunlulukların toplumları sürüklediği bir sürecin meyvesi olarak değerlendirilebilir. Çünkü normal koşullarda birbirinden temelde ayrışan farklı ideolojileri benimsemiş farklı siyasi partilerin, ülkenin yaşadığı temel sorunlar etrafında bir araya gelerek çözüm arayışına girmesi ve bunun sonucunda ortak politikalar konusunda mutabakat içerisinde olması ancak içinde bulunulan tarihsel koşullar altında mümkün olabilmiştir. Ancak bu süreç sancısız ve sorunsuz yaşanmış bir süreç değildir. Daha önce örneğine çok da rastlanmamış bir biçimde yukarıdan aşağıya bir iletişim stratejisiyle, toplumun farklı kesimleri arasında liderler aracılığıyla bir köprü inşa edilmeye başlanmıştır. Bu çaba, devletin bütün imkânlarını kullanarak ve toplumun belirli kesimleri arasında ayrım yaratan çizgiler çizerek hükümet ile devlet arasındaki ayrımı silikleştiren yönetim anlayışına karşı varoluşsal ve ahlaki bir tepkinin sonucudur. Ancak kabul edilen ve benim de doğruluğunu kabul ettiğim (yukarıdan aşağıya) iletişim stratejisi, liderler arasındaki mutabakata rağmen siyasi partinin üst düzey kadrolarından başlayarak tabana kadar olan kademelerde zaman zaman ideolojik tepkilerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Farklı ideolojik temelden beslenen siyasi partilerin kadrolarında bu tepkilerin oluşmasının doğal karşılanması gerekir. Neyse ki, oluşan tepkiler liderlerin duyarlı yönetimleri sayesinde ittifaka zarar verecek boyuta taşınmadan yatıştırılmıştır. Sonuç olarak 30 Ocak 2023 tarihinde Millet İttifakı tarafından “Ortak Politikalar Mutabakat Metni” kamuoyuna açıklanmıştır. Şimdi bu metnin önemine ve ne anlama geldiğine bakabiliriz.
Ortak Politikalar Mutabakat Metni ve Devletin Yeniden İnşası (Restructuring State)
Öncelikle başlıkta neden İngilizce bir ifade kullandığımı açıklamak istiyorum. Osborne ve Gaebler tarafından 1993 yılında yayımlanan “Hükümetin Yeniden Keşfi” (Reinventing Government) başlıklı kitap, dünyada 1980’lerde başlayan ve devletin küçültülmesini savunan “neo-liberal” kamu yönetimi anlayışının bir devamı niteliğindedir. Bu kitapta “yeni kamu işletmeciliği” yaklaşımıyla kamu sektörünün girişimcilik çerçevesinde yeniden düzenlenmesi savunulmaktadır. Ancak devlete girişimci nitelik kazandırma çabası içerisindeki bu yaklaşım, kamu hizmetinin piyasalaşması ve kamunun müşterileşmesi sonuçlarını beraberinde getirmektedir. Uzun dönem sonuçları, ilk uygulayıcıları tarafından bile terk edilmeye başlanan yaklaşımı kamu yönetimi yazınındaki güncel konumundan çıkarsa da, gelişmekte olan ülkelerdeki etkileri devam edebilmektedir. Bu yaklaşımın fonksiyonu niteliğinde olan kamu-özel işbirliği (Public Private Partnership /PPP) yaklaşımı ise devletin yapısal olarak yıpratıldığı ve dönüştürüldüğü bir anlayışı temsil etmektedir. Türkiye’de devletin yapısal sorunlar yaşadığı bir dönemde Millet İttifakı tarafından açıklanan kapsamlı “Ortak Politikalar Metni” ni bu nedenlerden dolayı “Devletin Yeniden İnşası” (Restructuring State) olarak (“Reinventing Government”a gönderme yaparak) adlandırmayı uygun buldum.
Oldukça kapsamlı ve bir “hükümet programı” niteliğindeki mutabakat metni, birçok açıdan önemli bir metindir. Toplam 9 başlık, 75 alt başlık altında 2300 kadar maddeden oluşan, ayakları yere basan bir program, Millet İttifakı tarafından kamuoyuna açıklanmıştır. Açıklanan metin, detaylara girildikçe partilerin kendi ideolojik yaklaşımlarından kısmen uzaklaştıkları ama ortak politikalarda tam bir mutabakatla anlaştıkları bir metin olması niteliği ile Türk siyaset tarihinde oldukça değerli bir çalışma olduğu söylenebilir. Mutabakatın oldukça geniş kapsamlı olması, tarihisel koşullar karşısında sorumluluk almış liderlerin çabası ile mümkün olabilmiş görünmektedir. Programda bütün vaatlerin hem zaman hem de maliyet boyutunda temellendirilmiş olduğunun açıklanması önemlidir. 26 Ocak tarihinde yapılan toplantı sonrasında liderlerin mutabık olduğu açıklamada seçimin kazanılması halinde ilk bir haftada yapılacak olan değişiklikler açıklanmıştı. Bu değişiklikler üst düzey bürokrasideki atamaları içermekteydi. Niteliği ve görevi gereği siyaset üstü kalması gereken kadroların mevcut iktidar dönemindeki tutumlarının devlet algısına zarar verdiği düşüncesinden yola çıkılarak, kurumların hukuksal statülerinin korunması ve güçlendirilmesi amacıyla söz konusu değişikliklerin ivedilikle yapılacağı belirtilmiştir. Bu tutum, iktidarın değişmesiyle birlikte devletin saygınlığının yeniden inşasına verilen önemi göstermesi adına önemlidir.
Ortak Politikalar Mutabakat Metni içeriğinin farklı boyutları bulunmaktadır. Bunları farklı sınıflandırmalarla ele almak mümkündür. Programda yer alan bazı uygulamaların onarıcı, bazı uygulamaların iyileştirici ve geliştirici, bazılarının kurucu, bazılarının ise iptal edici (ortadan kaldırıcı) olduğu söylenebilir. Örneğin TSK bünyesinde Kuvvet Komutanlıklarının yeniden Genelkurmay Başkanlığı’na bağlanması, askeri hastanelerin açılması, kapatılan askeri okulların etkin şekilde yeniden açılması gibi uygulamalar, onarım sürecinin bileşenleri olarak görülebilir. Birçok alanda iyileştirici ve geliştirici uygulamaların ve liyakatin öngörüldüğü görülmektedir. Bunun yanında TBMM bünyesinde Kesin Hesap Komisyonu kurulması, Strateji ve Planlama Teşkilatı’nın kurulması gibi kurucu uygulamaların da bulunduğu mutabakat metni, her alanda halkın yaşantısını kolaylaştıracak ve geliştirecek bir yönetim anlayışı vaat etmektedir.
Ortak Mutabakat Metni’nin uluslararası ve ulusal boyutta devlete yeniden hak ettiği saygınlığı kazandırma vaadini de temel aldığını ve bunu gerçekleştirebilecek kadar kapsamlı bir çalışma olduğunu söyleyebiliriz. Bu çerçevede bugüne kadar mevcut iktidar tarafından uygulanan dış politikada köklü değişiklikler yaşanacağını öngörebiliriz. Bunun yanında kamu politikası sürecinin gereklerinin metnin hazırlanmasında büyük oranda yerine getirildiği de görülmektedir. Her bir maddenin yazımında kullanılan dil, farklı kesimlerin menfaatlerinin korunmasına ve hakların geliştirilmesine gösterilen özen, konunun uzmanlarının sürece dâhil olduğunu göstermektedir. Bunun yanında tanıtım toplantısında, metnin nihai olarak kabul edilmesi yerine, geliştirilmeye açık olduğunun açıklanması, sağlıklı bir kamu politikası süreci açısından oldukça önemli ve değerlidir. Yani gereklilik durumunda metinde gerekli değişikliklerin yapılabileceği vurgulanmıştır.
Bu kadar kapsamlı bir metni bir çırpıda değerlendirmek mümkün değildir. Yine de burada görüşlerimi paylaşmaya çalıştım. Ancak ülkenin geleceği adına önemli bir kaynak metnin ortaya konduğunu düşünüyorum. Elbette söz konusu metinde yer alan hususların hayata geçirilmesine yönelik tehditlerin göz ardı edilmemesi gerekir. Neticede Millet İttifakı sağlam ve güvenilir bir programla kamuoyunun karşısına çıkmıştır, ancak henüz seçimler yapılmamıştır. Metnin kapağında TBMM’ye yer verilmesi, kayıtsız şartsız millete ait olan egemenliğin kullanılması bağlamında TBMM’nin saygınlığının ve yerinin Millet İttifakı tarafından önemsendiğini göstermektedir. Eğer seçimler Millet İttifakının başarısıyla sonuçlanırsa, İttifakın devamı için gösterilmesi gereken çabaların, programın başarısı için önemli olacağı akıldan çıkarılmamalıdır.
Sonuç
Cumhuriyet tarihinin gerek hazırlanış yöntemi gerek kaynak yönetimi açısından en kapsamlı hükümet programı kamuoyuna açıklanmıştır. Gelinen aşamada bu programın uygulanabilmesi devrimsel bir başarı olacaktır. Ancak bu program kamuoyuna açıklandığı andan itibaren, gerek programın altında imzası bulunan liderler, gerek bu liderlerin başında bulunduğu siyasi partiler, gerekse bu siyasi partilere oy verme düşüncesindeki vatandaşlar, programın başarısı için sorumlu konumuna yükselmiştir. Sorumlu olan herkes, sorumluluğun gereğine uygun davranmak zorundadır. Duygusallıkla verilebilecek ani tepkilerin yaratabileceği olumsuzlukların bedelinin bütün vatandaşlar tarafından ödeneceği herkes tarafından bilinmelidir. “Devletin Yeniden İnşası” mümkün olmazsa, dünyada daha az saygın bir ülkenin daha az saygın vatandaşları olarak yaşayacağımız gerçeğiyle yüzleşme ihtimali, çok da uzak değildir. Sonuç olarak, gecenin karanlığının gün ışığına yenilmesi gibi umut dolu bir tanıtım toplantısıyla kamuoyuna duyurulan Ortak Politikalar Mutabakat Metni’nin, Türkiye Cumhuriyeti’ne kurucusu Mustafa Kemal Atatürk tarafından çizilen “Çağdaş Uygarlık Seviyesinin Üzerine Çıkma” hedefini gerçekleştirme fırsatı sunacak bir program olduğunu söyleyebiliriz.