Sayın Muharrem İnce Aday Olmalı mı?
Sebebi ne olursa olsun, tam gaz ilerlerken, bazen aniden fren yaparız. Bu hayatımız için de geçerlidir, siyasi yaşam için de! Bu kararı almak o kadar kolay değildir. Ne güzel hızlanmıştım dersiniz! Eğer bir yarış içindeyseniz, belki de bitiş çizgisine çok yaklaşmıştım dersiniz. Ama bazen o frene basmak gerekir! İşte böyle düşünüyorum sayın İnce için.
Gaza basıyorsun, amacın hızlanmak, daha çok, daha çok, çok daha hızlı gitmek istiyorsun.
Epey bir hızlanıyorsun da!
Ama sonra birden frene basıyorsun.
Acı bir fren sesi!
Nedir bunu sana yaptıran?
Korktun mu hızdan? Aracı kontrol edemeyeceğini mi anladın?
Belki de aniden önüne bir şey çıktı, hiç beklemiyordun, refleksle bastın frene?
Belki de yeter bu kadar dedin? Artık sakinleşmeliyim diye düşündün? Adrenalin seviyen haddinden fazla yükseldi?
Ya da bir viraja yaklaştığını biliyordun, hız kesmen gerekiyordu? Yolu bildiğin için bilerek bastın o frene?
Kim bilir niye bastın? Ama o frene basıldı!
Halen daha basılmadıysa basılacak, o frene basılmak zorunda!
Sebebi ne olursa olsun, tam gaz ilerlerken, bazen aniden fren yaparız. Bu hayatımız için de geçerlidir, siyasi yaşam için de!
Bu kararı almak o kadar kolay değildir. Ne güzel hızlanmıştım dersiniz!
Eğer bir yarış içindeyseniz, belki de bitiş çizgisine çok yaklaşmıştım dersiniz.
Ama bazen o frene basmak gerekir!
İşte böyle düşünüyorum sayın İnce için.
Gençlik çağlarından beri parti için bir şeyler yapmış. Herkesten daha çok Cumhuriyet Halk Partili sayın İnce.
Kolay değil, bir ömür harcamış neredeyse.
Hırslı da, ağzı da laf yapıyor kendince.
Parti içinde birçoklarının hayal edemeyeceği pozisyonlara gelmişti. Birçok kez de genel başkan yarışına girdi. Olmadı, ama olsun, parti içinde gelebildiği pozisyonlar çok değerliydi.
Tamam, bence de hoş değildi gel bakalım Muharrem çıkışı.
Sayın Kılıçdaroğlu'nun her şeyi tam olarak yaptığını hiçbir zaman söylemedim ben. Eleştirilecek oldukça çok yönü var bile diyebilirim. Zaten kimi yazılarımda eleştirdim de.
Ama son zamanlardaki çıkışları ve genel olarak sakinliği takdire şayan bence.
Bir de bütünleştirici tutumu.
Bu seçimler için doğru aday olduğunu düşünmeme sebep oluyor tüm bu iyi meziyetleri.
Sayın İnce de öyle. O da belki doğru kişi olabilirdi.
Ancak o "adam kazandı" çıkışı yok mu? İşte o çıkış onun hiçbir kabahati olmasa da, üzerine adeta bir kabus gibi yapıştı.
Tabii bir de söz verip de o gün avukatlarla YSK önüne gitmemiş olması. Milleti çileden çıkardı bu yaptıkları.
Aslında gitti de, ama avukatları çağırmadı yanına. CHP temsilcisiyle konuştum ve bir sakatlık olmadığını öğrendim dedi.
Dediğim gibi belki de kendisinin hiçbir kabahati yoktu, ama bazen böyle olur işte, bir günah keçisi aranır ve bulunur.
Tamam, parti o zaman yeterince destek olmadı. Kalan kısa sürede sayın İnce yeterince kendini gösteremedi de, anlatamadı da. Bunların hepsi doğru.
Ancak arada gözden kaçan bir konu var.
Her ne kadar bilgili bir kişi de olsa, bir fizik öğretmeni olarak belki de gençlere yakın söylem içinde de olsa, olmadı işte.
Parti içinde tutunamadı. Ayrılmak zorunda kaldı Muharrem İnce o çok sevdiği CHP'den.
Peki neden?
Bunda sanırım "çuvaldızı başkasına batırmadan önce, iğneyi kendine batırmakta fayda vardır" sözünde olduğu gibi, kendi yapmış olduğu yanlışların da büyük payı var.
Ne demişti sayın İnce?
Kemal Bey teveccüh etti ve beni cumhurbaşkanı adayı gösterdi. Benim bundan sonra ona karşı parti içinde genel başkanlığa aday olmam diye bir şey söz konusu değildir!
Peki öyle mi oldu?
Hayır! Partililer beni genel başkan görmek istiyorlar dedi ilk fırsatta ve ilk kurultayda da başkan adayı oldu.
Sonra da beklediği itibarı göremeyince, önce bu parti yönetiminde çete var diye partiyi kötüledi ve ardından da ayrılmak durumunda kaldı.
Belki de doğruydu, ama kimin doğruyu duymaya niyeti var ki, sonuçta söylem partiyi kötüleyen bir söylem. Olumsuz bir söylem.
Bence hiç yapılmaması gereken bir hataydı bu çete çıkışı!
Ben aday olmayacağım diyerek sonra da genel başkanlığa aday olmak da yapılacak şey değildi.
Evet, belki de parti içinden gelen baskılarla partinin cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilmişti.
Ancak bu adaylık doğru seçim miydi ben halen daha emin değilim.
Çünkü bence yapılması gereken bugün olduğu gibi çok yönlü mutabakat ile ortak aday gösterilmesiydi. Olması gereken ortak akıl ile belirlenecek bir adaydı. Belki o zaman da Kılıçdaroğlu'nun kendisiydi olması gereken.
Ancak bu ortak aday arayışı her seferinde denize düşen yılana sarılır hesabı artık kendi köşesinde hayatının geri kalan kısmını yaşaması gereken, artık torun sevme vakti çoktan gelmiş bir kişi olmamalıydı. Üstelik zamanında onca yaptığı hataya rağmen, halen daha ortak aday olarak adının gündeme getiriliyor olması bence de büyük hataydı.
Sayın Kılıçdaroğlu o gün de, bugün yaptığı bazı hataların bir benzerini yaptı ve olmayacak kişiyi ortak aday olarak göstermekte ısrar ederek ortak uzlaşı yerine, seçimlerde ayrı ayrı aday gösterilmesine yol açtı. Üstelik bu uğurda yeterinden çok zaman kaybı ile, kampanyayı da çok kısa bir süreye sıkıştırdı.
Bunu söylerken bugün kendisinin nihayet ben adayım diyerek elini taşın altına koymasının çok değerli olduğunu söylemek isterim.
Bu saçma sapan ısrarcılığı dışında ben başka bir olumsuz yönünü görmüyorum.
Diğer meziyetleri ile kendisinin tam da olması gereken cumhurbaşkanı adayı olduğunu düşünüyorum.
Dönelim sayın İnce'ye.
Cumhuriyet Halk Partisi içerisinde umduğunu bulamayan sayın Muharrem İnce bildiğiniz gibi kendi partisini kurdu. Memleket Partisi.
Sanırım şimdi CHP içinde neyi eksik buluyorsa onları burada yapmayarak bundan sonra kendi partisi ile siyasi yaşamına devam edecek. Hakkıdır ve bu konuda hiçbir sözüm yok. Siyaset bir iddia işidir ve o da iddialı bir siyasetçi olduğunu gösterdi bize bugüne kadar.
Parti olarak mecliste yerini almasını da canı gönülden isterim.
Ancak bir önceki cumhurbaşkanlığı adaylığında da olduğu gibi sayın İnce'nin gözlerden kaçan bir özelliği de, aslında onun kimseyi dinlememesi.
Yani bir ortak akıl insanı değil sayın İnce.
Bıraksanız şu anki tek adam sisteminin kendince bir başka adayı olur. Ama ben doğrusunu yapıyorum diyerek o da bir başka açıdan tek adam olur.
Evet, kendi bildiği doğrular var. Bu doğrular söylemlerine de yansıyor. Birçoğuna ben de katılıyorum.
Ancak bu doğruların yanında bir de ortak akıl ile ortaya çıkan doğrular vardır.
Doğru tektir, buna katılırım. Ancak eğer konumuz matematik ise öyledir. Matematikte kurallar vardır ve bu kurallar ile tek bir doğruya öyle ya da böyle ulaşırsınız.
Ancak bizim konumuz ise matematik değil, sosyoloji! Diğer bir deyişle siyaset, hayat!
Bu ortamlar çoklu doğru ortamlarıdır.
Buralarda doğrulardan doğru seçmek durumundasınız. En doğru doğruyu ise ancak ortak akıl ile bulabilirsiniz.
İşte budur sayın İnce'nin sorunu.
Bir başka tek adam olmak hevesinde olan, yeterinden fazla siyasi hırsı olan ve bu yüzden de aslında doğru aday olmayan kişidir sayın İnce.
Mecliste eleştirel olarak bırakın istediğini söylesin, muhalefet etsin. Ama cumhurbaşkanı olarak hayır!
İnsan olarak da çok iyidir, benim de hemşerim diyebileceğim bir yerdendir, Yalova'dandır.
Bizim oraların insanıdır bir anlamda. Halktan biridir.
Bilime de değer verir, belki çok derin olmasa da bilgisi, en azından lise öğretmeni olacak kadar fizik de bilir.
Ancak hepsi bu kadardır.
Ne devlet tecrübesi yeterlidir ne de şahsi heveslerinin bu seçimlere ne kadar zarar verebileceğinin bilincinde olabilecek kadar hayat tecrübesi.
Evet, kendisine haksızlık yapılmıştır ve bir an önce bunun telafi edilmesi gerekmektedir.
Ancak benim kendisinden son bir ricam, geç olmadan millet ittifakı ile iletişime geçerek bu telafinin yollarını aramasıdır.
Olmuyorsa da bu telafiyi ileriye bırakmasıdır.
Vakit şahsi kırgınlıkların memleketin geleceğinin önüne geçirileceği, böyle boş yere gündeme getirileceği vakit değildir.
Bence sayın Muharrem İnce bir an önce cumhurbaşkanı adayı olarak bu seçimlerde sayın Kılıçdaroğlu'nu desteklediğini beyan etmelidir. Bu koşulsuz bir destek olmalıdır.
Çünkü konu vatansa, gerisi teferruattır.
Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla.