Tam da 21 Yılın Ardından Nihayet Diyecektik
Ben bunca sakin, kararlı ve tutarlı karakterine rağmen, samimiyetine rağmen, partisinin bunca senede edinmiş olduğu prensiplerden vaz geçip, halkı birleştireceğim iddiasıyla yola çıkmış olmasına rağmen, bunca verilen vaatlere, bunca imzalatılmış evraka, mutabakat metinlerine rağmen, bu toplumdan sayın Kılıçdaroğlu'na ancak %45 civarında oy çıkmış olması üzerinde düşünülmesi gerektiğini söylemeliyim.
Evet, sanırım hep birlikte tamam, bu iş halloldu, muhalefet ezici farkla kazanacak, ülkece artık mutlu olacağız diyecektik, ancak yine olmadı.
Bu mudur yani?
Muhalefet kanadında morallerin oldukça bozuk olduğu doğal olarak liderlerin yüzlerinden anlaşılıyordu.
Zaten bir yandan da söylem değiştirmiş görünüyorlardı.
O kısa ulusa seslenişte, sayın Erdoğan'a ilk turda kazandırmamış olduklarını dile getirdiler, bu işin henüz bitmediğini söylediler.
Üstelik meclis çoğunluğunu da alamadılar, muhalefetin meclis çoğunluğunu alamayacağı artık neredeyse kesin gibi.
Dün gün boyu kanallardan izlediğim kadarıyla aslında sakin bir seçim oldu.
Akşamına ben de merakla çeşitli kanalardan oyların sayımını takip ettim.
Hatta iktidarın muhalefet oylarının yüksek çıktığı sandıklara sürekli itiraz etmesini de kendimce eleştirdim.
Seçime katılım oranı Türkiye seçim tarihinin rekorunu kırmış olabilir, neredeyse %90'a yakın olacak gibi görünüyor.
Yani kimilerinin söylediği gibi sayın İnce'nin seçmeninin küstürüldüğü söylemine de katılmıyorum.
Henüz tüm sandıkların sayımı kesinleşmediği için kesin konuşamıyorum, yani bu yazıyı yazarken itirazlar ve tekrar tekrar sayımlar yüzünden henüz kesin tutanaklar YSK'ya ulaştırılmamış haldeydi.
Yine de durum artık belli gibi, cumhurbaşkanlığı seçimini muhtemelen tekrarlayacağız.
Bu sonuçlarla seçimin ikinci tura kaldığına kesin diyebiliriz.
Şimdi sayın Kılıçdaroğlu ve ekibinin yapması gereken ne kadar çok iş var, düşünebiliyor musunuz?
Bırakın moral bozukluğunu, topluma umut olmaları gerekiyor.
Aslında bugün yazıyı oldukça kısa tutmak istiyordum.
Ancak kısaca olsa da bir durum analizi yapmam gerektiğini düşünüyorum.
Ben bunca sakin, kararlı ve tutarlı karakterine rağmen, samimiyetine rağmen, partisinin bunca senede edinmiş olduğu prensiplerden vaz geçip, halkı birleştireceğim iddiasıyla yola çıkmış olmasına rağmen, bunca verilen vaatlere, bunca imzalatılmış evraka, mutabakat metinlerine rağmen, bu toplumdan sayın Kılıçdaroğlu'na ancak %45 civarında oy çıkmış olması üzerinde düşünülmesi gerektiğini söylemeliyim.
Bu toplumun sosyolojisi demek ki hiçbir şekilde karşılık bulmamış.
Bu durumdan sayın Sinan Oğan'a suç yüklemenin bir anlamı yok.
Evet, ben de keşke o da sayın İnce gibi çekilseydi, hatta seçime hiç katılmasaydı diyorum arada sırada.
Ancak durum onun etkisinden çok daha farklı görünüyor.
Seçimlere katılan seçmen sayısını yuvarlak hesap 57 milyon kişi olarak düşünecek olsak (64x%90), yaklaşık 31 milyon seçmen kendisine oy vermemiş, seçimde kendisine teveccüh göstermemiş!
Muhalefet bu 31 milyon seçmeni Sayın Kılıçdaroğlu'na oy vermesi için maalesef ikna edememiş.
Herkesi memnun etmek hiçbir zaman mümkün değildir, bu anlaşılır bir durum.
Ancak bence bu kadar büyük bir seçmen kitlesine ulaşamamak muhalefet açısından büyük bir sorun.
Çünkü bu oldukça büyük bir seçmen kitlesi.
Aralarında ekonomik dertler çeken yok mu?
Bence büyük çoğunluk ekonomik olarak oldukça zorlanıyor.
Ama yine de 27 milyondan fazla seçmen sayın Erdoğan'a oy vermiş. Bunca hatasına rağmen yine de ona oy vermiş!
Sanırım şimdi birer demokrasi aşığı olarak her birimizin seçimlerde o farklı oy verenlerin kapılarını tek tek çalarak bu seçmenin bir çayını içmemizin vakti gelmiş görünüyor.
Buna vakit var mı?
Bulmalıyız bence.
Bakalım neymiş sayın Kılıçdaroğlu'na oy vermemelerinin sebebi?
İkna etmek için değil, sadece ne düşündüler o oy kullanma anında, niçin onu seçmediler? Bu seçmenin düşünce yapısını ve farklı oy vermelerinin gerçek sebebini öğrenmek için.
Bence her birine tek tek bu soruyu sormamız gerekiyor, samimi bir şekilde, öyle suçlayıcı bir tonla değil, neydi çekinceleri, neydi korkuları, bunları öğrenmek için.
Ayrıca iktidarda olanlardan ne istiyorlar ne bekliyorlar, bu cevapları da tek tek sorarak öğrenmemiz gerekiyor.
Bu bilgileri muhalefete ulaştırmanın bir yolunu bulabileceğimizi düşünüyorum.
Kapı kapı demişken belki de camilerde, o cami cemaatlerine de ulaşıp aynı soruları onlara da sormalıyız.
Kısacası toplumsal birliğimize engel olan ne varsa, kim neyden korkuyorsa, kim neyden çekinmişse, ikinci seçim öncesi her şeyi öğrenip, tüm bu sorunlara çözüm bulması için bence muhalefete yardımcı olmalıyız.
Ben böyle düşünüyorum.
Mümkün mü bu dediğim?
Evet, artık mümkün değil.
Öyleyse benim başka sözüm yok.
Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla