Site İçi Arama

siyaset

Toplumun Burkulma Etkisi (Buckling effect)

Burkulma, yani İngilizcesi ile "buckling" etkisi kolon boyu ile ilgili bir etki. Eşit kesitte iki kolon, boyları farklıysa bir aşamaya kadar aynı yükü taşıyabiliyorlar. Ancak uzun olan kolon, yük belli bir seviyeye ulaştığı zaman aniden burkularak kırılıyor. Kısa olan ise betonun kırılma limitine kadar yük taşımaya devam ediyor.

Bugün sizlere inşaat mühendisliğinden yola çıkarak toplum mühendisliğine uzanan önemli bir etkiden söz etmek istiyorum.

Hepimiz inşaatlarda kolon kiriş sistemleri görmüşüzdür. Basitçe kirişler yataydaki bina yüklerini kolonlara aktarırlar, kolonlar da binanın düşey yüklerini taşır ve temele aktarırlar.

Kolonların düşey yük taşıma kapasiteleri kolon kesiti ve kullanılan beton kalitesi ile orantılıdır. İçerisinde kullanılan demirin de düşey yük taşımasında etkisi dikkate alınır, ama demir daha çok deprem gibi yatay yüklerden kaynaklanan yanal etkilere göre hesaplanır.

Ancak kolonların yük taşıma kapasiteleri aslında hepimizin bildiği, ama pek farkında olmadığımız ve mühendisler tarafından dikkate alınması gereken başka bir etkiye göre de değişiklik gösterir. Bu etkiye Türkçe literatürde burkulma deniyor, ancak bahsettiğim etki aslında bence biraz yanlış tanımlanmış. Burkulma deyince ben burma hareketini anlıyorum, yani ıslak bir havluyu iki ucundan tutup burarak sıkarsınız ya, burma hareketi, ya da burma kadayıf vardır, işte o. Yani burkulma aslında bence bu etkiye verilmesi gereken tanım olmalı. Ama bu etkiye burulma deniyor, bahsedeceğim etkiye ise burkulma denmiş. Tanımlara takılmıyorum, benzer sözcükler olsa da konumuz yük taşıma kapasitesi. Burulmanın da kolonlarda yük taşımaya etkisi var, burkulmanın da.

Ancak burkulma etkisi daha tehlikeli. O yüzden ben size bugün bu etkiden bahsetmek istiyorum.

Evet, burkulma, yani İngilizcesi ile "buckling" etkisi kolon boyu ile ilgili bir etki.

Eşit kesitte iki kolon, boyları farklıysa bir aşamaya kadar aynı yükü taşıyabiliyorlar. Ancak uzun olan kolon, yük belli bir seviyeye ulaştığı zaman aniden burkularak kırılıyor. Kısa olan ise betonun kırılma limitine kadar yük taşımaya devam ediyor. 

Bu etkiyi daha iyi anlayabilmemiz için esnek bir sopanın üzerinden bastırdığınızı düşünün. Fazla bastırırsanız sopa eğilecektir, biraz daha bastırırsanız kırılır. İşte bu etkiden bahsediyorum.

Bu etkinin tehlikesi uzun kolonlarda boyuna bağlı olarak bu taşınabilecek yük sınırının kolonun beton kalitesinden ve kesitinden hesaplanan yükten daha düşük seviyede olması ve bu yüke ulaşıldığında kolonun aniden kırılma riski.

Buraya kadar biraz teknik oldu, farkındayım. Ama amacım teknik bilgi vermek değil, zaten tasarım yapan mühendisler bu etkileri dikkate alırlar.

Benim asıl bahsetmek istediğim toplumlarda da bu etkinin benzeri tepkilerin gözlenebiliyor olması.

Toplumsal hareketlerin çoğu bu burkulma (buckling) etkisinin fiziksel yapısına benzer şekilde meydana geliyor. Baskı altındaki toplum, bir seviyeye kadar baskılara dayanırken, baskı bir seviyenin üzerine çıktığında toplumlarda birden toplumsal bir hareketin başladığını ve çok kısa sürede topluma yayılarak büyük çaplı olaylara sebep olduğunu gözlüyoruz. Gezi parkı olayları buna bir örnek olarak gösterilebilir.

Tabii bu etkiyi sadece baskı açısından değerlendirmek doğru olmaz. Bazen toplumlar bir şeylerden memnun olmadığında da benzer tepkileri verebiliyorlar. 2002 yılı genel seçimlerinde toplum iktidardaki ve muhalefetteki bütün partileri baraj altında bırakınca, seçim meclise sadece iki partinin girebilmesiyle sonuçlanmıştı. Bu seçimde %10'luk baraj dolayısıyla verilen oyların %46.33'ü mecliste temsil edilememişti.

Bu etkinin bir benzer neticesi de, her hangi bir konuda aday olan birinin herşey normalken, yaptığı tek bir hata sonucu popülaritesinin düşmesiyle birden toplum önünde gözden düşmesi ve seçimi kaybetmesi, veya bu hata yüzünden bir daha kendisine güvenilememesi diyebilirim. Bu duruma bizde örnek çok, ama burada kimsenin adını anmak istemem.

Olumlu yönden bakarsak da, bazen aynı etki ile uzun yıllardır ne yapsa başarı elde edemeyen birinin, bazen tek bir şey ile toplum önünde popüler olması ve sonunda başarıya ulaşmasını söyleyebilirim. Örnek olarak bu şekilde meşhur olan bir sürü sanatçı vardır. Bizim de tek bir şarkısı toplum tarafından çok sevilen ve adı hiçbir zaman unutulmayan bir sürü sanatçımız var.

İşte bu etki, öyle bir etkidir ki, o an geldiğinde artık toplumun tepkisinin önünde kimse duramaz.

Ancak o an durup dururken gelmez, baştan bellidir, o seviye sınırdır, aynı bardağı taşıran o son damla gibi, bardak artık dolduysa o son damla taşan suya sebep olan damla olur.

Bugün Türkiye'de bardak dolmuş mudur? Yoksa ülkenin henüz o burkulma sınırına daha limiti var mıdır?

Ekonomik şartlar özellikle dar gelirlileri çok zorluyor. Toplumsal kutuplaşma da sınırlarını çok zorluyor. Ama gençlerin gelecek hayallerini kaybetmiş olması belki de en kötüsü.

Evet, bence bardak dolmak üzere. Başarı için o sihirli şarkının yazılmış olması yeterli.

Herkes durumu düzeltecek bir şeyler bekliyor, sessiz sedasız bekliyor. O çok tutacak şarkıyı bekliyor belki, bizi düze çıkaracak hikâyeyi bekliyor.

Ancak muhalefet cephesinde henüz o ümidi verebilen kimse yok maalesef. Durumu düzeltmek için ortaya konmuş bir plan da yok. Yapılan çalışmaların bir kadro çalışması olduğu bilinse de, ortaya konmuş bir kadro da yok.

Kısacası, demek istediğim her şey o son damlaya bağlı aslında. Toplum önüne o hikâye bir an önce konmazsa, burkulma etkisi gibi toplum ters tepki de verebilir. Şimdiden yapılan anketlerde kararsızların bir kısmının tekrar iktidarı desteklemeye karar verdikleri anlaşılıyor. Ümitsizlik dalgası büyürse iktidarın elindeki imkanlarla durumu onca baskıya rağmen tekrar kendi tarafına çevirmesi o kadar da zor olmayabilir.

Ama eğer o kurtuluş hikayesi zamanında ortaya konursa, toplum yine aynı şekilde olumlu tepki verip, başarının yolunu da açabilir.

O yüzden bir süredir dediğim gibi çok fazla vakit yok. Bir an önce hikayenizi koyun ortaya, ki başarıya ulaşabilelim.

Moskova'dan herkese sevgi ve saygılar.

Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Tüm Makaleler

  • 20.09.2022
  • Süre : 3 dk
  • 1260 kez okundu

Google Ads