Site İçi Arama

siyaset

Yaftalanmanın Dayanılmaz Hafifliği

Bir çocuğun miting alanında, Ana Muhalefet Partisi lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na “hain” diye hitap etmesinin altında yatan gerçeği, siyaset sosyolojisi olarak irdelememiz lazım. Maalesef siyasetin iyice kutuplaştırdığı Türkiye’de, terörist, hain, düşman gibi sıfatlarla yaftalanmak çok kolay bir hal aldı.

Gücü elinde tutanlarla aynı düşünmüyorsanız, siyasi görüşünüz, fikir, tutum, yaşam ve anlayışlarınız farklıysa, eyvah ki eyvah, yandınız. Artık siz de bir teröristsiniz, hainsiniz, düşmansınız ve hatta nifak tohumusunuz.

Böyle bir demokratik anlayış olur mu? 

Böyle ekonomik, siyasi ve toplumsal gelişim olabilir mi?

Böyle, 2023, 2053, 2071 hedeflerine, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşılabilir mi?

Terörist, vatan haini, nifak sokan ve düşman tarzı söylemler, çok ağır ithamlardır. Terörist yaftalamasına muhatap olmakla ilgili kıstas, elinize illegal silah alıp almamanızdır. Hainlik ise sözlükte, kutsal sayılan şeylere el uzatma, kötülük etme ya da karşı davranma, hain olma durumu ya da haince davranış olarak açıklanmıştır. Hain, bilerek ve isteyerek kutsala ihanet eden demektir.

Bu sıfatların suçu da, vebali de ağırdır.

Hal böyle iken farklı düşünmek, muhalif olmak, Cehapeli, İpli, Saadetli, Devalı, Gelecekli, Demokratlı veya Hadepeli, yani bu halkın en az yarısının desteklediği partilere gönül vermek, Ak partili veya MeHaPe’li olmamak, haksız olduğunu düşündüğünüz uygulamalara demokratik tepki göstermek, sizin bu tarz ağır sıfatlarla yaftalanmanız için yeterli olabilir mi?

Elbette hayır, olamaz ve olmamalıdır.

Benzer şekilde bazı ekstrem muhaliflerin iktidar sahiplerine karşı yaptıkları mesnetsiz, kanıtsız ve haksız iddia ve suçlamalar da bu toplumun demokratik gelişimine katkı sağlamaz. Farklı fikir, görüş ve önerilerin varlığı ile bunlara duyulan karşılıklı anlayış, demokrasinin zenginliğinin ana göstergesidir.

Bu akıl almaz ötekileştirme mantalitesinde; terörle bilfiil yıllarca mücadele etmiş olmanızın, yapmış olduğunuz eğitimin, işçi, çiftçi, esnaf, memur, öğrenci, sanatçı, öğretim üyesi, hatta devlet memuru, asker, polis, bürokrat olmanızın, bu ülkenin bölünmez bütünlüğü için vermiş olduğunuz ömrünüzün bile, hiç mi hiç değeri olmayabiliyor.

Ötekileştirmenin bariz dış politik mottolarından biri olan “Ya bizimlesin ya da bize karşı” ifadesini, 11 Eylül saldırılarından sonra ABD Başkanı oğul Bush, Irak ve Afganistan’a askeri operasyon yapabilmek adına, tüm dünya devletlerini etkilemek ve tarafına çekmek için kullanmıştı.

Ötekileştirme, yandaşlarını konsolide etme, karşıtlarını düşmanlaştırma ve düşman yaratarak gücünü sağlamlaştırma politikasının bu bariz örneğini, ABD’nin Cumhuriyetçi başkanı Bush başlatmış, Trump ise iyice körüklemişti.

Nihayetinde ne oldu?

Bush, yapılan askeri operasyonlar neticesinde binlerce masum sivilin ölümüne sebep olan bir lider olarak tarihe geçti. Ne Irak ne de Afganistan’da başarılı olmayan bu politika, ABD’nin dünya üzerinde en sevilmeyen ülke olmasına sebep oldu. Nihayetinde Bush, seçimi kaybetti. Benzer ötekileştirme politikalarına içeride ve dışarıda devam eden Trump, 2020 seçimlerinde ABD halkından, “Artık seni istemiyoruz” cevabını aldı. İktidarı terk etmemek adına, konsolide ettiği yandaşları vasıtasıyla ABD tarihinde ilk defa kongreyi bastırdı, ama demokrasi ağır bastı ve istediğini başaramadan çekti, gitti.

21’inci yüzyılın ilk on yılında sadece ABD’de değil, başka bazı ülkelerde de etkinliğini artıran ötekileştirme vasıtasıyla iktidarda kalma politik zihniyeti, nasıl ki ABD’de sona ermişse, başka ülkelerde de sona erecektir.

Zamanın ruhu, ABD’de devreye girmiştir. 21’inci yüzyılın üçüncü on yılı, bu değişimlerin ivmelenmesiyle devam edecektir.  Bu ivmenin önünde durmak mümkün değildir.

Bundan böyle dünyanın her yerindeki seçimlerde, tek amacı ne olursa olsun seçimi kazanmak ve iktidarda kalma tarz-ı siyasetinin devam edip etmeyeceği oylanacaktır.

Ekonomik durum, güvenlik anlayışı, yapılan-yapılmayan icraatlar ve iyi-kötü-doğru-yanlışlar, evet hepsi önemli hususlardır ancak, tüm dünyada ötekileştirilenler ve birleştirenlere göre kazanan ve kaybedenler belli olacaktır.

Ötekileştirenler mi, birleştirenler mi kazanacak? Halk, bundan böyle buna göre karar verecektir.

Ötekileştirmek kolay, birleştirmek zordur. 21’inci yüzyıl, halkıyla birlikte zoru başaran birleştirenlerin yüzyılı olacaktır. Dünyanın, huzura, refaha ve barışa ulaşabilmesinin anahtarı, ötekileştirmekten değil, birleştirmekten geçer.

Doç.Dr. Ersoy ÖNDER
Doç.Dr. Ersoy ÖNDER
Tüm Makaleler

  • 19.02.2022
  • Süre : 4 dk
  • 937 kez okundu

Google Ads