Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile Zafere Giden Yolun 102 Yıldönümünde Türk Hava Harekâtı (Bölüm-1)
Türk havacılığı, maddi olanaksızlıklar içerisinde çok az sayıda ve çok zor şartlarda kahramanların yaptığı başarılı keşif, taarruz ve av önleme faaliyetleri ile stratejik öneme ait uçuşlar gerçekleştirmiştir. Düşman unsurlarını etkisiz hale getirmiş ve önemli destek ve katkı sağlayarak Büyük Zafer’in kazanılmasında etkili olmuş, örnek ve cesaretli davranışları tüm harekât boyunca sergilemiştir.
“Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi” ile Türk Milleti’nin emperyalizme ve yerli işbirlikçilerine karşı canını, malını, namusunu, varını yoğunu ve bütün gücünü ortaya koyarak “Kuvayı Milli Ruhu” ile düşman kuvvetlerini ülkeden çıkararak vatanını kurtararak “Büyük Zafer” kazanılmıştır. Türk havacılığı, maddi olanaksızlıklar içerisinde çok az sayıda ve çok zor şartlarda kahramanların yaptığı başarılı keşif, taarruz ve av önleme faaliyetleri ile stratejik öneme ait uçuşlar gerçekleştirmiştir. Düşman unsurlarını etkisiz hale getirmiş ve önemli destek ve katkı sağlayarak Büyük Zafer’in kazanılmasında etkili olmuş, örnek ve cesaretli davranışları tüm harekât boyunca sergilemiştir. Büyük Zaferin sonucunda elde edilen 30 Ağustos Zafer Bayramını, Türk milleti varlığından, birliğinden ve tam bağımsızlığından asla taviz vermeden, hiçbir engel tanımadan, ulusça anlamını, önemini, o dönemi yaşayarak ve hissederek büyük onur, gurur, mutluluk, saygı ve sevgi, coşku ile kutlamaktadır ve kutlayacaktır.
Bağımsızlık ve Kurtuluş mücadelemizin zaferle taçlandığı, cumhuriyetimizin temellerinin inşa edildiği, tarihten silinmek istenen bir milletin direniş ve dirilişinin yükseldiği, tüm ezilen milletlere moral ve heyecan kaynağı gün olan “30 Ağustos Zafer Bayramı” kutlu olsun. Bu zaferi, Türk Milletine kazandıran Cumhuriyetimizin kurucusu Ebedi Başkomutan Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, kanlarıyla canlarıyla bu toprakları vatan yapan ve ülkemizin milletiyle bölünmez bütünlüğü için canlarını seve seve feda eden Kurtuluş Savaşının kahraman şehitlerimizi rahmet, şükran, saygı ve minnetle anıyorum.
Sakarya Meydan Muharebesi’nde kazanılan zafer ile Yunanlıların Anadolu’dan tamamen atılması için Türk ordusunun hedefleri doğrultusunda güçlendirilmesi gerektiği düşünülmüş, bu bağlamda kesin bir zafer için yurdun bütün kaynaklarının topyekûn seferber edilmesi amaçlanmıştır. Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün hedefi, eksiklikleri giderilmiş, en azından düşmanın olanaklarına ve gücüne yaklaşmış bir ordu ile taarruza geçmek olmuştur. Sakarya Muharebesi’nden sonra yaklaşık bir yıllık süreçte, yokluklara rağmen Türk ordusunu zafere ulaştırmak için havacılığın muharebe gücünü kuvvetlendirme çalışmalarına büyük önem verilmiştir. Bu süreçte; personel zayiatının azaltılması ve silah, araç, teçhizat ve malzeme bakımından eksikliklerin giderilmesi maksadıyla hava birliklerinin takviye edilerek muharebe gücünün artırılması hedeflenmiştir.
Büyük Taarruz öncesi Türk hava gücü, 1 Ocak 1922’de Akşehir’de bulunan 1 ve 2’nci Uçak Bölüğü’nün 4 uçağı ile 4 pilotu mevcuttur. 7 Şubat 1922’de, Rosini Kumpanyası isimli İtalyan şirketi ile yapılan anlaşma gereği, Antalya’da İtalyan tüccarlarından tanesi bin liradan satın alınan 21 Spad-XIII model av uçağı Sicilya isimli vapurla Mersin limanına ve demiryolu ile Konya Hava Meydanı’na getirilmiştir. 7 Mart 1922’de elde uçuşa hazır 13 uçak mevcut olup, harekât öncesi kırık dökük uçaklar, Eskişehir’deki demiryolu tamir atölyesinde onarılarak kullanılır hale getirilmiştir. Cephe Bölüğü’nün bünyesinde olan 10 uçağından, 1 ve 2’nci Ordu Komutanlıklarına ikişer uçaklı birer keşif birliği verilmiş ve 1’inci Ordu Keşif Birliği Haziran başlarında Çay’a getirilmiştir.
20 Ekim 1921 tarihli Ankara Antlaşması kapsamında Adana’da bulunan 10 adet Brege (Breguet) 2 kişilik keşif uçağı, Fransızlar tarafından TBMM Hükümeti’ne bırakılmıştır. Fransızlardan alınarak Konya’ya getirilen uçaklardan uçuşa hazırlanan dört adet uçak ile 1’inci Tayyare Bölüğü teşkil edilmiş ve 21 Mayıs 1922’de uçarak Akşehir’e getirilmiştir. Böylece Batı Cephesi Komutanlığı emrinde 2’inci Tayyare Bölüğünden başka 4 uçaklı 1’inci Tayyare Bölüğü faaliyete geçirilmiştir. Büyük Taarruz öncesi 1’inci Uçak Bölüğü’nün, Cephe Ceride Defteri (Harekât Günlüğü)’nde belirtilen keşif raporları zafere giden yolda büyük rol oynamıştır.
22 Temmuz sonlarında Amasra Uçak Meydanı, Hava Kuvvetleri Müfettişliğine bağlanmış ve 18 Kasım 1922’de İzmit’te, 2 adet Amasra’dan ve 2 adet İstanbul’dan 4 adet deniz uçağı toplanmış, ancak bu uçaklar aktif hava harekâtı görevi yapamamıştır. Bu gelişmelere ilave olarak Saffet Arıkan başkanlığında bir heyet Almanya’ya gönderilerek 29 adet uçak satın alınmıştır. Almanya’dan gizlice alınan av ve keşif uçaklarıyla bunlara ait malzeme ile teçhizat Rusya’nın Baltık Limanı’na taşınmış ve tren ile Novorosky Limanı’na götürülmüştür. Uçaklar, Samsun ve çevresi denizden İngiliz ablukası altında bulunduğundan Şahin vapuru ile önce Trabzon’a, sonra kara yoluyla Samsun’a getirilmiştir. Bu uçakların birçoğunun harap ve kullanılamaz durumda olduğundan sadece ikisi onarılarak cepheye gönderilmiştir. Fransa ve İtalya’dan satın alınan uçaklar uluslararası kurallar gereği silahı sökülerek gelmesi nedeniyle bu eksikliğin giderilmesi için I.Dünya Savaş sırasında Alman uçaklarından kalma makineli tüfekler uçaklara monte edilmiştir. Yine, bu dönemde Hava Kuvvetlerinin güçlendirilmesi için 174’üncü Alay subayları arasında para toplayarak bir uçak almış ve uçağa 174’üncü Alay ismi verilmiştir.
Ağustos 1922’de bölüklerinin uçak sayısı, 7’si keşif ve 3’ü av toplam üzere 10’a yükselmiş, ancak birliklerin malzeme eksikliği nedeniyle bakımları yapılamadığından uçaklar, Akşehir Bölük Merkezinde toplanmıştır. Akşehir’de bulunan Cephe Uçak Bölüğü, 20 Ağustos 1922 tarihinde 4 keşif uçağı ile Çay’da hazırlanmış bulunan meydana nakledilmiştir. Konya’dan gelen 4 av uçağı Çay meydanına konuşlandırılmış, 2 keşif uçağı Akşehir’de hazır bekletilmiştir. Uçaklar, Yunan birliklerinin uçaksavar ateşleri ve av uçakları müdahalesine rağmen keşif görevlerine devam etmiş, bu tarihten itibaren keşif uçakları başarılı uçuşlar yaparken, av uçakları hatlarımızın gerisinde devriye uçuşlarına başlamıştır.
Av uçaklarına verilen ana görev ise cephe boyunca devriye uçuşu yaparak düşman keşif uçuşlarının hatlarımızın gerisine geçmesini önlemek ve düşmanın hazırlıklar hakkında bilgi almasını engellemek olmuştur. Pilotlar için uçuş görev süresi yaklaşık 1,5 saat olmuş, şafak vakti başlayıp ve akşam karanlığına kadar devam etmiş, uçakların görevleri biri bitmeden diğeri göreve başlayacak şekilde düzenlenmiştir. 20 Ağustos 1922’de Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Batı Cephesi Karargâhı’nın bulunduğu Akşehir Üs’sünü ve Cephe Uçak Bölüğünü ziyaret etmiş ve pilotlara;“Düşman uçaklarının keşif için cephemiz gerilerine geçmemelerini sizden isterim” emrini vermiştir. 21 Ağustos 1922’de saat 18.30’da Mustafa Kemal Atatürk, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak ve Cephe Komutanı İsmet İnönü, Çay’da uçak bölüğünü teftiş etmiştir.
23 Ağustos 1922’de Batı Cephesi Komutanlığı Kurmay Başkanı tarafından Cephe Tayyare Bölük Komutanlığına gönderilen yazıda; “Harp tayyarelerimizin keşif uçaklarımızı himaye etmesi ve düşman tayyarelerinin mıntıkamız dahilinde uçmasına engel olunması” istenmiştir.
23 Ağustos’ta Akşehir’e gelen Hava Kuvvetleri Müfettişi Muzaffer Ergüder; “Cephe Komutanın emirlerini almış ve Cephe Uçak Bölüğünün bulunduğu meydana varmıştım. Düz ve temiz bir alana kurulmuş hangar çadırlarını, küçük bir tamirhane hizmetini gören bölümü, uçucuların kaldıkları yeri bir daha görmüş ve kendisine elde bulunan 22 uçaktan 9’unun uçuşa hazır olduğu haberi verilmişti. Uçuşa hazır olmayanların tipleri ve ne gibi eksikleri olduğu tespit edildi. Uçması zor aynı tipten 4 uçağın motor aksamından, pervanelerinden, tekerleklerinden, kablolarından yararlanılarak, tamamlanması mümkün olan diğer uçakların uçar hale getirilmesi kararlaştırıldı ve derhal çalışmaya başlandı. 26 Ağustos sabahı Büyük Taarruz başlangıcında 18 uçağın uçuşa hazır olabileceği tespit edildi. Elde ise 18 pilot yoktu, her pilot günde birkaç kez uçarak, bir uçucu için olağanüstü gayretin sarfı göze alındı. Bir uçuştan gelip meydana inen pilotun uçağı bir daha uçmasa bile, elde uçabilecek, uçuşa hazır diğer bir uçak bulunacaktı. Pilotların, gözetleyicilerin, makinistlerin ceketlerini çıkararak bir ten fanilasıyla üstlerini başlarını benzin, yağ içinde bırakarak bu hazırlık için çalışmaları görülecek şeydi. Derin bir sessizlik içinde uçakların başında uğraşılıyor, her an ortaya çıkan bir onarım başarısı, yüzlerde ciddi tebessümler uyandırıyor, herkese bir tek şey, zafer azmi hâkim bulunuyordu.”
Büyük Taarruza gidilirken Türk havacılarının son durumlarını gözlemlemiştir. Cephe Uçak Bölüğü’nün Büyük Taarruz öncesi cephelerde; av/bombardıman ve keşif uçağı olmak üzere faal 12 uçaktan oluşmuş ve 22 uçak ise Konya Tamirhanesinde uçuşa hazırlamaya çalışılmıştır. 25 Ağustos’ta 4 uçuş ile cephe ve gerisi keşifleri yapılmış, bölgedeki durumda değişiklik olmadığını Cephe Komutanlığına bildirmiştir. Taarruz öncesi yapılan keşif uçuşlarında toplam 11 Yunan tümenin mevzilendiği, Yunan ordusunun Eskişehir-Afyon-Garipçe ve Uşak’ta birer uçak birliği bulunduğu tespit edilmiş ve bu birliklerin her birinde 4 veya 5 adet av bombardıman tipi uçak olduğu bildirilmiştir.
Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü, 25 Ağustos‘ta saat 21.00’de Akşehir Cephe Uçak Bölüğüne harekât öncesi; “26 Ağustos 1922’den itibaren orduların, genel taarruzun başlayacağı 26 Ağustos günü saat 06.00-08.00 arasında düşman ihtiyat grubunun ve Afyonkarahisar’ın güney batı bölgesindeki düşman birliklerinin durumunun keşfedileceği. Av uçaklarının, özellikle Afyonkarahisar güney ve batı bölgesinde uçarak düşmanın keşif ve faaliyetlerine mani olmasını, saat 10.00’da aynı keşif görevleri tekrar edilmesi. Seyitgazi mıntıkası ve Seyitgazi-Döger istikametindeki yolun havadan keşfedilmesi. Öğleden sonraki vazife ayrıca bildirilecektir.” son taarruz emrini vermiştir.
Hava Kuvvetleri Müfettişi Muzaffer Ergüder; “25 Ağustos 1922 akşamı saat 21.00 den sonra uçak kuvvesi, yani harbe hazır uçakların cins ve adedi belli olduğu, evvelce tahmin edilenden bir noksanıyla 17 uçak harbe hazırdır. Fakat elde o kadar pilot yoktur. Ancak, icabında bir pilot birkaç sorti uçuş yapacak, değişik uçaklarda uçmak zorunda kalacaktı. Durum, Cephe Komutanlığına arz olundu. O gece berrak bir sema üzerinde gökte, Türk Bayrağı çizilmişti. Parlak bir hilalin tam orta ilerisine parlak bir yıldız gelmiştir. Bu şekil saatlerce hepimizin gözünü havaya çevirmişti. Pilotlarda avcı, keşif ve bombardıman pilotu diye bir ayrım yoktu. Uçucular mevcut uçaklar ile uçmak mecburiyetinde idiler. Pilotlara bir uçuş elbisesi, bir başlık ve gözlük verilmiş. Ancak ekseriya bunlar her pilota sağlanamadığından dolayı pilotlara yünden örme bir başlık ve yün kazak verilmiş ve pilotlar bunlarla uçuşa gitmişlerdir. 26 Ağustos 1922’de sabah karanlığı, her şey, herkes hazırdır. Gün ağarıyor. Her uçağın başında bir makinist ile üç dört er bekliyor. Her uçak son bir kez daha gözden geçiriliyor. Büyük emek ve uğraş ile 26 Ağustos 1922 günü sabah 17 uçak faal hale getiriliyor. Cephede uğuldayan Türk topçusunun seslerine, mütevazı meydanda işlemeye başlayan uçakların motor gürültüleri karışıyor, uçakların birer havalanması ile Türk Havacıları göreve başlıyor.” sözleriyle anlatmıştır.
26 Ağustos 1922 sabah saat 04.30’de, Mustafa Kemal Atatürk’ün emri ile bütün cephede Türk topçusunun tanzim atışı ve saat 05.30’dan sonra Türk topçusunun tahrip ateşi ile Yunan birliklerine baskın prensibi ile “Büyük Taarruz” başlamıştır. Harekâtın başlangıç günü havanın kapalı ve çok rüzgârlı olmasına ve keşif için müsait olmamasına rağmen av ve keşif uçakları göreve sabah gün ağrırken başlamıştır.
Sabah saat 06.00-07.30 arasında pilotlar Fazıl, Yahya, İhya, Mükerrem, Basri ve Abdülhalim, 3 av ve 3 keşif uçağı ile 6 uçuş yapmış ve saat 10.00’da dönmüşlerdir. Türk av uçakları, gün boyunca yaptıkları devriye uçuşları sırasında karşılaştıkları Yunan uçakları ile 4 defa hava muharebesine girmiş, hava muharebelerinde 3 Yunan uçağını kendi hatlarına kaçmaya mecbur etmiştir. Bu Yunan uçaklardan biri ile saat 07.45’de Bölük Komutanı Yzb.Fazıl, Afyon bölgesinde Hasanbeli-Garipçe köyü yakınında girdiği muharebede uçağı inişe zorlamış ve Türk hatlarına indirilerek ele geçirilmiştir. Pilot yaralanmış, uçağı yakmasına fırsat vermeden söndürülmüş ve ganimet olarak ele geçirilmiştir. Bu olay havacılık tarihimizde bir ilk olmuş ve uçağa düşürüldüğü yerin anısına “Garipçe” ismi verilmiştir. Uçaklar, hava bulutlu olmasına rağmen akşama kadar 12 uçuş yaparak düşmanın durumunu gözlemlemiş, düşman ihtiyat gruplarının durumu tespit edilmiş, görülen ve seçilen önemli hedefler bombalanmış ve istenilen bütün görevleri başarıyla yerine getirilmiştir.
Batı Cephe Komutanı İsmet İnönü, 26 Ağustos saat 12.00’de Yunan ihtiyat kuvvetleri hakkında bilgi için keşif yapılmasını ve düşmanın keşfine engel olunmasını emretmiştir. Döger-Afyon arasındaki tren nakliyatının, Gazlıgöl-Afyon-Altıntaş-Dumlupınar bölgesinde karayolları üzerindeki faaliyetlerin, Ahırdağ kuzeyine giren süvari kolordumuzun durumu ve Tazılar-Çobanözü-Tokuşlar bölgesindeki faaliyetlerin izlenmesi istemiştir. Bu maksatla, saat 14.30-15.00 arasında 4 uçak görevlendirilmiş ve saat 18.00’de keşif raporunda; Yunan ordugâhının durumunda ve Döger-Altıntaş bölgesinde ihtiyatlarının durumunda bir değişlik olmadığı, Afyon’un güney ve güneydoğusunda düşman birliklerinin toplanma harekâtına girişmediğini belirtilmiş ve demiryolunda yoğun nakliyat hareketi tespit edilmiştir.
Büyük Taarruz’un hemen ertesi günü Samsun’dan cepheye gitmekte olan 2 uçak, Ankara üzerinde uzun bir uçuş yapmış, 25 Ağustos’ta Samsun Müdafaa-i Hukuk Heyeti tarafından hazırlanan TBMM üyelerine hitaben atılan beyannamede; “Size üstünüzden selam, ihtiram ve rica yağmuru yağdırıyoruz. Siz de düşmana top, gülle, kurşun ve bütün gayz ve kin yağmuru yağdıracak esbabı ihzar edeceğiz. Haymana Ovasının sonunda, yeşil Bursa Dağlarının maverasında, kardeş ciğerinden çıkmış avaze-i imdat ve istimdat var. Onu işitiyor musunuz? Güzel İzmir’e ne vakit gireceğiz? Onu biliyor musunuz? Biz size derunu bugün yetimlerin hürmet ricalarıyla dolu uçaklar gönderdik. Siz bize İzmir ve Bursa’nın kurtuluş haberini ne vakit vereceksiniz?” Beyannamede verilen 2 mesajda, birincisi halktan Yunanlılara karşı sonuna kadar mücadele edilmesi, ikincisi ise TBMM’den ve diğer resmi kurumlardan Yunanlıları vatan topraklarından çıkarmaları istenmiştir. Türk milletine moral motivasyon vermek amacıyla atılan beyannamelerin yanında, Yunan ordusunu demoralize etmek amacıyla Rumca bildiriler atılmıştır. Türk uçakları Yunan askerlerine, cephe gerisindeki Müslüman ve Hıristiyan unsurlara beyannameler atmaya savaş süresince devam etmiştir. Beyannameler Yunan askerlerinin tesliminde etkili olmuş ve Midillili Dimitri İspiro adlı Yunan esiri; “Uçaklarınızın attığı beyannameleri kapışırcasına okuyorduk. Fırsat bulanlar kaçtılar. Hatta içimizde tüfek atmadan ordunuza teslim olanlar vardır. Çoğumuz tüfeklerimizi kırarak dağlara firar ettik.” demiştir.
(Devam Edecek)