Hava Kuvvetlerinin Cumhuriyet Dönemi İlk Şehidi Hava Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel, Nasıl Şehit Oldu?
Rumların Türk uçaklarına uçaksavar ateşi açması sonucu, Cengiz Topel’in uçağı vuruldu. Uçağın kontrolünü kaybeden Cengiz Topel, mecburen son çare olarak Rum mevzilerinin üstündeyken paraşütle atlamak zorunda kaldı. Uçağın düşüşünü takip eden silahlı Rum çetesinin üyeleri, Cengiz Topel’i yere iner inmez yakaladılar. Esir aldılar, sorguladılar ve en kötüsü hunharca işkence ettiler. Ölümüne neden oldular.
Bugün günlerden 8 Ağustos. Bundan tam 59 yıl önce, 8 Ağustos 1964 tarihinde Kıbrıs Hava Harekâtına katılmak üzere 1’inci Ana Jet Üs 112’nci Filo Komutanlığından bir dörtlü kol teşkil edildi. Dörtlü kolun lideri, 1 numarası Hava Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel’di. Bugün birçok sokağa, caddeye, meydana ismi verilen Cengiz Topel; Kıbrıs Türklerine karşı silahlı şiddet eylemler düzenleyen Rumları durdurmak için silahlı Rum mevzilerine taciz, uyarı ateşi açmak üzere pilot arkadaşlarıyla birlikte görevlendirilmişti. Ancak, Rumların Türk uçaklarına uçaksavar ateşi açması sonucu, Cengiz Topel’in uçağı vuruldu. Uçağın kontrolünü kaybeden Cengiz Topel, mecburen son çare olarak Rum mevzilerinin üstündeyken paraşütle atlamak zorunda kaldı. Uçağın düşüşünü takip eden silahlı Rum çetesinin üyeleri, Cengiz Topel’i yere iner inmez yakaladılar. Esir aldılar, sorguladılar ve en kötüsü hunharca işkence ettiler. Ölümüne neden oldular. Kıbrıs Rumları tarafından şehit edilen Hava Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel’in ismi, Türk Hava Kuvvetleri'nin ilk savaş şehidi olarak Türkiye Cumhuriyeti tarihine geçti.
2 Eylül 1934 tarihinde Kocaeli'nin İzmit ilçesinde dört çocuklu bir ailenin üçüncü çocuğu olarak doğan Kıbrıs şehidimizin, Tekel’de tütün eksperi olan babası Hakkı Beyin işi nedeniyle Bandırma’da başladığı ilkokul hayatı, Gönen’de devam etti. Ancak 1943 yılında erken yaşta babasını kaybetti. Bunun üzerine ailesi İstanbul’a taşındı. Cengiz Topel de ilkokulu burada, Kadıköy ilkokulunda tamamlayabildi. Sonrasında Kadıköy Yel değirmeni ortaokuluna gitti. Lise için Haydarpaşa Lisesi’ne kaydoldu, bir süre sonra Kuleli Askerî Lisesine geçiş yaptı. Böyle askerlik hayatı başlamış oldu. 1953 yılında mezun olduğu Kuleli Askerî Lisesinden Kara Harp Okulu’na kaydını yaptırdı. İki yıllık Harbiye eğitimini takiben 1955 yılında asteğmen olarak Türk Ordusu’nun saflarına havacı subay olarak katıldı.
Pilotaj eğitimi için Kanada’ya gönderildi. Kanada'daki 20 aylık eğitimi sırasında lisan kursu, T-6 uçağı ile başlangıç pilotaj eğitimi, T-33 uçağı ile tekâmül (ileri seviye) pilotaj eğitimi ve F-86 uçağı ile tipte harbe hazırlık eğitimini aldı. T-6 uçağı ile 181,35 saat, T-33 uçağı ile 83,15 saat ve F-86 uçağı ile 25 saat uçuş eğitimi aldı. 1957 yılında pilotaj eğitimini tamamlayarak, sol göğsünde pilot brövesiyle, Hava Pilot Teğmen olarak yurda dönüş yaptı.
Pilot olarak ilk tayin yeri 5’inci Ana Jet Üs Komutanlığı/Merzifon oldu. Burada F-86 uçaklarında dört yıl uçucu olarak görev yaptı. 1961 yılında Eskişehir’deki 1’inci Hava Ana Jet Üssü 112’nci Filo Komutanlığına ataması yapıldı. F-100 uçağında harbe hazırlık eğitimini tamamladıktan sonra, dörtlü kol lideri olarak 112’nci Filo uçucularıyla (Şeytanlarla) görev yapmaya başladı. Bu filodayken 1963 yılında yüzbaşılığa terfi etti.
1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti 1962 yılından itibaren Kıbrıs sorununa çözüm olmak yerine çözümsüzlüğün kaynağı haline gelmişti. 1963 yılında Türkiye’nin Kıbrıs Türklerine desteğinin açık bir göstergesi olarak 12 uçaktan oluşturulan bir filo ile Kıbrıs intikali düzenlendi. 4 gün süren bu intikalle Türk pilotlar Kıbrıs Türklerinin yoğun ilgisine mazhar oldular.
1963 yılında yaşanan Kanlı Noel olaylarından sonra 27 Aralık 1963 tarihinde Ada’ya Türkiye’nin ilk müdahalesi gerçekleşti. Türklere yönelik katliamlara Türkiye Cumhuriyeti’nin sessiz kalması beklenemezdi. Nitekim Türkiye, anlaşmalara dayanan müdahale hakkını kullanmayı gerekli gördü. Türk Hava Kuvvetleri vasıtasıyla gerçekleştirilen bu müdahalede Eskişehir’de bulunan 1’inci Ana Jet Üs 111’inci Filo Komutanlığından görevlendirilen üç adet F-100 savaş uçağı Lefkoşe üzerinde alçak geçişler yaparak, olası gelişmelerden duyulan rahatsızlık ‘havadan uyarı’ şeklinde gösterildi.
Bu uçuşlara rağmen Kıbrıs’ta Rum çeteleri Kıbrıslı Türklere rahat yüzü göstermemekte inat ettiler. Tüm Kıbrıs’ı bir Rum toprağı yapma emeliyle, Türkleri Ada’dan kovma derdine düştüler. Kıbrıs Rumları, Ada’da iki toplumlu bir devlet yapısının tesis edilmesine, sürdürülmesine karşıydılar. Bugün 1964 Kıbrıs olayları olarak bilinen şey, Kıbrıs Türklerine zarar veren Rumların şiddet eylemleriydi. Böyle bir ortamda, Ada’daki Türk ve Rum toplumları arasında ister istemez çatışmalar yaşandı. Çatışmalar, Kıbrıs Rum polisi ve EOKA militanları tarafından Kıbrıs Türklerine yönelik saldırılarla başladı. Özellikle 21 Aralık 1963 tarihinde başlayan çatışmalar, tüm dünyanın dikkatini çekecek kadar çetin geçti. 23-25 Aralık arasında meydana gelen ve tarihe “Kanlı Noel” olarak geçen ve Akritas Planı çerçevesinde gerçekleştirilen Rum saldırılarında 145 şehit verildi, 648 kişi yaralandı, 103 Türk köyü tahrip edildi ve 27.000 kadar Kıbrıs Türkü evinden, barkından oldu. Toprakları Rumlar tarafından ellerinde zorla alındı.
Çatışmalar durmayınca, İngiltere’nin teklifi üzerine Türkiye ve Yunanistan ile Kıbrıs toplum liderlerinin katılımıyla 15 Ocak 1964 tarihinde Londra’da bir konferans toplandı. 31 Ocak’ta İngiltere tarafından adaya 10.000 kişilik bir NATO kuvveti yerleştirilmesi planı gündeme getirildi. Bu teklif plan Türkiye ve Yunanistan tarafından kabul edilmesine rağmen, NATO kuvvetinin statükoyu güçlendireceği korkusuyla, Makarios tarafından bu plan kabul edilmedi. Makarios BM Barış Gücü’nün adada konuşlandırılmasından yana bir isteklilik gösterdi. Bunun üzerine, NATO gücü yerine BM Barış Gücü adaya konuşlandırıldı. Ada’daki çatışmalar, Birleşmiş Milletlerin müdahalesiyle ancak durdurulabildi. 16 Şubat 1964 tarihinden itibaren olaylar yatıştı. Böylece Ada’ya konuşlandırılan Barış gücü, çatışmaların tekrar başlamasını kısa süreliğine de olsa durdurmuş oldu.
Ancak Birleşmiş Milletler Barış Gücünün varlığı da gözü dönmüş Rum çetelerini eylemlerinden vaz geçirmek için yeterli gelmemeye başladı. Rumlar, 5 Ağustos 1964 tarihinde Erenköy ve Mansur bölgelerine denizden hücumbotlarıyla, karadan ise tanklarla destek verdiği piyade birlikleriyle ani bir saldırıya geçtiler. Türk kasabaları ve sahildeki Türk balıkçı teknelerine ateş açtılar. Türkiye politik yollarla bu ani gelişen saldırıyı durdurmayı ve Kıbrıs Türklerinin can güvenliğini sağlamaya öncelik verdi. Rumlar ise 09 Eylül 1922 tarihine atfen Yunanların İzmir’de denize dökülüşünün intikamını alma sevdasıyla, Rum halkını ve gazetecileri bölgeye çağırdılar. 07 Ağustos’ta çevre Türk köylerinin işgal edilmesi sonucu Erenköy’de dar bir bölgede sıkışıp kalan Türklerin katledilme tehlikesi baş gösterdi. Bölgede bulunan BM Barış Gücü askerlerinin Rum saldırılarını durdurmakta gösterdiği isteksizlik ve acizlik nedeniyle Türk Hava Kuvvetlerine bağlı dört uçak ile 7 Ağustos’ta uyarı uçuşu yapıldı, hava harekâtı başlatıldı.
Ada'da 07-09 Ağustos 1964 tarihleri arasında icra edilen hava harekâtı Türk Hava Kuvvetlerinin diğer kuvvet komutanlıklarının katılımı olmadan müstakil olarak icra ettiği ilk harekât olma özelliği olarak tarihimizdeki yerini aldı. Aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin antlaşmalardan kaynaklanan Kıbrıs’a müdahale hakkını ilk kez kullandığı bu harekâtta; Türk Hava Kuvvetleri, Erenköy’de dar bir bölgeye sıkışmış kalmış Kıbrıs Türklerinin ve kendilerini feda ederek halkına yardıma ve korumaya koşan bir avuç Kıbrıslı üniversite öğrencisinin umudu ve kurtarıcısı oldu. Bu öğrencilerin ilerleyen tarihlerde KKTC siyaseti, bürokrasi ve ticaretinde üstlendikleri önemli görevler sebebiyle, kurtarılanlar sadece gençler değil aynı zamanda Kıbrıs Türklerinin geleceği de oldu.
Rum hücumbotlarının saldırılarını durdurmak için 8 Ağustos’ta ikinci bir dörtlü kol planlandı. İkinci taarruz kolundaki 4 jette, Yüzbaşı Cengiz Topel, Üsteğmen İzzet Öztarhan, Yüzbaşı Mehmet Konedralı ve Üsteğmen Ethem Sancar bulunuyordu. Topel’in liderliğini yaptığı dörtlü F-100F kolu, Gemikonağı Limanı’nda bulunan Rum gemisini bertaraf etmek üzere havadan yere taarruz dalışlarına başladı. İlk dalışı kolun lideri Cengiz Topel yaptı ancak uçağı, yerden açılan uçaksavar ateşiyle vuruldu.
Topel ile komutasındaki askerler arasında bilinen son telsiz konuşmaları şöyleydi:
"- Cengiz Yüzbaşım, uçağından dumanlar yükseliyor, atla. (Ütğm. Öztarhan)
- ...
- Yüzbaşım, Cayır cayır yanıyorsun, atla. (Ütğm. Öztarhan)
- Tamam, atladı. (Yüzbaşı Konedralı)
- Paraşütü açıldı. (Ütğm. Öztarhan)"
Başarılı bir atlama sonrasında paraşütle salimen yere indi taarruz kolunun lideri Cengiz Topel. Gaziveren, Elye ve Çamlıköy Türk yerleşim yerleri arasındaki Peristeronari adındaki (günümüzdeki adı Cengizköy) Rum köyü yakınlarında bir asfalt yola indi. Ancak paraşütle inişinden sonra 3 Rum askeri tarafından yakalanan Cengiz Topel, sorguya çekilmek üzere Güzelyurt’a götürüldü. Burada dipçik darbeleriyle, türlü aletlerle kendisine işkence yapıldı. Aldığı yaralardan bitap düştü. Savunmasız Cengiz Topel’i bu hale getiren Rumlar, kendisini Lefkoşa Rum Hastanesi'ne kaldırdılar ancak maalesef bu genç Türk pilotu, hastanede yaşamanı yitirdi. Kesin olan şuydu ki, Rumlar Uluslararası Savaş Hukuk’unun esirleri kapsayan Cenevre Sözleşmesi’ni hiçe saymışlardı. Savunmasız bir Türk askerini, korkunç işkencelere tâbi tutarak öldürmüşlerdi. Bu gerçeğe rağmen, Topel'in yaralı olarak yakalandığını ve hastanede tedavi altına alındıktan sonra ‘kendiliğinden’ öldüğünü savundular. Ölümü, Rumlar tarafından radyo kanalıyla duyuruldu. Açıklamaya göre Topel, 9 Ağustos'ta atlamadan kaynaklanan yaralanma sonucu hastanede ölmüştü.
Türkiye'nin ısrarlı girişimleri sonucunda, nihayetinde 11 Ağustos 1964 tarihinde Cengiz Topel’in naaşı Lefkoşa Rum Hastanesi'nden alınarak Lefkoşe Hastanesi'ne getirildi. Burada otopsi yapıldı. Otopsiye tanıklık eden Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) mensubu ve usta fotoğrafçı Eşref Düşenkalkar’ın ifadesine göre, Topel’in sol gözü Rumlar tarafından tahrip edilmişti. Her iki kolunun pazı kemikleri matkapla delinmişti. Edep yerleri ezilmiş, kafatasının sol tarafına bir beton çivisi çakılmıştı. Sol ayağı da kırılmıştı. Bunlar yetmezmiş gibi, boğazından göbeğine kadar göğsü yarılmış ve çuval diker gibi yeniden dikilmişti. İç organlarını çalmışlardı, akciğeri ve kalbi noksandı.
Topel’in aziz naaşı 12 Ağustos 1964 tarihinde Türkiye'ye gönderildi. Kıbrıs'ta, Adana'da, Ankara ve İstanbul'da yapılan törenlerden sonra 14 Ağustos 1964 tarihinde Edirnekapı Hava Şehitliği'nde Şehit Hava Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel toprağa verildi.
1964 Kıbrıs Hava Harekatı’nda uçağının isabet alması sonucu paraşüt ile atlamak zorunda kalan Hava Pilot Yüzbaşı Cengiz TOPEL’in işkence görerek şehit edilmesi Türk halkında büyük acı ve üzüntüye neden oldu. Onun işkence sonucu şehit edilmesi Türk halkında ‘Cengiz Topel’ adını yaşatma isteği doğurdu. Cengiz TOPEL adı böylece memleket sathında ve Kıbrıs’ta birçok okul, mahalle, sokak ve caddeye verilerek yaşatıldı, yaşatılmaya devam edildi.
7-9 Ağustos 1964 tarihleri arasında üç gün süren hava harekâtında, harekât bölgesi sadece Erenköy ve civarındaki Rum birlikleri ile sınırlı kaldı ve harekât o dönem için Ada geneline yayılmadı. Hava Harekâtı neticesinde hiçbir sivil ve masum hedef alınmadan Erenköy’e saldıran Rum askeri gücü durduruldu. 1964 Hava Harekâtı, Kıbrıs Türküne bir yaşam kaynağı oldu ve 1974 Kıbrıs Barış Harekâtına kadar geçen dönemde dayanma gücü verdi. 1964 sonrasında da Rum baskı ve ambargosu altında inleyen Kıbrıs Türklerine gıda ve sağlık yardımı yine Türk Hava Kuvvetleri tarafından ulaştırma uçakları vasıtasıyla ulaştırılmaya devam edildi. Türkiye’nin Ordusu ve Halkıyla, Kıbrıs Türklerinin yanında olmaya devam edeceği güveni kendilerine verilirken, düşmana korku salınmaya devam edildi. Neticede bu korkunun gerçek olduğunu Kıbrıs Rumları, Türk askerinin süngüsünü yerken yakinen anladılar ve idrak ettiler. Cengiz Topel ve nice Cengizler boşuna şehit olmadı. Kıbrıs’ı kanlarıyla sulayan Türk şehitlerimiz sayesinde bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bağımsız bir devlet kurulabildi, Kıbrıs Türklerine yavru vatan olabildi.
Ruhları şad olsun.