Pirus Zaferi Nedir? Bize Ne Anlatır?
Savaşın kazananı yoktur, kazanan barış olsun:
Pirus zaferi, yıkıcı büyüklükte kayıplar pahasına kazanılan bir zaferdir. Kazanılan zaferin verilen kayıplardan sonra anlamsız hale gelmesini ifade eder. MÖ 280 ve MÖ 279 yıllarında Grek kolonisi Tarentum Kralı Pirus, Roma’ya saldırır ve ne pahasına olursa olsun savaşı kazanmak için her şeyini feda eder. Sonunda Pirus, savaşı kazanır; ancak 50 filin desteklediği ordusunun tamamını kaybeder. Savaşı kazanmıştır, ama yanında koskoca ordudan arta kalan üç beş filden fazlası değildir. Pirus bu zaferin ardından; “Tanrım, bir daha böyle bir zafer verme” dediği söylenir. Pirus Zaferi aslında yenilmeye mahkûm galibiyetleri anlatmak için kullanılır. Bu olaya atfen, benzer şekilde kazanılan savaşlara Pirus zaferi denmiştir.
Çaldıran Savaşı:
Bu zaferlere verilecek tarihten ve yakın geçmişten birçok örnek vardır. İşte size daha evvel yazarak anlattığım "Çaldıran" meydan savaşı hiç yoktan savaş eden iki hanedanlık ve kırılan Türk Ulusu olmuştur. Sonuç sıfır elde var sıfır.
Bir örnek de ABD’nin Vietnam savaşına yönelik söylenebilir. Sonuç, Amerikalılar için sıfır elde var yine sıfır olmuştur.
Savaş Nedir:
Bakın Mustafa Kemal Atatürk savaş için ne diyor?
"Eğer Savaş Zaruri Değilse Cinayettir" aslın da tüm anlatmak istediğim konunun özeti gibi, sihirli bir cümledir bu. Bugün, ülkeler savaşıyor ama halkları dost. Her savaş sonunda barışla bitiyor, ya kayıplar? Hepimizin bildiği üzere savaşın kazananı yoktur. Tarihte bunun örnekleri çok görülmüştür.
Waterloo:
Napolyon Bonapart’ın Birleşik Avrupa ideali Waterloo Savaşı’nda kendisinin yenilgisiyle ve ömür boyu sürgünle sona ermiştir. Ezeli rakibi İngiliz komutan Wellington’a karşı savaşı kaybeden Napolyon, Komutanı Mareşal Ney’i yanına çağırır ve sorar. “Sence savaşı neden kaybettik?” Komutan Ney, kendine göre nedenleri bir bir sıralamak için fikirlerini söylemeye başlar.
-Sebep çok Sayın Napolyon.
-Birincisi barut bitti...
-İkincisi, diye devam etmek isteyince, Napolyon Mareşali susturur.
-Ötekileri saymana gerek yok der.
Oysa savaş barut bittiği için kaybedilmemiştir.
Napolyon midesinden rahatsızdır.
Hastadır!
Komutanları önceki savaşlardaki gibi artık yanında değildir.
6 saat süren savaşı yönetmesi mümkün değildir.
İngilizler ve müttefikleri Ruslar, Prusyalılar çok güçlüdür.
Savaş Alanında Hırsın Kontrolü:
Fakat mağrur ve yenilmez Napolyon hırslanmıştır ve bu hırsı ona hata yaptırır.
Mağlubiyet kaçınılmazdır artık...
Bu yenilgi ile Napolyon ve Britanya İmparatorluğu arasında 23 yıl süren savaş sona erer.
Napolyon eğer bu savaşı kazansaydı Avrupa’nın tarihi belki yeniden yazılacaktı ama olmadı.
Napolyon esir alınır. Mecburen İngiliz hükümetine sığınır.
İngiliz Komutan Wellington’a şunları yazar:
“İngiliz kanunlarının himayesine sığınıyor ve bu kanunların tatbikini, düşmanlarımın en güçlüsü, en devamlısı ve en alicenabı olan sizden istiyorum.”
Napolyon, 20 yıl hakaret ettiği İngilizlere böyle teslim olur.
İngilizlerin himayesinde bir bakımevinde yatalak bir hasta olarak ölür.
İngiliz komutan Wellington’un ise savaştan sonra şu sözleri ibret vericidir. “Nasıl savaş kaybedilir biliyorum, ama hiçbir şey bir insanın bu kadar arkadaşını kaybetmesi pahasına savaş kazanmasından daha acı verici olamaz.”
Sonuç:
Tarih hep şunu yazar; savaşlar sahada değil, masada, diplomasi kanalları kullanılarak kazanılır. Bir dönem dünyayı titreten adamla ezeli rakibi arasındaki yazışmalardan görüleceği gibi savaş hiçbir sorunun çözümü olmuyor. Hırs, asla aklın önüne geçmemelidir.
Kazanan her daim insanlık için barış olsun. Atamızın iki güzel sözüyle yazıma son verirken, saygı dolu sevgiyle kalın diyorum.
Yurtta sulh, cihanda sulh.
Savaş zaruri değilse cinayettir.