Site İçi Arama

tarih

Tarihi Şehirler Tekrar Eskisi Gibi Olabilecek mi?

Afet şehirleri diye bahsi geçen 11 şehirden özellikle harap olmuş bu dördü aynı zamanda oldukça tarihi şehirler. Bunlar Hatay, Maraş, Adıyaman ve Malatya. Bu şehirler neredeyse baştan aşağı tekrar yapılmak durumundalar. Özellikle de Gazi'nin şahsi meselem dediği şehir olan Hatay.

Depremin yaptığı en kötü şeylerden biri de gerek bölgeden gerekse de bölgeden olmasa da oralarda yaşamış, oraları ziyaret etmiş, bir şekilde oraları görmüş insanların anılarının da bu depremle yıkılmış olması, bir anlamda insanların anılarını kaybetmiş olması diyordu biri geçenlerde.

Gerçekten, ben çok küçükken İskenderun'da yaşamışız bir buçuk sene kadar. Şöyle bir düşününce, gerçekten söylediği doğru.

Ben pek bir şey hatırlamıyorum aslında, daha beş yaşındaymışım o zamanlar. O yaşlardan ne hatırlayabilirsin ki?

Bahçe içinde tek katlı şirin bir evde oturuyorduk diye hatırlıyorum. Havanın genellikle sıcak olduğunu hatırlıyorum. Bir de bahçede birkaç tane turunç ağacı vardı. Acı olur meyveleri turunç ağacının, yabani portakaldır, tadını denediğimi hatırlıyorum bir keresinde. Acı olduğu için yiyememiştim.

Daha çok top niyetine oynarken hatırlıyorum yerlere dökülmüş turunçları.

Bir de bahçede komşunun kızıyla çamurdan bir şeyler yaparken hatırlıyorum kendimi. Çocukluk işte.

Aslında bahçeli evler özellikle çocuklar için çok uygun oluyor sanırım. Hem dışarıdasın, serbestçe oynuyorsun, hem de herhangi bir tehlikesi yok.

Bunun dışındaki anılar çok hayal meyal. Bir keresinde iskele yanında çok sert rüzgâr vardı galiba, fırtına da olabilir. Rahmetli anacığımla sahile inmiştik herhalde. Koca koca dalgaların taşları dövdüğü geliyor gözümün önüne.

Bir de tam olarak ben hatırlamıyorum, ama bizimkiler dalga geçerlerdi benimle, komşu evin penceresinden bir genç kız nişanlım dermiş bana, pencereden uzanmış bir ablayı de hatırlar gibiyim. Belki de küçüklükten beri ailede bahsi geçtiği için kendim de hayal ediyor olabilirim, emin değilim.

Ama hava sıcak olurdu gerçekten, bakın ondan eminim.

İşte bu kadar İskenderun anılarım. Az da olsa birkaç anısı var işte hafızamda.

Yıllar önce bir keresinde düşünmüştüm, yerinde midir o bahçeli ev diye.

Belki de çoktan yıkıp yerine büyük evler yapmışlardır diye düşünmüştüm o zaman.

Yerle bir oldu şimdi güzelim şehir. Sahilde palmiye ağaçları vardı galiba, yine anılardan kalmış bakın aklımda.

Tek katlı ev olarak bırakmışlarsa belki de yıkılmamıştır.

Yerini bile bilmiyorum. Bizimkilere sormak lazım, onlar hatırlar herhalde nerede olduğunu. Haritadan bakardım aslında ne olmuş anılarımdaki eve diye.

Sonra da Erzurum'a gitmiştik, ilkokula da Erzurum'da başladım ben. Sonra da okul okul gezmiştim abilerimin yanında.

Şimdi bölgede her şeyini kaybetmiş olan insanlar ne yapacaklar acaba?

Türkiye'nin farklı şehirlerinde akrabaları ya da tanıdıkları olanlar bir süreliğine yakınlarının yanına gitmişlerdir muhtemelen.

Büyük bir kısmı bölgede kurulu çadır kentlerde yerleşmiş durumdadır sanırım.

Gerçi halen daha çadır isteyenler var. Demek ki halen daha aç açıkta olanlar var.

Kimileri de yıkılmış ya da ciddi hasar görmüş evlerinin yanında bir çadırda kalmak için çadır istiyorlar diye biliyorum. Ya da az hasarlı evlerine girmekten korktukları için, ama bir yandan da evine eşyasına sahip çıkabilmek için evinin yanında çadır istiyorlar diyor bölgedeki haberciler.

Haklılar, insanlar ne yapsınlar? Hayatları boyunca çalışmış çabalamış, ama deprem elinde ne var ne yok almış.

Dün akşam bir programda bölgede neredeyse yerle bir olmuş dört ana şehrin nasıl tekrar eski haline getirilebileceği üzerine bir tartışma programına denk geldim.

Afet şehirleri diye bahsi geçen 11 şehirden özellikle harap olmuş bu dördü aynı zamanda oldukça tarihi şehirler.

Bunlar Hatay, Maraş, Adıyaman ve Malatya.

Bu şehirler neredeyse baştan aşağı tekrar yapılmak durumundalar. Özellikle de Gazi'nin şahsi meselem dediği şehir olan Hatay.

Uzmanları benim de daha önce dediğim gibi şehirlerin planlaması için çok yönlü çalışmalar yapılması gerektiğini söylüyorlar.

Ancak dikkatimi çeken görüşlerden biri her şehrin kendine özel bir imar yönetmeliği olması gerektiği.

Bakın bu konuda haklılar. Türkiye'de imar yönetmeliği tüm şehirler için aynı. Bu ise her yerde aynı tip şehirlerin olması ile sonuçlanıyor.

Mesela TOKİ şehrin bir yerinde tip projelerle konut binaları yapıyor. Tamam, sağlam oluyorlar. Deprem bölgesindeki TOKİ konutları neredeyse zarar görmedi. Bu oldukça olumlu bir durum.

Ancak bu tip projelerle özellikle tarihi şehirlerin karakterleri değişiyor.

Uzun süredir tünel kalıp binalar yapmamız gerektiğinden bahsediyorum. Ama tünel kalıp derken duvarlarının tümü beton olan konutlardan bahsediyorum. Dört beş katlı binalar.

Bu binaların TOKİ'nin yaptığı gibi tip binalar olması gerekmiyor. Her binanın yöreye uygun karakteri olmasında hiçbir mahsur yok. Hatta böyle de olmalı.

Bölgede yetişmiş mimarlar, doğmuş oldukları şehirlerin tarihi karakterlerini bilerek şehirlerine özel bir mimari geliştirebilirler. Bu mimaride, ama tüm duvarları tünel kalıp binalar gibi sadece perde duvarlar olan binalar yapmak mümkün.

Bir de şehirlerin gelişimi üzerine birtakım fikirler vardı programda.

Bir yöntem merkezi yönetim tarafından zor kullanılarak yapılan şehir planına tam olarak uyulması.  

Diğeri de yaşayan insanların ihtiyaçlarına ve isteklerine uyularak şehirlerin zaman içinde kendi kendine nasıl gelişiyorsa öyle gelişmesi.

Uzmanları esas olanın ikinci seçenek olduğunu söylüyorlardı.

Doğrusu ben ne ilkine ne de ikincisine yakın duruyorum.

Ben şehirlerin belli bir ana planı olmalı ve bazı şeyler, bazı yerler yerleşim için yasak olmalı diye düşünüyorum. Önden düşünülmüş major plan dahilinde ise insanların serbest olması düşünülebilir.

Ancak şehir planlaması konusunda çok farklı yöntemler var. Hangi modelin o şehre uygun olduğu yapılacak geniş çaplı görüş alışverişi ile belirlenmelidir diye düşünüyorum.

Neyse, grup toplantısında sayın Kılıçdaroğlu 11 madde halinde bu şehirler konusunda yapılması gerekenleri ve yine ayrıca başka 11 madde ile bölge insanlarına nasıl yardım edileceğini açıkladı. 

Bence olması gerekenleri söylediği için görüşleri çok değerli. Bakalım iktidar bu konularda ne kadarına uyacak.

Kısacası önümüzdeki uzun yıllar boyunca tekrar bu şehirler eski karakterlerinde toparlanabilecek mi hep beraber göreceğiz.

Ancak anılar, işte sadece hayatta kalanların anılarında yaşayacak eski şehirler. Artık yepyeni şehirler olacak eskilerinin yerinde.

Yazık oldu, çok yazık oldu! Umarım bu günlerde düşünülenler gerçekleştirilebilir.

Ama bunun için siyasilerin ellerini çekmeleri gerekli bu şehirler üzerinden. 

Siyasiler, çekin ellerinizi şu tarihi kentlerin üzerinden!

Bırakın uzmanları yapılması gerekenleri yapsınlar!

Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla.

Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Tüm Makaleler

  • 02.03.2023
  • Süre : 6 dk
  • 606 kez okundu

Google Ads