Adalar Denizi mi? Ege mi?
Denizler içinde en popüler olanı, en azından bizim için en popüleri diyelim, Akdeniz'dir. Günümüz medeniyetinin beşiği kabul edilen Avrupa'nın güney kıyılarına denk geldiği için Akdeniz tarih boyunca önemli bir yer edinmiş insanlık tarihinde. İngilizce tanımıyla "Mediterranean Sea", etimolojik kelime anlamıyla dünyanın merkezi demek.
Haritayı açıp baktığımızda dünyanın sularla kaplı birçok bölgesinin deniz olarak adlandırılmış olduğunu görürüz. Aslında gölleri ve akarsuları kategori dışı bırakırsak tüm bu sularla kaplı yerler birbirine bağlıdır. Yani bir noktadan bir gemi ile yola çıksak, her yeri gezip aynı yere dönebiliriz. Ama dediğim gibi belli yerler denizler olarak adlandırılırken, daha büyük boyutlu su birikintileri, özellikle kıtalar arasında kalan su birikintilerine okyanus demişiz.
Hepsine farklı farklı isimler koymuşuz. Belli başlı okyanuslar Pasifik, Atlas ve Hint okyanusu.
Denizler içinde en popüler olanı, en azından bizim için en popüleri diyelim, Akdeniz'dir. Günümüz medeniyetinin beşiği kabul edilen Avrupa'nın güney kıyılarına denk geldiği için Akdeniz tarih boyunca önemli bir yer edinmiş insanlık tarihinde.
İngilizce tanımıyla "Mediterranean Sea", etimolojik kelime anlamıyla dünyanın merkezi demek.
Akdeniz Cebelitarık boğazından başlıyor, Fas ve İspanya kıyıları arasından devam ediyor, Cezayir ve Fransa arasından, Libya ve İtalya arasından, Tunus ve Yunanistan arasından devam ediyor, Türkiye ve Mısır arasından ilerleyerek Suriye, Lübnan ve İsrail kıyılarına kadar uzanıyor.
Biz nedense Akdeniz demişiz, halbuki rengi masmavi. Yani renk olarak düşünseymişiz, Mavi Deniz dememiz daha mantıklı olurmuş gibi geliyor bana. Belki de Gökdeniz doğru adlandırma olabilirmiş.
Sebebini biraz araştırdım.
Türk tarihinde renklerin yönlerle ilişkilendirildiği söyleniyor, ak batıya, kara kuzeye, kızıl güneye denk geliyormuş. Mavi ise doğuyla eşleşiyormuş. Bu yüzden Akdeniz demiş olabiliriz. Çünkü genel Türk yerleşimine göre batıda.
Bu adlandırma yöntemini doğru kabul edersek Karadeniz ve Kızıldeniz'in de adının nereden geldiğini anlayabiliriz.
Romalılar sahiplenme eyleminden yola çıkıp, "Bizim Deniz" anlamında "Mare Nostrum" tabirini kullanıyorlarmış.
Ama Avrupa'da kullanılan adı dediğim gibi dünyanın merkezi anlamındaki "Mediterranean Sea".
Genel olarak biz tümüne Akdeniz desek de, Akdeniz aslında kendi içinde farklı bölgelere bölünmüş ve her birinin adı farklı.
İspanya önlerindeki bölümüne şafak vakti anlamında Alboran Denizi deniyor.
Fransa önlerinde Balear Denizi ve Ligurya Denizi denen bölümleri var.
İtalya ve Tunus arasındaki bölümünün ismi Tiren Denizi.
İtalya ile Sırbistan-Yunanistan arasında kalan bölümüne Adriyatik Denizi diyoruz.
Yunanistan ile Türkiye arasında kalan bölümüne ise Ege Denizi diyoruz.
Son zamanlarda çeşitli aydınların görüşleri dikkatimi çekmeye başladı.
Çocukluğumuzda öğrendiğimiz coğrafya bilgilerinin aksine, Ege denizinin adının aslında Adalar Denizi olması gerektiğini dillendirir oldular.
Ben de merak ettim, biraz araştırdım.
Evet, biz Türkler Anadolu'ya geldiğimizde, ilk defa Anadolu'nun batı kıyılarında 1081 yılında ulaşmışız. Söylendiğine göre çok fazla ada olduğu için bu denize Adalar Denizi demeye başlamışız.
Osmanlı zamanında kullanılan birçok haritada bu denizin adı Adalar Denizi olarak görünüyor.
Piri reisin 1519 yılında tamamladığı "Kitab'ı Bahriye" kitabında ise "Adalar Arası" denen yere "Erso Peloga" derler diye geçiyor.
Yani anlaşılan "Adalar Denizi" Piri reis zamanında "Adalar Arası"na dönüşmüş.
Bu arada Piri Reis gibi bir dehanın Kanuni tarafından boynunun vurdurulmuş olması anlaşılır şey değil. Türklerin coğrafya ve haritacılık bilgileri zamanında çok zayıf olmasına rağmen, Piri Reis muhteşem bir harita hazırlamış, yazdığı kitabın ise eğer değeri zamanında anlaşılabilmiş olsaymış, belki de bugün biz gerçekten denizci bir millet olabilirmişiz. Ama bırakın kitabının değerinin anlaşılmasını, adamın boynunu vurdurmuşuz. Ne kadar yazık!
Avrupa o günlerde dünyaya açılmış, sonra da tüm dünyayı sömürmüş. Özellikle Portekiz'de ve İspanya'da tek görevi harita hazırlamak olan kurumların kuruluşu o günlere uzanıyor. Piri Reis de hünkara teklifte bulunmuş, ama hazırladığı harita ve kitap için birkaç kese altınla ödüllendirilmiş olmasına rağmen fikirlerine değer verilmemiş. Zaten fitne ve fesat yüzünden boynunun vurulması sebebiyle fikirleriyle birlikte tarihin acı sayfaları arasına gömülmüş. Dediğim gibi, ne kadar yazık!
Bahsi geçmişken tarihi gerçekleri hatırlatayım istedim.
Evet, konumuza dönecek olursak, Osmanlının son yıllarında ise bildiğimiz Ege Denizinin o zamanlardaki adı İç Akdeniz'miş.
Atatürk büyük taarruzda "Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir! İleri!" derken denizleri karıştırmamış. Ege denizinin o günlerde kullanılan ismini söylemiş.
Peki nereden çıkmış bu Ege Denizi ismi?
Mitolojik bir anlamı mı var?
Aslında Yunan kaynaklarında Ege adının kullanımı konusunda zorlama bir hikâye var. Ama dediğim gibi bu bir hikâye ve zorlama bir tanım. Mitolojik inanışa göre bu isim Aegeus efsanesine dayanır. Efsaneye göre Atina'da düzenlenen bir bayramda Girit Kralı Minos'un oğlu öldürülür. Buna karşılık Girit kralı Atina'dan her yıl yarı insan yarı boğa olan Minotaur'a kurban edilmek üzere yedi kız ve yedi erkeğin gönderilmesini talep eder.
Bundan hoşlanmayan Atina kralı Aegeus, oğlu Theseus'a Minotaur'u öldürme görevi verir. Bu görevi başarırsa dönüşte gemisine beyaz bayrak çekmesini, başaramaması durumunda ise siyah bayrak çekmesini ister.
Girit'e giden kralın oğlu görevini yerine getirir ve yarı insan yarı boğa olan Minotaur öldürür. Dönüşte zafer sarhoşluğuyla bayrakları karıştırır ve gemisine yanlışlıkla siyah bayrak çeker. Bunu gören kral Aegeus oğlunun başarısız olduğunu düşünerek kendini denize atarak intihar eder.
Güya o gün bu gündür bu denize Aegeus Denizi, yani bugün bizim kullandığımız şekliyle Ege Denizi denir.
Bazı tarihçiler bu denizin isminin Yunanca dalgalar anlamına gelen "aiges" sözcüğünden geldiğini söylerler.
Sanırım Türklerin "İç Akdeniz" tanımı Akdeniz ile karıştığı için, bir de eskilerden kalma "Adalar Arası" veya daha da eskiden kalma "Adalar Denizi" isimleri de artık neredeyse unutulmuş olduğundan, 1941 yılında yapılan 1. Coğrafya kurultayında coğrafi isimlerin standartlaştırılması niyetiyle Fransızcadan da dilimize geçmiş olan "Mer Égée"den esinlenerek, bir zamanlar bölgede yoğun olarak yaşayan Rum azınlığın tanımından alışkanlık olan "Ege Denizi" ismi bu denizin ismi olarak kabul edilmiş.
Benim şahsi fikrim bildiğiniz gibi mümkün olduğunca dilimizin yabancı sözcüklerden temizlenmesi yönünde.
Adalar Denizi güzel bir seçenek. Adalar Arası da fena değil. Hem "ada", hem "deniz" öz Türkçe. O yüzden eğer resmi olarak değiştireceksek her ikisi de olabilir.
Aslında sahiplenme duygusuyla Romalılar gibi "Bizim Deniz" de diyebiliriz.
Hatta benim tercihim "Türk Denizi". Dünya denizlerinin hiçbirinde "Türk" ismi geçmiyor. Şu dünya gözüyle dünyadaki denizlerden birinin isminin "Türk Denizi" olduğunu görebilmek güzel olurdu.
Gerçi bu ismin bir iç denizimiz olan Marmara'ya verilmesini düşünenler de var. O da olabilir.
Gerçi şu anki haliyle Marmara'nın isminin değiştirilmesini istemezdim. Yeterince acımasızca davranmışız Marmara'ya, halen daha bilim insanları yakın zamanda bir şeyler yapmazsak tümden yaşamın yok olacağı konusunda uyarılarda bulunuyorlar.
Önce bir temizleyelim, belki gerçekten Marmara'nın ismini daha sonra Türk Denizi olarak değiştirmek mantıklı olabilir.
Evet, Ege çok güzel bir isim, birçokları çocuklarına "Ege" ismini veriyorlar. Benim de sevdiğim isimlerden biri. Ama "Adalar Denizi" de Ege'ye yakışan bir isim.
Kaçıncısı olur bilmiyorum, ama yakın zamanda bir tane daha coğrafya kurultayı toplayıp Adalar Denizi'ni resmi olarak kabul edebiliriz. Belki önden bu konuda bir referandum da yapabiliriz.
Seçim sizin. Benim oyum yine de alternatifler arasında olursa "Türk Denizi"nden yana olacak!
Moskova'dan herkese sevgi ve saygılar.