İstiklal Marşı Ve Kıbrıslı Türkler
Ulus Kimlik Bilinci:
Ulusal kimliğin şekillenmesinde son derece önemli bir yeri olan 101. yılını kutladığımız İstiklal Marşı sadece Anadolu coğrafyasını değil, Misak-ı Milli sınırları dışında kalan coğrafyalarda da Türk insanının gönülden sahiplendiği ve kendi özünü bulduğu bir marş haline gelecektir. Bu bağlamda İstiklal Marşı’na sahip çıkanlar arasında Kıbrıslı Türkler de vardır. Millî Mücadele’nin devam ettiği süreçte Kıbrıs adasında Rumların ve Yunanların Anadolu’dan gelen her kötü haberde bayram yaptıkları anlarda Kıbrıslı Türkleri bir araya getiren şevk ve motivasyon İstiklal Marşı olacaktır.
9 Eylül 1922 tarihinde İzmir’e giren Türk askeriyle ilgili haberlerin alınmasının ardından meydanlarda toplanan Kıbrıslı Türkler ilk defa ve muazzam bir coşkuyla İstiklal Marşı’nı okuma bahtiyarlığına erişirler. Milli Mücadele sürecinin ardından İkinci Dünya Savaşı dönemi ve Dışişleri Bakanı Saraçoğlu’nun Kıbrıs ziyareti, 28 Kasım 1948 ve 11 Aralık 1949 Ayasofya Mitingi, 27 Ocak 1958 Büyük Mitingi, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti döneminde engellemelere rağmen milli günlerde İstiklal Marşı okunması, 29 Ekim 1961 günü adaya getirilen ilk Atatürk Heykeli’nin açılışı, 25 Aralık 1963 sonrasında adada kurulan askeri sancak radyolarının başlattığı okullar, spor sahaları ve törenlerden canlı yayınlar sırasında İstiklal Marşı okunması ve 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı sonrasında devam ettirilen bütün törenlerde İstiklal Marşı ile başlanması bunlar arasında mihenk taşlarıdır.
Kıbrıs Türklerinde Vatan Kavramı:
Kıbrıslı Türklerin en büyük arzusu “Kıbrıs Türk’üyüz derken Kıbrıs’ı vatan bilmişiz; ama Türkiye’nin bir parçası olduğumuzu unutmadık, unutmayız. Çünkü en aziz parçalarımız oraya yayılmıştır. Her evden Türkiye’de insanlarımız vardır.” fikrinden hareketle barış huzur içerisinde yaşamaktır. Cumhuriyet sonrasında Kıbrıs Türk toplumunu bilinçlendirmeye çalışan aydınlar arasında Melahat Hacıbulgur, Hıfsiye Ziya Hacıbulgur ve Kadriye Hacıbulgur da vardır ve her ne kadar okullarda dersler “Çok yaşa kraliçem” sözüyle başlasa da o ne yapıp edip çocuklara İstiklal Marşı’nı da okutmayı başarmaktadır.
Türkiye’de cumhuriyetin ilanının ardından Hacıbulgur Kardeşler görev yaptıkları okullarda derse başlamadan önce yasak olmasına rağmen Türkiye ile ilgili konuşmalar yapmakta, öğrencilerle birlikte toplumsal bilincin oluşabilmesi maksadıyla İstiklal Marşı okumakta ve sonra derse başlamaktadırlar. Kıbrıs’ta ilk defa Kıbrıslı Türklerin hep beraber İstiklal Marşı okumaları ise 9 Eylül 1922 tarihinde Milli Mücadele’nin son merhalesi olan İzmir’den sevinçli haberler gelmesinin ardından İngiliz yetkililer izin vermemesine ve silahlı askerlerle müdahalede bulunmasına rağmen Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu Başkanı ve toplum lideri Faiz Kaymak’ın “Kıbrıslı Türkler hem cesaretlerini ve hem de anavatanına bağlılığını kanıtlıyordu.” dediği Lefkoşa’da Atatürk Meydanı’nda gerçekleşir ve davul zurnalar eşliğinde bir kutlama da yapılır.
Öğretmenlik yaptığı okulda Türkiye, Atatürk ve cumhuriyetin faziletleriyle ilgili konuşmalar yapan, ev öğrencilere İstiklal Marşı okutan Faiz Kaymak’a İngiliz yetkililerse “Ders saatlerinde ne Atatürk’ten ne de Türkiye’deki gelişmelerden bahsedin. Yapmak istediklerinizi evinizde yapın.” demektedirler.
Darülelhan Musuki Cemiyeti:
1 Ocak 1924 tarihinde Lefkoşa’da Dr. Hüseyin Zekai Bey’in evinde kurulan Darülelhan Musiki Cemiyeti’nin ardından Nisan 1925 tarihinde de Darülelhan Müzik Okulu açılır ve Cemiyet ilki Baf’ta olmak üzere adanın dört bir yanında konserler vermeye başlar. Derneğin en önemli faaliyeti ise bu toplantılarda İstiklal Marşı’nı da keman, ud, kanun ve tef vasıtasıyla icra etmeleridir. Darülelhan’ın bu konserlerinde İstiklal Marşı okuyanlar arasında Kıbrıs Türk Mücadele Tarihi’nin önemli isimlerinden Hatice Tahsin de vardır;[i]
“1922’de Eczacı Nebil’in olduğu yerde askeri doktor olan Dr. Zekai Bey izin verdi ve evinde Darülelhan adında bir musiki cemiyeti kuruldu. Abdülaziz Azim Bey, Nazım Ali İleri, Dişçi Adnan, Lefkeli Dişçi Derviş Bey bana ve birkaç arkadaşa İstiklal Marşı’nı öğrettiler. Müsamerelerde sahnenin önünde okurduk. Halkı ayağa kaldırırlar ve hep beraber okurlardı. Bu fedakâr insanlar Kıbrıs’ta Türklük ateşini tutuşturanlardı…”
Bu dönemde Darülelhan vasıtasıyla dayanışma ve toplumsal bilincin yaratılabilmesi için İstiklal Marşı’nı geniş kitlelere yaymaya ve öğretmeye başlayan Hatice Tahsin gibi idealistler daha önce olduğu gibi İngiliz yönetiminin getirdiği İstiklal Marşı yasağıyla da karşılaşırlar ve sadece İngiliz milli marşını söylemeleri istenir. Faaliyete geçtikten sonra bir süre çalışmalarına ara veren Darülelhan Mart 1944 tarihinde yeniden çalışmalara başlar ve özellikle Kardeş Ocağı’nda verdiği ve İstiklal Marşı ile başlayan 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos konserleriyle Kıbrıslı Türklerin direnç gücünü hep yüksekte tutar. Lefkoşa’daki Kardeş Ocağı vasıtasıyla 10 Mart 1925 tarihinde İngiliz Kralı V. George’un emriyle Kıbrıs bir Taç Koloni (Crown Colony) haline gelir Sir Malcolm Stevenson’un 1 Mayıs 1925’te Kıbrıs’ın ilk İngiliz Valisi olmasının ardından Türk toplumuna da verilmesi gereken elektrik, su, yol, posta, belediye hizmetleri gibi hizmetler, eğitimle ilgili devlet hizmetleri Rumlara ağırlıklı olarak verilmeye ve Türkler üzerindeki baskı ağırlaştırılmaya başlanır. Aynı yıl içerisinde Aralık 1925’te Larnaka’da Türkiye’nin ilk defa olarak şehbenderlik (konsolosluk) açması ve Asaf Bey’i de şehbender olarak göndermesi ise Kıbrıslı Türklerin yüreklerindeki özlemi kabartacak türdendir. Konsolosluk daha sonra Larnaka’dan Lefkoşa’ya taşınacaktır:
“Cumhuriyet Bayramlarında Vedia ve Beria Hanımlarla Konsolos Asaf Bey’i kutlamaya giderdik. Hâkim Raif Bey (Rauf R. Denktaş’ın babası), Söz gazetesinin sahibi Remzi Okan Bey, Süleyman Bey ve daha birçok ileri gelen Türkler de Asaf Bey’i ziyaret ederdi. O zaman konsolosluk Ledra Palas’ın karşısında bir bahçenin içindeydi. Halk da Türk bayrağını görebilmek için konsolosluğa giderdi. Konsolosluk daha sonra Çetinkaya’nın karşısına taşınmıştı. Halk hisarın üstüne toplanır ve Türk bayrağını seyrederdi…”
Engellemeler:
Dönemin Valisi Sir Ronald Storss’un bütün engellemeleri ve tepkilerine rağmen gerek konsolosluğa giden Kıbrıslı Türk ileri gelenleri ve gerekse milli bayramlar ve törenler nedeniyle konsolosluk etrafında toplananlar ya da hisarın üzerine çıkan Kıbrıslı Türkler burada bazen içlerinden bazen yanlarındakilerin bile duymayacağı bir ses tonuyla İstiklal Marşı’nı da söylerler;[ii]
“İngiliz öğretmenlerin tüm baskı ve tehditlerine rağmen 29 Ekim 1930 günü okulumuzu Türk bayrakları ve çiçeklerle süslemiştik. Her şeyi göze almıştık. Okuldan atılma pahasına da olsa bu büyük bayramımızı kutlayacaktık. Diğer okullar da aynı şekilde süslenmişti. Okuldan ayrıldığımda Kardeş Ocağı’nın, Salim Aziz’in otelinin, Türk dükkânlarının ve evlerinin Türk bayraklarıyla süslendiğini görmüştüm. Yalnızca Evkaf binalarında ve Evkaf’a ait camilerin minarelerinde Türk bayrakları yoktu. Evkaf’ın başında bulunan İngiliz yanlısı Türk camilere Türk bayraklarının asılmasına karşı çıkmıştı. Lise öğrencileri yollara dökülmüş, marşlar söylüyorlardı. Ağlayanlar da vardı. Bir ara İngiliz askerleri geldiler. Silahlarının ucundaki uzun süngülerle Türk bayraklarını parçalamaya başladılar. Öğrenciler karşı duruyorlardı. İngiliz askerleri pek çok lise öğrencisini o gün tutukladılar. Lisedeki durum daha da kötüydü. 29 Ekim günü lise avlusunda toplanan öğrenciler okulların tatil edilmesini, ulusal bayramların kutlanmasını istiyorlardı. Müdür Grant tehditler savurarak öğrencilerin sınıfa girmesini istedi. Öğrenciler sınıflara girmediler ve okulun bayrak direğine Türk bayrağı çektiler. Bunun üzerine pek çok lise öğrencisi okuldan atılmıştı...”
Kıbrıs Türklerinde İstiklal Marşı Okuma ve Bayrak Hassasiyeti:
Aynı durumu yaşayanlardan birisi de Rauf R. Denktaş’ın babası Raif Bey olacaktır ve o da bütün Kıbrıslı Türkler gibi Lefkoşa’daki şehbenderliği bayrağı selamlama ve İstiklal Marşı okuyabilmek için muazzam bir fırsat olarak değerlendirecektir;[iii]
“…Lefkoşa’ya giriş Cuma günleri Ledra Palas tarafından olduğunda Şehbenderlikteki Türk bayrağı saygı ile selamlanırdı. Cuma günleri gidiş ve gelişler bayrağı iki kez selamlamak için daima bu kapıdan olurdu. Bayrağa yaklaşınca arkadaşları köylümüz Mehmet Refik Bey, kavas emeklisi Hüseyin Bey, ConRifat, Refet Bey babama takılırlardı ve ‘Başın terledi herhalde, sil şu terini.’derlerdi. Babam da şapkasını selam verircesine çıkarır, bayrağı selamlar, arkasından mendiliyle başını silerdi. Çünkü sivil polisler, idare amirleri milliyetçileri devamlı surette takip ederler, jurnaller hazırlardı. Bayrağı selamlayan memurların sorgusu suali yapıldığında hepsi de erlerini sildiklerini iddia ederlerdi…”
Kıbrıslı Türklerin haklarını savunan Söz gazetesi sahibi Mehmet Remzi Okan’ın kızı Bedia Okan da kimseye sezdirmeden istiklal marşı okudukları o yıllarda yaşadıklarını şu sözlerle aktaracaktır;[iv]
“…Bizim çocukluğumuzda Türk bayrağını sadece Larnaka’daki Türk konsolosluğunda görebiliyorduk. Çünkü sadece orada asılabilirdi. Babam özellikle de 23 Nisan, 29 Ekim gibi bayram günlerinde bizi Larnaka’ya konsolosluğa götürürdü. Evimizde Türk bayrağı vardı ama onun konsoloslukta dalgalandığını görmek başka bir heyecandı. Bu Türk bayrağını çekememe uzun uzun sürdü ve Kıbrıs Türk’ü bayrağına hasret kaldı…”
1930 Yılı 29 Ekim Kutlamalarının Yankıları:
Kıbrıs’ta adanın dört bir yanında ilk defa olarak bu kadar büyük bir coşku ve heyecanla kutlanacak olan 29 Ekim kutlamaları 1930 yılında dönemin Kıbrıs Valisi Sir Ronald Storss tarafından “büyük bir tehlike” olarak adlandırılırken bütün yasaklama, kısıtlama, sıkıyönetim ve baskılara rağmen bayram kutlaması yapılır ve binlerce insan ilk defa bu kadar coşkuyla İstiklal Marşı’nı dillendirir. Bu dönemde de Rumların adanın statüsünün değiştirilmesi ve Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhak edilmesi yönündeki faaliyetleri devam eder. Sonrasında Kıbrıs Valisi Sir R. Storss’a 12 Kasım 1931’de verilen olağanüstü yetkiler sonucu İngiliz İdaresi’nce uygulanan yaptırımlar sadece Rumları değil Türkleri de kapsar. Anayasa, Yasama Meclisi, Belediye seçimleri, siyasi partiler askıya alınır, basına sansür uygulanır, eğitim üzerinde sıkı bir denetleme başlar. “Türk’üm.” demek yasaklanır, Türk tarihinin okutulması kısıtlanır ve devlet büyüklerinin resimleri okul duvarlarından kaldırılır. Lefkoşa’daki Türk Lisesi’nde öğrencilerin kurduğu bando da İstiklal Marşı başta olmak üzere Türklük şuuru aşılayan marşlar icra ettiği gerekçesiyle lağvedilir. İngiliz yönetimi okullara ve camilere Türk bayrağı asılmasını, 19 Mayıs ve 29 Ekimlerde bayram kutlamalarının yapılmasını, Türkiye’den kitap getirtilmesini, hatta kitaplarda bulunan bayrak ve Atatürk resimlerinin bile bulunmasını yasaklar;[v]
“...İngilizler 31 Aralık isyanında bir ortam yaratıyor ve vali konağını yaktırıyor Rumlara. Aslında yakan Rumlar değil, yaktıran İngilizlerdir. Hemen öyle bir ortam yaratıyor ki cezasını, faturasını, biz Türkler ödüyoruz. Bizde 5 yıllık ve 8 yıllık okullar vardı. Hepsini İngiliz kapatıyor. Yani İngilizler Türkleri okumuşsuz bıraktı. Bizi cahil bıraktı...”
Ancak İngilizlerin bu davranışının arkasında İngiliz idaresinin özellikle Kıbrıs Türklerini sindirmeye yönelik olarak planlı bir girişimi söz konusudur;[vi]
“Bu dönemde İngilizlerin İslam Lisesi, bayrak çekme yasağı getirmesi, İstiklal Marşı’na yasak getirmesi Türklük duygularını köreltmek için uyguladıkları bir yoldur. Biz İslam’ız fakat Türk’üz. ”
Bazı Paylaşılan Anılar:
Emir Ali Başar da daha sonra eğitimci olarak görev yapacağı Kıbrıs’ta yaşadığı bu süreci “…Ben öğrenimim esnasında okuduğum okullarda, ilkokul, ortaokul ve lisede göndere Türk bayrağının çekildiğini hiç görmedim. Milli günler hiç kutlanmazdı. İstiklal Marşı ve diğer milli marşların öğretilmesi ya da okunması da yasaklar arasındaydı. Bizim kuşağımız bu marşları okullarda değil, Mezunlar Birliği’nin açtığı kurslarda öğrenmiştik…”[vii] sözleriyle aktaracaktır. Özellikle adayı Yunanistan’a ilhak amacıyla Rumların çıkarttıkları 20 Ekim 1931 Rum İsyanı sonrasında İngilizlerin Türklere ve Rumlara sansür uygulaması, ardından okullara Türk bayrağı çekilmesini yasaklaması, kitaplardan Türk bayrağı ve Atatürk resimleriyle milli duygular aşılayan şiir ve yazıların kopartılıp atılması ve İstiklal Marşı okunmasına yasak getirmesi de Kıbrıslı Türkler tarafından farklı çözüm yolları bulunmak suretiyle çözülür. Bununla beraber okullarda İngiliz yönetimi tarafından İstiklal Marşı kesinlikle yasaklanırken “Ankara’nın taşına bak.”, “Annem beni yetiştirdi.”, “İzmir’in yollarına bomba koydular.” gibi şiirler ve marşların söylenmesi ise neredeyse imkansız hale gelir. Bu dönemde örneğin Haydarpaşa İlkokulu’nda (1937-1943) devresinde Zeynel Bey’in öğrencisi olarak okuyan Hüseyin Şenol da “…Milli şarkılar ve milli marşlar çalmamız ve söylememiz yasaktı.” diyecektir. Aynı dönemde öğretmenlik yapmakta olan Hatice Tahsin ise yaşadıklarını şu sözlerle aktarır;[viii]
“1937’de ilk defa Ayasofya Kız İlkokulu’na İngilizce öğretmeni olarak tayin oldum… Sabah önce İngiliz marşı okunur ve sınıfa giderdik. Ben öğrencilere İstiklal Marşı’nı da öğrettim ve sınıfa girince İstiklal Marşı’nı da okuturdum. Korkum yoktu. Kendi kendime dedim ki ‘Ben bu işi yapmazsam başkası hiç yapamaz.’ 1931 isyanından sonra yetişen bu nesil ne İstiklal Marşı’nı ne de Türk bayrağını bilirdi. Çocuklara ‘Bana bir Türk bayrağı çizin.’ dedim. Çocuklar tabakaların üzerine hep İngiliz bayrağı çizdiler çünkü bilmiyorlardı. O zaman siyah tahtaya bir Türk bayrağı çizdim ve ‘Bu bizim bayrağımızdır.’ dedim; ancak gece düşündüm ki çocuklar Türk bayrağını yine de tahtadaki siyah şekliyle hatırlayacaklar. Onun için ertesi gün sınıfa üzerinde Türk bayrağı olan Türkiye haritası götürdüm ve gösterdim. Her gün İstiklal Marşı’nı gene okutmaya devam ettim…”
(Devam edecek)
Kaynakça:
[i] Aydın Akkurt, Kod Adı Lale; Mücahide Hatice Tahsin’in Anıları ve Yaşamı, Akdeniz Haber Ajansı Yay., Lefkoşa, Kasım 2000, s. 11.
[ii]Hatice Tahsin’den aktaran Aydın Akkurt, a.g.e., s. 16.
[iii] Rauf R. Denktaş, Karkot Deresi, Remzi Kitabevi Yay., İstanbul Kasım 2005, s. 39-40.
[iv] Neriman Cahit, Tarihin Kapısını Çalmak; Alo Buyurun Ben Bedia Okan, Lefkoşa, Mart 2009, s. 151-152
[v] TMT Limasol Sancağı mensubu merhum Mehmet Y. Manavoğlu ile 25 Ağustos 2004 tarihinde Girne’de yapılan görüşme.
[vi]TMT’ninLimasol kadrosundan merhum Macit Aydınova ile 13 Temmuz 2003 tarihinde Girne’de yapılan görüşme.
[vii]Emir Ali Başar, Anılarım, Ağustos 2017, Lefkoşa, s. 68.
[viii] Aydın Akkurt, a.g.e., s. 22-23.