Roma İmparatorluğu’nun Hayaleti, Avrupa Üzerinde (Yeniden) Dolaşıyor (3).
Fransız ordusu yenilip Napolyon tekrar Elbe Adası’na gönderildikten sonra, Avrupa’ya yeni bir düzen vermek için Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun öncülüğünde Viyana Kongresi toplanmıştır. Osmanlı Devleti hariç neredeyse tüm Avrupa devletlerinin katılımıyla düzenlenen bu kongrede alınan kararlarla, Avrupa güçler dengesi yeniden yapılandırılmıştır.
IV. Viyana Kongresi (Matternich) Dönemi
Fransız ordusu yenilip Napolyon tekrar Elbe Adası’na gönderildikten sonra, Avrupa’ya yeni bir düzen vermek için Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun öncülüğünde Viyana Kongresi toplanmıştır. Osmanlı Devleti hariç neredeyse tüm Avrupa devletlerinin katılımıyla düzenlenen bu kongrede alınan kararlarla, Avrupa güçler dengesi yeniden yapılandırılmıştır. 1815 Viyana Kongresi'nde ve Avrupa'nın yeniden yapılanmasında en önemli rolü ise kongre başkanlığı görevini yürüten Avusturya başbakanı Matternich oynamıştır.
Maternich düzeni, Westphalia düzenini yeni bir aşamaya taşımıştır. Buna göre; geniş bir Roma-Germen birliği altında gerçekte bağımsız ancak sürekli bir birlik bağı ile birbirine bağlı devletler topluluğu kurulmuştur. Böylece, Avrupa ana karasında yeni büyük devletler ile birleşik bir Almanya'nın ve bağımsız bir İtalya'nın ortaya çıkmasına engel olunmuştur.
Metternich, Alman birliğini Avusturya'nın egemenliği altına alabileceği prenslerin yönetimindeki küçük devletçikler hâlinde oluşturmayı hedeflemiştir. Dolayısıyla, Metternich'in planında, kıtanın merkezinde yer alan Avusturya'ya çok güç bir görev verilmiştir. Bu görev; yeni devlet sistemi ve eski toplum yapısı temeli üzerinde kurulan yeni düzenin devamının sağlanmasında öncülük görevidir. Fakat bu düzen uzun ömürlü olmamıştır. Çünkü, kısa süre sonra bazı meydan okumalarla karşı karşıya kalmıştır.
Bunlardan ilki İtalya’nın birliğinin sağlanması olmuştur. İtalya’da ortaya çıkan gelişmeler sonucunda ülkeyi birleştirme çabaları başlamış ve 17 Mart 1861’de Viktor Emmanuel’in İtalya Kralı ilan edilmesiyle İtalyan birliği kurulmuştur. Bunun yanında, küçük Alman devletlerinin Prusya Devleti liderliğinde birleştirilerek Alman İmparatorluğu’nun kurulması süreci başlamıştır. Nitekim, Danimarka ve Avusturya-Macaristan ile yaptığı savaşları kazanan Prusya, 1871’de Fransızları da yenince Alman İmparatorluğu kurulmuştur.
Böylece, Maternich’in kurmaya çalıştığı düzen yıkılmış ve Avrupa güç dengeleri yeniden değişmiştir. Bundan sonra, yeni kurulan imparatorlukların birliğini koruma tehlikesi yaşamaya başlayan Avusturya-Macaristan’ı da yanlarına alarak emperyalist imparatorluklarla sömürge mücadelesine başladıkları ve mevcut dengeyi kendi lehlerine değiştirme arayışına girdikleri bir süreç ortaya çıkmıştır. Bu süreç sonunda Avrupa, iki bloğa ayrılmıştır. Bu bloklar, ittifak ve itilaf isimleri altında yeni bir savaşa doğru sürüklenmeye başlamıştır.
V. Birinci Dünya Savaşı ve Paris Konferansı
Bunun sonucunda, tarihin başlangıcından o güne kadar meydana gelen en büyük savaş olan I. Dünya Savaşı çıkmıştır. Teknolojik ve ekonomik gelişmelerin de katkısıyla bu savaşta çok büyük ordular kurulmuş ve bu orduların muharebe meydanlarında karşı karşıya gelmesiyle büyük bir kıyım yaşanmıştır. Güçler dengesi birbirine yakın olduğundan, tarafların bir türlü yenişememeri sebebiyle savaş dört yıl sürmüştür. Bu savaştaki muharebelerin yoğun olarak yaşandığı bölgelere bakıldığında, adına dünya savaşı denilse de sömürgelerdeki kısa süren mücadele hariç muharebelerin ağırlıklı olarak Roma İmparatorluğu’nun en geniş sınırları içinde meydana geldiği görülmektedir.
I. Dünya Savaşı, İttifak Devletlerinin sadece askeri olarak değil ekonomik, siyasi ve demografik olarak da tükenmesi üzerine savaştan çekilmesiyle sona ermiştir. Fakat galip taraf olan İtilaf bloğu da tükenme noktasına çok yaklaşmıştır. Daha da önemlisi, yenilgiye uğrayan tüm devletlerde rejimler değişmiştir. Bu devletlerden biri olan Rusya’da ortaya çıkan yeni rejim, dünya düzeninin geleceğini kökten etkileyecek özellikler taşımaktadır.
Bolşevik devrim, öncelikle savaşın şeklini değiştirmiştir. Bolşevikler, klasik ordularla yapılan muharebelerden çok gönüllülerin katıldığı büyük ordularla ülkeye hâkim olmuştur. İtilaf Devletleri ile de savaşmak zorunda kaldıkları yeni rejimi yerleştirme mücadelesinde, klasik savaş yöntemleri kadar ideolojik ve psikolojik savaş yöntemlerini de kullanmışlar ve bunda etkili olmuşlardır.
Savaş sonrasında 32 devlet, dünyaya yeni bir düzen vermek amacıyla 18 Ocak 1919’da Paris’te toplanmıştır. Paris Konferansı’nın belki de en önemli başarısı, Milletler Cemiyeti’nin kurulması olmuştur. Böylece, bu günkü Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın atası sayılabilecek bir kurum ortaya çıkmıştır. Bu kurumun amacı, uluslararası barış ve istikrarı korumak ve bir daha büyük savaşlar olmamasını sağlamaktır.
Bununla birlikte Paris Konferansı ne Milletler Cemiyeti, kalıcı bir barış düzeni kuramamış, tam aksine, 1990’lara kadar devam edecek olan iki kutuplu dünya düzeninin temelleri atılmıştır. Bu dönemde, kapitalist dünyaya düşman Sovyet rejimi Batı için bir tehdit olarak ortaya çıkmasına rağmen Paris Konferansı’nın dayattığı dünya düzenine ilk başkaldırı Rusyalardan değil Germenlerden gelmiştir.
VI. İkinci Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş Dönemi
Almanya, yeni bir meydan okuma ile Avrupa’daki dengeleri tekrar bozmuştur. Bu meydan okumanın tezahürü olan İkinci Dünya Savaşı, Almanların yenilgisi ile sonuçlanmış fakat savaş eskinin büyük sömürge imparatorluklarını da oldukça zayıflatmıştır. Bunun sonucunda, savaştan en karlı çıkan ülke Rusya olmuş ve Sovyetler Birliği yeni komünist peykleri sayesinde Avrupa’nın kalbine doğru iyice yaklaşmıştır.
Nasıl Roma İmparatorluğu döneminden beri kuzeyden veya doğudan gelen bir tehdit ile karşı karşıya kalınca Avrupa’da daima bir birlik kurma motivasyonu ortaya çıkmışsa, Sovyetlerin Avrupa içlerine kadar yayılması da benzer şekilde yeni bir Avrupa birliği arayışını beraberinde getirmiştir. Bu maksatla önce; İngiltere, Fransa, Belçika, Lüksemburg ve Hollanda tarafından 17 Mart 1948’de imzalanan Brüksel Antlaşması ile savunma amaçlı Batı Avrupa Birliği kurulmuştur. Daha sonra bu devletlere İtalya ve Almanya da katılmıştır.
Avrupa’nın önemli bir kısmı Komünist Rejimler sayesinde Sovyetler Birliği kontrolüne girdiğinden; bu birlik, tehdidi karşılamak için yetersiz görülmüştür. Bu zafiyet, 1949' da Birleşik Amerika, Kanada, Belçika, İngiltere, Danimarka, Fransa, Hollanda, İtalya, İzlanda, Lüksemburg, Norveç ve Portekiz’in katılımıyla Washington’da imzalanan Kuzey Atlantik Antlaşması ile giderilmiştir. Böylece NATO ortaya çıkmıştır. Bunun üzerine Ruslar da 14 Mayıs 1955 tarihinde diğer komünist devletlerle birlikte Varşova Paktı’nı kurmuştur.
Savunma maksatlı bu anlaşmaların yanında Avrupa, ekonomik ve siyasi alanda da yeni bir birlik kurma denemelerinin temelini atmıştır. Bu maksatla ilk olarak 1951 yılında; Belçika, Hollanda, Lüksemburg, Almanya, Fransa ve İtalya arasında, kömür ve çelik sektörünü geliştirmek amacıyla Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu kurulmuştur. Bu topluluk 1957 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğu adını almış ve 1992 yılında Avrupa Birliği’ne dönüşmüştür.
Avrupa Birliği, kurulduğu andan günümüze kadar Roma düzeni ile Roma-Germen düzeni arasında bir tercih yapma ikilemi arasında kalmıştır. Yani her devletin bağımsızlığını büyük oranda koruduğu ekonomik ve siyasi bir birliğe evrilme ile siyasi ve ekonomik olarak tam bir birliğin sağlanması düşüncesi arasında gidip gelmiştir.
Sovyetler Birliği yıkılınca Roma İmparatorluğu toprakları (AB ve NATO Ülkeleri) yine Asya güçleri aleyhine genişlemeye başlamıştır. Böylece Doğu Avrupa’da Polonya, Estonya, Letonya, Litvanya ve Ukrayna bağımsızlıklarını kazanmış ve bu devletler rejim değiştirerek AB ile NATO’ya eklemlenmeye başlamışlardır. Benzer bir süreç Balkanlarda ve Kafkasya’da da yaşanmıştır. Bu gelişmelerin Paris Barış Konferansı’nın kurduğu düzenden çok Brest Litovsk Antlaşması’nın kurduğu düzene benzemesi oldukça ilginçtir.
KAYNAKÇA:
Bu makalede, tarihler, yer isimleri, şahıs isimleri ve antlaşma isimleri, herhangi bir yanlışlığa sebep olmamak için Wikipedia’dan kontrol edilerek yazılmıştır.
Wikipedia’dan alınanlar hariç tüm bilgiler irticalen yazılmıştır.