Site İçi Arama

tarih

Rusya Bize Ne Öğretti?

Kuzeyin agresif ırkı aslında bir devlet olmadan önce uzun yıllar (yaklaşık 5 asır) Tatar boyunduruğunda, "Altın Ordu Devleti" hükümdarlığında yaşamış. O yüzden Rus dilinde çok fazla Türkçe kökenli sözcük vardır. Ruslar bile bilmezler kullandıkları gündelik bazı sözcüklerin aslında Türkçe kökenli olduklarını.

Tarihimizde Ruslarla Osmanlı tam 12 kez savaş yapmış. Bunların 7 tanesini Ruslar kazanmış.

Rusların kazandığı 1568 yılında başlayan Astrahan seferiyle başlayan bu savaşlar, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasına kadar sürmüş. 

En son 1914-1917 yılları arasındaki Osmanlı-Rus savaşı. Bu savaş Rusya'daki Bolşeviklerin 1917 Ekim devrimi sebebiyle Rusya'nın savaştan çekilmesiyle neticelenmiş. 

Evet, Osmanlı döneminde ilişkilerimiz pek iyi olmasa da Rusların Türklerle ilişkileri aslında çok daha eski dönemlere uzanıyor.

Kuzeyin agresif ırkı aslında bir devlet olmadan önce uzun yıllar (yaklaşık 5 asır) Tatar boyunduruğunda, "Altın Ordu Devleti" hükümdarlığında yaşamış. O yüzden Rus dilinde çok fazla Türkçe kökenli sözcük vardır. Ruslar bile bilmezler kullandıkları gündelik bazı sözcüklerin aslında Türkçe kökenli olduklarını. Kaynağını söylediğimde şaşıran çok Rus tanıdığım oldu.

Zaman içinde güçlenen Ruslar, tam tersine Tatarları boyundurukları altına almışlar. Bugün Rusya'da çeşitli yörelerde 5 milyonun üzerinde Tatar kökenli Rus vatandaşı yaşıyor. Ayrıca Tataristan Cumhuriyeti adıyla Rusya'ya bağlı ve Volga Federal Bölgesi sınırları içerisinde federe yapı statüsünde bir bölge de vardır. Başkenti Rusya'nın Kazan şehridir. 

Kazan çok güzel bir şehir bu arada. Tatarlar da çok sıcak insanlar, bölgede halen daha bir Türk kültürü hissediyorsunuz. Bir zamanlar bir projemizde Kazan'dan bir enstitü ile birlikte çalışmıştık. Bina cephesine Türk motifleri içeren kaymaktaşı (alabaster) bazlı kaplamalar yaptırmıştık.

Bu kısa tarihi ve güncel, bir de özel bilgiden sonra, gelin sizlerle biraz son günlerin gelişmeleri üzerine aklımdan geçen düşünceleri paylaşayım:

Daha önce bir iki yazımda Ukrayna Savaşı'nı ve bu konudaki genel değerlendirmelerimi paylaşmıştım. Tartışma programlarında zaten yeterince detaylı analizler yapan uzmanlarımız var. O yüzden niyetim yine bu konuda derin yorumlar yapmak değil. Ayrıca benim savaş ve taktikleri üzerine uzmanlarından daha farklı yorum yapabilmem mümkün değil. 

Zaten kanımca yorum yapmamın şu anda bir anlamı da yok, çünkü savaş halen daha devam ediyor. Hep birlikte dikkatle takip ediyoruz diyeyim.

Benim dikkat çekmek istediğim ise, son gelişmeler sonrasında bizim durumdan ne gibi dersler alabileceğimiz üzerine. Durumdan çıkarılacak dersler nelerdir? Ruslar bize ne öğretti?

Görünen odur ki, uzun menzilli balistik füzeler ve nükleer silahları saymazsak, Rus savaş gücü modern savaş teknolojisinin gerekleri konusunda oldukça zayıfmış. Bunu kimse tahmin etmiyordu. En azından henüz sadece bilgi boyutundayken Rusya daha güçlüymüş gibi görünüyordu.

Uzay çalışmalarını başlatmış olan ve uzun yıllar bu konuda Amerikalılarla yarış halinde olmalarına rağmen, savaştaki uydu destekleri de yeterli değil gibi göründü bana. Batı tarafından istihbarat ve silah desteği alan Ukrayna, son günlerde yaptığı hamlelerle Ruslara geri adım artırmış gibi görünüyor.

Ancak bu dediğimden Rusların çok zor durumda olduğu anlaşılmasın. Stratejik analizlerini yapmışlardır muhtemelen ve şimdilik bu aşamada durmanın daha avantajlı olduğuna karar vermiş olabilirler. Sonuçta bölgeyi yeterince iyi tanıyorlar. Yani hemen savaş yetenekleri konusunda olumsuz yorum yapmakta acele etmek bizleri yanıltabilir.

Önceliği hakimiyetleri altına aldıkları bölgelerde siyasi düzeni kurmaya vermiş olabilirler. Bu yönde beyanatları oldu zaten. Kırım dahil beş bölgenin ilhakı ve bunun dünya tarafından da kabul edilmesi için girişimlere başladılar bile.

Batı'nın bu talebe nasıl bir tepki vereceği şimdilik bir muamma. Bizim yaptığımız acele itirazın da Rusya açısından çok da bir önemi olduğunu düşünmüyorum. 

Bizim bu gelişmelerden almamız gereken derslerin başında günümüzün savaşlarında istihbaratın ve yeni savaş teknolojilerinin ne kadar önemli olduğunun bir kez daha teyit edilmesini sayabilirim. 

Son yıllarda bizim askeri teknolojiler üzerine yaptıklarımız çok olumlu, ben şahsen takdir ediyorum. Ancak bunu söylerken teknoloji her gün gelişiyor. Gelişmeleri takip edip milli çalışmaları aksatmamamız çok önemli. Bunu da hatırlatmak isterim. Alınacak derslerden bu kısmı savaş ve teknolojik silahlar konusundaydı.

Rusların yaptıkları konusunda alınacak bir başka ders de sanırım enerji bağımlılığı üzerine olmalı. 

Ruslar Avrupa'ya karşı enerji kartını açtılar. Uzun vadede bu kozlarına başka çareler bulunabilecek olsa da, bu kış Avrupa donacak gibi görünüyor. Her ülkeden saçma sapan önlemler açıklandığına göre, gerginliğin başında bu konuyu Avrupa'nın yeterince iyi analiz etmediği ve yeterince dikkate almadıkları anlaşılıyor. 

Ruslar uzun vadede kendi ayaklarına sıkıyor olsalar da, bu durumdan benim anladığım, demek ki Ruslara enerji bağımlılığı iyi bir şey değil. Şimdilik bizim ilişkilerimiz iyi olsa da, bu hareketle ilişkilerin bozulması durumunda bu kartı bize karşı da kullanabileceklerini göstermiş oldular. Güven, her zaman dediğim gibi bir kez bozuldu mu, onarması kolay değil.  Bizim acilen bu konuya bir önlem almamızda büyük fayda var diye görüyorum. Farklı kaynaklardan satın alma imkânımız olsa da, Rusya'ya karşı enerji bağımlılığımızı bir kez daha gözden geçirmekte fayda var. Aslında enerji konusunda kimseye karşı bağımlı olmamak en güzeli.

Şimdilik aramız iyi olduğu için doğalgaz temini konusu bize bir tehdit içermese de, her an bunu bir tehdit olarak kullanabilecekleri için Ruslara enerji bağımlılığımızı kısa zamada azaltmamız şart diye düşünüyorum! 

Enerji konusunda daha önce uzun bir yazı dizisiyle yapılabilecekleri kendi bakış açımla yazmıştım. Belki de bu konuya biraz daha öncelik vermemiz geleceğimiz açısından faydalı olacaktır.

Diğer bir ders Rusların zorda kaldıklarında ellerindeki nükleer gücü tehdit olarak ortaya koyabilmesi. Nükleer bir savaşın sonuçlarının vahametini söylememe gerek yok diye düşünüyorum. Ama bu söylem içerdiği riskler itibariyle önlem alınmasını gerektiriyor gibi geliyor bana. 

Değil tehdit olarak masaya koymak, hiç kimsenin nükleer bir savaşı aklına bile getirememesi asıl olmalı. Eğer bu kişi üstelik bir de bir devlet başkanıysa, o zaman yapılan tehdit bence bir insanlık suçudur.  Bu konuda ne yapılabilir şu anda tam olarak bilmiyorum. Ama alınacak dersler bir yana, daha ciddi birtakım önlemler alınması şart bence. Sanırım insanlık olarak bu söylemi gündeme getirebilen aklın veya bu söylemde bulunabilecek başka akılların önünü kesmek için, en azından böyle bir söylemin insanlık suçu olduğunu ve cezalandırılacağını bir şekilde uluslararası boyutta kayda geçirmek gerekli. Bizim en azından gerekli düzenlemelerin uluslararası boyutta yapılması konusunda teklif sunmamız, en azından bir girişimde bulunmamız gerekli gibi geliyor bana.

Bir diğer ders de bazı şeylerin artık bilincine varmamız gerektiği. Aslında dünyada yeniden bir soğuk savaşın başlamış olduğunu artık kabul etmeliyiz. Buna göre gerekli önlemleri almalıyız.

Bir de blöf de olsa, savrulan tehditler gerginliğin bölgemizde daha da artabileceğini gösteriyor. O yüzden dış politikamızda anlamsız risklere girmeden, söylemlerimize ve hamlelerimize dikkat etmeliyiz.  En azından şu anki tarafsız dik duruşumuza devam etmeliyiz diye düşünüyorum. 

Diğer bir dikkat çekmek istediğim konu da Amerika hakkında. Çıbanın başı olmasına rağmen, sözde demokrasi çığırtkanlığına devam ediyor olması beni hayretlere düşürüyor. Uluslararası ilişkilerde en dikkat etmemiz gereken ülkelerin başında Amerika'nın olduğunu düşünüyorum. 

Kısa vadede amacı Rusya'yı parçalamak olsa da, bölgede daha başka karışıklıklar da çıkartmaya çalışacağı kesin. Zaten şu ana kadar yeterince bölgemizi karıştırdı. 

Rusya'nın parçalanabilmesi için uzun yıllardır üzerinde çalıştığı kardeş Türki cumhuriyetlerde de karışıklıklar çıkarmaya çalışacağı kesin. Kardeş devletlerde bu tarz karışıklıklar olmaması için, bu anlamda bizim duruma önden hâkim olmamız ve gerekli uyarıları şimdiden yapmamız gerekli diye düşünüyorum. Bu konuda tecrübemiz olduğu için buralardaki muhtemel provokasyonlara dikkat etmeliyiz ve yapabiliyorsak provokasyonları önlemeliyiz. Hepimiz için en doğrusu bu olacaktır.

Dış ilişkiler özellikle bugünlerde gözümüzün açık olmasını, yani dikkatli bir bakış açısı gerektiriyor. Bunu buralardan algılayabiliyorum. Ancak bundan kastım pragmatizm, yani yanar döner olmak değil!

İlkeli bir dış politika asıl ihtiyacımız olandır görüşündeyim. Diğer ülkelerin gücümüzün farkında olduğunu biliyorum. Biz kendimiz de farkındayız zaten. Ama bunu çığırtkanlık boyutunda sağa sola boş tehditlerle beyan etmenin bir anlamı olduğunu düşünmüyorum. 

Jeopolitik konumumuz dolayısıyla bölgede bir denge ülkesi olmamız mümkün. Bizim için de en hayırlısının bu olduğu sanırım herkes için kabul edilebilecek bir görüştür.

Tüm bu konular için ise ülke içinde birliğimizi pekiştirmek gerektiği de sanırım kabul görecek bir bakış açısıdır.

Peki iç birliğimizi nasıl pekiştireceğiz?

Bu soruyu ortaya atıp bugün de yazıyı bitireyim. Herkesin bu soruya kendince bir cevabı olduğunu biliyorum. 

Acaba hangisi doğru cevap?

Moskova'dan herkese sevgi ve saygılar

Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Tüm Makaleler

  • 24.09.2022
  • Süre : 4 dk
  • 1414 kez okundu

Google Ads