Site İçi Arama

tarih

Ünlü İngiliz Casus Lawrence’e Göre Arap İsyanı Liderlerinin Kişilik Özellikleri ve Faysal Hayranlığının Sebepleri Nelerdir?

Lawrence'in hikayesinin merkezinde kendisi ve Faysal vardır. Yazdıklarından anlaşıldığına göre Arap davasından ziyade ona aşırı bir hayranlık ve bağlılık beslemektedir. Bu durum savaştan sonra da devam etmiş ve İngilizler verdikleri sözleri unutup Ortadoğu’yu Fransızlarla paylaştıklarında Faysal’ın Arap kralı ilan edilmesi için var gücüyle çalışmıştır.

Sanırım, 1. Dünya Savaşı sırasında Arap isyanında önemli bir rol oynayan T.E. Lawrence’i bilmeyen yoktur. Hakkında filmler çevrilen ve kitaplar/makaleler yazılan bu şahıs, Arap İsyanı süresince yaşadıklarını kitap olarak yayınlamıştır. Meşhur olmasının sebebi de kendi bakış açısıyla yazdığı bu hatıralarıdır.

Aslında Lawrence, çoğu kişinin zannettiği gibi Arap İsyanı’nı başlatan kişi değildir. Kendisinin de söylediği gibi Haziran 1916’da Arap İsyanı başladığında Mısır’daki İngiliz istihbarat bürosunda çalışmaktadır. İsyanla ilgilenmeye başlaması, 1916 yılı Ekim ayına denk gelmektedir. Ekim ayında izinli olarak Mısır’dan ayrılan Lawrence, bir gemi seyahatine çıkar bazı yerleri gezdikten sonra Cidde’ye gider. 

Cidde’ye geldiği gemide, isyan öncesinde Şerif Hüseyin ile Türklere karşı isyan başlatması için İngiltere adına bir anlaşma imzalayan Henry Mc Mahon’un sır kâtibi ve Kahire’deki karargâhın Doğu Kısım Sekreteri olan Ronald Storrs da bulunmaktadır. Lawrence’in aksine Storrs, Arap isyancıları tarafından ele geçirilen Cidde’ye resmi görevle gelmiştir. 

Lawrence, onunla birlikte Cidde’deki İngiliz konsolosluğuna gider. Konsolos, isyanın elebaşı olan Şerif Hüseyin’in dört oğlundan (Faysal, Abdullah, Ali ve Zeyd) ikinci oğlu Abdullah’ın şehre gelmek üzere olduğunu söyler. Bunun üzerine onu karşılamak için dışarı çıkarlar. Böylece Lawrence, isyan elebaşlarından biri ile ilk defa görüşür.

Bu sebeple, Lawrence’in hakkında izlenim sahibi olduğu ilk şerif de Abdullah olmuştur. Lawrence, dört ay kadar önce başlayan ve hala devam eden Arap isyanının pek varlık gösteremediğini bilmektedir. Bunun liderlik eksikliğinden kaynaklandığını düşünmektedir. Bu sebeple Abdullah’ı, isyanın liderliğine en uygun kişi olup olmadığını anlamak için dikkatle inceler. 

Bu inceleme sonucunda, onun en uygun lider adayı olmadığı kanaatine varır. Lawrence’e göre Abdullah, sürekli neşeli görünmeye çalışan bir kişidir ve bu durum Lawrence’e pek güven vermemiştir. Çok fazla gülmesine ve herkesle rahat bir şekilde şakalaşmasına rağmen ciddi bir konu konuşulmaya başlandığında sözlerini dikkatle seçmeye ve meseleleri kurnazca tartışmaya başlayınca bu gülümseyen tavrı birden yok olmaktadır. Ayrıca Abdullah, konuşurken sürekli olarak gözlerini kırpmaktadır. 

Bu neden önemlidir bilmiyorum ama Lawrence, onun henüz sadece 35 yaşında olmasına rağmen şişmanlamış olmasını da bir zafiyet olarak gördüğünü ima etmektedir. Lawrence’e göre Abdullah, peygamber (herhalde tam bir itaat sağlayabilecek bir lider anlamında bu kelimeyi kullanmaktadır) olamayacak kadar dengeli, soğukkanlı ve esprili biridir. O lider olamaz ancak onun değeri isyan başarıyla sonuçlandıktan sonra gelecek olan barışta ortaya çıkacaktır. 

Lawrence, onun ihtiyaç duyulan lider olmadığına karar verince, Şerif Faysal’ın yanına giderek hayalindeki isyan liderini onun kişiliğinde aramaya karar verir. Abdullah’ın aracılığı ile Şerif Hüseyin’den en büyük oğlu Faysal ile görüşme izni alır ve yanına kılavuz olarak verilen Araplarla birlikte deve ile yola çıkar. Uzun bir yolculuktan sonra Faysal’ın ve silahlı adamlarının bulunduğu 100 evden oluşan bir köye gider. 

Lawrence daha Faysal’la konuşmadan ondan etkilenir ve aradığı adamın o olduğunu anlar. Bu durum ilk görüşte aşk gibidir. Bu ilk anları anılarında şöyle anlatır:

“Tafas (Lawrence’e nezaret eden bir Arap), beni iç avluya götürdü; avlunun diğer tarafında, siyah bir kapının dikmeleri arasında beni gergin bir şekilde bekleyen beyaz bir figür duruyordu. İlk bakışta, Arabistan’a aramaya geldiğim adamın (Arap İsyanını tam zafere ulaştıracak liderin) bu olduğunu hissettim. Faysal, uzun beyaz ipek cübbeli, parlak kırmızı ve altın kordonla bağlanmış kahverengi başörtüsü içinde çok uzun ve çok ince bir sütun gibi duruyordu. Göz kapakları düşmüştü; siyah sakalı ve renksiz yüzü vücudunun garip, durgun uyanıklığına karşı bir maske gibiydi. Elleri önünde, hançerinin üzerinde çapraz duruyordu.”

Lawrence anılarında, bundan sonra daha çok Faysal’dan bahseder. Bununla birlikte yeri geldiğinde kardeşleri Abdullah, Ali ve Zeyd ile babası Hüseyin hakkında da bilgi verir. Örneğin Zeyd’in, Faysal’ın baba bir anne ayrı küçük üvey kardeşi olduğunu söyler. Zeyd’in emrinde de bir miktar silahlı Arap vardır ancak Zeyd müstakil olmaktan ziyade Faysal’ın kontrolünde hareket eder. 

Zeyd, askerî açıdan pek başarılı değildir. Örneğin Türk süvarileri, Zeyd’in bulunduğu B’ir-i Said’e akın düzenleyince emrindeki birlikler bozguna uğrar. Darmadağın olan silahlı Araplar, atlarına atlayarak arkalarına bakmadan kaçarlar. Bu başıboş kaçak sürüsü, Faysal’ın konumunu da tehlikeye düşürür.

Buna rağmen Faysal paniğe kapılmaz. Neşeli görünmeye çalışır. Gelenlere gerekli emir ve talimatları verir. Sorunları dinler ve çözüm bulmaya çalışır. Ertesi sabah da adamlarını daha güvenli olduğunu düşündüğü bir bölgeye çeker. Bu çekilme esnasında, kardeşinin birliklerinin uğradığı bozgun sebebiyle moralleri bozulan adamlarına moral verir. Yani, liderlik için uygun kişi olduğunu gösteren özellikler sergiler.

Lawrence, Faysal’ın komuta tarzından da bahseder. O, zor anlarda ulaşabildiği herkesin moralini yükseltmeye çalışan biridir. Çadırının önüne gelip derdini söyleyen herkesi dinler ve dertlerine çare bulmaya çalışır. Adamlarının çadırının etrafında toplanıp hep birlikte şarkı söylemelerine karışmaz. Böyle anlarda bile bir sorusu olanın sorusuna cevap verir ve sorunları dinler.

Adamlarının söylediklerini daima dikkatle dinler. Eğer sorunları kendisi çözemezse yardımcılarını çare bulmak için görevlendirir. Adamlarının talepleri karşısında oldukça sabırlıdır. Kendine hakimiyeti üst seviyededir. Çatışmalarda başarısız olanları, insanların içinde azarlamaz. Ne kadar başarısız olurlarsa olsunlar, onları gülümseyerek karşılar. Daha sonra bozguna sebep olanları çadırına toplar ve diğer insanları uzaklaştırdıktan sonra onlara yaptıkları hataları tek tek söyler.

Lawrence, Faysal’ın adının anlamından da bahseder. Söylediğine göre Faysal; “vuruşta aşağı doğru parlayan kılıç” anlamına gelmektedir. Fakat adının anlamının aksine, adamları ile konuşurken sesi bir kılıç gibi değil müzikal gibi çıkar ve bu ses tonunu adamlarına karşı dikkatle kullanır. Onlara kabile lehçesinde konuşur fakat tuhaf ve tereddütlü bir tavırla, sanki cümleler arasında acı içinde bocalayarak doğru kelimeleri arar. Düşünceleri, belki de konuşmasının biraz önünde ilerler. Seçtiği ifadeler genellikle duygusal ve samimi bir etki yaratan en basit ifadelerdir.

Lawrence kitabında, Faysal’ın fiziksel özelliklerini ve alışkanlıklarını da tanımlar. Faysal aşırı sigara içen biridir. Çok az yemek yer. Çok geç yatar ve sabah da geç kalkar. Nadiren satranç oynar. Vakit bulduğunda yürüyüş yapar. Yemekleri adamlarıyla birlikte toplu olarak yer. 

Öğleden sonra, isteyenler gelip isteklerini iletsin veya dertlerini anlatsın diye kabul çadırında bulunur. Herkesi sükunetle dinler, güler yüz gösterir ve her türlü sorunu sabırla çözmeye çalışır. Amacı hiç kimsenin onun yanından memnun olmadan ayrılmamasını sağlamaktır. 

Lawrence, hatıratı boyunca esas olarak Faysal’dan ve onun yüksek niteliklerinden bahsetse de arada bir diğer kardeşlerinin yaptığı olumlu şeyleri de anlatır. Örneğin, Şerif Zeyd’in, şehirlerde harap olan binaları, özellikle de kamu binalarını tamir ettirdiğinden bahseder. Ama Zeyd’in, askeri harekatlarda pek başarılı olamadığını ve bazen Faysal’ın birliklerini de zor durumda bıraktığını sık sık vurgulamaktan geri kalmaz.

Zeyd genellikle bozgun şeklinde geri çekilmesine rağmen, Faysal zor durumda kaldığında birliklerini daha kontrollü şekilde geri çekmektedir. Faysal, adamlarını kendine bağlama konusunda da etkili metotlar uygulamaktadır. Örneğin, kendisine yeni katılanların ellerine Kur’an vererek Ku’ran üzerine “o beklerken bekleyeceklerine, yürürken yürüyeceklerine, hiçbir Türk’e itaat etmeyeceklerine, Arapça konuşan herkese iyi davranacaklarına ve bağımsızlığı can, aile ve maldan üstün tutacaklarına” dair yemin ettirir.

Faysal sadece Arapları kendine bağlamaya çalışmakla yetinmez, Arap kabileleri arasındaki çatışmaları da çözerek tüm Arapları birleştirmeye çalışır. Bu kapsamda, kan davası güden kabileleri karşı karşıya getirip davaları sona erdirmek için çaba gösterir. Kan davalarını çözmek için kabilelerin talep ettikleri parayı gerektiğinde kendi parasından öder. Böylece Faysal, sayısız küçük kabile ve birimi bir araya getirerek onları düzene sokmaya ve tüm Arapları Türklere karşı tek bir hedef çevresinde toplamaya çalışır. Amacı, Arap hareketini, ulusal bir hareket haline getirmektir.

Faysal’ın etrafında toplanan silahlı Araplar, Hicaz’da Türklere isyan eden grupların en büyüğüdür. Ama o da diğer kardeşleri gibi babası Mekke/Hicaz emiri Şerif Hüseyin’e bağlıdır. Lawrence’e göre Şerif Hüseyin (ondan kral diye bahsediyor); inatçı, dar görüşlü ve kuşkucu bir karakterdir. Herhangi bir şey için kendini beğenmişliğini feda etmeye pek yanaşmaz.

Konuşmalarında, açık bir tutarlılık olmadan konudan konuya atlar. Dini açıdan ne güçlü Şii ne de güçlü Sünni olan, daha ziyade dinin Şii-Sünni diye ayrılmadan önceki anlayışına dayanan bir yorumunu savunur.  Dünyevi olmayan konulardaki geniş görüşünün aksine dış politikada dar bir zihniyete sahiptir. Küçük adamların rakiplerinin dürüstlüğünü inkâr etme konusundaki yıkıcı eğilim onda da vardır. Böyle geri kafalı bir adamın oğlu olmasına rağmen Faysal, oldukça modern kafalıdır.

Lawrence, dördüncü kardeş olan Ali’den pek bahsetmez. Aslında, hikayesinin merkezinde kendisi ve Faysal vardır. Yazdıklarından anlaşıldığına göre Arap davasından ziyade ona aşırı bir hayranlık ve bağlılık beslemektedir. Bu durum savaştan sonra da devam etmiş ve İngilizler verdikleri sözleri unutup Ortadoğu’yu Fransızlarla paylaştıklarında Faysal’ın Arap kralı ilan edilmesi için var gücüyle çalışmıştır.

Dr. Mehmet ÇANLI
Dr. Mehmet ÇANLI
Tüm Makaleler

  • 30.08.2023
  • Süre : 6 dk
  • 2287 kez okundu

Google Ads