Anadolu’ya Kim Nereden Gelmiş?
Şimdi gelelim “kökler” meselesine. Osmanlı bir imparatorluktu, imparatorluklarda ırk üzerine bir tasnif yapılmazdı. Değerlendirmeler genellikle din ve mezhep üzerineydi. Bunun da maksadı yerinden yönetim, vergilendirme, asker alma ve özgü hukuk uygulamasıydı.
Bir partinin genel başkanı başka bir partinin genel başkanının doğum yeri ve memleketini referans vererek onu imayla Türk olmamakla suçlamış. Suçlamakla kalmamış, işi daha da ileri götürüp casusluk ve hainlikle de itham etmiş.
Öncelikle Anlayasımızın 10. maddesindeki “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” ifadesiyle eşitlik kavramına vurgu yapalım. Anayasada eşitlik zaten tanımlanmış üstüne üstlük bir başkasını inanç, köken ve düşünce belirtmeye zorlamayı da yasaklamış.
Şimdi gelelim “kökler” meselesine. Osmanlı bir imparatorluktu, imparatorluklarda ırk üzerine bir tasnif yapılmazdı. Değerlendirmeler genellikle din ve mezhep üzerineydi. Bunun da maksadı yerinden yönetim, vergilendirme, asker alma ve özgü hukuk uygulamasıydı.
Tanzimatla beraber Türklük kavramı tartışılmaya başlandı. Cumhuriyetle bu kavram daha somut bir hal aldı. Türk kavramı yasalarımıza girdi. Çünkü Cumhuriyet Osmanlı’dan farklı olarak bir ulus devlet olarak inşa edilmişti. Ulus devletin ırkla ilişkili olduğu iddia edilen milliyetçilik tanımı ise daha ziyade sosyolojik ve kültürel bir tanımdır.
Bir ulus devlette en tehlikeli şey resmi otoritenin tanımladığı “ulus” kavramını göz ardı edip toplulukları ırk ve etnisite üzerinden tanımlamaktır. Kürt sorununda biz bunun acısını çektik, hala da çekiyoruz. Bu kavram bir nevi fay hattıdır, aktif hale getirirsen evin başına yıkılır.
Bu milliyetçi ve muhafazakâr parti genel başkanı bir yandan ülkenin bölünmez bütünlüğünden bahsederken diğer yandan da bir şeyleri gıdıklıyor. Bilinçli mi yapıyor bilinçsiz mi bilmiyorum ama kesin olan şey yanlış değerlendirmeler yaptığı.
1930’lar Avrupa’sında ırk esaslı bir ideolojiyle yola çıkan Hitler gibi, Mussolini gibi faşist siyasetçiler çok can yaktı. 50 milyon insan öldü, şehirler yakıldı, yıkıldı. Tam bir cinnet haliydi. Dersini iyi alan Avrupa günümüzde sınırları kaldırılmış tek bir çatı altında birleşme çabasında. Faşist ve ırkçı düşünceler Avrupa’da taraftar bulsa da toplumun genelinde hastalıklı bir düşünce olarak kabul ve aforoz ediliyor. Çoğu ülkede de bildiğimiz adi bir suç olarak ele alınıyor ve cezaya tabi.
Bu ülkede etnik ve coğrafi kökeni farklı pek çok topluluk var. Çünkü Anadolu sürekli göç almış, büyük nüfus hareketleri yaşanmış. Rumeli tarafından Boşnaklar, Arnavutlar, Çerkezler, Makedonlar, Pomaklar, Selanikliler adalardan Giritliler gelip ülkemize yerleşmiş, Araplar, Kürtler zaten coğrafyaya dahil, aşağı yukarı hepsinin ortak özelliği Müslüman olmaları.
Bir de evladı Fatihan var yani Anadolu’dan Rumeli’ye gönderilip daha sonra ülkeye geri dönenler. Karaman’dan, Yozgat’tan, Sivas’tan, Malatya’dan, Isparta’dan gitmiş bu topluluklar. Tarihsel misyon tamamlanınca büyük kısmı geri dönmüş. Atatürk ve ailesi de bunlardandır. Bir kısmı halen Batı Trakya, Bulgaristan, Makedonya, Kosova hatta Sırbistan’da varlıklarını devam ettiriyor. Türkiye ile sıkı bağlantıları, akrabalıkları var. Konuya çok hakim olmayanlar genellikle evladı Fatihan ile bölgeden göç eden diğer toplulukları karıştırır. Topluca hepsine “muhacir” der geçer. 1912, 1923-30, 1954-56, 1989 göç tarihleridir.
İki grubun köken farklılığı var ama hepsinin ortak özelliği bu ülkeyi yurt tutmaları, vatan sayıp sahip çıkmalarıdır. Temiz, düzenli ve çalışkandırlar. Yurt tutma, toprak ve ev edinme onlar için çok önemlidir. Aidiyetleri yüksektir.
Konu neydi? Evet bir parti genel başkanının açıklamalarıyla başlamıştık. Bu tip açıklamalar bölücülüğe zemin hazırlayan açıklamalardır, ne dediğinin farkında olmamaktır. İçerisinde çelişkiler barındırmaktadır. Ama daha önemlisi bazı kişilerin zihinlerindeki ırkçı düşünceleri ortaya çıkartmaktadır.
Günümüzde bir kişiyi doğum yeri, aile kökeni, ırkı, dini, dili, cinsiyeti, inancı, mezhebi üzerinden tefrik ve teşhir etmek arkaik düşünceyle eş anlamlıdır. Anayasal yurttaşlık esastır. Tartışılmaz bile.
Parayla satılan vatandaşlığa, daha dün ülkemize sığınmacı olarak gelmiş ve bir şekilde vatandaşlık statüsü elde etmiş Suriyeli sığınmacıya bunlardan oy devşiririz düşüncesiyle yorum yapamayan siyasetçi, kimisinin bu topraklarla 1000 yıllık bağları olan ve 100-150 yıldır bu topraklarda yurt tutmuş, Anadolu’yu vatan bellemişlere laf ediyor. Değişik bir durum. Değerlendirmeyi halkımıza bırakıyorum...