Site İçi Arama

tarih

Azerbaycan'a İsrail neden bu denli ilgi duyuyor, yardım ediyor olabilir?

İsrail; Azerbaycan-Ermenistan arasındaki savaşta, neden Azerbaycan'a siyasi, ekonomik ve askerî yardım ettiğini sizler gibi ben de hep merak etmişimdir. Aradığım cevabı, Arif Cengiz Erman Hocanın kitabında buldum.

Azerbaycan-Ermenistan arasında kaydedilen savaş, Türk-Ermeni ya da Türk-Yunan nefretinden çok farklı boyutta tezahür eden iki toplum arasındaki nefretin bir tezahürüdür denebilir.

Filistin-İsrail Çatışmalarının Kökenleri:

Bu savaştan daha elim ve derinliği olan diğer bir savaş ise Filistin-İsrail çatışmasıdır. Filistinliler ile İsrailler arasındaki çatışma ne dinler arası bir çatışma ne de bir toprak paylaşım kavgasıdır. Bu savaş bir kan davasıdır. Kökü 3500 yıl öncesine kadar dayanmaktadır. Size daha evvel Ahit’te (Tevrat) bile geçen Samson, Delilah aşkını anlatırken bu konudan bahsetmiştim. Aslen bugün olan olayların kin ve nefret tohumları, bundan 3.500 yıl kadar önce atılmıştır. Oysaki bu iki kavim, Filistinliler ve İsrailliler, aynı soydan gelen Sami Etnos kavimleridir.

Bu yazımda, son dönemde okuduğum kitaplardan biri olan, Arif Cengiz Erman’ın yazdığı ‘Hazar Kağanlığı’ kitabında yer alan bilgilerden istifade ederek, bazı konulara açıklık getirmek istiyorum.

İsrail; Azerbaycan-Ermenistan arasındaki savaşta, neden Azerbaycan'a siyasi, ekonomik ve askerî yardım ettiğini sizler gibi ben de hep merak etmişimdir. Aradığım cevabı, Arif Cengiz Erman Hocanın kitabında buldum.

Selçuklular, İslam dinini kabul ettikten ve devlet kurduktan sonra, aynı Karahanlılar ve Gazneliler gibi büyük oranda Arap kültürünü benimsemeyi tercih ettiler. Osmanlılar ise Arap kültüründen bu derecede etkilenmemişler, Batı’yla temasları daha fazla olduğu için, daha özgün bir kültür geliştirebilmişlerdir.

Türk-Arap Güvensizliği:

Bu arada Türk tarihi açısından acı bir durum hepimizi yaralamıştır. Türk ordusu, Suriye, Filistin, Lübnan bölgesinden Anadolu’ya doğru geri çekilirken, İngilizlerle bir olup, Osmanlı Ordusuna arkadan saldıran gözü dönmüş Arap milliyetçilerinin eylemleri, Türk tarihinde derin yaralar açmıştır. Yüzyıllarca aynı coğrafyada bulunan, ayın din kardeşliğini paylaşan bu iki toplum, İngiliz oyununa gelen Arap aşırı milliyetçilerinin eylemleri yüzünden birbirinden uzaklaşmıştır. I. Dünya Savaşı'nda Türk Ordusuna arkadan saldırıp on binlerce Türk askerini öldüren Maşrık (Doğu) Araplarını çoğu Türk unutmamıştır. Unutması da pek mümkün olamamıştır.

Doğu Türkistan Sorunu:

Son dönemde, Türkiye Cumhuriyeti’nde ‘Filistin Sorunu’ öncelikli bir sorunumuzmuş gibi kraldan fazla kralcı kesilen bir anlayışla, bu sorunu ‘sahiplenme’ anlayışı hâkim olmaya başlamıştır. Filistinlilerin haklı davalarını saygı duymakla birlikte, biz Türkler için eğer bir davaya sahip çıkacaksak, bir sorunu öncelikle gündeme getireceksek, bu Filistin Sorunundan ziyade Doğu Türkistan Sorunu olmalıdır diye düşünüyorum. Bu nedenle, Türklerin bir Filistin Sorunu yoktur ama bir Doğu Türkistan Sorunu vardır diyorum.

Doğu Türkistan’da katledilen, yaşlı-kadın-çocuk demeden toplama kamplarına doldurulan, savunmasız Türklerdir. Türk devletlerinin yöneticileri, kendi kasalarını doldurmakla ilgilenmekten Doğu Türkistan sorunuyla ilgilenmeye fırsat bulamıyor ne yazık. Umarız çok geç olmadan akılları başlarına gelir.

Tarihte Yahudi Türkler:

Yahudi Türkler, tarihçiler arasında, 900 yılında doğmuş olan Selçuk’un Cend'e geliş tarihi konusunda uyuşmazlık bulunuyor. Hazar sarayından kaçtığı sıralarda Hazar ordusu komutanı Subaşı Selçuk’un genç yaşta olduğu dikkate alınırsa, bu tarihin 920-925 yılları arasında olması gerektiği rivayet ediliyor. Selçuk’un yaş sırasına göre Mikail, İsrail, Musa, Yusuf ve Yunus adlarında beş oğlu vardı. Çocukların adlarından da anlaşılacağı gibi, özellikle İsrail ismi dikkat çekiyor. Çünkü Müslümanlar bu adı kesinlikle çocuklarına takmaz, bu bir Yahudi ismiydi. Kendisi de köken olarak bir Yahudi olduğu anlaşılan Selçuk'un çocuklarına taktığı adlar da Tevrat’ta bulunan İbranice adlar olması, bir bakıma bunun kültürel ve dini kanıtıdır diye değerlendirmek gerekir.

Selçuk Bey, Tengrici miydi Yahudi miydi?

Ünlü Türk tarihçisi Zeki Velidi Togan, “Selçuklu ailesinden İsrail, Mikail, Davut, Yunus ve Musa gibi adlar, Yahudi Hazar kültürünün 10. yüzyılda Oğuz Aristokrasisi arasında da yayılmaya başladığının kanıtıdır.” diye yazmıştır. Ancak Togan’ın bu görüşüne katılmak olanaksızdır.

Eğer Selçuk Yahudi değil de bir Tengrici idiyse, neden çocuklarına Yahudi adları takmış olsun? Tengrici Türkler geleneklerinden kopuk, kimliksiz ve kişiliksiz bir topluluk muydu? Yahudi olmadıkları halde, Yahudi adlarını pek mi sevmişlerdi? Koyu bir Türk-İslam sentezcisi olan İbrahim Kafesoğlu ise İsrail adını İsrafil olarak çarpıtarak yazmayı nedense tercih etmiştir.

Selçuk Bey Müslüman Oluyor:

Yazımıza, Erman Hoca’nın görüşleri ve değerlendirmeleri üzerinden devam edersek, Selçuk bir Yahudi olduğuna göre, Selçuk'la birlikte hareket eden Kınık beyleri ve boy üyelerinin önemli bir kesimi de Yahudi’ydi. Müslüman Türklerin çoğunlukta oldukları bir bölgede Yahudi Türkler olarak uzun süre ayakta kalamayacaklarını anlayan Selçuk ve yandaşları, bir süre sonra kendi aralarında görüşüp Müslüman olmaya karar verdiler. Ancak bu süre pek öyle kısa bir süre değil, oldukça uzun bir süre olmuştu. Selçuk ailesi, Davut Çağrı'nın doğduğu 989 yılında halen Yahudi’ydi. Buradan da Selçuk Bey ve Kınık boyunun, Cend’i ele geçirdikleri 992 yılından hemen önce, 990-991 yılları arasında İslam’ı benimsedikleri anlaşılmaktadır. Bu yıllarda Selçuk Bey artık 90 yaşlarındaydı. Oğlu İsrail ise, 1003 yılında İslam’ı kabul etmiştir.

Yahudi Hazar ve Türi Boyları:

Günümüzde 11 milyonun üzerindeki Aşkenaz Yahudi’si ile 2,5 milyon dolayındaki Seferad Yahudilerinin bir kısmı, Yahudi Hazar ve Türi boylarının torunlarıdır. Ataları Türk olan bu Yahudiler, bugünkü dünya Yahudi nüfusunun yüzde doksanından çoğunu oluştururlar. Dolayısıyla, II. Dünya Savaşı sırasında Nazilerin soykırım yaptığı milyonlarca Yahudi’nin kökeni Sami değil, Türklüğe dayanmaktadır.

Genellikle kumral-sarışın olan Seferad Yahudilerinin bir kısmı da Kuzey Afrika kökenlidir. Bunlar Sami değil, Berberi asıllıdır. Berberiler, eski bir Türk boyu olan Bandalların ardıllarıdır. Bandallar 429 yılında İspanya'yı tümüyle terk ederek Kuzey Afrika'ya göç ettiler. Daha sonra bir kısmı 8. yüzyılda Endülüs Emevilerle birlikte yeniden İber Yarımadası'na geri dönmüşlerdir. Burada Bandalların bir kısmı, İber Yarımadası'na göç etmiş olan Hazarlar ve Türilerden etkilenerek Yahudiliği benimsemişlerdir.

Kırımçaklar ve Dağ Yahudileri:

Türkçe konuşan Kırımçaklar, Hazar boyu ile göç etmeyip anayurtlarında kalan ve sayıları çok azalmış olan Yahudi Türk boyu Türilerin torunlarıdır. Tatar egemenliği sırasında Karaky (Kereyit) boyunun bir bölümü Kırım ve çevresine yerleştikten sonra buradaki Yahudi Türilerden etkilenerek bu dini benimsedi. Ancak Tengrici geleneklerini koruyan Karayların Yahudiliği, Gök Tanrı inancıyla Yahudilik karışımı bir din oldu. Bugün birçok ülkeye dağılmış olarak 300 bin dolayında bir nüfusa sahip oldukları bilinen Alan Türklerinin torunları arasında Dağ Yahudileri de yer almaktadır. Dağ Yahudilerinin, İran Yahudileri ile karıştırılmaması gerekir. Sayıları 300 bin dolayında olan İran Yahudileri, Part Türklerinden Yahudiliği benimsemiş olan kesimdir.

Kınık Boyu ve Yahudilik:

Kınık boyunun aristokratları ve halkının bir bölümü Yahudiliği benimsedi. 10. yüzyıl başlarında Bey önderliğinde doğuya göç eden bu boy, İslam’ı benimsedikten sonra Selçuklu İmparatorluğu'nu kurmuş olan Oğuz boyudur. Türk kökenli Yahudiler dışındaki Yahudi nüfus ise çok azdır. Gerçek İbraniler olan Sami Yahudilerinin nüfusu bugün birkaç milyon kadardır. Bunların dışında 200 bin kadar Etiyopya Yahudi’si bulunuyor.

Sonuç:

Yahudilik, anlaşılacağı gibi bir etnos (etnik köken) değil, dinî bir toplumdur ve içinde değişik etnosları barındırmaktadırlar. Günümüzde dünya üzerinde 14 milyonla 17 milyon arasında Yahudi olduğu sanılıyor. Hesaplamalara göre bu Yahudi nüfusun ezici bir çoğunluğunu Türk kökenli Yahudiler oluşturmaktadır. Yahudilerin yüzde doksanından fazlası Hazar Türklerinin torunlarıdır.

Tarih; geleceğin aynasıdır. Herkesin malumudur ki, geçmişini bilmeyen ulusların yeri tarihin çöplüğüdür. Satırlarıma burada son verirken herkese gerçek tarihle kalın diyorum.

Kaynakça:

Togan Z.V. (1982). Umumi Türk Tarihine Giriş. Enderun Kitabevi. İstanbul.

Erman A.C. (2021). Hazar Kağanlığı, Selçuklu Devletinin Kuruluşuna Kadar Otuz Oğuzlar. Sarmal Kitabevi. İstanbul.

Araştırmacı Yazar Mustafa Orhan ACU
Araştırmacı Yazar Mustafa Orhan ACU
Tüm Makaleler

  • 05.04.2022
  • Süre : 5 dk
  • 2715 kez okundu

Google Ads