Site İçi Arama

tarih

Doğu Türkistan, Ne Kadar Yakın? (3)

Doğu Türkistan veya günümüzdeki adıyla Sincan Uygur Özerk Bölgesi; Türk tarihinin, kültür ve medeniyetinin en eski beşiklerinden birisi olması itibariyle Türk dünyası için önemi olan bir bölgedir.

Doğu Türkistan veya günümüzdeki adıyla Sincan Uygur Özerk Bölgesi; Türk tarihinin, kültür ve medeniyetinin en eski beşiklerinden birisi olması itibariyle Türk dünyası için önemi olan bir bölgedir. Çin için jeostratejik konumuyla, Asya kıt’asında doğu-batı geçişlerinde önemli bir havza olan Doğu Türkistan, tarih boyunca başta Türk kavimleri olmak üzere Sasaniler, Tibetliler, Araplar, Moğollar ve Çinliler arasında uğruna savaşlar verilen önemli yerlerden birisi olmuştur.

Bu bölgenin Batı Asya’ya açılan bir kapı olduğunun farkına çok önceden varan Çin hanedanları, tarihi ipek yolunun güvenliğini ve istikrarını sağlamak maksadıyla, MÖ 206 ile MS 751 yılları arasında Doğu Türkistan bölgesine toplamda 6 büyük sefer düzenlemiştir. Her dönemde Çinlilerin ellerinde tutmak için gayret gösterdiği Doğu Türkistan, 751 yılındaki Talas yenilgisinden sonra Çinlilerin elinden tamamen çıkmıştır. Bu tarihten itibaren 1877 yılına kadar Çinlilerin Doğu Türkistan’ı çeşitli nedenlerle tam manasıyla tekrar zapt etmesi, neredeyse bin yılı aşkın bir süre zarfında, mümkün olamamıştır.

Doğu Türkistan üzerinden geçen Tarihi İpek Yolu, 16’ncı yüzyılda deniz yollarının keşfedilmesine rağmen, tarihteki stratejik önemini belirli oranda korumaya devam etmiştir.

1877 yılında nihayetinde Çin’in kontrolüne giren Doğu Türkistan’ın önemini bilen Ruslar ve Japonların, Çinlilerin elinden bu bölgeyi alma çabaları başarıya ulaşamamıştır. Bununla birlikte, Ruslar; 

-- Doğu Türkistan ile sınırdaş Türkî Cumhuriyetleri kontrol etmek, 

-- Doğu Türkistan’da yaşayan Uygurlarla diğer Türkî toplumların etkileşim içine girmesini engellemek, 

-- Orta Asya’da bir “Türk bağımsızlık hareketinin” ortaya çıkmasının önüne geçmek, 

-- Çin’e komünizm ideolojisini ihraç etmek,

-- Ekonomik çıkarlarını korumak, 

için bu bölgeye olan ilgisini her zaman yüksek tutmaya gayret göstermiştir. Ruslar; 1871’de bölgeyi kısa süreli ilhak edişlerinden günümüze Sincan yönetimleri üzerindeki nüfuz ve etkilerini dolaylı yollardan sürdürmeye devam etmiştir.

Bu çerçevede, komünizm ideolojisi yanında bölgenin karmaşık etnik yapısı, Sovyetlerin eyaletteki nüfuzunu tesis etmesini kolaylaştırıcı yönde yardımcı olmuştur. Bölgede bitmek bilmeyen etnik isyanlarda arabuluculuk yapma, yatıştırma, isyancıları gerektiğinde yönlendirme konularında, Sovyetlere kendi çıkarları doğrultusunda, Doğu Türkistan’da kendi çıkarları doğrultusunda "hakem" rolünü oynama fırsatı vermiştir. Milliyetçi Çin ve Çin Komünist Partisinin sürdürdüğü iç savaş döneminde, zaman zaman Rusların bu bölgeye kısa süreli başarılar getiren askeri müdahaleleri de olmuştur.

Öte yandan, son 150 yılda, Ruslar ve Çinliler arasında tampon bir coğrafya ve Çin’e bağlı özerk bir bölge olarak konumunu koruyan Doğu Türkistan’da yaşayan Uygurların; 1933 ve 1944 yıllarında ilan ettikleri bağımsız devletler, Sovyetlerin askeri müdahaleleri ile devrilmiş, bu nedenle de kalıcı bir varlık gösterememiştir.

1900’lü yıllarında başlayan sanayileşme alanında büyük sıçrama yapan Japonlar; emperyal genişleme isteklerinin bir sonucu olarak, 1937 yılından itibaren Çin’in büyük bir bölümünü işgal etmiştir. Takiben, İkinci Dünya Savaşı’nın gidişatı çerçevesinde, Almanya ile Sovyetler Birliği, 1941’de savaşa tutuşmuştur. Çıkarları doğrultusunda Çin ve Sovyetlerin yanında yer alan ABD, bu iki ülkenin ihtiyaç duyduğu desteği sağlamak amacıyla, Doğu Türkistan bölgesine Amerikan Ordusunun lojistik destek birimlerini görevlendirmiştir. ABD, bu dönemde, her iki müttefikine de aynı ölçüde yakın olan ve Japonların ve Almanların erişemeyeceği kadar uzak bir noktada bulunan Doğu Türkistan bölgesini askeri lojistik üssü olarak kullanmıştır. Amerikalılar bu kapsamda, Sincan’ın başkenti Urumçi ile İli (Gulca) şehirlerinde inşa ettikleri hava meydanlarından müttefiklerine ihtiyaç duydukları askeri destek malzeme ve ekipmanını, havadan ulaştırma fırsatı yakalamıştır.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Orta Asya’yı bütünüyle Rus egemenliğine bırakmak istemeyen Çin kuvvetleri, 29 Eylül 1949 tarihinde Urumçi’yi işgal etmiştir. Bu tarihten itibaren, Sincan bölgesi, tamamen Çin Halk Cumhuriyeti’nin kontrolü altına girmiş, Çin sınırlarına dahil edilmiştir. Aslında 1877-1949 yılları arasında da bir Çin toprağı olan bu bölge, Çin’in Japonlarla savaştığı dönemlerde ve iç savaş süresince, bu ülkenin etki alanının dışında kalmıştır. 1949 sonrasında ise Rusların Sincan üzerindeki etkisi iyice azalmıştır.

Doğu Türkistan’daki Etnik Kökenli Hareketlerin Durumu

Son 60-70 yıl içerisinde, Çin’in bölgede uyguladığı egemenlik politikaları doğrultusunda, Doğu Türkistan’ın bugününe ve geleceğine Çin yönetimleri şekil vermeye devam etmektedir.

1949’da Mao Zedong tarafından komünist Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla, Orta Asya ile etnik bağları olan Sincan’a karşı Çin, ayrılıkçı eğilimleri azaltmak, toprak bütünlüğünü sağlamak ve bölgeyi Çin’e entegre etmek için önceleri hoşgörülü bir politika izlemiştir. Aynı zamanda “Çin İslam Derneği” aracılığıyla dini kurumları yavaşça kontrol altına almaya çalışmıştır.

1 Ekim 1955 tarihinde Çin yönetimi, Doğu Türkistan’ı, “Sincan Uygur Özerk Bölgesi” olarak isimlendirmiştir. Çin’in bölgedeki hakimiyeti, bu otonom yapı ile günümüze kadar sürmektedir.

1958 yılına gelindiğinde, Çin Hükümetinin “hoşgörü politikası” terk edilmiştir. Mao’nun “Büyük İleri Atılım (Great Leap Forward)” planıyla birlikte Doğu Türkistan’da Çin yönetimi asimilasyonist ağırlıklı bir politika izlemeye başlamıştır. Bu tarihten itibaren artan bir şekilde bölgeye devlet destekli Han Çinlilerinin göç süreci başlatılmış, bölgenin Uygur ağırlıklı homojen yapısı bozulmuştur. 1950 ile 1978 yılları arasında bölgeye 3 milyon Hanlı göç ettirilmiştir. Sonuçta, 1953’te bölgede yaşayan Hanlı sayısı 300 bin iken, 1990 yılında 6 milyona ulaşmıştır.

Komünizm ideolojisi etrafında kurgulanan, “Kültür Devrimi” adıyla Sincan’da ortak kültür inşa sürecinin başarıya ulaştırılması, Çin yönetiminin bölge halklarına yönelik temel politikası haline gelmiştir. Kültür Devrimini, Uygurlar, kendi özgün kimliklerine yapılmış bir saldırı olarak görmüştür.

Deng Xiaoping 1978-1979 yıllarında iktidara geldiğinde, Kültür Devrimini iptal etmiş, Çin genelinde ekonomik reformlara yönelmiştir. Böylece, Sincan’da da eskiye nazaran daha hoşgörülü bir döneme girilmiştir. Fakat 1980’lerdeki öğrenci gösterileri ve 1989 Tiananmen Olayı sonrasında, Çin hükümeti ülke genelinde birtakım yasaklayıcı uygulamalara gitmiş, bundan Uygurlar da olumsuz bir şekilde etkilenmiştir.

1990 yılında Sovyetlerin çöküşü, Orta Asya’da yeni Müslüman ve bağımsız Türk devletlerinin ortaya çıkışı ile bölgedeki İslami uyanış Çin’i tedirgin etmiştir. 1999’da başlatılan “go west” politikasıyla, Han Çinlilerinin bölgeye göç etmesini özendiren politikalar tekrar artan bir şekilde devreye sokulmuştur. Bölgede ekonomik kalkınmayla birlikte istikrarının sağlanması hedeflerine uygun olarak, Çin hükümetince, ticari hayatı geliştirici tedbirler alınmıştır. Çin tarafından Sincan’da ekonomik kalkınmaya önem verilmesine rağmen, 1990’larda meydana gelen şiddet olayları, Çin yönetiminin bölgeye karşı daha baskıcı bir yol izlemesine sebep olmuştur. 1992 yılında Doğu Türkistan’ın başkenti Urumçi’de bir otobüsün bombalanması sonucu 3 kişinin ölmesi ve 23 kişinin yaralanması bu dönemdeki şiddet olaylarına örnektir. 2009 yılında, Han Çinlileri ve Uygurlar arasında bir fabrikada meydana gelen çatışmalar sonrası yaşanan gösterilerde ve olaylarda, toplamda 156 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu arada, 2002 yılında, Uygur kimliğinin şekillenmesinde rolü olan bazı kitaplar, yazılar, müzikler, yasadışı olduğu gerekçesiyle Çin tarafından Doğu Türkistan’da yasaklanmıştır.

Çin; Doğu Türkistan İslami Hareketinin, el Kaide ve Taliban ile bağlantılı olduğunu iddia eden bir tutum geliştirmiştir. Bu görüşünde, 9/11 saldırısı sonrası, tüm İslami hareketlerin, özellikle cihadi grupların “terörist” olduğunu öne çıkaran ABD ve Batı ülkelerinin ortaya koyduğu söylemden, Çin’in de kendi çıkarları doğrultusunda yararlanma isteğinin esas faktör olduğu değerlendirmeleri yapılmıştır. Nitekim, bölgeye yönelik uluslararası uzmanlar tarafından yapılan değerlendirmelere göre, Çin; son dönemlerde Doğu Türkistan topraklarında yaşanan tüm etnik gerilimleri, genel manada bir terör eylemi olarak algılayan bir anlayışla hareket etmektedir.

Günümüzde Doğu Türkistan; Afganistan dahil Orta Asya’nın istikrarsız bölgeleriyle, Çin’in yoğun nüfuslu iç bölgeleri arasında bir tampon bölge konumuyla bölgenin genel istikrarına katkı sağlayan bir fonksiyon üstlenmiştir.

Her halükârda, bin yılı aşkın süredir Doğu Türkistan’da bulunan kadim milletlerin başında gelen Uygurların Çin yönetimine karşı vermek istediği “bağımsızlık” mücadelesi, en azından bu bölgede yaşayan Uygurlara ilave bir takım özgürlük alanı açmaya yönelik çabaları devam etmektedir. Sincan’da var olan diğer etnik gruplarla birlikte, Uygurların talepleri, doğal olarak bölgenin bölünmesine yol açabilecek dinamikleri içinde barındırmaktadır. Bu durum doğal olarak Çin yönetimini rahatsız etmektedir.

Doğu Türkistan’daki olaylardan bahsederken, bu bölgede sadece Han Çinlileri ile Uygurlar arasında yaşanan bir gerginlik olduğunu, bölgede başka bir sorun bulunmadığını söylemek isabetli bir tahlil olmaz.

Uygur ve Hui kökenli Müslüman nüfus arasında güçlü bir düşmanlık bulunmamakla birlikte, tüm Müslüman nüfus arasında yeknesak bir birliktelik de tesis edilememiştir. Bu iki grup arasında, az da olsa arada bir ortaya çıkan çeşitli hizipleşmeler, yerel sorunlar, Doğu Türkistan’da Uygur Müslümanları öncülüğünde bir “ulus bilinci ve ortak kültürel taban” oluşturmaya engel teşkil etmektedir.

Doğu Türkistan’da yaşayan Müslüman toplumların bulunduğu bölgelere ve genel davranış yapılarına, gelecekten beklentilerine baktığımızda ortaya çıkan resim şu şekildedir:

Doğu Türkistan’da, genel olarak, Tarım Havzasını merkeze koyduğumuzda, bu havzanın güneyinde yaşayan kesim en dindar Müslümanların yaşadığı bir alan olarak bilinmektedir. Bu kesim hem Han Çinlilerinin hem de Sovyetlerin karşısında yer alan bir kimliğe sahiptir. Hedefleri sürekli olarak bağımsız bir Türk-İslam cumhuriyetinin kurulması olmuştur.

Eyaletin orta kesiminde, Urumçi civarında, Çin yönetimini bir bakıma benimseyen, yönetim değişikliği için mücadele vermek gibi anlayışa sahip olmayanlar ağırlıkla yaşamaktadır. Bu grup, düzen sağlandığı sürece, genellikle Çin yönetimine boyun eğen bir anlayışa sahip olmuştur.

Eyaletin kuzeyinde yaşayanlar ise Çin yönetimine güneydekiler kadar düşmanca bir anlayışa sahiptir. Ancak bu kesim daha az dindardır. İslam’a bağlılıkları güneydekilere göre daha düşük seviyede olup, ideolojik olarak bu kesim Rus etkisine çok daha açık bir toplum yapısına sahiptir.

Özetle, güneydekiler Türk-İslam temelinde bir bağımsızlık hareketine soyunmuştur. Kuzeydekiler ise etnik tabanlı bir bağımsızlığı öne çıkarmıştır. Orta kesim ise bağımsızlık düşüncelerine, bu iki gruba kıyasla, biraz kayıtsız bir duruş sergilemektedir.

Sonuç

Çin’de uzun yıllardır yerleşmiş yönetim anlayışına göre, Çinlilerin genelinden farklı olan her şey tehlikeli bulunmaktadır. Çin’i takip eden uzmanların iddia ettiğine göre; Çin’in Doğu Türkistan’daki uygulamalarının temelinde, kendi dışındaki farklı inanç, kültür vb. uygulamalara karşı göstermiş olduğu hoşgörüsüzlük yatmaktadır. Çin; internet dahil iletişim vasıtaları yönüyle, Sincan özerk bölgesine özgü birtakım kısıtlamaları devreye sokmuştur. Çin; ülkede yaşanan ayrılıkçı hareketlerden kaynaklı gerilimlerin, problemlerin dış dünyaya yansımasının önüne geçebilmek için, bir bakıma Doğu Türkistan’ın dünya ile iletişimine ‘kontrollü’ izin vermektedir.

Öte yandan, çeşitli nedenlerle Doğu Türkistan’dan başka ülkelerde yaşamını sürdürmekte olan Uygur diasporası, dünya kamuoyuna, Çin yönetiminin “baskıcı” uygulamalarını anlatmak, sesini duyarabilmek için gayretlerini sürdürmektedir. Nitekim, bazı ülkeler, kendi parlamentolarında Çin’e karşı tepkilerini dile getirmiştir. Aynı şekilde, Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları Dernekleri gibi birçok organizasyon da Doğu Türkistan’ı insan hakları ihlalleri yönüyle gündemde tutmaya, Çin’i izlemeye devam etmiştir.

Çin’in insan hakları ihlallerini, Uygurların Doğu Türkistan’da gördüğü kötü muameleyi, özellikle Batı’daki sivil toplum kuruluşları daha çok gündeme getirmektedir. Bu nedenle olsa gerek, Çinliler; kendi ülkelerine karşı gösterilen tepkilerinin kaynağının, başta CIA olmak üzere, bazı Batı ülkelerine ait istihbarat örgütlerinin liderliğinde yürütülen bir karalama kampanyasından başka bir şey olmadığını iddia etmektedir. Çinlilere göre, Çin’le Batı dünyası arasındaki mevcut siyasi ve ekonomik rekabetin yansıması olarak, başta ABD olmak üzere Batı Bloku, Doğu Türkistan meselesini dünya gündemine taşıma gayreti içindedir.

Her durumda, Çin’in küresel ticari ağlarının ve ekonomik gücünün; çoğu ülkeyi Doğu Türkistan konusundan ‘uzak durmaya’ yönlendirdiği de ayrı bir gerçektir. Çin’e karşı uluslararası toplumun Uygurları desteklemek için gerekli tepkiyi vermesi günümüz siyasi ve ekonomik şartlarında pek mümkün gözükmemektedir. Çin’in BM Güvenlik Konseyinin daimî üyesi olması da bu manada diğer devletlerin (Türkiye dahil), diğer faktörlerle birlikte, Uygurlar lehine tepki vermesini engelleyici bir unsur olduğunu söyleyebiliriz.

(Devam edecek)

Bu yazımızda yararlandığımız kaynaklar

Çalışır H. (2021). “Çin’in Doğu Türkistan çıkmazı”, <https://www.doguturkistander.org/2021/09/08/cinin-dogu-turkistan-cikmazi/>, s.e.t.8.9.2021.

Dickens M. (1987). The Soviets in Xinjiang 1911-1949, <https://web.archive.org/web/20081023203643/http://www.oxuscom.com/sovinxj.htm>, s.e.t.8.9.2021.

Zhao T. (2021). How many Uighurs living in China want independence?, 26 Ağustos, <https://www.quora.com/How-many-Uighurs-living-in-China-want-independence/answer/Tiancheng-Zhao?ch=3&oid=304165502&share=2dc9ba51&srid=usBSds&target_type=answer>, s.e.t.8.9.2021.

U.S. Departmant of State Report, 2020 Report on International Religious Freedom: China—Xinjiang, <https://www.state.gov/reports/2020-report-on-international-religious-freedom/china/xinjiang/>, s.e.t.8.9.2021.

Sevim A. ve Merçil E. (1995). Selçuklu Devletleri Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları XXIV. Dizi, Sa. 19, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara.

Orasallı L.E. (2012). Sincan Uygur Krizi, s.323-336, içinde Çakmak H. (2012) Türk Dış Politikasında 42 Kriz, Kripto Yayınları, 1. Baskı, Ankara

Uygur Kağanlığı, <https://tr.wikipedia.org/wiki/Uygur_Kağanlığı>, s.e.t.8.9.2021.

Dr. Hüseyin FAZLA
Dr. Hüseyin FAZLA
Tüm Makaleler

  • 19.10.2021
  • Süre : 4 dk
  • 1540 kez okundu

Google Ads