Doğu Türkistan, Ne Kadar Yakın? (Son)
Çin tarafından, “yeni bölge veya yeni sömürge (new territory)” anlamında Sincan (Xinjiang) olarak adlandırdığı Doğu Türkistan, 1300’lü yıllarda İslamiyet’i benimseyen Uygur Türklerinin ana vatanıdır.
Çin tarafından, “yeni bölge veya yeni sömürge (new territory)” anlamında Sincan (Xinjiang) olarak adlandırdığı Doğu Türkistan, 1300’lü yıllarda İslamiyet’i benimseyen Uygur Türklerinin ana vatanıdır. Doğu Türkistan, tarihte ilk Türk devleti olarak bilinen Hun İmparatorluğu’ndan itibaren birçok Türk devletinin kurulduğu sahadır. Gök-Türk, Uygur, Karahanlı devletleri bunların en meşhurlarıdır. Ayrıca Türk ilim ve fikir hayatı için de son derece önemli olan Doğu Türkistan’da, başkent Urumçi (Beşbalık) dahil, Kaşgar, Aksu, Hoten, Sayram, Turfan, Kumul (Hami), Yarkent, Gulca gibi tarihî Türk şehirleri bulunmaktadır.
Doğu Türkistan’ın jeopolitik ve stratejik önemi
Doğu Türkistan sorununun görünen nedeni, etnik ve dini farklılıklar olarak algılansa da asıl neden, Çin yönetiminin uyguladığı nüfus ve yurt içi yeniden yerleştirme politikaları, doğal kaynaklarının zenginliğinin ortaya çıkmasının etkileri, bölgenin jeopolitik konumunun sunduğu fırsatlar ve 2013 sonrasında Çin ekonomisinin “bir kuşak, bir yol” projesinin ana güzergâh çıkışının burada bulunmasıdır.
Doğu Türkistan, Çin’in batıya açılan kapısıdır. Çin; ayrıca Doğu Türkistan’ın doğal kaynakları yanında tarımsal üretimine de ihtiyaç duymaktadır. Çin hükümetleri, kırsal iç bölgelerde ikamet eden işsiz Han Çinlilerini, Doğu Türkistan’a yerleştirmek suretiyle, hem Sincan’daki etnik yapının çoğunluğunu Çinlilerden teşkil etmeye gayret göstermekte hem de tarımsal üretimini artırmayı hedeflemektedir. Artan Han nüfusu, doğal olarak, bölgenin Uygurlar lehine sahip olduğu otonom yapısını bozucu bir rol oynarken, Uygurlar ile Han Çinlileri arasında etnik gerilimi de artırmaktadır.
Doğu Türkistan bölgesi, yabancıların istilalarına karşı tarih boyunca Çin’i koruyan, bir çeşit tampon görevi üstlenmiştir. Uygur bölgesi Orta Asya’ya bir geçiş ve bağlantı yoludur. Doğu Türkistan, Uzak Doğu ile Avrupa’yı ve Asya’yı, Sibirya ile Güney Asya’yı bağlayan yolların kavşağındadır. İpek Yolunun geçtiği bu güzergâh, geçmişten günümüze, Doğu ile Batı uygarlıkları ve kavimleri arasında kültürel ve ekonomik bir köprü vazifesi görmüştür.
Bu bölgenin, denizlerden çok uzak olması, yüksek dağlarla ve çöllerle çevrili bulunması nedeniyle, askerî açıdan bakıldığında, Çin’in geneline göre “hâkim” bir arazi pozisyonuna sahiptir. Bir çeşit doğal bir kale işlevi görmesi yönüyle, dünyada ender rastlanan ‘taarruz ve savunma’ avantajı veren doğal üslerinden birisidir.
Doğu Türkistan, Çin’in Avrasya’ya yönelik hâkimiyet tesis etme stratejilerinde bir çıkış kapısı, bir mihenk taşıdır. Sahip olduğu özellikler dolayısıyla Doğu Türkistan, uluslararası ilişkiler literatüründe, Çin’in Ukrayna’sı olarak kabul edilir.
Doğu Türkistan’ın zengin yeraltı kaynakları yanında, son yıllarda bu bölgede bulunan doğalgaz ve petrol rezervleri de Doğu Türkistan’ın önemini artıran bir faktör olmuştur. Sincan Uygur Özerk Bölgesi, askeri savunma, güvenlik, ekonomik kalkınma, petrol, doğal gaz gibi zenginlikleriyle, günümüz dünyasında da stratejik konumunu korumaktadır. Bölge insanı ve Çin açısından, bilhassa ekonomik çıkarlar ve zenginlik vaat eden bu yeni yüzüyle öne çıkan Doğu Türkistan’ın geleceğinde söz sahibi olmak isteyen büyük güçlerin, bölgeye yönelik nüfuz ve çıkar mücadelesinin bitmeyeceği anlaşılmaktadır.
Doğu Türkistan’ın jeostratejik konumu, Çin’i batıya çıkışını kontrol altında tutmak istediğinde, Rusya Federasyonu için gerektiğinde bir “tıkaç” vazifesi görmektedir.
Aynı şekilde, Uzak Doğu’da müttefikleriyle Çin’i çevreleme stratejini hayata geçiren ABD politikaları açısından da Doğu Türkistan kullanışlı bir noktadadır. Bu bölgeyi ‘kontrolü altında tutabilmesi halinde’, ABD’nin, Çin’i batısından ve Rusya federasyonunu ise doğusundan baskı altında tutabilmesi imkân dahilindedir. Böylece, ABD perspektifinden bakıldığında, Doğu Türkistan, dünyanın iki büyük gücünü çevreleme politikasının çift taraflı işletilmesine hizmet edebilecek çok kilit bir konuma sahiptir. Aynı zamanda olası bir Rus-Çin müttefikliğine varabilecek stratejik yakınlaşmayı da kesintiye uğratabilecek eşsiz bir konumdadır.
Çin, bugün küresel ekonominin en önemli aktörü haline gelmiştir. Uluslararası siyasi denklemde de ABD’nin alternatifidir. Rusya’dan farklıdır. Diğer ülkelerle ilişkilerinde “sert güç (hard power)” politikalarından uzak duran bir Çin siyaseti belirgin bir şekilde uluslararası ilişkiler yönüyle göze çarpmaktadır. Afrika ülkelerine yönelik açılımında sergilediği tavırdan yola çıktığımızda, Çin’in, öncelikle Nye’in işaret ettiği “yumuşak güç (soft power)” unsurlarıyla herhangi bir ülkeye nüfuz etmeye çalıştığına dünya şahitlik etmektedir. Çin’in dışarıya karşı bu ‘yumuşak’ yüzü, içerde, özellikle Uygur Türklerine karşı sergilediği sert tutum ve çözüm üretemeyen iç politikaları nedeniyle eleştirilere açıktır. Yumuşak güç potansiyelini sorgulatmaktadır. Hegemonik potansiyeli olan büyük bir devletin, her şeyden önce iç bütünlüğünü sağlamlaştırmasına, içerde ve dışarda aynı siyasi yaklaşımla hareket etmesine, inandırıcılık yönüyle ihtiyaç vardır. ‘İçerde başka, dışarda başka’ durumu, diğer ülkelerin Çin’e karşı ilişkilerinde ve beklentilerinde, kuşkulu bir duruş ortaya koymalarına neden olmaktadır.
Doğu Türkistan başta olmak üzere kendi ülke sınırları dahilindeki temel sorunları çözememiş bir Çin’in, küresel barışın katalizörü olabilmesi sorunludur. Öte yandan, başat hale gelen küresel bir ekonomik güce sahip olan Çin, uluslararası politik iktisat açısından dünya gündemindeki olaylara yön verici bir konuma erişmiştir. Artık, birçok açıdan ABD ile yarışır düzeye ulaşmış olan Çin’in, sahip olduğu devasa küresel potansiyeliyle, Afganistan gibi sorunlu bölgelerde barışın tesis edilmesinde oyun kurucu bir aktör olarak rol alması beklenmektedir. Hatta, her yerde ABD’nin, tarihi perspektiften baktığımızda Batı’nın ‘bozduğunu’ onaracak şekilde başarılı olması beklenen bir Çin politikası ve stratejisinin ortaya konmasına, uluslararası siyasetin ihtiyaç duyduğunu görüyoruz. Bu çerçevede, ‘Çin’in “yapıcı müdahale” doktrini, ABD’nin izlediği küresel hegemonik siyasetin sancılarına merhem olabilir mi?’ sorusunun cevabının ‘evet’ olabilmesi, Doğu Türkistan sorununun barışçıl çözümüyle de bağlantılı olacağını değerlendiriyoruz.
Doğu Türkistan Bağlamında ‘Bir Kuşak Bir Yol’ Projesi
Pasifik denizinde bir şekilde ABD ve müttefikleri tarafından etrafı sarılan Çin; kara üzerinden yeni ulaşım yolları ve ticari bağlantı noktaları arayışına girmiştir. Bu kapsamda, tarihi İpek Yolu’nun günümüze uyarlayarak “kuşak yol” projesini devreye sokmuştur.
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping tarafından 2013 yılında tanıtımı yapılan bu projeyi hayata geçirmek isteyen Çin; Asya-Avrupa hattındaki önemli ekonomiler arasında bir ulaştırma altyapısı, ticaret ve yatırım bağlantısı kurmayı amaçlıyor.
Kuşak (İpek Yolu Ekonomik Kuşağı) kavramı ile Orta Çin’den başlayan ve Moskova, Rotterdam üzerinden Venedik’e uzanan karayolu, demiryolu, petrol ve gaz boru hatları ve diğer altyapı projelerinden oluşan bir kara ulaştırma ağları bütünü kastedilmiştir. Proje kapsamında, tek bir rota yerine, Asya-Avrupa yönünde birbirine bağlantılı yollar, merkezler ve köprülerden oluşan ulaşım koridorları öngörülmüştür.
Yol (Deniz İpek Yolu) kavramı ile projenin denizyolu ağlarının inşa edilmesi amaçlanmıştır. Proje kapsamında güney ve güney doğu Asya’dan Doğu Afrika ve Akdeniz’in kuzeyine kadar uzanan deniz bölgesinde limanlar ve diğer kıyı yapıları ağının birbirine entegre edilmesi planlamaya alınmıştır.
Küresel ekonominin ve hatta siyasetin geleceğini tepeden tırnağa değiştirme iddiası bulunan ‘Bir Kuşak Bir Yol (One Belt One Road-OBOR) Projesi’, Türkiye’yi de içine alan yapısıyla, önümüzdeki 50 seneyi küresel boyutta şekillendirecek büyük bir potansiyele sahiptir. 1 trilyon $’ı aşan yatırım yelpazesiyle, 3 milyardan fazla nüfusu bünyesine katan bu devasa ölçekli proje, 65 ülkeyi doğrudan veya dolaylı bir şekilde ilgilendirmektedir. Asya’nın en doğusu ile Atlas Okyanusu’nun Avrupa kıyılarını birbirine bağlayacak projenin, karasal bağlantıları ve dünya denizlerine açılan limanlara entegrasyon kapasitesiyle, küresel ekonominin günümüzdeki seviyesinin çok üstüne çıkmasına öncülük edebileceği değerlendirmeleri yapılmaktadır.
‘Kuşak Yol’ projesiyle birlikte, Doğu Türkistan’ın jeostratejik önemi bir kez daha uluslararası politika ve ekonomi politiğin gündemine girmiştir. Coğrafi olarak Doğu Türkistan’ı merkeze alan, üç önemli güzergâhını bu bölgeden geçiren kuşak yol projesi, Çin’in; kara üzerinden Batı’ya açılmasını sağlamaktadır. Bu proje, Çin’e, yakın coğrafyasındaki Rusya Federasyonu’na, Türkî devletlere, Afganistan ve Pakistan’a, nihayetinde Avrupa ülkelerine ve Orta Doğu’ya ulaşım fırsatı sunmaktadır.
Bu bölge, Çin’in birçok ülkeyle sınır komşuluğunun kesişim noktasında bulunmaktadır. Aynı zamanda Çin’in ihtiyaç duyduğu enerji hatlarının da geçiş güzergahı Doğu Türkistan’dır. Bu durum, Çin’in Sincan’a yönelik hassasiyetini daha da artırmaktadır. İç içe girmiş sayısız dinamiği içinde barındıran bu çok denklemli coğrafyada, kanaatimizce, Uygur Türkleri hiçbir zaman, kendi kaderlerini çizebilmek noktasında kendi başlarına bırakılmayacaktır. Uygurların bağımsız bir devlet kurarak tarih sahnesine yeniden çıkmasına birçok dış faktör engel teşkil etmeye devam edecektir.
Doğu Türkistan’ın yeraltı kaynakları
Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin güney bölümünde, Ekim 2019 ayında, yaklaşık 115 milyar metreküplük doğal gaz rezervi bulmuştur. 2020 yılında ise PetroChina tarafından 109 milyar metreküplük doğal gaz rezervi bulunduğu açıklanmıştır. Gaz keşif alanının, havzanın güneyinde 156 kilometrekarelik bir alanı kapladığı, bulunan rezervin günlük 610 bin metreküp doğal gazın ve 106 bin metreküp ham petrolün çıkarılmasına elverişli olduğu anlaşılmıştır.
Ayrıca Doğu Türkistan’da bilhassa Turfan, Aksu, İli ve Yeni Hisar bölgelerinde toplam rezervi 1 milyar ton civarında olan zengin demir yatakları bulunmaktadır. İli, Altay, Barçöl, Çerçen, Keriev ve Urumçi çevresinde ise zengin altın yatakları keşfedilmiştir.
“Umut Denizi” olarak adlandırılan Tarım Havzası’nın 10.7 milyar ton petrol kapasitesi olduğu tahmin edilmektedir. Halihazırda Doğu Türkistan’daki petrol üretimi, Çin’in toplam üretiminin yüzde 60’ını, kömür rezervleri ise toplam rezervlerin %40’ını oluşturmaktadır. Çin’in maden ocaklarının %85’i Doğu Türkistan’da yer almaktadır. Son yapılan sondajlar ve keşiflerin neticesinde, Doğu Türkistan’ın Çin’in enerji deposu işlevini görecek doğal kaynaklara sahip olduğu ortaya çıkmıştır.
Çin ekonomisinin büyük bir çoğunluğunu oluşturmakta olan Doğu Türkistan, Çin için temel hammadde sağlayıcısı konumundadır. Bölge sahip olduğu enerji kaynakları kadar birçok değerli madenle de gündeme gelmekte; Çin genelinde çıkarılan 148 çeşit madenin, 118’i Doğu Türkistan topraklarından çıkarılmaktadır. Bölgedeki enerji kaynakları, genelde Cungar Havzası, Tarım Havzası ve Turfan-Kumul Havzası olarak üç büyük havzada bulunmaktadır
Doğu Türkistan; Moğolistan, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Afganistan, Pakistan ve Hindistan gibi ülkelerle olan özel coğrafi konumuyla Çin’in enerji ithalatında da önem yüksek olan bir uluslararası güzergâhta bulunmaktadır. Orta Asya-Çin Doğalgaz Boru Hattı ve Kazakistan-Çin Petrol Boru Hattı da Doğu Türkistan topraklarından geçmektedir. Aralık 2009’da faaliyete geçen Orta Asya-Çin Doğalgaz Boru Hattı üzerinden son yıllarda, yıllık bazda ortalama 48 milyar metreküp doğalgaz Çin tarafından ithal edilmektedir.
Sincan Uygur Özerk Bölgesi; Çin’in askerî güvenlik, ekonomik gelişim ve jeopolitik çıkarları açısından çok önemli olmanın yanı sıra, enerji güvenliği ve enerji kaynaklarına erişimi açısından da stratejik önemi olan bir bölgedir. Çin’in istikrarlı ekonomik gelişiminin sürdürülebilmesi, giderek artan enerji ihtiyacının karşılanması ve enerji güvenliğinin sağlanması açısından bakıldığında, Doğu Türkistan’ın öneminin artarak devam edeceği söylenebilir.
Sonuç
Doğu Türkistan, Çin’in kendi kendine yeterek varlığını sürdürmesi için en önemli kaynaklardan biri olarak görülmektedir. Petrol, doğalgaz ve kömür üretiminin ülke için yerel sağlayıcısı olan bu kaynaklar sebebiyle bölge, Çin’in enerjide dışa bağımlılığını azaltması, ayrıca dışarıdan alınacak enerji kaynaklarının da geçiş güzergâhında olmasından dolayı jeopolitik konumu itibari ile stratejik öneme sahiptir. Burası Orta Asya’ya geçiş kapısıdır. Doğu Türkistan, jeopolitik konumu ile Orta Asya’nın kopmaz bir parçası olduğundan tarih boyunca Çin için savaş sebebi olmuştur.
Çinliler ve Çin topraklarında kendilerinin farklı bir etnik grup olarak gören ve daha özgür bir toplum halinde yaşayabilmek için birtakım hak talebinde bulunan Uygur Türkleri arasındaki sorunlar günümüzde de devam etmektedir. Doğu Türkistan’ın istikrar ve güvenliğinin sağlanması, Çin’in genel çıkarına hizmet edeceği aşikardır. Çin yönetimlerinin, mutlaka dengeli bir siyaset izlenmesi, baskıcı politikalardan kaçınması gerekir. Etnik bölünmüşlük sorununun, bölge insanını kucaklayan çözüm getirici açılımlarla ele alınmasına olan ihtiyaç Çin coğrafyasında her geçen gün artarak devam etmektedir.
Bu Yazımızda Faydalandığımız Kaynaklar
Çalışır H. (2021). “Çin’in Doğu Türkistan çıkmazı”, <https://www.doguturkistander.org/2021/09/08/cinin-dogu-turkistan-cikmazi/>, s.e.t.8.9.2021.
Ahmetbeyoğlu A. (2011). “Orta Asya Satrancında Doğu Türkistan’ın Önemi”, Turk Yurdu, Temmuz 2011 - Yıl 100 - Sayı 287, https://www.turkyurdu.com.tr/yazar-yazi.php?id=1558>, s.e.t.8.9.2021.
Hanayi Ö. (2021). “Çin’in Enerji Sektöründe Doğu Türkistan’ın Önemi”, Akhmet Yassawi University Eurasian Research Institute, <https://www.eurasian-research.org/publication/cinin-enerji-sektorunde-dogu-turkistanin-onemi/?lang=tr>, s.e.t.8.9.2021.
İktibas Dergisi. (2018). ‘Bir Kuşak Bir Yol Projesi’ nedir? Projeye dahil 65 ülke hangileri?’, 12 Ocak, <https://iktibasdergisi.com/2018/01/12/bir-kusak-bir-yol-projesi-nedir-projeye-dahil-olan-65-ulke-hangileri/>, s.e.t.8.9.2021.