Gagavuzlar Kimdir? Kemal’in Öğretmenleri Ne Demektir?
Ali Kantarelli'ye ait bu mezar ile ilgili yaşlı bir Gagavuz: “Burada Kemal’in üüredicisi (öğretmeni) yatıyor” der. Gagavuz Türkleri asırlar boyunca anadillerini korumayı başarmışlardır. Hiçbir dilin etkisine girmesine izin vermeyerek bugün Türkiye Türkçesi’nden daha duru bir dile sahiplerdir.
Necip Hablemitoğlu’nun ‘Kemal’in Öğretmenleri’ İsimli Makalesi:
Bu yazımı, bundan 20 yıl önce şehit edilen tarihçi araştırmacı yazar olan Necip Hablemitoğlu anısına kaleme aldım. Hablemitoğlu'nun kaleme aldığı "Kemal'in Öğretmenleri" diye yazdığı bir makaleden yola çıkarak, konunun önünü arkasını, sağını solunu ne varsa araştırmaya başladım. Araştırma yaptığım kaynakları da her zaman olduğu gibi yazımın sonunda belirttim. Bu yazımı yazmama ilham veren vatansever yazar Hablemitoğlu'nun bir kez daha ruhu şad, mekânı cennet olsun inşallah.
Araştırma konumuza böyle bir giriş yaptıktan sonra, şimdi konumuzu anlatmaya başlayalım. Benim de ikamet ettiğim şehir olan İstanbul’a yaklaşık 900 km. uzaklıkta, Moldova’ya bağlı bulunan Gagauziya veya Gagavuzeli Özerk Cumhuriyeti’ne gönderilen öğretmenlerden söz edeceğim size. Gagavuz Türklerinin varlığından haberdar oluşum, rahmetli Hablemitoğlu’nun yazılarını okumam sayesindedir. Kemal’in Öğretmenleri konusuna geçmeden evvel kan kardeşlerimiz hakkında biraz bilgi vermek isterim.
Gagavuzların Kökeni:
Oğuz kökenli Gagavuzlar, bugün başta Gagavuz Özerk Cumhuriyeti olmak üzere, Ukrayna, Rusya, Bulgaristan, Yunanistan, Kazakistan, Beyaz Rusya, Özbekistan, Gürcistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Litvanya ve Estonya’da varlıklarını sürdürmektedirler. Mübadele öncesi Edirne Havsa’da bulunan Gagavuzlar ise mübadele sonucunda maalesef sınırın tam karşısındaki Yunanistan Orestiada’ya göç etmek zorunda kalmışlardır. Bugün Gagavuzların toplam nüfusu bilinememekle birlikte, yaklaşık 300 bin kişinin Gagavuz’da yaşadığı resmi kayıtlarda mevcuttur. Gagavuzlar Ortodoks Hristiyan inanca sahip etnik Türklerdir.
Gagavuz isminin kökenine dair ise birçok görüş bulunmaktadır. Gök Oğuz isminden geldiği sıklıkla tekrarlanır. Oğuz kelimesinin kısaltması olarak sık sık Uz kelimesi kullanıldığı için Gaga (Anadolu’da Aga) ve Uz olarak düşünüldüğünde Kardeş Oğuz anlamına geldiği de söylenmektedir. Bu görüşlere göre Gagavuzlar, Orta Asya'dan Karadeniz’in kuzeyini kullanarak Dobruca'ya yerleşmişlerdir.
Gagavuz Kelimesinin Etimolojisi:
Ağır basan görüşe göre ise Gagavuz kelimesi Anadolu Selçuklu Hükümdarı İzzettin Keykavus’tan gelmektedir. Keykavus ve Gagavuz (veya Gagavuz) arasındaki benzerliğin dışında bu görüşün temelinden kısaca bahsedelim. Keykavus Hristiyan. Moğolların desteklediği rakibine yenilince İznik İmparatoru’na sığınır ve ondan toprak talebinde bulunur. 8. Mihail Paleolog onun Dobruca’ya giderek orada bir devlet kurmasına izin verir. Keykavus yaklaşık 12.000 aileden oluşan 40 Türkmen obasını yanında götürür. Keykavus’un ölümünden sonra bir bölümü Kayseri’ye döner. Geride kalan çoğunluk ise Keykavus isminden hareketle Gagavuz olarak adlandırılır. Gagavuzlar 1770 yılına kadar Dobruca’da yaşamışlardır. Dobruca bölgesi bugün hem Romanya hem Bulgaristan sınırları içerisindedir...Bu tarihten itibaren Moldova topraklarına göç etmişlerdir. Burada Bucak (Basarabya) civarına yerleşmişlerdir. Bugün Gagavuzya olarak adlandırılan bölge bu bölgedir. 1940 yılında Moldova Sosyalist Cumhuriyeti kurulunca Gagavuz toprakları ikiye ayrılmıştır. Toprakların bir kısmı Moldova’da kalırken bir kısmı Ukrayna’da kalmıştır.
Gagavuz Özerk Cumhuriyeti:
Gagavuz Özerk Cumhuriyeti ise 23 Nisan 1994 tarihinde kurulmuştur. Başkenti Komrat şehridir. Gagavuz lehçesinde bugün Doğu Karadeniz’de sıklıkla kullanılan “Uşak", “Haçan” ve “Bıldır” kelimeleri dikkat çeker. Müzik çalgıları olarak kemençe, gayda, kaval kullanırlar. En çok oynadıkları halk oyunu “Horu” olarak adlandırdıkları ve düz horu, Moldovan horusu gibi çeşitleri bulunan oyundur. Çalgıları bizdeki kemençe ve tulumla, oyunları horon ile benzeşen Gagavuzlar kültürlerini ve anadillerini çok önemsemektedirler.
Gagavuzların Adet ve Gelenekleri:
En eski Türk adetlerini halen yaşatan Gagavuzlar, Anadolu'da yaşadıkları zamanlar Müslüman Türk komşularından da etkilenmişlerdir. Dinlerinde bir yeri olmamasına rağmen kurban kesip bunu yakınlarına ve fakirlere dağıtan Gagavuzlar, ihtiyaç sahibi kardeşlerine para yardımı da yapmaktadırlar. Misafir ağırlamak ve ata binmek önem verdikleri şeyler arasında yer almaktadır. Gagavuzlar için şarap da oldukça önemlidir. Üzerinde “Allah Sağlık Versin” yazılı ünlü şarap mataralarından birisini buraya seyahate gittiğinizde görebilirsiniz. Ukrayna'da kalan Gagavuz bölgesinde, Moldova sınırında bulunan Bolgrad kasabasının Ortodoks mezarlığında bir Türk öğretmen yatmaktadır. Bu mezar unutulmuş, otlarla kaplanmış ve bakımsız olsa da koşulsuz bir vatanseverlik örneğidir.
Kemal’in Öğretmeninin Mezarı:
Ali Kantarelli'ye ait bu mezar ile ilgili yaşlı bir Gagavuz: “Burada Kemal’in üüredicisi (öğretmeni) yatıyor” der. Gagavuz Türkleri asırlar boyunca anadillerini korumayı başarmışlardır. Hiçbir dilin etkisine girmesine izin vermeyerek bugün Türkiye Türkçesi’nden daha duru bir dile sahiplerdir. Tabi bunu ayrı bir dil olarak nitelemek doğru olmaz. Türkçenin bir başka ağzını kullandıklarını söylemek daha doğru bir tanımlamadır.
Gagavuz Alfabesi:
Gagavuzlar hakkında tarihi metinlere ulaşamamamızın nedeni kendilerine ait bir alfabeleri olmaması nedeniyle, edebi ya da tarihi metinler oluşturamamalarından ileri gelir. 1995 yılında Gagavuz Türklerinin Latin Alfabesi’ne geçişi için Birleşmiş Milletler’in de desteklediği bir proje başlatılmıştır. Bu proje de görev alan isimlerden birisi de 2002 yılında şehit edilen Necip Hablemitoğlu'dur. Hablemitoğlu bu proje süresinde edindiği izlenimlerde, Amerika, Rusya, Almanya, Yunanistan, Bulgaristan hatta Norveç istihbarat yetkililerinin, Bahai, Protestan ve papaz misyonerlerin Gagavuzlar üzerinde projeler yürüttüklerini söylemektedir. Siyasi ve ekonomik çıkarları dışında Gagavuzlar ile hiçbir bağları bulunmayan bu devletler oradayken maalesef o günlerde bölgede hiçbir Türk istihbaratçısı bulunmamaktadır. Üstelik Gagavuzlar her fırsatta dünyaya Türk olduklarını haykırmalarına rağmen.
Mustafa Kemal Atatürk ise bundan 85 yıl önce Türk kardeşlerinin yanında yer alma ve bölgede Türkiye'nin ağırlığını koyma yolunda ileri görüşlü adımlarını atmıştır. Atatürk Gagavuzlara, Rusça ve Romence bilen 80 ilkokul öğretmeni göndermiştir. Kemal'in Öğretmenleri koşulsuz vatanseverlik örneği göstererek görevlerini yıllarca sürdürmüştür. Bugün Türkiye Cumhuriyeti Rusça ve Romence dillerini bilen acaba bir adet ilkokul öğretmenine sahip midir diye sormaktan kendimi alamadığımı da ifade etmek istiyorum.
Burada Atatürk’ün dış Türk toplulukları hakkındaki Dış Türklere yönelik siyasetini hatırlatmakta fayda vardır.
Atatürk’ün Dış Türkler Siyaseti:
Mustafa Kemal Atatürk’ün, Türkiye Cumhuriyeti’nin çıkarlarını her şeyin üstünde tutan akılcı politikalarının tek örneği Gagavuzlara gönderdiği öğretmen ve kitap desteğidir. Mustafa Kemal’in dış Türkler politikasına göre tamamen Türkiye’ye göç asla çözüm değildir. Atatürk’ün bu konudaki sözleri şöyledir: "Dış Türkler yaşadıkları ülkelerde; kendi ulusal kimliklerini koruyarak, kültürel yapılarını koruyup bunu geliştirerek, eşit ve rahat yaşam şartlarına ulaşmalıdırlar. Türkiye bunu destekleyici politikaları üretmek zorundadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin dostu olmanın ön koşulu, bünyelerinde bulunan Türk azınlıklara önem vermeleridir."
Mübadele sonucunda; Anadolu’da bulunan Ortodoks Türklerin büyük kısmı Türklük bilinçleri olmadığı için, dinsel aidiyet sonucu Yunanistan'a göç etmişlerdir. Bunlar benim de mensubu olmaktan her zaman gurur duyduğum soy ağacımın kökü olan Karaman Türkleridir. Ayrıca Edirne Havsa civarında yaşayan Gagavuz vatandaşlarımız da çok yanlış bir şekilde mübadele nedeniyle Yunanistan Orestiada’ya geçmişlerdi. Bu vatandaşlarımızın gidişini önleyebilmek amacıyla geç olsa da girişimlerde bulunulmuştur. Atatürk, Karaman Türkü Papa Eftim’e Türk Ortodoks Kilisesi’ni kurdurmuştur. Atatürk'ün ifadesiyle Millî Mücadeleye bir ordu kadar yardım eden Papa Eftim, T.B.M.M önünde Kuvay-i Milliye’yi destekleyici bir konuşma yapmıştır. Bu kilise Türkiye'nin ve dış Türklerin çıkarlarını tüm Ortodoks merkezlerde savunmuştur. Gagavuzlar da bu kilisenin dinsel yönetimi içinde yer almışlardır. Bugün yapılması gereken ise tüm dış Türkler içindeki Ortodoksların bu kilise ile fiili ve resmi bağlantılarının sağlanmasıdır. 1918 yılından 1939 yılına kadar Romanya ile Moldova “Büyük Romanya” adı altında tek bir ülke olarak varlığını sürdürmüştür.
Hamdullah Suphi Tanrıöver Romanya Büyükelçisi:
Mustafa Kemal, Romanya Büyükelçiliği görevine Hamdullah Suphi Tanrıöver’i getirmiştir. Tanrıöver, tüm Gagavuz köy ve kasabalarını dolaşmış ve elçilik çalışanlarını Gagavuzlardan seçmiştir. Gagavuzların arasında önceliği liderlerin çocuklarına vererek 200’ü aşkın öğrencinin Türkiye’de eğitim-öğretim görmesini sağlamıştır. Bu öğrencilerin bir kısmı Gagavuzya’ya dönerek toplumunun gelişimine ve Türklük bilincinin perçinleşmesine katkı sağlamışlardır. Bir kısmı ise Türkiye’de kalarak kendi tabirleri ile anavatana hizmet etmeyi seçmişlerdir. Tanrıöver ayrıca Romanya’da bulunan Müslüman Türk azınlığın Gagavuzlara yardım etmelerini de sağlamıştır. Türkiye’den gönderilen 80 öğretmene ek olarak, bu azınlıktan da öğretmen desteği sağlanmıştır. Kemal'in Öğretmenleri II. Dünya Savaşı başlayana dek Gagavuz kardeşlerine karşı görevlerini yürütmüşlerdir. Savaş nedeniyle bir kısmı Türkiye’ye dönerken, görevlerinin bitmediğini söyleyenler hizmetlerine devam etmişlerdir. Sovyet işgali sonrası, görevlerine devam eden tüm öğretmenler Türk Casusu olarak nitelendirilmiş ve 25 yıl ağır hapis cezası ile Sibirya’ya gönderilmişlerdir. Stalin öldükten sonra Kruşcev af çıkarmış olsa da geriye yalnızca bir öğretmen geri dönebilmiştir: Ali Kantarelli!
Öğretmen Ali Kantarelli:
Ali Kantarelli ölene dek Gagavuzya’da hizmetine devam etmiştir. Kemal'in Öğretmeni göreviyle Türklük bilincini aşılamaya devam etmiş, bu arada dul bir Gagavuz kadınla evlenmiştir. Gagavuzlar kendisine büyük hayranlık ve sevgi beslemişlerdir.
Kemal'in Öğretmenleri gözünü kırpmadan Türk yurduna giderek Gagavuz kardeşlerine hayatlarını hiçe sayarak hizmet etmişlerdir. Bizler bugün mezarları ve adları yitip gitmiş Kemal’in Öğretmenlerine birer minnet borçluyuz. Onlar hatırlanmayı ya da ilgi beklemiyorlar. Nedenini Necip Hablemitoğlu’ndan dinleyelim:
“Çünkü onlar Türklüğe hizmet etme yolunda en yüksek mertebeye ulaşmışlar. Ama yine de gözlerinizi kapatıp hayal edin. Buz gibi soğuk bir ülkede, başında haç dikili bir mezar düşünün. Orada yatan şehitlerimize Ulu Tanrı’dan sonsuz rahmet dileyin! Bir de gönül pınarlarınızdan süzülüp, kalp gözünüzden geçerek dökülecek sevgi ve şükran dolu bir damla yaş! Hepsi o kadar!”
Bir gün yolumun Gagavuz Yeri’ne düşmesini çok istiyorum. Sizin yolunuz benden önce düşerse, Çadır-Lunga, Vulkaneşti, Taraklı şehirlerinde, Kıpçak, Baurçi, Tomay gibi nice köylerde, Gagavuz kardeşlerimizin duru Türkçesini duyabilir ve duygusal yakınlıklarına tanıklık edebilirsiniz. Anlarsınız ki burada Kemal’in Öğretmenleri görev yapmışlar. Kemal’in Öğretmenlerinin Komrat dolayına da giderseniz, anadilini konuşamayan ve Rusya tarafından büyük etki altında bırakılan Gagavuzları görür ve Mustafa Kemal’in neden 85 yıl önce onlara destek vermek istediğini daha iyi anlar ve takdir edersiniz. Onun bu ileri görüşlülüğü minnet ve hayranlık duyguları oluşturur. Son olarak Yaşar Nabi Nayır’ın Balkanlardaki Türklerin izinde gezerek yazdığı Balkanlar ve Türklük isimli 1936 tarihli çalışmasından bir bölümü paylaşmak istiyorum. Gagavuzların Türkiye ve Türklük hakkındaki düşüncelerini anlatan bir Gagavuz aydınına kulak verelim:
“Tanrı isterse, bizi Gagavuzları mutlu etsin, hepimiz anayurdumuza gidip kan kardeşlerimizin arasında iyi konuşmayı, iyi okumayı ve iyi yazmayı öğrenebiliriz. Ah, söylemek istediklerimi bir bilseniz. Geçen yıl bizim gözlerimiz bir Türk'ün kardeşlerim diye bizlere seslenmesiyle açıldı. O gün onu duyana kadar bizler öksüzdük. Artık göğsümüzü kabartarak bütün dünyaya haykırabiliriz: Biz Türk’üz, Biz Türk’üz, Biz Türk’üz! Biz Gagavuzlar öksüz değiliz! Bizim de anamız ve babamız var! Türkiye'dir anamız ve babamızdır Atatürk! Türkiye’de milyonlarca var Türk kardeşlerimiz. Yaşasın Atatürk! Yaşasın Atatürk’ün dirilttiği Büyük Türkiye”
Sonuç:
Tarihimizin bir parçası olan Gagavuzlar ülkemiz sınırları içinde olmasalar da onlar bizim kültürümüzün bir parçasıdırlar. Onlar bize Atamızın emanetleri olarak görülmelidirler. Bulundukları coğrafya dolayısıyla bir yanda Rusya diğer yanda Avrupa Birliği, Gagavuzlara kültürel baskı uygulamaya devam etmektedirler. Gagavuzlarla aramızdaki kültürel bağlarımız oldukça kuvvetlidir. Şu an özerk bir cumhuriyet içinde yaşıyor olsalar da ileride Avrupa'da tam bağımsız bir Gagavuz Devleti’nin kurulması heyecan vericidir. Hoca Ahmet Yesevi der ki, "Din Seçim, Türklük Kaderdir!" O zaman yapmamız gereken tek şey, tarihimize ve köklerimize sahip çıkmaktır. Tıpkı Atatürk’ün yaptığı gibi.
"Ne mutlu Türküm diyene!"
Saygı dolu sevgiyle kalın diyorum.
Kaynakça:
Kemal'in Öğretmenleri: Şeriatçı Terörün ve Batının Kıskacındaki Ülke Türkiye - Necip Hablemitoğlu
Basarabyalı Gagavuzların Tarihi - Mihail Çakır
Balkanlar ve Türklük - Yaşar Nabi Nayır
Gagavuzlarla - Ali Tanyıldız
Gagavuzlar: Hristiyan Türkler - Atanas Manov