Site İçi Arama

tarih

İlk Başkentimizin işgali ve Fatih’in intikamı I. Haçlı Savaşı

Vaiz keşiş Pierre l’Ermite (ö. 1113) ve yardımcı papazlarının yaptıkları propagandalar sonucu toplanan ordu, Ağustos ayında hareket edecek ana orduyu bekleyemeden 20 Mayıs’ta Köln’den yola çıkarak Viyana, Budapeşte, Belgrad, Sofya, Edirne üzerinden 1 Ağustos1096’da İstanbul’a ulaştı.

Papa II. Urbanus 18-28 Kasım 1095’te Clermont Konsili’nde Haçlı Seferleri kararını aldı. Papaz Fulcherius Carnotensis, sefere 15 Ağustos 1096 tarihinde çıkılmasının uygun görüldüğünü yazar. Vaiz keşiş Pierre l’Ermite (ö. 1113) ve yardımcı papazlarının yaptıkları propagandalar sonucu toplanan ordu, Ağustos ayında hareket edecek ana orduyu bekleyemeden 20 Mayıs’ta Köln’den yola çıkarak Viyana, Budapeşte, Belgrad, Sofya, Edirne üzerinden 1 Ağustos1096’da İstanbul’a ulaştı. İmparatorun kızı Anna Comnena aşırı mübalağalı bir şekilde “80.000 adam ve 100.000 atlıyla” 30 Temmuz 1096’da geldiklerini rivayet etmektedir. İmparator Aleksios Komnenos, bu kalabalık orduyu, düzenli ordu gelinceye kadar İstanbul’da tutmak istediyse de taşkınlıklarını görünce 6 Ağustos’ta hepsini Anadolu Yakasına geçirdi. İznik’e doğru yola çıktılar. Yalova yakınlarında Kibotos’ta karargâh kurdular.

İznik yakınlarına kadar gelerek buradaki köyleri yağmalayıp çoluk çocuk demeden katliama başladılar. Anna Komnena, bebekleri şişlere geçirip ateşte kızarttıklarını nakletmektedir. Fulcerius, “Bu kuşatma sırasında adamlarımız şiddetli açlığın neden olduğu cinnetle korkunç eziyetler çekmiş ve çevrede yatan ölü Müslümanları kalçalarından et parçaları kesmişlerdi. Bu parçaları pişirip yemiş yeteri kadar kızarmamış olan etleri bile vahşice yutmuşlardı” şeklinde aktarmaktadır. Ortodoks Anna ile Katolik Fulcherius’un ifadeleri çok acıdır. Burada yaşanan vahşet Antakya ve Ma’arratu’n Nûman’da ve Kudüs’te de devam edecektir.

Haçlı’ların gelişini haber alan Anadolu Selçuklu Sultanı I. Kılıcarslan, Türkmenler ve Danişmendliler gibi Anadolu Beylerinden yardım isteyip, yeni vergiler koyarak savaşa hazırlık yaptı. I. Kılıcarslan, Xerigordos’un Haçlılar tarafından ele geçirildiğini öğrenince de bir kumandanını göndererek 29 Eylül’de Xerigordos Kalesi’ni kuşattırdı. Kalenin tek su kaynağını kesince Haçlılar arasında çok şiddetli bir susuzluk başladı. Gesta’da, at ve eşeklerin damarlarını kesip kanlarını hatta atık suları bile içtikleri rivayet edilmektedir. Sekiz günlük kuşatmadan sonra susuzluğa dayanamayan Haçlılar, 6 Ekim’de teslim oldular. Xerigordos’un intikamını almak isteyen Haçlılar kadınlar, çocuklar ve hastaları Kibotos’da bırakarak 21 Ekim sabahı İznik’e doğru yola çıktılar. Drakon vadisinde Türklerin pususuna düşen 20.000 kişiye yakın ordudan pek az bir kısmı kurtulabildi. Kalanlar Kibotos’daki karargâha sığındılar. İmparatorun yolladığı gemilerle İstanbul’a döndüler. Böylece Halkın Haçlı Seferi sona ermiş oldu.

Haçlılar’ın Ana Ordularının Gelişi

Papa Urbanus’un “Tanrı’nın düşmanı” olarak gördüğü Türklere karşı yola çıkan düzenli büyük ordu ise sefere, Mainz’deki Yahudileri “İsa’nın ilk katilleri” diye öldürerek ve mallarını yağmalayarak başladılar. Bu Yahudi nefretinin temelinde, yapılan tefeciliğin büyük bir zulme sebep olması da yer almaktadır. Mainz şehrinde Kont Emicho’dan korkan 700 kişilik bir grup Yahudi, şehrin piskoposu Ruthard’a sığındılar. Kont Emicho piskoposun evini basarak korkunç bir katliama başladı. Albertus’un, “nakletmek ne kadar korkunç” diyerek anlattığı katliamda “sünnetsizlerin kılıçlarıyla öldürülmektense kendi elleriyle ölmeyi tercih ederek, birbirlerini öldürdüklerini, hatta annelerin süt emen çocuklarının boğazlarını kestiklerini” rivayet etmektedir.

Resim: Haçlıların Mainz’de Yahudi Katliamı

1096 sonbaharından itibaren büyük ve düzenli ordular İstanbul’a gelmeye başladılar. İmparatora bağlılık ve Türklerden aldıkları yerleri imparatora devredeceklerine dair yemin ettikten sonra Anadolu’ya geçtiler. Bu komutanların İmparator’a bağlılık yemini etmek zorunda kalmalarının bir başka önemli nedeni olarak Fulcher’in şu sözü dikkat çekicidir: “İmparator ile dostluk tesis etmek herkes için zaruri idi, çünkü onun öğüt ve yardımı olmadan yolculuğumuzu tamamlayamazdık”.  Birinci Haçlı Seferine orduların miktarı her kaynakta çok farklı miktarlarda belirtilmekte olup, Işın Demirkent bütün eski ve modern tarihçilerin verdikleri rakamların analizinden yola çıkarak 33.000-50.000 süvari sonucuna varmıştır.

Haçlılar’ın Başkentimizi Kuşatmaları

Türkiye Selçuklu Sultanı I. Kılıcarslan, Pierre l’Hermitte’in ordusunu kolay bir şekilde imha edince arkadan gelen Haçlıları önemsemeyerek Anadolu birliği açısından önemi büyük olan Ermeni Gabriel’e ait Malatya’yı ele geçirmek üzere 1097 İlkbaharında Malatya üzerine yürüdü. Sultan, eşi ve çocukları ile hazinelerini de İznik’te bırakmıştı. Haçlılar İznik’e gelince kaleeden, Sultan’a haber gönderildi. Kılıcarslan’ın 1085’de Antakya’da doğduğuna dair Urfalı Mateos‘dan başka hiçbir kaynakta yer verilmemektedir. 1107 tarihinde öldüğü zaman on bir yaşında çocuk bırakmış olduğu dikkate alındığında 1095’ de evlenmiş olması gerekecekti. Bu genç hükümdarın tecrübesizliği ve büyük istihbarat zaafı çok pahalıya mal olacaktır.

Haçlı Orduları, kuşatmada surları sarsarak yıkmak için şahmerdan, lağım kazmak için kullanılan ve lağımcılara siper olan kulübeler (scrofa), ahşap kuleler ve mancınıklar (petraria, tormentum), iki katlı olup içi ve dışı köseleyle kaplı hücum kuleleri yapmışlardı. Kılıcarslan’a kuşatma haberi ulaşınca durumun vehametini anlayarak Malatya Kuşatmasını kaldırıp İznik’e geldi. Beraberinde Danişmend Gazi kumandasında bir Türk imdat ordusu da vardı. Fakat kuşatmanın üzerinden bir aydan fazla zaman geçmişti ve yerleşmiş olan Haçlılara karşı yorgun Kılıcarslan ve ordusunun kuşatmayı yarma girişimi başarısız oldu. Haçlılar, Kılıcarslan’ın askerlerinden şehit düşenlerin başlarını Selçukluların morallerini bozmak için mancınıklarla kaleye atıyorlardı.

Resim: Mancınık Atışları

Sultan kuşatmayı yaramayacağına kanaat getirince geri çekilmek zorunda kaldı. 21 Mayıs’ta geri çekilme kararı aldıktan sonra Kale’ye haber göndererek “Bundan böyle kendiniz için en doğru bulduğunuzu yapın” talimatını verdi. Kılıcarslan’ın çekilmesine rağmen kaledeki garnizon direnmeye devam etti. Karadan çok sıkı bir kuşatma vardı ama göl tarafından surların dışarıyla bağlantısı sürüyordu. Buradan yiyecek, silah ve her türlü ihtiyaçlarını tedarik edebiliyorlardı. Haçlı liderleri bu bağlantıyı kesmek için imparatordan yardım istediler. İmparator küçük ve hafif, yüz asker taşıyabilen tekneler hazırlatarak Gemlik’e yolladı. Buradan tekneler arabalara yüklenerek sabah gün doğarken göle indirildi. Kaledeki garnizon artık direnme imkânı kalmayınca, Haçlılara teslim olmaktansa Doğu Roma İmparatoru’na teslim olmanın daha akıllıca olacağına inanarak, Türk asıllı Roma Komutanı Tatikios’un arabuluculuğuyla İmparator’la anlaştılar. İmparator Aleksios’un Peçeneklerden oluşan birlikleri, göl tarafından şehre girip şehri İmparator adına 18 Haziran 1097’de Kılıçaslan’ın hanımı, çocukları ve hazineleriyle birlikte teslim aldılar. Haçlılar sabah olunca kale surlarına çekilmiş Doğu Roma bayraklarını görünce çok öfkelendiler. Fakat İmparator onlara ganimetten pay vererek memnun etti. Haçlıların onar kişilik gruplarla şehri gezmelerine müsaade etti. Kılıcarslan’ın hanımı ve çocukları da hükümdarlara yaraşır şekilde ağırlanarak İstanbul’a götürüldü. İmparator, Çaka Bey’in oğlunun idaresi altında olan İzmir’i geri almak için orduyla beraber Kılıcarslan’ın eşini de yolladı. Böylece İzmir Beyi hiç direnmeden şehri teslim etti.

Böylece Anadolu Selçuklu Devleti başkenti İznik, Doğu Roma’nın eline geçmiş oldu. Türklerin İznik’i geri almaları ancak yaklaşık 234 sene sonra, 2 Mart 1331 de Sultan Orhan Gazi’ye nasip olacaktır.

Fatih Sultan Mehmet, 1453 yılında İstabul’u kuşattığında İmparator Alesios’un İznik’te yaptığı gibi aynı taktikle gemileri karadan yürütüp Haliç’e indirerek Doğu Roma’nın başkentini fethedecektir.

I. Haçlı Seferi’nin Sonuçları

İznik’ten sonra yollarına devam eden Haçlı ordusu, Eskişehir yakınlarında Dorylaion yakınlarında Selçuklu ordusunu ağır bir şekilde mağlup ederek, Antakya’yı ele geçirdi. Antakya, Urfa, Trablus ve Kudüs’te birer Haçlı Kontluğu kurdular.

I.Kılıçarslan’ın kahramanca savaşmasına rağmen Haçlı Ordusu karşısında başarılı olamaması; Melikşah’ın gözaltında büyümesi, tecrübesizliği, büyük istihbarat zafiyeti, en önemli olarak da Danişmend’li desteği yanında diğer Anadolu Beylerinin desteğini alamaması gelmektedir. Ancak bütün bu eksiklerini kısa zamanda telafi edecek ve 1101 yılında gelecek olan üç ayrı haçlı ordusunu destan gibi bir mücadele ile tamamen yok edecektir.

I.Haçlı Seferi Esnasında Alınan Şehirler ve Tekrar Türk Hakimiyetine Girmeleri

Şehir

Türk hakimiyetinden çıkma tarihi

Hıristiyan hakimiyetinde geçen süre

Tekrar Türk hakimiyetine girme tarihleri

Geri Alan Melik/Sultan/Padişahlar

İznik (Başkent)

18 Haziran 1097

234 sene

2 Mart 1331

Orhan Gazi

İzmir

1098

326 sene

1424

II. Murad

Urfa

10 Mart1098

46 sene

24 Aralık 1144

İmadeddin Zengi

Antakya

Ocak1099

169 sene

18 Mayıs 1268

Sultan Baybars

Kudüs

15 Temmuz 1099

89 sene

2 Ekim 1187

Sultan Selahaddin

Birinci Dünya Savaşı Esnasında İşgal edilen Şehirler ve Tekrar Türk Hakimiyetine Girmeleri

Şehir

İşgal Tarihi

İşgal Süresi

Tekrar Türk hakimiyetine girme tarihi

İstanbul (Başkent)

13 Ekim 1918

5 Sene

2 Ekim 1923

İzmir

15 Mayıs 1919

3 Sene

9 Eylül 1922

Urfa

Mart 1919

1 Sene 1Ay

11 Nisan 1923

Antakya

1918

21 Sene

23 Haziran 1939

GaziAntep

1918

3 Sene

25 Aralık 1921

Adana

24 Aralık 1918

3 Sene

5 Ocak 1922

Kudüs

1917

Devam ediyor

 

 

Kaynakça:

Carnotensis, Fulcherius. Fulcher of Chartres, A History of the Expedition to Jerusalem 1095-1127.  Urfalı Mateos, Urfalı Mateos Vekayi-Nâmesi (952-1136) ve Papaz Grigor’un Zeyli (1136-1162), (Ankara: TTK Basımevi, 2000)

Anna Komnena, Alexiad Anadolu’da ve Balkan Yarımadası’nda İmparator Alexios Komnenos Dönemi’nin Tarihi Malazgirt Sonrası, Çeviren BilgeUmar, (İstanbul: İnkılap Kitabevi, 1996).

 

Carnotensis, Fulcherius. Fulcher of Chartres, A History of the Expedition to Jerusalem 1095-1127.  Urfalı Mateos, Urfalı Mateos Vekayi-Nâmesi (952-1136) ve Papaz Grigor’un Zeyli (1136-1162), (Ankara: TTK Basımevi, 2000)

Anna Komnena, Alexiad Anadolu’da ve Balkan Yarımadası’nda İmparator Alexios Komnenos Dönemi’nin Tarihi Malazgirt Sonrası, Çeviren BilgeUmar, (İstanbul: İnkılap Kitabevi, 1996).

Dr. Haluk ÖZALP
Dr. Haluk ÖZALP
Tüm Makaleler

  • 21.12.2021
  • Süre : 7 dk
  • 1800 kez okundu

Google Ads