Site İçi Arama

tarih

Kahrından Ölen Osmanlı Sultanı: Yıldırım Bayezid Kimdir?

Ankara Savaşı sonrası Anadolu birliği bozuldu, devlet parçalandı, I. Murad zamanındaki sınırlara çekildi. Çelebi Mehmet, Rumeli topraklarındaki kuvvetli iskân ve sistem sayesinde devleti yeniden kurdu. Peygamberimizin, “Müjdeleyin, nefret ettirmeyin” sözü gereği, günümüzde süre gelen nefret söylemi terk edilmeli, rakip partiler karşılarındakini ihanet ile suçlamaktan vazgeçmelidir.

Yıldırım Bayezid, “Rûm Ülkesinin ve İmparatorunun Sultanı iken, esaret altında, kafes içinde kahrından ölen Sultan” olarak tarihimizde yerini almış bir Osmanlı hükümdarıdır. 

Hayatı

Osmanlı Devleti kurucusu Osman Gazi’nin torunu, I. Murad’ın oğlu olarak 1354 yılında doğdu. Annesi Gülçiçek Hatun’dur. Bayezid adı “Ebû veya Ebâ Yezid” şeklinde, Yezid’in babası manasına gelmektedir. İsmin, Mevlâna ve İbnü’l Arabi’nin piri olan Bayezid-i Bistami’den esinlenerek konduğu düşünülmektedir. Yıldırım unvanı ise babası Sultan Murad I. ile 1386 yılında Karamanoğlu Alaeddin Bey’e karşı yapılan Frenk Yazısı Savaşı’nda gösterdiği büyük cesaret ve her tarafa yetişebilme başarısından dolayı verilmiştir. Kendisi, sultanlığında “Celâl-ed Dîn” unvanını kullanmıştır.

1381 yılında Germiyanoğlu Süleyman Çelebi’nin kızı Sultan Hatun ile evlendi. Çeyiz olarak verilen Kütahya, Emet, Simav ve Tavşanlı da Osmanlı mülkü oldu.

Yönetim Yılları

Haziran 1389 ayında Kosova’da babası Sultan Murad kumandasında, onun sağ kolu olarak Sırplar ve müttefiklerine karşı savaşa katıldı. Bu savaş, Osmanlı’nın Balkanlardaki geleceği için çok önemliydi. Sırp despotu Lazar liderliğinde Sırp, Bosna, Hırvat, Macar, Arnavut, Leh ve Çek kuvvetleri sekiz saat süren savaşın sonunda kesin ve çok ağır bir yenilgiye uğradılar. Sultan Murad, savaş sonu meydanı gezerken, Müslüman olduğunu söyleyerek yanına yaklaşan bir Sırp tarafından bıçaklandı. Sultan Murad, yerine Bayezid’i vasiyet etti. Vefat edince devlet erkânı Bayezid’i tahta oturttu. Lazar derhal idam edildi. Bayezid’in kardeşi Yakup Çelebi’ye babasının ağzından mektup yazılarak çağrıldı ve yine devlet erkânı kararıyla boğduruldu.

Bayezid, ilk olarak. Sırp despotu Lazar’ın oğlu Stefan Lazareviç ile tabiiyet anlaşması yaptı ve Lazareviç’in kız kardeşi Olivera (Maria Despina) ile evlendi. Stefan ölene kadar Bayezid’e sadık kalacaktır. Diğer müttefikleri de Bayezid ile bağımlılık anlaşması yapmak zorunda kaldılar.

Bayezid, bundan sonra Anadolu’ya geçerek, kendisine tâbi olan İmparatorun oğlu Manuel ve Çandar oğlu Süleyman Bey’le beraber; Aydın, Saruhan, Menteşe, Hamid ve Germiyan’ı topraklarına kattı. Karamanoğlu ile anlaşma yaparak Anadolu’da birlik oluşturma yolunda çok büyük bir adım atmış oldu. Oğlu Aydın İli Sancak Bey’i Ertuğrul’u, Kadı Burhaneddin üzerine gönderdi. 1392 yılında Çorum Kırkdilim mevkiinde yapılan savaşta Ertuğrul yenildi ve savaşta öldü.

1393-1394 kışında Balkan prensleri ve yeni İmparator olan II. Manuel’i, Serez’de toplantıya çağırdı. Birbirlerinden habersiz korku içinde toplantıya gelen vassallarına manevi baskı kurarak bağlılıklarını pekiştirdi. İmparator Manuel yaşadığı korkuyu yazmış olduğu mektuplarda dile getirmiştir.

Kadılar hakkındaki gelen rüşvet şikâyetleri üzerine, seksen kadar Kadı’yı Yenişehir’de bir eve kapatıp, yakılmalarını emretti. Vezir Ali Paşa dâhil hiç kimse itiraz etmeye cesaret edemedi. Ali Paşa bir kölesini uygun kıyafet ile Bayezid’in karşısına çıkartarak, Bizans’a seksen keşiş istemeye gideceğini söyletti. Bayezid, ne yapacaksın diye sorunca, yakılacak kadıların yerine mahkemede görevlendirilmesi için diyerek, affedilmelerini sağladı. Kadılara yaptıkları işlere uygun rayiç bedeller tayin edildi. Oruç Bey Tarihinde ruh halini “gerçi tiz-nefs kişiydi ve illa germ-dil (öfkeli) idi, şefkatli, bağışlayıcı idi” şeklinde gayet isabetli tarif etmiştir.

3 Haziran 1395 tarihinde Niğbolu’yu alınca bütün Bulgaristan, Osmanlı toprağı oldu. Bu hareket yeni bir Haçlı Seferine sebep oldu. Bayezid, Niğbolu’ya şehzadeliğindeki arkadaşı Doğan Beyi bırakarak İstanbul kuşatmasına döndü. 1396 yılında Haçlı Ordusunun Niğbolu’yu kuşatması üzerine süratle Niğbolu’ya geri dönmek zorunda kaldı. Niğbolu tamamen kuşatılmış durumdaydı. Tarihte eşi görülmemiş bir cesaretle yalnız başına gece yarısı Haçlı ordusunun arasından geçerek kale duvarları yanına kadar geldi. Kaleye, “Doğan, bre Doğan” diye seslendi. Surlarda Haçlıları kontrol etmekte olan Doğan Bey cevap verip ertesi günkü saldırı talimatını verdikten sonra geldiği gibi kendi karargâhına döndü. Ertesi günkü (25 Eylül 1396) savaş Haçlı Ordusu için tam bir bozgun oldu. Gönderdiği zafer name sonucu Halife tarafından “Sultanu’l İklimi’l Rum” unvanı verildi. 1444 Varna Savaşına kadar Haçlı Seferi düzenlenemedi. Burada ele geçirilen ganimetlerle Bursa Ulucami’sini, medrese ve darüşşifa yaptırdı. Bayezid tekrar İstanbul kuşatmasına dönünce, İmparator vassallığını yeniledi. Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey,1043 yılında Pasinler Savaşı sonrası İmparator’dan, Emeviler zamanında yapılıp sonra harap olan caminin tamiri, camiye görevli tayini, adına hutbe okunması ve mihraba kendi alameti “ok ve yay” işaretleri konmasını istemişti. Bayezid de buna benzer şekilde, Anadolu Yakasında Türk Mahallesi kurulması, cami yapılması, görevli tayini şartlarını da kabul ettirdi. Bunun üzerine Kuşatmayı kaldırdı. 

1397 yılında Anadolu Hisarını yaptırdı. Anadolu da Karamanoğlu Alâeddin Bey üzerine yürüyerek, Konya’da öldürdü. Böylece Karamanoğulları toprakları da Osmanlı’ya katılmış oldu. 1398 yılında Kadı Burhaneddin’in hâkimiyetindeki yerlerde Osmanlı toprakları oldu. Memlûklere ait olan Malatya, Elbistan, Beisni, Kâhta ve Divriği’yi de ele geçirdi. Fakat bu hareketi, Timur’a karşı en büyük müttefiki olması gereken Memlukleri kaybetmesine sebep oldu.

1399 yılında tekrar İstanbul’u kuşatmasına dönünce, İmparator Manuel yardım istemek için Avrupa’ya gitti. Ancak Niğbolu Savaşında çok ağır kayıplar veren Avrupa devletlerinden hiçbir yardım alamadı. Bizans yöneticileri artık teslim şartlarını müzakere ederlerken İbn’i Arabşah’ın tabiriyle “Bozkır’dan gelen belâ” Timur’un Anadolu’ya girdiğini duyan Bayezid kuşatmayı kaldırmak zorunda kaldı.

Selçukluların ve Roma İmparatorluğunun vârisi olduğunu iddia eden Bayezid’e karşı, Timur da Selçukluların ve İlhanlıların vârisi olduğunu iddia ediyordu. Timur’un, Bayezid’den kaçarak kendisine sığınan Anadolu Beylerine karşı, Bayezid de Timur’un düşmanları olan Sultan Ahmet Celayir ile Kara Yusuf’u himaye etti. Karşılıklı olarak sığınanların istenmesi bir netice vermedi. Gönderilen mektuplarda kullanılan hakaretler o günkü diplomatik dile göre çok ağırdı. Aslında her ikisi de birbirleriyle savaşmaya can atıyorlardı. 28 Temmuz 1402 de Ankara Çubuk ovasında yapılan savaşı Timur kazandı. Bayezid esir düştü.

Ölümü

Her ne kadar bazı kaynaklar Timur’un Bayezid’e iyi davrandığını söyleseler de zincire vurulduğu, kafese konulduğu kesindir. 1071’de Alparslan’ın Roma İmparatoru Romanus Diogenes’e; 1187’de Selahaddin Eyyubi’nin Kudüs Kralı Guy de Lusignan’a yapmadığını Timur, Bayezid’e yapmıştır.

Timur her gün Bayezid’i zincirli olarak huzuruna getirtir alay ederdi. Bir gece gene zincire vurulmuş halde sofrasına davet edip, içki servisini esirlere ve karısı Sırp Kralının kızı Despina’ya yaptırtması Bayezid’i çileden çıkarmıştır. Ele avuca sığmayan, yerinde duramayan, Roma İmparatoru ve pek çok Hristiyan Kralını emri altında tutan “Sultan’ul İklimi’l Rûm” olan Bayezid zincirlerle bağlı kafes içinde yaşamaya daha fazla dayanamadı. Hastalandığında Timur doktorunu gönderip tedavisinde azami gayreti gösterdi fakat uğraşmaları başarılı olamadı. 8 Mart 1403 tarihinde Akşehir’de vefat etti. İntihar ettiği iddialarına dair yeterli delil yoktur.

Sonuç ve ibret

Ankara Savaşı sonrası Anadolu birliği bozuldu, devlet parçalandı, I. Murad zamanındaki sınırlara çekildi. Çelebi Mehmet, Rumeli topraklarındaki kuvvetli iskân ve sistem sayesinde devleti yeniden kurdu. Peygamberimizin, “Müjdeleyin, nefret ettirmeyin” sözü gereği, günümüzde süre gelen nefret söylemi terk edilmeli, rakip partiler karşılarındakini ihanet ile suçlamaktan vazgeçmelidir.

Kaynakça

Mehmed Neşri, Neşrî Tarihi, Ankara, TTK, 1983.

İbn Arabşah, Acâibu’l-makdûr Bozkırdan Gelen Belâ, Kahire, 1868, 142.

Âşık paşazâde, Tarih, 64-68.

Mükrimin Halil Yinanç, “Bayezid I”, İA, II, 369-392.

Halil İnalcık, “Bayezid I”, TDVİA.

İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, I, Ankara, TTK: 2019.

Murat KEÇİŞ, “II. Manuel Palaiologos’un Mektuplarında Sultan Yıldırım Bayezid ve Osmanlılar”, The Journal of Academic Social Science Studies, Volume 6 Issue 3, p. 301-320, March 2013.

Dr. Haluk ÖZALP
Dr. Haluk ÖZALP
Tüm Makaleler

  • 03.01.2023
  • Süre : 5 dk
  • 3381 kez okundu

Google Ads