Oğuzların Kökenleri
Oğuzların (Bozokların ve Üçokların) tarihi 6’ncı asırda Göktürk devletinin kurulmasıyla Orta Asya’da kalan diğer Türklerden ayrılıyor ve bir göç tarihi oluyor. Göktürk anıtlarında Kültigin ile Dokuz Oğuz boyu arasında geçen savaşlardan bahsediliyor.
1071 yılını referans alırsak 953 yıldır Anadolu’da yaşıyoruz. Dokuz buçuk asrı geçmiş bu topraklardaki maceramız.
Daha öncesinde bu kadar çok bir yerlerde takılı kalmış mıyız pek emin değilim.
Orta Asya’daki kutsal başkentimiz olan Ötüken civarında bile belki bu kadar kalmamışız. Çünkü biz göçebe bir milletmişiz.
Teoman tarafından M.Ö. 220 yılında kurulan Büyük Hun İmparatorluğu’ndan başlatsak tarihimizi, 1071 yılına kadar geçen süre 13 asır gibi ediyor.
Ama unutmayın biz Oğuz Boylarından geliyoruz. Bozoklar ve Üçoklar. Onikişerden tam olarak yirmidört boy.
***
Bozoklar kendi içinde önce Gün Han oğulları, Ay Han oğulları ve Yıldız Han oğulları diye üç gruba bölünüyor. Sonra da her grup kendi içinde dörder alt gruba bölünüyor.
Gün Han oğulları Kayı, Bayat, Alkaravlı ve Kara İvlu.
Ay Han oğulları Yazır, Döğer, Dodurğa ve Yaparlı.
Yıldız Han oğulları Avşar, Kızık, Beg Dili ve Karkın.
***
Üç Oklar ise yine önce kendi içinde üç gruba ayrılıyor, Gök Han oğulları, Dağ Han oğulları ve Deniz Han oğulları, sonra da her grup yine kendi içinde dörder gruba ayrılıyor.
Gök Han oğulları Bayındır, Biçene, Çavındır ve Çepni.
Dağ Han oğulları Salur, Eymür, Ala Yantlı ve Üregir.
Deniz Han oğulları Yiğdir, Büğdür, Yıva ve Kınık.
***
Oğuzların (Bozokların ve Üçokların) tarihi 6’ncı asırda Göktürk devletinin kurulmasıyla Orta Asya’da kalan diğer Türklerden ayrılıyor ve bir göç tarihi oluyor.
Göktürk anıtlarında Kültigin ile Dokuz Oğuz boyu arasında geçen savaşlardan bahsediliyor.
Bozoklar ve Üçoklar batıya göç ederken geride kalan Dokuz Oğuz Boyu önce Göktürklerle savaşmışlar, hatta Tonyukuk anıtında Çin’e sığınan Oğuzlardan bile bahsediliyor.
Sonra da Dokuz Oğuzlar Uygurlara karışmak zorunda kalmışlar.
Uygur hükümdarı İl İtmiş Bilge Kağan’ın en son kitabesinde On Uygur ve Dokuz Oğuz budunları idare ettiği yazılı.
Ancak bir yandan da Bilge Kağan’ın Dokuz Oğuz benim kavmimdir dediği de biliniyor. Sırf bu yüzden Göktürklerin bir Oğuz devleti olduğunu düşünenler de var.
Yani anlayacağınız geride kalan Dokuz Oğuz Boyunun durumları biraz karışık.
“Ey Türk ve Oğuz beyleri ve kavimleri, dinleyin!”
Bilge Kağan böyle hitap edermiş.
En azından Dokuz Oğuz’un bir süre Göktürkler içinde yaşadığı belli.
***
Dokuz Oğuzlar başlangıçta Tula ırmağının kıvrım yerinde yaşayan boylarmış.
Kimi kaynaklara göre ise Orhon bölgesindeki on ırmağın kıyılarında yaşayanlara On Uygur, dokuz ırmağın kıyılarında yaşayanlara da Tokuz Uyguz (Dokuz Oğuz) denilmekteymiş.
Ebişlik, Ötünger, Bukız, Özkundur, Tular, Tardar, Adar, Üç Tabın, Kalancu, Ötiken, bunlar On Uygur boyları.
Kimi başka kitabelerde ise Dokuz Oğuz yerine Sekiz Oğuz olarak geçiyorlar. Bu kitabelerin yazıldığı zamanlarda (mesela İl İtmiş Kağan’ın Şine Usu kitabesinde) bir boyun Dokuz Oğuzdan geçici olarak ayrıldığı düşünülüyor.
Bu kitabelerde Dokuz Oğuz yerine Üç Karluk, Otuz Tatar, Sekiz Oğuz şeklinde bahisleri geçmiş.
Dokuz Oğuz Boylarından ikisi dışında boy adları konusunda da bilgi yok. Adı bilinen iki boy ise Tonra ve Kunı boylarıdır.
Çin kaynaklarında Uygurların da dokuz boydan oluştukları yazılı olduğu için kimi kaynaklarda Uygurlar ile Oğuzlar birbirine karıştırılmış. Çünkü bir yandan da isim benzerliği var. Uygurlara Gur, Oğuzlara Guz denilen kaynaklar da var.
***
Evet, bir de zamanında Aşağı Seyhun boylarında yaşayan Oğuzlar vardı ve bunlar Göktürklerin baskısıyla göçe zorlandılar. Toplamda 52 boydular.
Aralarından yukarılarda bahsettiğim 24 boy, yani Bozoklar ve Üçoklar 700’lü yıllarda artık konar göçer bir hayat ile Anadolu’da Bizans kapılarına kadar dayanırlar. Bir yandan da Karadeniz’in üstünden Balkanlar’a uzanırlar.
Bugün Moldavya topraklarında yaşayan Gagavuzlar Üç Oklardan Gök Han oğullarının torunları olan Gök Oğuzlardır. Dilleri de bunca yıllık ayrılığa rağmen bize oldukça yakındır.
Tabii bize en yakın bir başka Türk topluluğu da Hazar kıyılarında kendine yurt edinmiş olan Oğuz boyları, yani bugünkü Azerbaycan.
Artık hangisi oralarda kalmış, hangisi transit geçmiş pek bilinmiyor, çünkü Kafkasya bizim için tam bir göç yolu. Ama Azerbaycan özellikle başta gelen Oğuz boyları ile sonraları aralarına karışan Türkmen boylarından oluşan bir Türk devleti.
Karapapaklar, Afşarlar, Ayrumlar, Padarlar, Şahsevenler, Karadağlılar ve diğer bazı farklı etnik gruplardan şekillenmişler. Tabii bir de yerel kafkas halkları da aralarına karışmış.
Kültür olarak her ne kadar hemen güneydeki Fars kültüründen oldukça etkilenmiş olsalar da, hem dil olarak, hem de özünde kültürel açıdan bize en yakın olan Türk Devleti Azerbaycan’dır diyebiliriz.
Biz de bugün hem Anadolu’da tarih boyunca yaşamış farklı yerel kültürlerle ve halklarla karışmışız, hem de Orta Asya’dan gelen Türk göçü altında artık o ilk günlerdeki saf Oğuz boyları olarak da kalmamışız. Hem kültürel açıdan, hem soy sop olarak karmakarışık bir millet olmuşuz.
O yüzden ulus devlet diyoruz, o yüzden üniter yapı diyoruz. Bizi parçalara ayırıp farklı farklı tanımlara bürümek artık mümkün değil.
Yaşadığımız şehirlerin adlarını bile kimi yerde eski adlarıyla bırakmışız, kimi yerde de kendimiz bir ad koymuşuz.
***
Tüm bu yazıya aslında dilimizdeki eski bir ses üzerine düşünürken başladım. Bu ses “ny” sesi. Eski Türk alfabesinde tam karşılığı olan bir damgası da var aslında. Günümüzde de az biraz değişiklik göstererek kullanılıyor.
Mesela koyun sözcüğünün tarihimizdeki ilk hali “kony”, sonradan “ny” sesi yer değiştirerek “yn” halini almış ve “kony” önce “koyn” olmuş, sonra da “y” ile “n” nin arası dolarak “koyun” halini almış.
İşte koyundaki bu ses değişimini düşünürken aklıma Konya geldi, acaba dedim Konya adı koyunlarla bağlantılı bir ad olabilir mi?
Ama hayır, Konya Bizans döneminden kalmış bir ad, adı kutsal tasvir anlamındaki ikon sözcüğünden geliyor. İkon, ikonya, ikonlar şehri!
Neyse, önemli değil, Konya’mızı seviyoruz, ovası gibi ova yok Türkiye’de.
Peki Türk tarihi ne alaka diyeceksiniz, ama siz sormadan ben söyleyeyim, koyundan Konya’ya, Konya’nın ikondan geldiğini anlayınca da biz kaç yıllardır buralardayız, yaşadığımız şehirlerin adlarını bile Türkçeleştirmemişiz deyip, kaç yıldır buralardayız acaba derken bakın nerelere daldım.
Aslında iyi oldu, biraz geçmişimize dair bilgileri kafamda tazelemiş oldum.
En çok da şu guz ve gur farkı, bakın bu kadar yakınlığı ve bu kadar farklılığı hiç düşünmemiştim. Uygurlar da yakın akrabalarımız olarak artık kendi bağımsız devletlerini kurabilseler keşke. Zaten Çin içerisinde nüfus yoğunluğunun oldukça az olduğu bir coğrafyada yaşıyorlar.
Siz o konuyu biliyorsunuz değil mi?
Çin nüfusunun %95’i Güney coğrafyada, iki ana nehir etrafında yaşıyormuş. Toprak olarak belki ülke topraklarının %30’una sıkışmışlar. Kuzeyde çorak topraklarda ve bozkırda ise nüfusun %5’i yaşıyormuş. Neredeyse %70 ülke toprağındaki nüfus 70 milyon kadarmış. Aşağıda, güneyde ise geri kalan 1 milyar 341 milyon nüfus sıkışmış.
İşte yukarıdaki, kuzeydeki kurak toprakların bir kısmı Uygur toprakları. Çin’de 12 milyon 800 bin kadar Uygur yaşıyor. Kazakistan dahil çevredeki çeşitli coğrafyalarda da Uygurlar var, ancak anavatanları bugün Çin topraklarında.
***
Neyse, nereden nereye, bir aralar Bozkurt destanını da anlatırım size. Göktürklerin tarih sahnesine çıkışıyla ilgili bir destandır.
Bir de Ergenekon destanı vardır, Göktürklerin yıkıldıktan sonra tekrar dirilişleri ile ilgili destandır. Maalesef bir zamanlar kanı bozuklar tarafından bu şanlı destanın adı kötü niyetlere alet edilmişti.
Halbuki tarihimizdir bu destanlar.
Diyorum ya, Türk’ün Türk’ten başka düşmanı yok diye.
Sahi Göktürkler’le Oğuzlar niye savaşmışlar? Kardeş değil miyiz biz, kardeş kardeşle savaşır mı?
Bugün niye Uygurlara yardım etmiyoruz? Kardeş değil miyiz?
Kardeş olsak da tarihimiz hep birbirimizle çekişmeyle geçmiş nedense.
Bakın önce Oğuzlar Uygurlarla birlik olup Göktürkleri yıkıyorlar, sonra da Kırgızlar gelip Uygurları yıkıyorlar.
Kırk kız bir araya gelip nasıl olmuş da koskoca Uygur devletini yıkabilmiş acaba?
Uygurlar Kırgızların onları Orhun Bölgesinden kovmalarıyla Kansu ve Turfan bölgelerine göç etmek zorunda kalmışlar.
Hunlarla ne kadar akrabayız bakın orasını pek bilmiyorum, Hunlar çok daha önceleri çıkmış tarih sahnesine.
Tarihimiz çok karışık gerçekten, sürekli bir entrikayla geçmiş. Böyle böyle gelinmiş bugünlere. En son da bu topraklarda karar kılmışız, baksanıza dokuz buçuk asır da buralarda, Anadolu’da yaşıyoruz.
Siz uzak durun en iyisi entrikalardan, baksanıza tarihimizde hep birbirimizi yemişiz, bırakalım artık birbirimizi yemeyi. Ne güzel vatanımız var, kardeş kardeş yaşayıp gidelim.
Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla.