Önce Dilimizi Ortak Dil Yapalım, Sonra Birleşe Birleşe Kazanalım
Kavim var, Arapça. Halk var, bu da Arapça. Cumhur var, ne yazık ki, bu da Arapça. Millet var, bu farklı mı? Bu da Arapça. Ama ULUS da var! Ulus Türkçe değil mi? Güldürmeyin beni, evet ulus da var, ama ulus da Moğolcadan geçmiş dilimize!
Kavim var, Arapça.
Halk var, bu da Arapça.
Cumhur var, ne yazık ki, bu da Arapça.
Millet var, bu farklı mı? Bu da Arapça.
Ama ULUS da var! Ulus Türkçe değil mi?
Güldürmeyin beni, evet ulus da var, ama ulus da Moğolcadan geçmiş dilimize!
Bilmiyor muydunuz?
Benzer kültürler, ancak aynı kültür değil! Aynı dil de değil!
Tamam, tam olarak Türkçe bir sözcük istiyorsanız "toplum" var. Bakın işte bir tek "toplum" Türkçe bu saydıklarım içerisinde!
Ancak "toplum" da cumhuriyet Türkiye'sinde türetilmiş bir sözcük!
"Toplum" sözcüğünün kullanıldığı en eski yazılı belge 1942 yılına ait TDK Felsefe ve Gramer Terimleri sözlüğü.
Peki yok mu bunun daha eskisi? Bu anlamda biraz daha bize özgü bir sözcük yok mu?
Yok mu acaba halk yerine, millet yerine, ya da cumhur yerine kullanılabilecek Türkçe bir sözcük?
Var aslında.
Boy olabilir mesela!
Türkler tarih boyunca "boylar" halinde yaşamışlar.
Kayı boyu diyoruz, biz Oğuz'uz diyoruz. Bizim genelde bildiklerimiz bu kadar.
Bozoklar; Bayat, Alka Evli, Kara Evli, Yazır, Dodurga, Döğer, Yaparlu, Afşar, Begdili, Kızık, Kargın; Üçoklar, Bayındır, Peçenek, Çavuldur, Çepni, Salur, Eymur, Ala Yundlu, Yüreğir, İğdir, Büğdüz, Yıva, Kınık...
Bunlar Oğuzlar. Oğuzların kendi içlerinde ayrıldığı boylar.
İlk zamanlar Üçok ve Bozok adlarıyla iki ana kola ayrılmış Oğuzlar.
Daha sonra da Dokuz Oğuz, Altı Oğuz, Üç Oğuz adlarında boylara da ayrılmışlar.
Aslında Oğuzlar yirmi dört boydan meydana gelmiş.
Bunlardan on ikisi Bozok, on ikisi ise Üçok koluna bağlıymış.
Yani biz Türkler boylar halinde yaşamışız tarih boyunca.
"Boy" diyoruz, ama bu sözcük günümüze gelene kadar zaman içinde ses dönüşümüne uğramış hali, ilk hali "bod".
Buradan da eğer Türk milleti demek istiyorsak "bodun" sözcüğüne geliyoruz.
Nedense bugün pek kullanmıyoruz bu sözcüğü.
Yani "halk" yerine, "millet" yerine kullanılan bir sözcük "bodun".
Türk bodunu !
Önce biraz şaşırdım, sözlükte hemen bulamadım bu sözcüğü.
Meğerse sözlükte "budun" diye geçiyormuş.
Günümüze gelene kadar yine biraz ses dönüşümüne uğramış anlayacağınız.
Bilge Kağan Abidesi-Doğu Yüzü, 735 yılından kalma!
Türk, Oğuz begleri, budun esid:
uze tengri basmasar,
asra yir telinmeser,
Türk budun, ilingin törüngün kim artati udaçı erti.
Türk budun ertin, ökün!
Bugünkü Türkçeye tercüme edersek:
Ey Türkler, Oğuz beyleri, bütün millet, işitin!
Yukarıda gök basmadıkça,
Aşağıda yer delinmedikçe,
Ey Türk milleti! Ülkeni, töreni kim bozabilir ki?
Ey Türk milleti, kendine gel ve yaptıklarından pişman ol!
Yani aslında aklınızı başınıza alın, bir şey yaparken iyi düşünün diyor büyük ihtimal son cümlede atalarımız.
Bu cümleyi farklı tercüme edenler de var.
Hatta ertinmek ve ökünmenin üzerine tezler bile var.
Ancak bu sözcüklerin sözlüklerde tam bir karşılığı yok maalesef.
Sanki Türkçe sözcükler değillermiş gibi TDK bu sözcükleri dikkate bile almamış.
Yukarıdaki son cümle demişken, belki de Atatürk'ün dediği gibi bir anlamı vardır bu cümlenin.
Bekli de "Türk öğün, çalış, güven!" demektir bu cümle.
Kim bilir? Olamaz mı?
Neyse, konumuza dönecek olursak, evet, aslında "halk" diyoruz, "millet" diyoruz, "cumhur"u da kullanıyoruz, ama "cumhur"u direk halinden çok "cumhuriyet" ya da "cumhurbaşkanı" şeklinde kullanıyoruz.
"Kavim' ya da "ulus" da diyoruz.
Ancak bunların hepsi dilimize yabancı dillerden geçme sözcükler anladığınız gibi.
Belki "toplum" Türkçe, ama "toplum" biraz nasıl diyeyim, çok genel bir tanım sanki.
Kimliği olmayan bir sözcük gibi geliyor "toplum" bana.
Bu sıraladığım sözcüklere bizim sonradan yüklediğimiz anlamlardan bahsetmiyorum tabii ki. Halkın soydan gelişi, milletin dini bir yönünün oluşu, ulus kavramının tamamen farklı bir kavram oluşu konumuz dahilinde değil.
Sonuçta konu Türk halkı ya da Türk milleti yerine Türk tarihinden bir sözcük bulmak ise, doğrusu Göktürk anıtlarında yazılı olduğu şekliyle "budun" olmalı bence.
Hatta bana eskiden söylendiği şekliyle, yani "BODUN" olarak çok daha doğruymuş gibi geliyor.
Türk Bodunu!
Biz ne Türk halkıyız ne Türk milleti ne de Türk ulusu.
Evet bunları da söyleyebiliriz.
Başkaları anlasın diye onlarla konuşurken bu sözcükleri de kullanmakta mahsur yok.
Hatta İngilizler anlasın diye "Turkish Nation" da diyebiliriz İngilizlere.
Ruslar anlasın diye "Turetskiy Narod" da diyebiliriz.
Ancak aramızda Türkçe konuşacaksak, biz Türk Bodunuyuz dememiz belki de çok daha Türkçe olurdu. Doğrusu bence böyle olmalıydı.
En azından tarihimizden gelen bir sözcük "budun", ya da "bodun".
Atalarımız böyle diyormuş, kendimize bodun diyormuşuz.
Niye kullanmıyoruz ki bu sözcüğü?
Tamamen Türkçe bir sözcük sonuçta.
İspatı da var, Orhun yazıtları.
Günümüzden tam 1288 yıl önceden kalma anıtlar bu anıtlar, M.S. 735 yılından kalma!
Öylesine bir topluluk da değiliz biz, o yüzden "toplum" güzel bir sözcük, Türkçe bir sözcük de, ama bana yeterli bir sözcükmüş gibi gelmiyor bizi tarif etmek için.
Tarihimizde "toplum" diye bir sözcük olmadığına göre, aslı varken niye zorlayalım ki, değil mi?
Halk ya da millet yerine Türkçe gerçek karşılığı varken niye "bodun" ya da ses dönüşümüne uğramış şekliyle "budun" kullanmıyoruz değil mi?
Bunu anlamak pek mümkün değil gerçekten. Nasıl olmuş da unutmuşuz bu sözcüğü?
Bu arada gelin hepimizin gönülden sahiplendiğimiz "cumhuriyet" kavramını da biraz irdeleyelim.
Cumhuriyet "-iyet" ekiyle "cumhur"dan türetilmiş bir sözcük.
Bu da maalesef tamamen Arapça!
Yani eki bile Arapça (Farsça da olabilir!). Nispet eki deniyor "-iyet" ekine sözlükte.
Sanırım dilimize çevirecek olursak bunca yazıdan anlayacağınız gibi "cumhuriyet" yerine "budunluk" demeliyiz.
Türkiye Budunluğu!
Bence doğrusu böyle olmalı!
Ne güzel olurdu değil mi böyle desek.
Bu durumda T.C. yerine T.B. yapmalı bence kimi arkadaşlar profil isimlerinin başlarına koydukları harfleri. Unutmadan bunu da hatırlatmış olayım.
Cumhuriyet tamam da, bu arada "Türkiye"deki "-iye" eki de aynı "-iyet" gibi Arapça veya Farsçadan mı geçmiş dilimize diye bir soru takıldı aklıma.
Bazı ülkelerin isimlerini nedense bu ek ile türetmişiz.
Japonya, Suriye, Romanya ve benzeri. Bolonya, Kolombiya da var mesela.
Epey bir bakındım internette, ancak beni tatmin eden bir açıklama bulamadım bu ek üzerine.
Etimolojik sözlükte tam olarak bu ekin bir karşılığı yok nedense. Bir sürü ek üzerine açıklama yapmışlar, ancak "-iye" diye bir eki ekler arasına katmamışlar.
Bölge anlamına geldiğine dair birtakım bilgiler var gerçi internette. Yine de ben tatmin olmadım o bilgilerden.
İyelik kavramı ise tarihten gelen Türkçe bir kavram, sahiplik anlamına geliyor!
İyelik eki de var. Ancak iyelik eki diye bilinen ek bu ek değil. İyelik eki diye "ben-im", "sen-in" deki "-in, -im" eklerine deniyor.
"İye" sözcüğü eski Türkçe "idi" sözcüğünden yine ses dönüşümüne uğramış bir sözcükmüş.
Issız, yani sahipsiz sözcüğü de aynı kökten geliyormuş.
Kısacası 900 yılından kalma Irk Bitig'de "idi" şeklinde geçiyor.
Türkiye'deki "-iye" ile "iye" sözcüğü arasında bir ilgi var mıdır bilemedim doğrusu.
Türk vatanı anlamında bizde "il" sözcüğü de var aslında, ama Türkiye güzel bir isim.
Dolayısıyla son kararımdır:
Türkiye Budunluğu!
Türkçe olacaksa doğrusu böyle olmalı.
Yaşayıp gidiyoruz işte, ne dilde konuştuğumuzu bilmeden konuşuyoruz bir şekilde birbirimizle.
Anlıyor muyuz birbirimizi, dediklerimizi, daha çok ona bakıyoruz.
Kullandığımız sözcüklerin hangi dilden geçtiğine, sözcüklerin kaynağına pek takılmıyoruz konuşurken.
Kendimizce bir dil türetmişiz işte zaman içinde, biraz oradan, biraz buradan.
Adına da Türkçe demişiz. Daha doğru haliyle Türkiye Türkçesi!
Gerçi bu arada hepimiz birbirimizi anlıyor muyuz, orası da tam belli değil ya.
Baksanıza, toplum iyiden iyiye kutuplaşmış durumda.
Halen daha toplumu kutuplaştırma peşinde olan bir sürü siyasetçi var aramızda.
Amaçlarına da ulaşmışlar gibi sanki.
Her kesimin konuştuğu dil bile kendi içinde farklılıklar gösteriyor.
Muhafazakârlar bazen ne diyorlar, inanın anlamakta zorlanıyorum ben.
Cümlelerini bir sürü Arapça ve Farsça sözcükle süslüyorlar. Birçoğunu bilmiyorum bile o sözcüklerin.
Sırf entelektüel görünmek için İngilizce ve Fransızca sözcüklerle süsleyenler de var tabii ki konuştuklarını. Onların da ne dediği bazen anlaşılmıyor.
Ama toplumu ayrıştırmak, zehirli bir dil kullanmak, bu en kötüsü tabii ki.
Biri alnını secdeye koyacaklarla şampanya içecekler diye ayrıştırıyor bizi.
Biri siyasi darbe diyor seçimlere. Eğer kaybederlerse siyasi darbe olurmuş güya.
Seçmenin tercihine bile saygısı yok bunu diyenin.
Biri de işgalci diye yaftalamaya kalkıyor muhalefeti, ne dediğinin farkında bile değil. Zaten iki sözcüğü bir araya getirmekten aciz çoğu zaman.
Bir diğeri ise ne diyor, onu anlamak zaten mümkün değil. Yaşına başına bakmadan halen daha zillet diyor insanlara hitaplarında.
Hem de hatırlatırım, Türk Birliği diyorsak bunun nasıl olması gerektiğini en iyi bilmesi gereken diyor bu sözü.
Bazı siyasilerin zehirli dili illallah dedirtecek düzeyde.
Bu nasıl bir aymazlıktır anlaşılır gibi değil anlayacağınız.
Evet, neyse, geçelim bu denilenleri bence. Çıkacak sonuçtan çekindiklerinden midir bilinmez, son zamanlarda iyiden iyiye bozdular dillerini.
Seçmen cevabını verecektir bu zehirli dili tercih edenlere seçimlerde. Ben buna yüreğimden inanıyorum.
Genel olarak kullandığımız dile gelecek olursak, çeşitli dillerden türetmişiz dilimizi ve bir şekilde yaşayıp gidiyoruz diyorum ya, ama dilimize de Türkçe diyoruz bir yandan.
Günlük yaşamımızda kullandığımız bu dille ardımızda bıraktığımız kardeşlerimizi bile anlayamaz hale gelmişiz tarih içinde.
Nasıl bir tarihsel kopuş bu, inanın bu da anlaşılır gibi değil.
Oldukça çok Arapça ve Farsça sözcük var bizim dilimizde.
Diğer dillerden giren sözcükler de hiç az değil.
Neticede ne bir Özbek kardeşimizin ne dediğini anlıyoruz ne bir Kırgız kardeşimizi anlayabiliyoruz. Ne de onlar bizim ne dediğimizi anlıyorlar.
Ne Türkmen’i, ne Kazak'ı, hiç birimiz birbirimizin ne dediğini anlamıyoruz.
Saha'sı, Hakas'ı, Çuvaş'ı Başkir'i, Tatar'ı, Uygur'unu saymıyorum bile. Onların dilleri bizim Türkçe'mizin epey bir uzağında kalmış.
En yakınımızdaki Azerbaycan dili bile oldukça farklı bizden aslında. İki Azerbaycan Türk'ü kendi aralarında konuşuyor olsalar, hiçbir şey anlamazsınız.
Televizyonlara falan çıkanlar, bize uygun konuşuyorlar da anlaşılır oluyorlar.
Güya aynı dilde konuşuyoruz, hepsi Türkçe, ama yine de hepsi oldukça farklı birbirinden.
Bize çok yakın olması beklenen, Oğuz boyundan gelen Gagavuzların dili bile kendi aralarında konuştuklarında öyle kolay kolay anlaşılmıyor doğrusu.
Gagavuz demişken, aslında onlar Gök Oğuzlar! "Gök" burada "mavi" anlamında olabilir, orasını bilmiyorum.
Göktürklerdeki gök de mavi anlamında olabilir.
Burada oldukça çok çalışanımız olmuştu Gagavuz, mecburen hepsi bize uyum sağlamak zorunda kalmışlardı, bizim Türkçemizi öğrenmek zorunda kalmışlardı.
Diyeceğim o ki, kolay değil biliyorum, ama dilimizi Türkçeleştirmek için tarihin bu döneminde teknoloji de çok yardımcı olabilecek durumda bize aslında.
Artık ne arıyorsan saliseler içinde elindeki cep telefonunun ekranında kolayca beliriyor aradığın şey.
Diller konusunda da oldukça çok bilgi var internette.
Çeviri programları da oldukça gelişmiş durumda. Türk devletlerinin dillerini de kolayca birbirine çevirecek çeviri programları mevcut.
Peki sorun nerede öyleyse? Niye düzeltmiyoruz dilimizi?
Niye ortak bir dil oluşturmuyoruz?
Sorun bizim kim olduğumuza dair hassasiyetimizi yitirmiş olmamız galiba, biraz da umursamazlık.
Umursamıyoruz nedense!
Hiçbir çaba göstermiyoruz bu konuda.
Bu konularda doğru dürüst yazı bile bulabilmek çok zor yazarlarımız arasında.
Televizyonlarda yapılan programlar oldukça yetersiz.
Hem de sadece dilimizi değil, hiçbir şeyi umursamıyoruz son zamanlarda!
Bir boş vermişlik duygusu içinde yaşayıp gidiyoruz işte.
Hani diyoruz ya, birleşe birleşe kazanacağız diye!
Buradaki kazanmak sadece seçim kazanmak olmamalı bence.
Unutmayalım, birleşmek derken geride birleşeceğimiz çok büyük bir kitle var.
Koskoca bir Türk kültürü var oralarda bir yerlerde, birleşilmesi gereken, kazanılması gereken bir Türk kültürü.
Neredeyse tüm Asya'ya yayılmış çeşitli boylardan kardeşlerimiz var.
Hepsinin gözü bizde, ümitleri bizde, her an bizi izliyorlar.
Belki de ümitlerini kaybetmemek istiyorlar bir gün yine birlikte oluruz diye.
Bizi rol model olarak görüyorlar.
Onlarla birleşebilmek için ise bizim biraz uğraş vermemiz gerekiyor sanırım.
Artık bu çağda hiç olmazsa imkân varken dilimizi mümkün olduğunca Türkçeleştirmemiz gerekiyor.
Bir gün birleşeceksek soydaşlarımızla, birleşmeye en azından dilimizden başlayabiliriz ortak bir dil geliştirerek.
Biraz onlar bizden bir şeyler alacaklar, biraz da biz onlardan.
Biraz biz onlara yanaşacağız, biraz da onlar bize.
Başka türlü olmaz bu işler.
Dilimizi Türkçeleştirelim ey budun, biraz özen gösterelim derim ben.
Başka türlü yolu yok bu işin.
Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla