Sokrates Misali İdam Edilen Molla Lütfi’nin Suçu Neydi?
Antik Yunan’dan günümüze kalan, matematikçilerin üzerinde kafa yorduğu 3 önemli problem vardı. Bunlar: 1) Bir açının üçe bölünmesi, 2) Çemberin kareleştirilmesi, 3) Bir küpün iki katına eşit bir küp bulunması veya Delos Problemiydi.
Osmanlı düşünce tarihinin en canlı dönemlerinden biri, 15. yüzyıldır. Bu yüzyılda gerek siyasî gerekse bilim açıdan büyük bir yoğunluk yaşanmıştır. Bu dönemde, matematik, felsefe, tasavvuf ve hukukta önemli isimlerin imparatorluk bünyesinde çalışmalar yaptığını biliyoruz. Bu kişilerden birisi de Tokatlı Lütfi veya Sarı Lütfi olarak da bilinen Molla Lütfi’dir.
Molla Lütfi, 15. yüzyılda, Fatih Sultan Mehmet Han ve II. Beyazıt dönemlerinde yaşamış, döneminin ünlü bir matematikçisiydi. Asıl adı Lütfullah’tır. Osmanlı hanedanlık kayıtları incelendiğinde, 1446 yılında Tokat’ta doğduğu tahmin edilmektedir. İlk öğrenimini, o dönemin alimlerinden olan babası Kutbettin Hasan’ın yanında görmüştür. Babasından aldığı eğitimi tamamlaması sonrasında, İstanbul’a giden Molla Lütfi, orada Sinan Paşa ile tanışır. Kendisinden mantık, felsefe, kelam gibi dersleri alır. Hocasının yönlendirmesiyle de o sırada İstanbul’da bulunan, yaşadığı döneme damgası vuran ünlü Matematikçi Ali Kuşçu’dan matematik dersleri alır.
1470 yılında, Sinan Paşa’nın vezirlik makamına gelmesiyle, hocasının tavsiyesiyle Fatih Sultan Mehmet tarafından saray kütüphanesine atanır. Bu sayede kitaplara ve bilgiye ulaşma imkanına erişir ve bunun sonucunda da birçok alanda kendini geliştirme fırsatı bulur. Bu sırada padişahla da şakalaşacak kadar dostluğunu geliştirir. Molla Lütfi zaman içinde özgür fikirli, engin bilgili, kıvrak zekalı, sözünü esirgemeyen, hazır cevap bir karakter olarak tanınır. Ancak tam olarak bilinmeyen bir nedenden dolayı Molla Lütfi ile padişah arasındaki dostluk kısa süre sonra sona erer. Hıyanet suçlamasıyla önce kütüphaneden uzaklaştırılır. Müderris olarak görevlendirilir. Ardından da hapse atılır. Bu süreçte Sinan Paşa’nın da padişahla arası açılır ve Seferihisar’a sürülür. Göreve zaman içinde iade edilen Molla Lütfi, Sinan Paşa’nın saraydan kovulduğunu öğrenince, kendisi de sarayda durmaz, saraydan ayrılır.
Molla Lütfi, Fatih’in ölümünün ardından yine Sinan Paşa ile birlikte İstanbul’a döner. Yeni padişah II. Bayezid tarafından Bursa Yıldırım Bayezid Medresesi müderrisliğine tayin edilir. Bu süre zarfında çoğu Arapça ve Farsça olan birçok esere imza atar. Bunlardan birisi Sunak Taşının İki Katının Bulunması Hakkında (Taz’ifü’l-Mezbah) adlı kitabıdır. Bu eser, iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde geometri konuları ele alınmıştır. İkinci bölümde ise ünlü "Delos" Problemi incelenmiştir. Antik Yunan’dan günümüze kalan, matematikçilerin üzerinde kafa yorduğu 3 önemli problem vardı. Bunlar:
1) Bir açının üçe bölünmesi,
2) Çemberin kareleştirilmesi,
3) Bir küpün iki katına eşit bir küp bulunması veya Delos Problemiydi.
Molla Lütfi, bu problemler ile özellikle de Delos problemi ile ilgilenmiştir. Bu onun çağının önemli matematikçilerinden birisi olduğunun da kanıtıdır. Küpü iki katına çıkarma ya da Delos problemi, pergel ve cetvel kullanarak çözülemeyen üç geometrik problemden biridir. Eski Mısırlı, Yunan ve Hintli matematikçiler bu problem üzerinde çalışmışlardır.
Kitabında, küpün iki katına çıkarılmasının, onun bir kenarının iki katına çıkarılmasına denk gelmediğini, onu sekiz kere büyütmek anlamına geldiğini açıklar. Ayrıca bu problemin orta orantı ile çözülebileceğini kaleme almıştır. Ancak probleme bir çözüm getirememiştir.
Şimdi gelelim esas konumuza: Molla Lütfi Neden İdam Edildi?
Bunun nedeni bugün bile kesin olarak bilinememektedir. Ancak kesin olarak bilinen bir şey varsa, o da Molla Lütfi’nin sivri dilli, hazır cevap, sözünü sakınmayan birisi olarak bilinmesiydi. Belki de bunun sonucunda kendisi, Osmanlı düşünce tarihinde sapkınlık ve dinsizlik ile suçlanarak idam edilen ilk şahıslardan birisi olacaktır. İdamı için birçok gerekçe ileri sürülmüştür. Ancak hangi ifadesinden ya da davranışından dolayı suçlandığı muğlak kalmıştır. Günümüzde şakacı kişiliği nedeniyle sözlerinin bir yanlış anlaşmaya neden olmuş olduğu da düşünülmektedir.
Molla Lütfi’nin, felsefi konularda kaleme aldığı ‘‘el-Metalibu’l-İlahiyye fi-Mevzuatu’l-Ulum’’ adlı eseri, o dönemin anlayışına oranla fazla felsefi ve hür düşünceyi temsil ettiği için oldukça tepki toplamıştı. Hatta Hatipzade, Molla İzari, Efdalzade, Ahaveyn ve başka dar görüşlü bazı kimseler tarafından Molla Lütfi, imansızlıkla suçlanmıştı. Bunun üzerine Molla Lütfi, ll. Bayezid’in emriyle tutuklanmıştır. 200 kadar şahidin dinlendiği iki duruşmanın ardından da idama mahkûm edilmiştir. Kimileri imanı ve Müslümanlığı apaçık belli olan bir şahsın idam edilemeyeceğini ileri sürse de, Sultanahmet Meydanında 24 Aralık 1494 tarihinde kafası kılıçla kesilerek idam edilmiştir. Bu son, halk tarafından da büyük bir haksızlık olarak görülmüş, haksız idam zihinlere kazınmıştır. Hatta dönemin bazı ileri gelenleri ve şairleri, Molla Lütfi’nin çekememezlik yüzünden öldürüldüğünü, bu nedenle de şehit sayılması gerektiğini savunmuşlardır.
Sonuç Olarak; günümüzde birçok farklı kaynak bu olayın Molla Lütfi’ye düzenlenen bir komplo olduğuna işaret etmektedir. Asıl sebep ne olursa olsun, Molla Lütfi Osmanlı döneminin önemli bir matematikçisi olarak tarihe damgasını vurmuştur. Ancak ne yazık ki “özgür düşünceyi” temsil eden bir kişi olmasına rağmen farklı düşündüğü için öldürülen bir kişi olarak tarihe adını yazdırmıştır. Dersine girdiği öğrencileri de yoldan çıkarmakla suçlanan Molla Lütfi’ye atfedilen suçlamalara baktığımızda, Sokrates’inkiyle aşağı yukarı aynı olduğunu görürüz. Esasında, günümüzde de bir anlamda Molla Lütfi ya da Sokrates’e yapılanın bir benzeri, yargısız infaz diyebileceğimiz suçlamalar ve infazlar yapılagelmektedir. Molla Lütfi’nin idamından bugüne beş asırdan fazla bir süre geçmesine rağmen, halen de bu konularda pek de bir şeyin değişmediğini hayat bize göstermektedir.
Saygı dolu sevgiyle